3 Eylül 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

3 Eylül 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bir ışık altında sahnede dolaştırılan Hayalet de bu "küf kokusu"nu ta- mamlamış oluyor. İstanbul Hisarda "Macbeth" hir Tiyatrosunun Rumeli Hisarın- daki açıkhava temsilleri serin Bo- gaz akşamlarına yeni bir renk ve mâna kazandırdı. Netice ne olursa olsun, yalnız bu bakımdan, Hisar temsillerinin tiyatro sanatımızın ge- lişmesinde yeni, ileri ve faydalı bir adım olduğunu kabuletmek gerekir. Kaldı ki bu yaz yeni "Hamlet"le, o- yun bakımından, hiç de iyi başlama- mış olan Hisar temsilleri, şimdi, ikin- ci oyun olarak sahneye konulan "Mac- beth"le, her bakımdan, parlak bir ba- şarıya ulaşmakta gecikmedi. İçin ga- rip tarafı, o başarısızlıkla bu başarı- yı, tesadüfün, aynı soyadı etrafında toplamış olmasıdır. Ayla Alganın Hamlet rolündeki yetersizliğini Bek- Macbeth" re- zel açıkhava tiyatrosunu da seyircisiz kalmaktan kurtardı. Shakespeare temsillerinin bizde, tı memleketlerindekinden zengin bir geleneği vardır. Yeni "Hamlet" ve "Macbeth" temsilleri dolayısıyla Şe- hir Tiyatrosunun itinalı bir şekilde her Zısı, 1885 de Ebüzziya Matbaasında basılan "H. Y." imzalı "Venedik Ta- ciri"nden, Hasan, Sırrı imzalı "Sehv-i Mudhik'ten - yası" kespeare tercüme ve temsilleğiin kültür hayatımızda oynadığ ğı rolü, Arslan Kaynardağın "Türkiye- de Shakespeare. yazısıyla buna eklen- olan ' çe Shakespeare Çevi- rileri BM ve Şehir Ti- yatrosuyla Devlet Tiyatrosunun o oy- nadığı Shakespeare oyunlarının liste- si de yüz yıllık Shakospcare e larımızın özetini taya koymakta sayılarını teşkileden bu broşür tiyat- ro tarihimizin Shakespeare bölümü için bir vesika değeri taşımaktadır 1930 dan 1959 yılına kadar bizdeki Shakespeare temsilleri üzerine yazıl- mış eleştirmelerden seçilmiş, parçalar da son otuz yıllık Shakespeare ça- lışmalarının ne değişik fikirler, o ka- naatler ve hükümler kaosu içinde gerçekleştirilmiş olduğunu o hatırlat mış olmaktadır.... AKİS, 3 EYLÜL 1962 Cani tipi mi, hayalperest mi? cbeth", Shakespeare'in bizde en az oynanmış oyunlarından biri- dir. "Romeo Juliet", "Othello", "Ham- let" ve "Venedik Taciri" daha Türk diliyle temsillere başlanmadan önce, XIX yüzyılın ortalarında, İstanbul sahnelerine çıkarıldığı halde "Mac- beth"in ilk temsili -Mehmet Şükrü- nün fransızcadan yaptığı tercüme - den- ancak 1936 Ekiminde, İstanbul Şehir Tiyatrosunda, Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye konulmuştur. da gösteriyor ki "Macbeth" trajedisi, birçok bakımlardan, sahne- ye konulması ve hakkıyla oynanması güç Shakespear'lerden biridir. o Güç- lük, esere adını veren Macbeth çif- tinin karakter yapılarından doğdu- gu kadar -50'den eksik olmıyan- ki- şilerinin ve -25'i bulan- sahnelerinin çokluğundan ileri gelmektedir. o Bu- na Hisar temsillerine katılan bir ta- bur figüran -1. Ordu, 66. Tümenin hakiki erleri. eklenecek olursa, "Mac- beth" temsilinin gerektirdiği (o külfet ve) görü ür. ün oyun Macbeth çifti etra- ai “döndüğüne göre, Kralını öldü- p yerine geçmeği kuran Macbeth'- P kocasını bu kanlı hayali gerçekleş- tirmeye teşvik eden Lady Macbeth'i inandırıcı bir sanat gücüyle yaşata- cak sanatçıların her zaman kolay bu- lunamıyacağı da meydandadır. Bizde- ki ilk "Macbeth" temsilinden hatır- da kalan - o temsili görmüş olanlar için- Büyük Behzatın Kapıcı rolünde- ki unutulmaz yaratışından başka ne olmuştur ? Shakespeare'i in her kahramanı için olduğu gibi "Macbeth" için de çeşitli yorumlar yapılmış, ken- disi ve karısı için hayli mürekkep a- kıtılmıştır. Kimi eleştirmeciye göre pidirler. Elele verip krallarını müşler, tahtına geçmişler, o tahtta ra- hatça hüküm sürebilmek, hatta ve- raseti başkalarının çocuklarına bırak mamak için, cinayet üstüne cinayet işlemekten çekinmemişlerdir. Kimisi ne göre de Macbeth'ler vicdan aza bının sembolüdürler. Akıttıkları kan az zamanda, onlarda rahat huzur bı- rakmamış ikisini de türlü kuşkular korkular ve pişmanlıklar içinde kıv- randıra kıvrandıra nihayet boğmuş tur. Bu yorumların dışında, odaha insani yorumlar da vardır. Mesela Rene Lalou'nun Macbeth'i bir hayal- perest gibi gören ve tahlil eden yoru u gibi... Macbeth'leri cinayetten ci- nayete sürükleyen taht hırsını bir amaç değil, bir vasıta sayan ünlü e- leştirmeci, Shakespeare'in bu oyunu- nu hayal gücünün dramı saymaktadır. Ona göre Macbeth'in cadılarla olan münasebeti şuuraltının dile gelmesin- TİYATRO den başka bir şey değildir. Kanlı şey- ler kurduğu için kötülük cinleri ona cevap vermişler, onu teşvik etmişler- dir. Hayal gücünün verdiği fantastik inançlarla kötülük üstüne kötülük e- decek, suçsuzların kanına girecektir. Ama cadılar, onu aldatacaklar, ele verecekler ve nihayet kendi kaderine terkedeceklerdir. O zaman, insan ve tabiat - üstü kudretlerin yardımından umudunu kesince, Macbeth beşeri ya- saların sillesini yiyecek, meydan o- kuduğu beşeri adalet ona cinayetle- rini ödetmekte gecikmeyecektir. Sahnedeki oyun B' yorumlardan ikincisini benimse- diğini programdaki a be- lirtten genç sahneye u Beklan Algan "Macbeth”i bir "vicdan azabı- bil- uygun sonuçlara ulaşmıya muvaffak olmuştur. Yorumu ne olursa olsun, herşey- den önce, bu derece kalabalık, dram olarak belki kesin, yoğun, vaka ve hareket olarak hayli dağınık bir Shakespeare trajedisini (o açıkhavada, inandırıcı bir atmosfer, doyurucu bir . sahne düzeni içinde canlandırabildiği için Beklan Alganı övmek gerekiyor. Yalnız başrolleri değil, tâli o rolleri oyundaki gerçek değerleriyle | belirt- mesini bilmiş, temsilin bütününe a- zandırmayı başarmıştır. Bunda bahattin Eyüboğlunun serbest zımla yaptığı, sanatlı ve güzel risinin de büyük payı olmuştur. geniş, gösterişli ve tesirli sahne dü- zeninin yadırganan tek tarafı, larda canlandırdığı hayal nin, sırtlarda ve ayrı ayrı yönlerde harekete geçirdiği figürasyonun se- yircinin dikkatini azçok (dağıtması, meydanda devam eden asıl oyunu ve söylenen sözleri dilediği gibi takibet- mesini zorlaştırmasıdır. Başrolde Agâh Hün, her zaman ol- duğu gibi, rolün altında ezilmemekle kalmadı, önce çok sevimli, mert, son- raları bütün zavallılık ve o vicdan azabı açıkca duyulan bu yüzden de seyircide nefretten başka (duygular uyandırabilen çok beşeri bir Macbeth oldu. Lady Macbeth'de şirin Devrim aşırılıklara elverişli zenmesini, ona hakim olmasını bildi- ğini gösteren, çok ölçülü, zeki dengeli bir oyun gerçekleştirdi. Banguo'da Toron Karacaoğlu Ka- pıcı'da Necdet Mehfi Ayral, Mae- dufflarda Aytaç Yörükaslan ile Öz- gün Alev Gürzap, Malcolm'de Suphi Tekniker, eserin ve oyunun havasını tamamlıyan canlı, tesirli yüzler çizdi- ler. 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: