19 Şubat 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

19 Şubat 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO Istanbul "Mor"lu piyes Çetin Altanın fıkraları gibi piyesle- rinin d lısı var, omorlusu var. Mor, Peter Ustinov'a göre, "yası ve batan güneşi" ifade eden bir renktir. perde Il, s. Tiyatrosunun Fatih nanmakta, olan son piyesinin nu" ve paranoia buhranları arasında hayatı ve insanları tozpembe göre- meyen kahramanına tutturduğu not defterinin rengidir. "Mor Defter" üç perde boyunca seyirciye, kahramanı Suphinin hasta tersine, gerçeğin ta kendisiymiş gibi görüp dinliyor. Olsa olsa oSuphiyi, toplumun sahte düzeni Arkasında giz- lenen çarpıklıkları, sakatlıkları se- zen, herkesin ve herşeyin kusurunu, ayıbını açığa vurmaktan da çekinme- ven pi "deli", konuşmalarını süsle- te ir bir "akıllı deli" gibi görüyor. Ama hayır! Çetin Altan, yer yer Osborne'u ve bayraktarlığını o ettiği yeni çığırı hatırlatan bu "öfkeli adam"uı bir paranoyak olmasını, üç perde boyunca dinlettiği sözlerin, gös- terdiği olaylarla onun. vehimlerinden İleri gitmemesini istemiş. Asıl oyun bittikten sonra başlı yan kısa -ve lü- zumsuz, bir tabloda seyirciye bütün bunların gerçekle ilgisi oolmadığını söyletiyor.. İnandırmak için de, son perdenin e ölen profesörü sapasağlam çıkarmakta, Suphiyi kaldırıldığı akıl o hastahane- sinden konuşturmakta kusur etmiyor. Şekil bakımından seçtiği bu do- lambaçlı tekniğe rağmen, "Mor Def- ter yazarın ilk denemelerine ve "Beybaba"sına kıyasla, olumlu bir gelişmenin izlerini taşıyan, tiyatro yazıcılığı sanatının dikenli ( tellerini asıp o tılsımlı bölgeye girmiş bir eser- dir. Seyirci, Çetin Altanın yeni piye- sinde, yerli oyunların çoğunda bula- bir fikir ve kültür özü bulu- yor. Toplum ve hayat düzeni, mut- luluk anlayışı üzerinde keskin hiciv ve nüktelerle dolup taşan diyalogun da zevkini alıyor. "Mor Defter"in TÜRKOFİS Tel : 119023 AKİS — 86 AKİS, 19 ŞUBAT 1962 haftalardanberi "kapalı gişe" oynan- ması bunu göstermektedir. Halkın tiyatro zevkini ve anlayışını küçüm- seyenlere de ne kadar yanıldıklarını... Sahnedeki oyun "Mor Defter"i sahneye koyan Şirin Devrimin başarısı, eserin fikir ve kültür yüklü konuşmalarıyla, zaman zaman bir zabıta vakası şekline bü- rünen aksiyonu, ne birini ne de öbürü nü gölgede bırakmayacak bir denge- de tutarak degerlendirmiş olmasıdır. Böylelikle seyircinin hem ilgisini uya- nık tutmasını, hem de yalnız "me- rak" unsuruna bel bağlamadan oyu- nu sevdirmesini bilmiştir. . "Mor Defter"in kazandığı başa- muvaffak olmaları, ne kadar iyi göstermektedir. ehir Tiyatrosu sahnelerine çıka- rılan telif eserlerin hepsine, reji ve sanatçı kadrosu bakımından, her za- man aynı itinanın gösterilmesi te- menni edilir, Ankara "Yaşama sevinci"... Devlet Tiyatrosu, Yeni Sahnede, bu yıl yeni İspanyol tiyatro o yazar- larını tanıtmıya karar vermiş gibidir. Frederica Garcia Lorca'nın "Ber nardo Albanın Evi'nden sonra, onun bir devamı gibi olan, şair dostu, ar- kadaşı Alejandro Casona'nın "Ağaç- hepsinin rollerini incelemiş olduklarını roda biraz "şiir" arayanlar kadar, "Mor Defter"den bir sahne Allı verelim, rıyı, biraz da onu sahnede canlandı- ran sanatçıların meziyetlerinde ara- mamak haksızlık olur. Eserin kahra- manı Suphiyi Apturrahman i ölçülü bir oyunla, entellektüel tarafı kadar alkolik ve "hasta" taraflarını da, aşırılıklara kaçmadan, duyurarak kusursuz canlandırmıştır. Profesörde Hüseyin Kemal Gür- men, genç asistanı Meryemde Ned- ret Güvenç, karısı Binnazda Neza- hat Tanyeri, Morg doktorunda Atıf Avcı, Suphinin vehimlerden yarattığı tiplere uygun çehreler çizmekte güç- lük çekmemişlerdir. Son tabloda da normal çehrelerini takınmaktan geri kalmamışlardır. Son tablonun kısa- lığı içinde bu ayrıntıyı obelirtmeğe morlu verelim yeni İspanyol edebiyatını, şiirini, ti- yatrosunu izleyenleri de sevindiriyor. Çünkü bu alan, bir avuç sanatçının, sanatseverin, Okuyucunun dışında, Türk aydınları, hele seyircisi için ka- ranlıkta kalmıştır. Bu karanlığa ilk sızan, İstanbul sahnelerinin ramp ışıkları olmuştur. Önce Alejandro Casona'nın "Şafakta Gelen Kadın"ı -Şehir ve Oda tiyat- roları-, sonra Frederico Garcia Lor- ca'nın "Kanlı Düğün"ü -Küçük Şah- ne-, oldukça uzun aralarla, çağdaş İspanyol tiyatrosunun bu iki kudret- li çehresini Türk seyircisine tanıt- mıştır. Biri İspanya köylerinin reali- tesini bütün çıplaklığı ve açılışıyla duyuran, öbürü insanlığın ezeli, baht- 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: