13 Kasım 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

13 Kasım 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tİ YA İstanbul Kenterler Karacada Geçen yıl Site tiyatrosunda başarılı bir mevsim geçirmiş olan Kenter Kardeşler topluluğu bu mevsim Ka- raca Tiyatroda sanat güçlerine daha uygun, her oyunu diledikleri (o gibi sahneye koyup oynamak (imkânını kendilerine verecek bir sahne bulmuş oluyorlar Kendine ait bir tiyatroya sahibo- lamıyan her özel topluluk gibi Ken- ter Kardeşler topluluğu da, bir mev- sim sonra gene bina değiştirmek Zo- runda kalırlarsa, adları olsun artık de ğişmesin diye kendilerine "Kent O- yuncuları" adını vermişler. Demek ki TR O lin zengin dekor ve kostümleri, Lütfi Akadın çok iyi düzenlenmiş ışıkları arasında, göz kamaşmadan, seyirci kendini eski Japon başkenti Kyotonun şimdi bir viranelik haline gelmiş olan eski kapısında buluyor. Hırsızların, soyguncuların gizlendiği, o cesetlerin atıldığı bir virane. "Raşomon" bir Japon hikâyesin- den Fay ve Michael Kanin'in çıkar- dıkları hoş, değişik bir piyes. Bir defa değil, üstüste birkaç defa, hem de her defasında vaka başka bir açıdan, başka bir gözle görülerek, başka bir yönden, başka bir sonuçla canlandırı- larak oynanan bir piyes. Yazar demek istiyor ki, bu dünyada gerçek diye bir şey yok, gerçekler var. Ne kadar insan varsa, o kadar gerçek var! O- Kent Oyuncularında "Raşomon" Çin işi Japon işi, bunu bilen kaç kişi ? patron adı a çalıştıkları kentin oyuncuları olmayı tercih et- mişler. İstanbulun en cdsi sahne imkanları en elverişli (tiyatrosunda Kent Oyuncuları şimdiye kadar tek- nik bakımdan gerçekleştiremedikleri bir takım reji ve mizansen denemele- rine de girişmek fırsatını bulacaklar- dır. "Raşomon" kapısı Bunu, Kent Oyuncularının ilk oyunu olarak görülen "Raşomon" açıkca göstermektedir. Yıldız Kenter, Kara- ca Tiyatro sahnesinin imkânlarım el- de eder etmez, dekor, ışık ve mizan- sen bakımından öylesine rahatlamış ki, seyirciye pitoresk bir çevre içinde renk, ışık -ve müzik- ziyafeti çekmek- ten kendini alamamış. Doğan Akse- AKİS, 13 KASIM 1961 nun içindir ki ormanda Japon asille- rinden bir erkekle karısının yolunu kesen, sonra güzel kadına sahibolup kocayı öldüren haydut Tajomarunun u çok versiyonlu mAcerası ilgiyle takibediliyor. Sahnedeki oyun Raşomon"u tempolu bir Oo- yunla, egzotizmini itina ile vere- rek sahneye koymuş olan Yıldız Ken- ter, bir versiyonda hayduda zor kar- şısında râmolan, bir başka versiyon- da onu zorla baştan çıkaran iki ruh- lu kadım, çok değişik ve cazip bir kompozisyonla (oyaşatıyor. o Müşfik Kenter yakışıklı haydut Tajomaruyu, her versiyona göre, basitliği, vahşili- ği, kurnazlığı, cesareti, korkaklığı, çapkınlığı ve sümsüklüğü ile, ayrı ay- landırıyor. Koca rolünde Şükran Gün- gör Japon modeline uygun bir burju- vayı daha çok mimikleriyle mükem- mel çiziyor, Genco Erkal Oduncuyu, Kâmuran Yüce, Perukacıyı, Raşomon kapısının sakinlerine uygun tipler ha- linde, tatlı bir "humour" katarak oy- nuyorlar. Laurence Rosenthall'ın mü- ziği bu renk ve ses unsurundan örül- müş eseri âdeta tamamlıyor, ona derin bir telkin gücü kazandırıyor. O kadar ki, bu müzik olmadan "Raşomon"u oynamak, en önemli kişilerinden biri- ni çıkarıp atmaktan farksız olurdu. Kurşun yerine konfeti! Devlete o Tiyatrosu ne iyi etti de 65 i i de- tunlarda ısrarla lüzumuna işaret edi- len bu değişiklik geçen mevsim başın- danberi çok iyi sonuçlar vermiş, seyir- ciye yabancı eserlerle zamanın a- vant-garde tiyatrosunu tanımak, bu konuda bir fikir sahibi olmak fırsat ve imkânlarım sağladıktan başka genç yazarlara da istidatlarını, hele tiyatroya yeni ifade şekilleri getirme arzularım tatbik alanına koymıya el- verişli bir zemin de hazırlamıştır. unun en yem ve başardı örne- ğini Cahit Atayın yem piyesi "Pusu- da"yı seyreden Ankaralılar memnu- niyetle görmüş olacaklardır. o Oda hakim olan sanat anlayışı olmasaydı, bir patlayışında kurşun yerine konfe- ti, ikinci patlayışında konfeti bekler- ken kurşun saçan tüfeğiyle bu o bir perdelik oyun, fantezisinin ve nükte- sinin arkasında acı bir memleket re- alitesini ustalıkla saklayan bu güzel piyes nerde, hangi sahnede ramp ışı- ğına kavuşabilirdi ? Ek piyesim O'Henry'nin bir hikâ- yesinden aldığı "Pervaneler"iyle gene aynı sahnede vermiş olan Cahit A- tayda mutlu bir gelişme var. Konu- sunu, tiplerim bu sefer memleket ger- çeklerinden, kendi çevremizden almış. Aksiyonunu da didaktizme çok mü- sait olan bir konuda, rahat ve kıvrak bir akışla yürütmesini bilmiş. Cahit Atay yüzyıllardanberi kasabalarımızı, köylerimizi kemiren bir yaraya kadife bir eldivenle, gülümseyerek parmak basmış. En küçük bir çıkarına engel olanları hileyle, parayla ortadan kal- dırtmayı nüfuzlarının ve kurdukları hegemonyanın değişmez şartı sayan derebeyi artığı ağalar saltanatı ile elini kana boyamayı adam yerine ko- nulmanın en kestirme çâresi sanan ip- tidai bir zihniyetin hicvim yapmış. Hem de kurşun yerine konfeti saçan bir tüfekle, sakat ve çirkin bir zih- niyeti gülünç, hale getirerek... Kur- 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: