23 Ekim 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

23 Ekim 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS Huzur Evinin hikâyesi İstanbul Huzur Evi | Temmuz 1964'de, uzun yılların hazırlığından sonra a- çılmıştır. Kurucular, 10 lira değerinde devlet yon satışı liraya, yıl içinde devletten hiçbir yardım gör- meden, 400 bin liralık borcu ödemiş- darphanesinde basılan madal- hasılatı ile binayı 600 bin taksitle satın almışlar ve bir Ayrıca bina onarılmış, boyan- mış ve bir büyük salon eklenerek, dö- şenmiştir. salonu süsleyen modern tabloları he- diye etmişlerdir. 50 yataklıdır. Tek yataklı, banyolu o- dalar İstek üzerine, ressamlar, Huzur Evi 40 odalı, odalar vardır. veya iki yataklı Her odada hoparlör, telefon bulunmak- tadır. Ücret 500, 600 ve ailenin iste- gine göre 750 veya, özel bakım için, daha fazladır. Bina içinde parasını ödeyemiyen veya kifayetli bütçesi ol- mıyanlara sosyal fondan yardım ya- pılmaktadır. Bunun için bağış kabul e- dilmektedir. Huzur Evinin 20 kişilik bir memur kadrosu vardır. Bir dok- tor, devamlı olarak her gece binada kalmakta, diğer dört doktor haftada Uç gün muayene yapmak üzere Hu- zur Evine gelmektedirler. Yaşlıların en önemli meseleleri, sağlıkları ile il- gili meselelerdir. İşte bunun için ida- re, binanın yanında Belediyeye ait iki arsayı satın alarak, felçliler pavyonu yapmak üzere teşebbüse geçmiştir. Sakinlerin sinemaya, tiyatroya, gez- melere götürülmelerini, sosyal faaliyet- Öncü Kadın Ankarada loş mevsiminin açılma- sıyla birlikte birçok kadın dernek- leri de faaliyetlerine başladılar, U- zun yıllardır yalandan izlediğim bu faaliyetlerin son yıllar liginde ne ka- dar olumlu bir şekilde geliştiğini gör- mek fırsatını buldum. Az-çok boş vakti olan, hattâ olmıyan birçok ev kadınları veya çalışan kadınlar, çe- şitli fedakârlıklara katlanarak, ken- dilerini toplum işlerine vermekte, hastahanelerde, yetiştirme yurtla- rında, köylerde ve çeşitli alanlarda gönüllü olarak çalışmaktadırlar. Genel olarak, memleketimizdeki toplumcular, örneği daha çok Batı- da görülen bu tip dernek çalışmala- rını tutmaz, hattâ bu derneklerde çalışan kadınları topluma yararlı ol- maktan çok zararlı olmakla, kendi kendilerini bu şekilde teşhir edip tat- min etme sevdasına kapılmakla suç- larlar. Bu tip derneklerin yaşıyabil- meleri ve programlarını yerine geti- rebilmeleri, hiç şüphe yok ki, herşey- den çok paraya ihtiyaç gösteren bir- Bunun için bunlar para top- lar, toplantılar düzenlerler. Basma intikal eden de, hemen hemen, faa- Bu- nun için de birçok kimseler, dernek faaliyetlerini bundan ibaret zanne- derler. 1958 yılbaşı akşamı, İstanbul- da, bir kadın teşekkülü mensupları ile Feneryolundaki bir gençlik yur- liyetlerin yalnızca bu kısmıdır. 23 Ekim 1965 duna gitmiş, birkaç saatimizi bu yurtta yaşıyan kimsesiz gençlerle beraber geçirmiştik. Bunlar dışarda çalışan veya okuyan gençlerdi. Kim- sesizdiler ve hiçbir maddi dayanak- ları yoktu. Bir kadının çabasıyla a- çılan bu yurtta iş bölümü yaparak yaşıyorlardı. Hayatımın en güzel ha- tıralarından birisini o akşam yaşa- mışımdır. Onbeş yaşlarında, hem o- kuyan, hem çıraklık yapan bir deli- kanlıyla tanışmıştım. Bu delikanlı, "Bu yurt olmasaydı ben mahvolur giderdim" demiş, hayatta en büyük idealinin, ileride böyle bir yurt aç- mak olduğunu söylemişti. ette ki müesseselerin şa- hıslar tarafından değil devlet tara- fından açılması çok daha verimli o- lacakır. Ama, her ne olursa olsun, bu müesseselere gerekli sıcaklığı gö- türecek olanlar gine ogönülü teşek- küllerdir. - Çünkü insanların maddi ihtiyaçlar kadar ilgiye ve sevgiye de ihtiyaçları vardır. Görevli memurla- rın ise bu ilgiyi herkese gösterebil- meleri elbette ki mümkün değildir Yalnız, Der- neklerin çabaları, bugünkü hizmet- leri, denizde kaybolmuş damlalar gi- bidir. Bunları topluma yararlı hale sokabilmek için dâva haline getir- ek lâzımdır. Gine hayatınım en acı hislerini, 1958 yılbaşı akşamı, Feneryolundaki o yurttan çıkarken duymuşumdur: Mahvolup gitmekte olan yüzbinlerce bir mesele kalıyor. SOSYAL HAYAT lerini sağlamak için özel programlar uygulanmakta, (Huzur Evine çekilen yaşlıların, herşeyden önce hayata bağ- lı kalmaları için çaba sarf edilmekte- dir. Yaşlılarla ilgili meseleler, bütün dünyada bugün yeni baştan ele alın- makta, görevini bitirdi o zannedilen kimselerin topluma faydalı lerde bulunabilecekleri tezi ileri mem- leketlerde galip gelmekte ve rehabili- tasyon merkezleriyle, nak teşkil lan özel, değişik insanlar İçin mutlu ve faydalı bir yaş- lılık devresi hazırlanmaktadır. İstanbul Huzur Evi, bu sahada, memleketimizde atılan ilk olumlu a- dım sayılabilir. al gence kim el uzatacaktı? Bugün sokaklarda sefalete ve çe- haysiyet kırıcı (o hallere terket- çocuklarımızın dâvasını, şitli dınlarımızın dâvasını, medeni nikâha rağmen sürüp giden imam nikâhı dâ- vasını ve daha pek çok çeşiitli sos- yal dâvaları halledecek olan elbet- teki kadın derneklerinin dar imkân - lı faaliyetleri değildir. Ama bu dâ- vaların içinde bulunan, bunlara bir nebze olsun çare atayan bu dernek- ler, bu yolda öncü olabilirler. Türkiye (Büyük Millet Meclisine bu defa, eskisine nispeten, daha fazla kadın milletvekili gönderiyoruz. Ka- dın derneklerinin bu kadın milletve- killerimizle işbirliği kurarak, damla damla kaybolan çabaları dâva hali- ne getirmeleri, hep beraber çalışa- rak sosyal yaralara çareler aramala- rı ve, ileri memleketlerde olduğu gi- bi, bunları kanun tasarıları ohalin- de millete sunmaları, memleketimiz- deki kadın teşekküllerine yepyeni bir değer kazandıracak ve önümüz- deki genel seçimlerde kadın nüfusu- nun daha etkili bir şekilde ağırlığı- nı hissettirmesine yardımcı olacak- tır. Kadın teşekküllerinin, Büyü Meclise kadınlarla girmelerini iste- melerinin sebebi de o zaman kamuo- yu tarafından daha iyi anlaşılacak. bu konudaki değerlendirme ölçüleri kendiliğinden değişecektir. Jale CANDAN 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: