8 Ocak 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

8 Ocak 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Saraçhanebaşındaki meşhur İşçi mitingi Bir devir açılıyor altına aldılar. yapacaklar, Buna göre, işbaşı ancak pazar yevmiyele- rinin kesilen kısmının tutarı toplu olarak kendilerine verilmediği (o tak- dirde, 12 saat sonra İşi yeniden bı- rakacaklardı. Bir işçi, "Bizde kuvvet kalmadı, kan kusuyoruz, artık sab- rımız tükendi" diye bağırdı, o öteki işciler de buna katılıp, aleyhte toplu tezahürat başlayınca "Ricacılar He- yeti" pabucun pahalı olduğunu anla- dı. Dönülüp yeniden masa başına o- turuldu. Öğleden sonraki toplantıda işçilerin taviz vermemeye kararlı ol- dukları hususu, "Ricacılar oOHeyeti" tarafından Denizcilik Bankası Genel Müdürü Sermet Gökdenize bildirildi. Gökdeniz, "Eh, pekâlâ! bir sev kalmadı" dedi. sip olarak, işçilerin pazar yevmiyesi hususundaki isteklerini yerine getir- meye âmâde idi. Gökdenizin bu söz- leri, Sendikacıların yüzlerinde o bir zafer tebessümü yarattı. istenen ol- muş sayılırdı. Gökdenizin bu sözleri söylediği sırada, saat tamıtamına 21.30'du. Varılan prensip anlaşması- nın yeni bir protokolle tesbiti işi ertesi güne bırakıldı. Bu arada der- hal İşçilere haber uçurulmuş ve ta- leplerinin kabul edildiği bildirilmişti. Sevinç avazeleri, Salıpazarı rıhtımı- nı kapladı. İşçiler ertesi sabah işbaşı yapmaya karar vererek dağıldılar. Yeni bir kuvvet Hadise, pek çok çevrede, kendi ça- pının üstünde alâkayla karşılan- dı. Yüzbin kadar işçi, bir gün önce gene İstanbulda, başarıyla neticelenen bir miting yapmıştı. Miting günü pek çok İstanbullu, bilhassa gayrimüs- limler, 6/7 Eylülün tadsız hatırası- nın tesiri altında evine kapandı, hat- AKİS, 8 OCAK 1962 ta kapısını bacasını kilitledi. "Yağ- ma", "karışıklık", "çapulculuk" söz- leri kulaktan kulağa fısıldandı. Ama işçiler, tam bir intizam içinde, ken- di kendilerine çizdikleri (programı tatbik ettiler. Bu, aynı zamanda bir da tesanüt ifade ediyordu. Toplantı- nın hemen akabinde liman işçilerinin, belirli peşin hükümlere sahip hukuk- çuların nazarında dahi grev sayılan bir harekete girişmeleri, fakat hem kanun önünde, hem de işverenle mü- cadelelerinde haklı çıkmaları oOhâlâ kapalı tutulan gözlerin açılmasına yol açtı. Türkiyede, "Sağlam Kuvvetler" diye bilinen Silâhlı Kuvvetler, Genç- lik ve Basının yanında, bunların bi- rincisi hariç, diğer ikisine nazaran çok daha mütesanit, disiplinli ve te- sirli bir yeni organize kuvvet doğu- yordu. Gerçi aynı gün Ankara şoförleri- nin giriştikleri kötü, manasız ve Za- ten fiyaskoyla neticelenen Oo gösteri grev hakkından endişe duyanlar için yürek ferahlatıcı bir manzara arzet- medi ama, bunu bir bakıma, şoför- lerin tam manasıyla işçi statüsüne sahip bulunmamalarına ve bu yüz- den iyi organize olmamalarına ver- mek lâzımdır Her halde ikinci Cumhuriyetin Kuruluşundan bu yana su üstüne kan işçi hareketleri, toplumumuzun o tabakasının, sesini ciddiyetle duyu lacak seviyeye geldiğini göstermek- -edir ve mantıki, makul sosyal ada- let arzularının politika potası içinde dejenere olması istenmiyorsa bu se «e kulak vermek zaruridir. Sürpriz değil ki.. Aslına bakılırsa, işçi hareketinin bu gelişmesi karşısında şaşmak caiz değildir. Sendikacılığın yoku açıldık- tan sonra, hangi kayıt konulursa ko- nulsun, hareketin bir belirli istika- mette ilerlemesi tabiidir. Nitekim, bizde de bu olmuştur. Gerçi, geçmiş- te kayıtlardan çok şikâyet edilmiştir. Bunların ciddi bağlar haline geldiği anlar da geçirilmiştir. Ama bu saye- dedir ki tecrübe kazanılmış, güveni- lir sendika liderleri türemiş, mesele- ler demagoji havasından kurtarılmış, en mühimi, işçi bünyesi bir takım zararlı telkin, tesir ve tahriklerden korunmuştur. 16 Ekim seçimlerinden sonra açılan yeni demokratik hayat içinde su yüzüne çıkan işçi hareket- leri hiç bir taşkın hisse yervermemiş, daha ziyade işçinin hayat şartları ile ilgili kalmıştır. Zaten, sendikacılğın da mânası bundan başka bir şey de- bidir. Hâdiseyi, bitirdiğimiz hafta için- de Hükümet müsbet olarak ve bu önden mütalea etti. Çalışma (Ba- kanlığının başına Bülent Ecevit gi- bi, reaksiyoner olmak bir yana tam aksine, ileri fikirli bir genç aydının getirilmiş olması işçi hareketinin bü- yük talihini teşkil etti. Bülent Ece- vit, kollan sıvamadan önce paçaları sıvadı ve Bakanlığım alâkalandıran meseleleri bir defa yerinde, gözüyle görmekte fayda mütalea etti. Bu yüzdendir ki genç Bakan, işçinin ke- şif hâlde bulunduğu yurt bölgelerinin bir kısmını gezdi, dertleri oöğrendi, levaları üzerinde alâkalılarla | isti- arede bulundu. Her şey göstermektedir ki Türki- yede grev hakkının tanınması, artık bir an meselesidir. Bu bakı mdan, iş- çilerin bir nevi antrenman yapmala- rında zarar, değil, fayda vardır. Şim- 17

Bu sayıdan diğer sayfalar: