27 Ağustos 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

27 Ağustos 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS YURTTA OLUP BİTENLER Deveden büyük fil vardır ncak, Osman Kibarın bu süksesi, kendisine denk bir rakiple kâr şılaşınca Bozuldu. Bu rakip, Esnul ve' Sanatkârlar pavvonunun açılışı iç İzmire gelmiş olan Hasan Tez. . Tez 'Esnaf pavyonunu oaçması ita Belgehana ricada bulunurken, Kibar lâfa karıştı ve"! “—Olmaz, gelmeyeceğiz!” Tezi tersledi. Cibarı tanımayan Tez : “— Gelirsunuz bevefendu, ge lirsunuz” dedi. diye 7 milletvekilini . bozum Puneye kâ- rarlıydı, üsteledi ; Gelmeyeceğiz dedik va. Çe- kil şurdan! Tez, bu.defa sinirlendi : “—Ben milletvekiliyum, la konuşuyorum, Sen kim sun?. Çekil şurdan!” dedi. İşin bu safhası Bilgehanın' dip- lomatik meharetiyle ve Teze. söz vermesiyle halledildi. Tez, kendi Dai ONümn önüne gitti ve bekte Az sonra Bilgehan ve yanında: Bakan oluyor: Kibar da vardı. Hasan Tez, her şe ye rağmen, ev sahibi o durumunda olduğunu düşünerek diğerleriyle be raber Osman Kibara da “hoş gek er demek ve elini sıkmak iste . Arha Kibarın, “.—Senin elini sıkmıyacağım, Bu pavyona da sırf İzmirli > esnafın hatırı için geldim” demesi üzerine çileden çıktı. Bütün öfkesini rw hatça boşalttı : “Ben de senun elini * sıkmıya cağum! Hem, sen kim oluyorsun”, almâayacağum!” Kibar, halkın önünde bu CHP önce Suudi Arabistan Kralı Faysal, öpümüzdeki haftanın başından itibaren.memleketimizin misafiri olacak» tır. Suudi Arabistan Kralının, bize dost bir ülkenin bükümdarı olarak Türkiyede çok sevgi ve saygı göre ceğinden zerrece şüphe yoktur. Kıbrıs Meselesinin son Birleşmiş Milletler toplantısındaki görüşülmesi sıra- sında Suvdi Arabistan temsilcisinin bizim lehimize gösterdiği gayretler unutulmamıştır ve minnettarlık- la karşılanmaktadır. Türkler, güç zamanlarda kendi- daime yakınlık a devamlı dostluk duygu larıyla bağlanan insanlardı SU irsi ens bir çok yabancı devlet adamının zi t ettiği bir başkeni hüviyetindedir. Kral Faysal, > şüphesiz şimdiye kadar gelen şahsiyet- lerin en önemlisi ve en İlgi çekicisidir. Belki de bun- dan dolayıdır ki Suudi Arabistan Hükümdarının zi- yareti bazı spekülasyonlara yol açmıştır, Siyasi çev- relerde söylenen, Kralın bir İslâm Pakit geldiği veya müslümanlararası bir politikânın : şam- piyonluğunu yapacağıdır. Suudi Arabistanın, bir İslam Paktı projesi ye tur. Süudi Arabistan, prensip olarak paktlara cephe almış bir ülkedir. Paktların dünyayı andığı inancındadır. O bakımdan, şimdi onun tarafından bir pakt teklifi bahis konusu olmaz.. Kral Faysalın aklında, müslüman devlet başkan- ları arasında bir zirve toplantısı fikrinin bulunduğu bilinmektedir. Faysal, islâm devletlerinin bir * daya- nışma ve yardımlaşma anlayışı İçinde olmasını hep savunmuştur. Zirve Toplantısı teklifi kendisi tarafından yapılmamış, Somali Devlet Başkanının teklifini Kral Faysal desteklemiştir ama projenin sembolü olarak ortada gözüken Suudi Arabistan Kra- lıdır. Bu peg Faysalım Nâsır tarafından hücuma uğ ramasına vol açmıştır. Mısır ile Suudi Arabistan, şu ı anda, Yemen meselesinden dolayı kanlı-bıçaklı halde- Bugün Arap âlemi, iki kutba ayrılmıştır. Bunlarin birinin başında Nâsır vardır. Öteki (blokun lideri Kral Faysaldır, Birinci bloku komünistlerin, ikincisi- ni amerikalıların taraflısı savmak pek mübalâğalı bir tasnif olur. Ancak, sempati ve antipatilerin öyle bir hissi verdiği inkâr edilemez. Kral Faysal Arap âle- 27 Ağustos 1966 ee “gelmeyeceğiz” “diye «Bir Kral Geliyor - ei geldiler. Fakat aralarında az o Seni pavyona da gerinen « dedi. mindeki sola meyyal ihtilâlei hareketlerin, tabiatıyla $ tam karşısındadır ve kendi memleketinde bir takım ileri hamleleri “Sarayda bir reformcu hükümdar” si fatıyla bizzat -ve vavaş yi gerçekleştirmeye ça- lışmaktadır, Kral Faysal, tıpkı başka arap kralları gibi, nâsırcılığın kendi tahir için bir telyjike olduğunu ? bilmektedir. Türkiyenin sempatisi, bilhassa bizimle münase betleri ve ars Ni değil, şüphesi : a kar araplararası kavgalarda bir. taraf ol mak niyetinde dir. Menderesin Nuri Said Pa şayla birlikte güttüğü iddialı politika Türkiycnin ağı zını o derece yakmıştır ki, başka sahalarda D.P. İkti- darının halefi bile sayılsa hiç bir iktidar Türkiyeye? aynı politikayı kabul ettirtemez. Türkiye, Kral Fay- salla birlikte Nâsıra karşı bir politika yapmakta ken- disi İçin menfaat görmez, Kral Faysalın aklındaki? plân için de menfaat görmez. i Bunun yanmda Türkiye, din esası üzerine beynel- milel politikayı kendi prensiplerine aykırı bulur. Ger- çi Türkiyede, Türkiyeyi bir İslâm Cumhuriyeti hali- ne sokmak gayretleri vardır ve bizim gerçek dostları mızın bu gayretlerin finansmanma veya tertibine bi laşmamaya çok dikkat göstermeleri faydalıdır, an- cak bu cereyan memleketi bir islâm politikasına İte- cek güçte değildir, hiç bir zaman da olamayacaklır. Din bağları halkları halklara bağlar. Fakat, lâik Tür- kiye Cumhuriyetinin nazarında, memleketlerin pol'- miştir. Bugün yadaki müslüman o memleketler daha başka ve ve daha önemli hususları kendi politika. larının temeli ya o öte bunda da haklıdırlar. £ Endonezya da ümandir, — Cezayir de ama, bunla.

Bu sayıdan diğer sayfalar: