26 Haziran 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

26 Haziran 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Hizmet Emniyeti ç osyal ve ekonomik problemler ve bunları yenmek için düşünülen sentezci veya doktriner hal tarzları iç poli- tikanın ağırlık merkezi haline geldi. Seçim çarkları bu mihverler etrafında dönecek gibi görünüyor. Politikaya akıl ve bilginin daha geniş çapta hakim olmağa başla- dığım gösteren bu durum, gelecek için ümid ve güven vericidir. Uyanan Türkiyenin halkı, din ve his ticareti, vatan ve millet edebiyatı yapan politikacı tipine sırtını denerek, kendisine insanca yaşama imkânları arayan, bulduğu hal tarzlarını açık ve kesin bir şekilde anlatan politikacıları aramağa başlamıştır. Türkiyenin taşı toprağı, yaşlısı genci talep halinde- dir. İhtiyaçların çok çeşitli ve geniş oluşu isteklerin tün ticari ve sınai faaliyetleri (o devletleştirmeyi teklif edenlere kadar çok değişik ve çelişik bir durum meyda- na gelmektedir. Gerek bu uyanışı şuurlu bir tempo ile devam ettirmek ve gerekse ulaştığımız seviyeyi daha da yükseltmek, kutuplanarak birbirinden uzaklaşan fikir ve metod akımları yerine birbirine yaklaşan, birbirini ta- mamlayan yönlerde birleşmek suretiyle politikayı daha verimli, daha yumuşak bir faaliyet haline getirmek müm kündür. Bizde seçim mücadelelerini. Büyük Millet Mec- lisi çalışmalarını, hattâ Belediye ve Şehir Meclisleri ça- lışmalarını güçleştiren, verimi azaltan, bacan halkın politikacıya olan güveninin sarsılmasına ve politikadan soğumasına tesir eden temel faktör, hizmet güvenliğinin, kişisel güvenliğin henüz tam mânasile sağlanamamış ol- masıdır 1961 Anayasasına ve kişisel hakları, hürriyetleri te- minat altına alan bir çok kanuna rağmen türk vatandaş, ları, fert olarak, müesseseler olarak, tam bir güvenlik içinde değildirler. Her fert, toplum içinde bir fonksiyon Bu fonksiyonun, hizmetin, kanunlarla olduğu kadar idari mekanizmanın tutumu, halkın davranışları ve değer hükümleriyle de filen gerçekleştiğini görmek ister. Batı dünyasında, seçim mücadeleleri ne derece şid- detli olursa olsun, halk, neticeyi sükünet ve emniyetle karşılar. Çünkü bir partinin iktidardan uzaklaşması ve bir diğerinin iktidara gelmesi vatandaşın hayatı üzerin- de önemli değişiklikler yapmaz. Yani bizde çok Zza- man görüldüğü ve bugün de korkulduğu gibi me - selâ "A" partisi iktidardan düştü diye bu partiden olan- ların işine son verilmez, terfiine mâni olunmaz, ticari ve sınai faaliyetleri türlü oyunlarla tahdit edilmez. Türki. yede, geçmiş devirlere ait fena hatıralar vatandaşın ka- fasından çıkmamıştır ve maalesef, idarenin tarafsızlığı, sadece kanunların tatbik edileceği, keyfiliğin önleneceği iddialarına rağmen vatandaş, kendi partisi kazanırsa hayatının daha iyi. daha mutlu ve müreffeh olacağı, kay- bettiği takdirde herşeyin bozulacağı, hatta mahvolaca- $&ı kanaatindedir. Devletin teminatı altında olması gereken idare edi- lenlerle, sadece ve sadece devletin hizmetinde olmaları şart olan idare edenler hem birbirlerine inanmamakta ve hem de kendi hizmet ve faaliyetlerinin devamlılığına gü- venmemektedirler. Bu hal parti mücadelelerini, çok şid. 26 Haziran 1965 Orhan ERKANLI bir ölüm - kalım savaşı haline getirmekte ve hizmet erbabını, nizam ve hatta ahlâk dışı tedbirler aramağa zorlamaktadır. e Aslında sosyal (omüesseselerde zaman zaman görülen düzensizliklerin, verim azlığının kaynağı bu fizyolojik faktördür. Kendi işinden, mevkiin- den, cemiyet içindeki fonksiyonunun devamlılığından' emin olamıyan ve"bu emniyetin ancak iktidardaki partiye veya partilere sığınmakla sağlanabileceğine inanan va- tandaşlar ister istemez iktidarın âleti olmaktadırlar. El. bette bunun istisnaları da vardır. Ancak, istisna kaide- yi bozmaz. Kaide budur ve bu kaide mutlaka yıkılmalı- dır. Aksi takdirde, devletin yetkili organları tarafından alınan en doğru, en başarılı kararlar, halka intikal edin ceye kadar maksat ve mahiyetini kaybederek, belirli si- yasi teşekküllerin, grupların ve hattâ kişilerin çıkarlarına yariyan bir tatkibat halinde kalmağa mahkümdur. Yalnız devlet sektöründe değil, özel sektörde de durum budur. İşveren, işçi.memur. müstahdem, hülasa toplum içinde bir fonksiyon ifa eden herkes, kendi yakın çevresinden hükümet katına kadar her kademedeki devlet ve diğer sosyal müesseselerin yetkilileriyle iyi geçinmek, onlara yaranmak, kanun ve nizam dışı olsa dahi, onların arzularım yerine getirmek mecburiyetini hissetmektedir. Bu emni- yetsizlik havası içinde sosyal güvenlik sağlanamaz, sos- yal adalet gerçekleşemez. Halbuki Türkiyenin Anyasa ile kesinleşen devlet felsefesi sosyal adalet, sosyal güvenlik ilkelerinin gerçekleşmesi temeline dayanır. Bu temelin harcı ise "Kişi güvenliği - Hizmet emniyetindir. Hükümette, mahalli idare kademelerinde ve hattâ Kı zılay, Yeşilay, Hava Kuruma v.s. gibi sosyal hizmet ku- rumlarında iktidar değişikliği olduğu anda, en baştan en sona kadar bütün hizmetlilerde bir korku, bir endişe, bir yalpa başlıyor ve maalesef birçoklarının korktukları bas larına geliyor. Yani umum müdüründen o hademesine kadar her şahıs bir tek kıstasa, "iktidarımız için fayda- lıdır veya zararlıdır” kıstasına tâbi tu uluyor ve zararlı olduğuna kanaat getirilenler işten çıkarılıyor, pasif hiz- metlere'veya diğer bölgelere naklediliyorlar. Bu şahısla- rın memleket için, müessese için faydalı olup olmamala- rı, liyakat ve basarı durumları çok defa dikkate alınmı- yor. Haksızlığa uğrayanlara» müracaatları ise ya eski ka- detli, Kırıcı, ük P gulanmıyor. Danıştay kararları dahi hu Kategoriye dahil- dir. Bu durumdan kurtulmak elbette ki memleketin umu- -i şartları, milletimizin sosyal seviyesi gibi ( faktörlere tabidir. Bu, müstakil ve münferit bir mesele olarak ele a- lınamaz. Ancak yapılacak bazı işler ve bunları yapmakla sortimin olanlar vardır. Bugüne kadar dalma yuvarlak lâflı nutuklar dinlemiş olan vatandaş artık, gelecek iktidarın kendisine ne getire- ceğini ve kendisinden ne götüreceğini hesaplamaktadır. O halde işe bu noktadan başlamak, vatandaşı fikir, kanaat, inanış ve vicdan hürriyetleri bakımından bağımsız hale getirmek, kişi ve hizmet güvenliğini sağlamak zorundayız.

Bu sayıdan diğer sayfalar: