7 Ağustos 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

7 Ağustos 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Yunanistan Aradığını Bulacaktır brıs macerasının bir türk müdahalesi olmaksızın ne- iceleneceğine hiç bir zaman inanmadım. Türkiye, hak- larını korumak için, mutlaka andlaşmaların kendisine verdiği yetkiye dayanarak Adaya asker çıkaracaktır, bu asker Adada bir hattı tutacaktır, ondan sonra Yunanis- tan aklı başına gelip müzakere masasına oturacaktır. Ben hiç bir zaman, Yunanistanın Türkiyeyle harbedeceği- ne de inanmadım. Ama, bundan iki yıl kadar önce Yuna- nistanda tanıdığım bir manyağın, bir demagogun ve yarım saat önce söylediğini yarım saat sonra inkar edip bunu akl-ı evvellik sayan bir politika adamının idaresinde bu- lunan komşu memleket bir türk-yunan harbine "düvel-i muazzama"nın müsaade etmeyeceği inancı içinde bugün, barış yoluyla bir hal çaresi bulunmasını elinden geldiği nisbette güçleştirmektedir. Yunanistanın ve onun başındaki Papandreunun bil- mediği, Türrkiyenin ve Türkiye ile birlikte bütün batı dünyasının, Kıbrıs işinden gerçekten bıkmış olduğudur. Bütün gayretlere rağmen en ufak bir iyiniyet ve anlaş- ma arzusu göstermeyen Yunanistanın tuttuğu yol, kendisi ni en kısa zamanda Türkiye ile başbaşa bırakacaktır. Tür- kiye ile başbaşa bırakılmayacağı ümidiyle atılacağı bu ikinci macerada da Türkiye ile başbaşa kalmak, Venize- lostan sonra Papandreunun da mukadder ve hazin akıbe- tini teşkil edecektir. Ben Papandreuyla, bundan iki yıl kadar önce, Muhale- fet Lideri bulunduğu sırada Atinada konuştum. İtiraf ederim ki ve bunu o sırada yazdım - Karamanlis benim üzerimde ne kadar müsbet tesir bıraktıysa Papandreu o derecede menfi tesir yarattı. Kendisiyle yunan parlamen- tosundaki odasında, iki saate yakın bir süre görüştüm. Çeşitli konular üzerindeki fikirlerini sordum, temeli demo- goji luğu aşikar cevaplar verdi. Fakat, kendisi hakkın- daki notumu bu tayin etmedi. Kendisi hakkındaki notu- mu tayin eden olay şudur: Konuşmamızda Kıbrıs işin- den bahsedildi Papandreu Londra ve Zürih Andlaşmala- rını tasvip etmediğini bildirdi. Bunların işlemediği ve iş- lemeyeceği fikrini savundu. Değiştirilmelerinde türk-yu- nan dostluğu bakımından zaruret bulunduğunu belirtti. Fakat, dikkatimi çekerek ilave etti: — Bu değişiklik, ancak Türkiye ile Yunanistanın mutabık kalması suretiyle düşünülebilir. Türkiyenin mu vafakat etmeyeceği bir değişikliği katiyen düşünmüyorum ve düşünemeyiz." Papandreuyla bir gazeteci sıfatıyla ve özel randevu üzerine görüşüyordum. Bana söylediklerini ben yazmadan bunların başka bir yerde açıklanmasının elbette ki bahis konusu olmaması gerekirdi. Oldu. Bir gün sonra Atinada yabancı bir dilde çıkan ve Papandreunun sözcüsü durumunda bulunan bir gazetede Muhalefet Liderinin beni kabul ettiği haberi vardı “ii berde a işinin görüşüldüğü m E ei un sözlerinin hemen ta azılmıştı. Sadece bir mi Toki Andlaşmalardaki değişikliklerin sek Türkiyeyle mutabık kalınarak yapılabileceği fikri Papandreu "dış istihlak" ile "iç istihlak''ı birbirinden ayırmıştı ve bunu fütursuzca yapmakta mahzur görmüyordu. Metin TOKER Bundan dolayıdır ki Washinğton'da Başkan Johnson ile, görüşmesinde Cenevre Konferansı konusunda bir mu- tabakata varan Papandreunun iki gün sonra Atinada bambaşka bir hava çalması beni hiç şaşırtmamıştır. Aksi- ne, amerikanların ve başka büyük devletler idarecilerinin bugünkü yunan başbakanını bir ciddi adam zannedip de onunla bir takım kararlar üzerinde anlaşmaları veya onun cevabını beklemeleri, yahut onun Makariosun cübbesini paravana yaparak çevirmeye m oyunu görmeme- leri beni daima derin hayrete düşürm Fakat bu Yunanistanı nereye götürecektir? Bu Yunanistanı, Kıbrısta bir türk müdahalesiyle bu- run buruna gelmeye götürecektir ve herkes emin olabi- lir ki Papandreunun idaresindeki Yunanistan, aradığını mutlaka bulacaktır. Bir yandan Türkiyenin iç politikası bakımından, diğer taraftan bu işle ilgili siyasi konjonk- tür itibariyle Kıbrısta süratle bir neticeye varılmasın- da - İnönünün bir meşhur tabiriyle - "sayılamayacak ka- dar çok menfaat" vardır. Türkiyede herşey, Kıbrıs yü- zünden - bekleyiş halinde"'dir. Halbuki iktisadi ve sosyal laftan anlamaz tutumunun herkesin sabrını tükettiği bel- li olmuştur. Bugün Kıbrıs silâhlanmıştır ve silâhlanmak- tadır. Bugün Yunanistan askeri hazırlıkların O içindedir. ve buna devam etmektedir. Bugün yunan askerleri Adaya kaydırılmaktadır ve daha da kaydırılacaktır. Bunlar bel- ki bir türk müdahalesinde bizim daha fazla fedakârlık yapmamızı gerektirecektir. Ama ne bu tertipler, ne Kıb- rıslı rumların fotoğraflar önüne poz vererek kazdıkları m yunanlıların türk silâhlı kuvvetleri (o önünde rı''nı önleyecektir. Yunanlılar türklerle baş- bez bırakılmayacaklarından öylesine emindirler ki ne zaman bu in e hatırlatılsa hemen "Bir harp vukuunda nün. Böye bir harp mahalli kal- maz" tehdidini ileri sürmektedirler, Halbuki, bu harp mahalli kalacaktır. O kadar mahal- li kalacaktır ki palavracı Papandreu buna, bırakınız dün- yayı bulaştırmayı oYunanistanı obulaştırmayı dahi göze alamayacaktır. Eğer alırsa, Papandreunun Yunanistanı Venizelosun Yunanistanı neyle karşılaştıysa onunla kar- şılaşacaktır. ıbrıs dâvasını müzakere yoluyla ve barışa halel ge- tirmiyerek halletmek Türkiyenin, İsmet Paşa Hüküme- tinin en samimi arzusudur. Böyle bir arzunun mevcudi- yetini ben, Başbakanın ziyareti sırasında Amerikada ve İngilterede Fransada da Ama Türkiyede ve bu memleketler başkentlerinde mevcut başka bir temayül eğer taraflardan biri mantık ölçülerinin dışında kalırsa Türkiyeyle Yunanistanı başbaşa bırakmaktır. Bu neticeye süratle gidilmekte olduğu hem Türkiyede, hem Yunanis- tanda bilinmelidir. Sözün bittiği yerde kuvvet gösterisinin (o başlayacağı Papandreunun ise bundan önce lâf anlamayacağı talihsiz Yunanistanın bugünkü Başbakanını tanıyan hiç kimse için bir büyük kehanet değildir. Yağmuru eken, fırtınayı yakında biçmeye hazır olmalıdır. AKİS/7

Bu sayıdan diğer sayfalar: