4 Eylül 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

4 Eylül 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KİTAPLAR Zübük (Aziz Nesinin mizahi romanı, Kari- katür Yayınevi, Ekin Basımevi, İs- tanbul 1961, 240 sayfa, 750 kuruş.) politikaya mı meraklısınız? Bir partinin teşkilâtında mı çalışı- yorsunuz? Memleketimizi idare eden- leri mi merak ediyorsunuz? Geride bıraktığımız şu kadar yıllık acı de- mokrasi tecrübesinin içyüzünü iyice anlamak mı istiyorsunuz? Demokra- si bayatımızın ilerdeki gelişmelerini mı merak ediyorsunuz? "İt, kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgem sanırmış" atasözünün ışığı altında yazılmış olan "Zübük, Kağnı Gölge- sindeki "İt" adlı romanı mutlaka o- kumanız lâzım demektir. Zira, Türk Edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük mizah ustalarından biri olan Aziz Ne- sin, Sizi bol bol güldürecek kadar mizahi, ama aynı derecede de gerçek- çi ve sosyal bir romanla bu soruları- nıza, meraklarınıza cevap vermekte- dir. "Kağnı Gölgesindeki İt" adlı ro- manda anlatılan, 1954-1957 yılları arasında D. P. milletvekilliği yapan, 1957 seçimleri sırasında D. P. nin Genel Başkanı tarafından Veto edil- diği için tekrar seçilemeyen Zübü- kün hikâyesidir. Zübükü en sonun- da milletvekili de yapan, bir kasaba- nın dar ve sıkıntılı çevresinin romanı- dır. Aziz Nesin romanında hiç bir şe- kilde herhangi bir isim (vermiyor. Gerçi romanın Zübükten başka Aklı Evvel Bedir Hoca, Allahın Kulu İs- mail Efendi, Ebe Hayriye Hanım, Tüccardan Emin Efendi, Otelci Satıl- mış Bey, Kaymakam Kâtibi Bey,, Allah Selamet Versin Murtaza Efendi, Çiftverenoğlu Hamza Bey, Muhalif Kadir Efendi, Gedikli İhsan Efendi gibi okahramanları Var ama, bunların lâkapları değilse bile isimle- ri değiştirilmiş olsa gerek. Vakanın geçtiği kasaba,.herhangi bir Anado- lu kasabasından farklı bir okasaba değildir. Bugüne kadar Türkiyenin her kasabasından bir değil (o birkaç Zübük çıkmıştır veya ( çıkarılmıştır. Ancak yazar, romanında, bir takım söyleyiş özelliklerini belirterek ve kasabanın İran Transit yolu üzerinde olduğunu açıklayarak aşağı yukarı bazı ip uçları vermektedir. o Zübük, muhtemelen Sivasın kazalarından birinin kahramanıdır. Aziz Nesinin Zübükte anlattığı şu- dur: Medeniyetin, ilmin, irfanın, doğ- ru dürüst okumanın yazmanın gir- mediği Anadolu kasabalarından bi- tinde particilik (obaşlamıştır. Halk, bilsin bilmesin, anlasın anlamasın, 34 Rıza : Muhalif-Muvafık diye iki kampa ay- rılmıştır. Romancı romanında, O içi- ne kapanık Anadolu kasabasının Mu- haliflerine pek dokunmamış, romanı- nın objektifini daha ziyade Muvafık- lara çevirmiş. Kasabanın da ileri ge- len Muvafıklarım almış. Dekoru son derece sade çizilmiş bir Anadolu ka- sabacığı. Kasabanın içinden transit yolu geçip gitmektedir. Bu yol üstün- de iki tane palas, palasların altın- da iki tane restoran yazılı aşhane, bir öğretmenler derneği binası, hü- kümete ait birkaç bina ve birbirinin üstüne yığılmış bir sürü ev, bu evle- rin, daha doğrusu kasabanın kenarın- dan geçen bir kuru dere, derenin bir yanında, Hıdırlık adı verilen keleş bir tepe.. Kasaba il merkezine oto- mobille üç saatlik yerdedir. Gazeteler haftada iki defa gelir. Transit yolcu- ları kasaba içinde hiç eğlenmezler, arabaları ile geçip giderler. Kasaba- nın iktisadi bir zenginliği de yok- tur. Kendi yağı ile kavrulmaktadır. Kasabada particilik çıkınca, hele particilik çıkıp da Zübük ve taraftar- larının partisi iktidara gelince, bele- diye Reisliği, belediye meclisi, âza- lığı gibi bütün nimetler parti ileri ge- lenleri arasında paylaşılır. Zübük, partinin kurucularındandır ama, pek gençtir. Bu bakımdan iktidarın ilk günlerinde parti başkanlığı, başkanlığı, belediye meclisi ları, parti idare heyeti âzalıkları fa- lan hep eşraf tarafından Ne var ki, Zübük kelimenin tam an- lamıyla bir şark kurnazı, şark poli- tikacısıdır. o Kasaba içinde operende atmağa başlar. Yemediği nane, yap- madığı, karıştırmadığı halt yoktur. Birinci sınıf bir yalancı, birinci sınıf bir sahtekâr ve gözü biç birşeyden yılmaz birinci sınıf da bir dalkavuk- tur. Velhasıl, partilerimizin aradıkla- rı birinci sınıf bir adamdır. Kısa bir zamanda Zübük, kasaba- nın başına dört başı mâmur bir belâ olmuştur. Kasaba içinde mensup ol- duğu parti liderlerini, belediyenin ba- şındakileri ve hattâ kaymakamı, cıyı, Jandarma komutanım kafese koyar. Her birine öylesine kazıklar atar ki, Zübükle biç kimse başa çı- İMECE Aylık Kültür Dergisi 1 Eylül 1961 sayısı çıktı. (P.K. 373 - Ankara) AKİS - Reklâm — 136 kamayacağını anlar. Bu arada valiyi, tavlar, genel merkezdekileri o tavlar. Korkunç bir ikna kabiliyeti, (o karşı- sındakilerin de aptalca bir inanma merakı vardır. Nihayet, kasaba eş- rafı, Zübükten kurtulmak için onu yalvara yakara Belediye Başkam ya- parlar. Zübükün belli başlı numara- larından biri de kendisine tevcih edi- len bir makamı veya rüşveti karşı- sındakilere illâ da yalvarta yakarta verdirtmektir. Her seferinde de bu numarasında muvaffak olur. Nitekim, Başkanlığına da bin' naz ve niyazla gelen Zübük, bir zaman sonra kasabada öyle numa- ralar çevirir ki, kasabadaki Muvafık parti ileri gelenleri nihayet bu Zü- Zübük de bunun için elinden gelen numarayı çevirmektedir. Neticede Zübük milletkevili de olur ve bu se- fer sâdece kasabasının başına belâ olmakla kalmaz, bütün milletin ba- şına belâ olur. Hikâyenin özeti budur. Ama ka- saba eşrafının ağzından anlatılan ay- rı ayrı hikâyelerin bir araya gelmesi İle ortaya çıkan roman, hiç şüphe edilmemelidir ki, son yılların en gü- zel mizahi romanı olduğu gibi, en mükemmel sosyal hicvi mahiyetini de taşımaktadır. Bir kasaba eşrafı- nın teker teker özelliklerini, menfaat- leri (okarşısında ne dereceye '. kadar alçalabileceklerini, budalalıklarım ve bunlar karşısındaki hin oğlu hin, yüz- süz, sahtekâr, arlanmaz, utanmaz bir insanın yapabileceklerini düşünüp dilse azdır. Geçmiş devrin büyük mi- zah ustalarından Hüseyin Rahmi Gürpınarın birinci Dünya Savaşı yıllarında yazdığı Utanmaz Adam adlı romanı Zübükün yarımda bir hiç mesabesinde kalmaktadır. o Olaylara daha da sosyal bir açıdan bakmasını bilen Aziz Nesin, mizahın içinde bir sulfatodan daha acı olan gerçeği erit- mesini, ama bu arada mesajını ver- . Romanın son kıs- "Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil. Biz hepimiz birer Zübüğüz. Bizim hepimizin içinde Zübüklük ol- masa bizler de birer zübük olma- sak, aramızda böyle zübükler büyü- yemezdi. Hepimizde birer parça olan Zübüklük birleşip işte başımıza böyle Zübükler çıkıyor. Oysa Zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz ken- di ozübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra . kendi zübüklüklerimizin bir tek Zübükte birleştiğini görünce ona kızıyoruz. Bu Zübükler her yerde var, biz Zübükler nerde varsak, onlar da ora- da..." AKİS, 4 EYLÜL 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: