15 Şubat 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

15 Şubat 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Filmler Bir filmin anatomisi g Ik iki filmi “Aramıza Kan Girdi" İ ve "Korkusuz Kabadayı" ile sine- ma estetiği ve tekniği üzerinde de- nemelere girişen genç sinema ada- mı Tarık Dursun, bu defa, geçtiğimiz haftalarda (o Beyoğlunda Oo gösterilen "Kelebekler Çift Uçar" adlı filmiyle bütün imkân ve dikkatini toplumsal gerçekler üzerinde toplamıştır. Ger- çekte film, türk toplumunun iki ayrı sınıfının bugünkü panoramasını Ççiz- mektedir. Kesitlerden ilki, Batılıların hâla "Altınboynuz" diye bildikleri Haliçten alınmıştır. Artık bir çamur bataklı- gından ibaret olan o"Altmboynuz"un çevresinde, günümüz türk toplumu- nun çalışan sınıfına mensup insanla- rı fabrikalar, çürük evler ve gece- kondular arasında amansız bir hayat kavgası içindedirler. Senaryosu roman- ı Orhan Hançerlioğlu tarafından ya- zılan "Kelebekler Çift Uçar" bu sınıf tan bir işçiyi değil, ama durumu pek de ondan farklı olmayan bir arabacı- yı - Ahmet Mekin - almıştır. Avuç i- çi kadar bir eve Er arabacıyla kızkardeşi - Ayla Ki bütün ben- liklerini hayatlarını “değiğtirme ve ge- liştirme ihtirasının sardığı günümüz alt kat insanlarının iki tipik temsil- cisidirler. At arabacısının, Oo uygarlık karşısında, "tüfek icad oldu mertlik bozuldu" diyen bir davranışı yoktur. Atına sevgisi vardır ama, at arabası- nın artık sonu gelmiştir ve adam bu- nu çok iyi anlamaktadır. Makineye o- lan tutumuysa, ürkek olmak bir yana, olabildiğine açık- onun efendisi yapmağa hazırdır. Piyangocu dedikleri. *gç elebekler Çift Uçar" puslu bir İs- tanbul sabahında, arabasıyla işe çıkan bu yarının "cesur" adamıyla başlamaktadır. Arabacı karınca haya- tı yaşadığı Haliçten çıkıp, at arabasıy- la blok apartmanları, bulvarları aş- kta, müşteri (o bekleyeceği kömür depolarına doğru yönelmektedir. Yolda, at arabasının hususi ,bir o- tomobille çarpışmasına ramak kalır. Otomobili kullanmakta olan yakışıklı adam da, yanındaki karısı da bir an öfkelenirler. o Bu sırada, seyirci, ilk büyük sürprizle karşı karşıya bırakılır. Zira, otomobili kullanan yakışıklı a- dam - Ahmet Mekin - tıpıtıpına at a- rabacısına benzemektedir. Ama iş bu AKİS/30 ME da kalmaz. Adamın karısı Ayla Kaya - da, arabacının kızkar- deşinin aynı kalıptan (o çıkmışcasına benzeridir. Otomobil kullanan yakışıklı adam aslında bir yüksek mimar-mühendis- tir. Karısı, zengin bir kadının biricik kızıdır. Mutlu, konforlu bir yaşayış- ları vardır. Kamera bir Haliçin insan- ları, bir rahat hayatın kişileri arasın- da dolaşacaktır. Arbacının kızkardeşinin küçük bir dünyası vardır: taksitle bir kamyon edinmek! Bunun için yırtınacak, bu- nun için didineceklerdir. Beşbin lira- lık bir ilk taksiti yatırmak için, ara- bacının nişanlısı (o - Sevda Ferdag-, kızkardeşi de bileziklerini bile bu u- gurda satacaklardır. Bir tekstil fab- rikasının karanlık havasında nişanın kız, kamyonlu günleri hayâl edecektir. Evde bulaşık yıkarken, yer temizler- ken, kızkardeş, "kamyona bir kavuş- sak" diye eriyip duracaktır. Dostluğun ve dayanışmanın her- şeye üstün olduğu bu çevrede, araba- cının öteki arkadaşları bile içlerinden birinin . bir kamyona sahip çıkması için dertlenecekler, tasalanacaklardır. "Kelebekler Çift Uçar' burada bir başka arabacıyı - Sadri Alışık - ayrı bir önemle anlatmaktadır. Arkadaşla- rının "Piyangocu" dediği arabacı, Mil- li Piyangodan Spor-Totoya kadar bir yığın avuntunun umutsuzca ardından koşan milyonlarca kişiden birisidir. Bu işin giderek felsefesini (o bile yapmış, kazanma metodlarını bile bulmuştur. Birgün bir piyango çıkacak ve o gün bütün dünyasını değiştirecektir. Ama her allanın günü "Piyangocu", bu inancın yıkılışı acısını bir kere da- ha tadacaktır Bütün bir çevre, bir kamyonla sembolize edilen daha iyi yarınlara ulaşabilmenin kavgası içindedir. Madalyonun öteki yüzü Fig mimar ve çevresi anlatıldık- ça sınıflar arasındaki sınırsız boş- luk büsbütün ortaya çıkmaktadır. Ha- liçte bir grup insan, kahredici bir ha- yat kavgasındayken, Taksim ve ötele- rinde bambaşka (şeyler olmaktadır. Mimar, büyük bir müteahhidin iş or- tağıdır. Çeşitli İhalelere giren müte- ahhit, aslında, devleti soyan tipler- den birisidir. Parasını har vurup har- man savuran bir ipsiz yeğeni vardır. Mimar gerçi ortada bir takım dala- veralar döndüğünü sezinlemekte, fa- kat kesin bir delil bulamamaktadır. u sırada, mimârın karısının ha- lasına Mi bir arsayı müteahhidin bü- Tarık Dursun K. Sinemamızda yeni bir ses yük paralar vererek almak istemesi, madalyonun bir başka yüzünü aydın- lığa çıkarmağa başlıyacaktır. Kadı- na ait arsa üzerinde demiryolu döşe- necektir. o Müteahhidin Ankaradaki “hâmisi" durumu çıtlatır, arsayı, me- sele ortaya çıkmadan kadından alma- sını ister. Arsayı daha sonra, istedik leri fiyata, devlete satacaklardır. Ankaradaki "hami" kimdir? Film, mükellef bir masa başında oturan, iri termekle yetinmektedir. Adamın dev- let işleriyle bir ilgisi olduğu su gö- türmez şekilde ortadadır. £ Böylece, "Kelebekler Çift Uçar" temeldeki bo- zukluğa doğru cesurca bir hamle yap- maktadır, çalışan sınıflar amansız bir bir kısım güç sahipleri, tağıdırlar. soygunun Or- , “Kelebekler Çift Uçar", toplumda- ya aklı noksanlıktan ileri gelmediğini öncelikle hissettirmektedir. Zira, as- lında ne arabacı ile yüksek mimar- mühendis, ne de arabacının yoksul, çilekeş kızkardeşiyle mimarın zengin karısı arasında hiç bir fark yoktur. Bu iki tipik insanı şartlayan da, sınırlayan da, ne kadar inkâr edilir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: