7 Ocak 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

7 Ocak 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DIŞ GEZİLER şeylerinin hazırladığı plânlarla baş- layıp komün, cumhuriyet ve fede- ral hükümete doğru tırmanan plân- lama zinciri, büyük kopmalara mey- dan verilmeden işletilmek isten- mektedir. Her kademede bilimsel araştırma ve plânlama büroları ku- rulmak suretiyle, o kademenin ihti- yaçlarını en yeni metodlarla tespit etmenin çareleri aranmaktadır. Za- man zaman aksamalar olduğu gibi, bazı hallerde, öngörülen hedeflerin fersah fersah a da tanık olmak mümkündür Bankaların rolü on ekonomik reformlarla adem-i merkeziyetçiliğin hız ve genişlik kazanmasından sonra, ünlü deyimi ile, "Belgraddan gelen emirler"e ku- lak asanların sayısının azaldığı gö- rülmektedir. Her türlü üretim ve toplumsal faaliyet en aşağı kademe- lerde cereyan ettiği için, merkezdeki plâncıların yanılmalarından kaygı duyulmakta ve geçmişin bazı ör- nekleri de hatırlanarak, aşağıdan gelen seslere kulak verilmesi öğüt- lenmektedir. Bu durum, plânlama anlayışının bizatihi kendisinde bulu- nan toplumu tümü ile kapsamak niteliğinde bazı gedikler açabilir kaygısını yaratmıştır. Fakat, böyle bir tehlikeyi önlemek isteyen yetki- liler, toplumun özellikle ekonomik gelişmesinde ayar teşkil edecek ba- zı regülâtör kuruluşlara gitmişler- dir. Bu kuruluşların en önemlisi, bankalardır. Her türlü yatırımı des- teklemek ve üretimi artırmak için yeni krediler vermek durumunda ve görevinde olan bankalar, bünyele- rinde geniş uzmanlar topluluğu bu- lundurmaktadırlar. Herhangi bir li- retim birimi veya bir başka kuru- luş, hazırlamış olduğu yatırım pro- jelerini bankaların kontrolüne tes- lim etmektedir. Bankalar, bir yan- dan merkezi plânın direktifleri, öte yandan NE a ölçüsündeki sınırlar ve bir ölgenin şartları içinde önlerine sürülen projeleri in- celemektedirler. Getirilen projeler, plânlamanın anlayışı içinde ve geli- şimin ana çizgilerine uygun görülür- se, talep edilen kredi verilmekte ve öngörülen her türlü kolaylık tanın- maktadır. Aksi halde, projeler red- dedilmekte ve söz konusu bir yatı- rımın zararları da belirtilerek, uy- gulanması önlenmektedir. Böylece, etekten zirveye doğru, zincirleme bir plânlama anlayışı içinde, toplu- mun her türlü ihtiyacına cevap ver- menin imkânları aranmaktadır. Sözün kısası Bİ ülkenin, dört kısa yazı içinde tanıtılmasındaki güçlük ortada- Zagrebde yeni bir mahalle El işler, göz görür, dil övünür 24 AKİS dır. Hele, söz konusu ülke, Yugos- lavya gibi, üzerinde çok tartışılan bir ülke olunca, iş daha da güçleş- mektedir. İkinci Dünya Savaşından sonra sosyalist ülkelerin sayısı ar- tıp da çeşitli uygulamalara gidilme- ye başlanınca, Yugoslavya, sovyet tipi uygulamaya başkaldırmak su- retiyle, bütün dikkatleri kendi üze- rine çekmiştir. Toplumsal gelişme mekanizmasının merkezinde ekono- mik yöntemin bulunduğu düşünü- lürse, bir ülkenin ekonomik gelişim mekanizmasını tanıtmak, bir bakı- , işin özünü vermek anlamına gelir. "Kendi başına yönetim" siste- mi, işçi konseyleri, seçimler, plânla- ma gibi önemli organların tanıtıl- ması, meseleyi hayli okolaylaştıra- caktır. Bunların dışındaki politik kuruluşlar, sosyo-politik baskı grup- ları, giderek, ekonomik gelişim çiz- gisi üzerinde karar kılmak zorunda- dırlar. Bu bakımdan, o Yugoslavya- nın çok özel ve benzeri olmayan uy- gulamasını yakından izlemek ve an- lamaya çalışmak gerekmektedir. 1945 yılından 1950 yılma kadar niçin sovyet tipi bir uygulamaya gidildi- gi, daha sonra neden bu uygulama- nın terkedildiği, şimdi yabancı ser- mayenin katılmasıyla kurulacak or- taklıklara izin vermeye kadar gi- den bu yeni anlayışa asıl gelindi- ğinin çeşitli sebeplerini bilmek ve temelinden kavramak gerekmekte- dir. Bu yola gitmeden, doğuluların dediği gibi, "Yugoslavya revizyonist veya deviasyonist bir sosyalist uy- gulama ile kapitalist dünyanın ek- meğine yağ sürmektedir" demek, işi hiç bir şekilde halletmediği gibi, batılıların görüşüyle, "üretici ve ser- maye niteliğinde bir özel mülkiyet olmadıktan sonra, gerisini anlama- ya çalışmak neye yarar?" demek de hiç bir şeyi halletmemektedir. Ö- zellikle Türkiyede, sosyalist akımla- rın yeni yeni tartışıldığı, unutulan defterlerin karıştırılarak, "Asya ti- gibi Okonulardan medet umulduğu bir dönemde, yu- goslav örneği üzerinde durmakta faydalar vardır. Kendisini sosyalist sanan birçok kimsenin yaptığı gibi, kapitalizmi tenkit etmek dünyanın en kolay ve en rahat işidir. Şartlan Türkiyeye pek çok benzeyen Yugos- lavyanın, bugün ulaştığı noktaya ge- linceye kadar yaşadığı macerayı bil- mek, bu bakımdan, önem taşımak- tadır. 7 Ocak 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: