4 Mart 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

4 Mart 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

md e 4 Mart 1932 Akşam , Sahife 3 AKSAMDAN AKŞAMA r İİ EEir çırpıda İl Belediyenin ŞEHİR HABERLERİ Pardiyanlar faaliyetlerine dair Belediyenin başında bulunanlar af buyursunlar; faaliyetleri bir türlü biz hemşehrileri sarmıyor. Şehir meclisindeki üç azanın iti- razına rağmen, Florya kumluğunu (üzerinde, Istanbullu'lar, bir yerle- rine çöp batmadan rahat rahat oynansın diye: olacakll) yüz bin liraya satın alacakmış. Yarım milyon lirada asri tesisat (“| için sarfedilirse, galiba Varna plajile rekabet edecekmişiz. Yıldız gazinosunu açarken, galiba, Monte Karlo ile rekabeti düşün- müştük! Halbuki, Varna plâjınin muvaffakıyetine âmil olan sebep- ler mubteliftir: Plâjın hemen şehir yamacında ve otellerin hemen arkasında olması. Varna'da bir ferdin günde iki lira kadar cüz'i bir para ile geçinebilmesi.. Flor- ya'da bu şartların hiç biri yoktur. Oraya gidup yıkanmak, Istanbul hemşerisi için, en aşağı bir buçuk liraya mal olur. (Canı birşey içmesini istememek Şartilel) Hem, denize girmek hususunda ecnebilerin telâkkisi bambaşkadır: Bizlerin sakin denizde yüzmeği istememize rağmen, onlar, dalgalı açık denizde didinmeği müraccah bulurlar: Çünkü, dalgalarda, bir nevi mas&j etme kabiliyeti varmış. Varna plâjında bu hususiyet mev- cut... Florya ise, olsa olsa, ancak lodosun gevşetici dalgalarına ma- ruzdur. İstanbul içinde beheme- hal bir plaj parçasına himmet sarfetmek gerekse, kumları tabii ve bol olan Kilyos elbette müracahtı. Yoksa, Floryanın mevhum müstakbel şekline tekabül edecek bir plâj, esasen daha bugünden Suadiyede mevcuttur.: Suadiye plâjına bir zat iki yüz bin lira sarfetmiştir. Netice geçen seneki tecrübeden öğrenilmiştir bile,.. Uzaklık, yakın- lık, güzellik, sıhhi şeraite müta- bakat cihetinden hangisinin mak- sada Florya'nın mı, Suadiye'nin mi daha muvafık olduğu müna- ziünfihtir. Şehrin nispeten asri plâj ibti- yacını Suadiye görmeğe çalışırken ona pek benziyecek bir plâj olan Florya'nın ihyasına çalışmakta ne hikmet tasavvur olunabilir? Bele- diyenin garip bir âdeti var: Hu- susi sahada bir teşebbüs vaki oldu mu, onu baltalamak; bir benzerini kendi de yapmak! Oto- büsçülüğü baltalâdı; şimdi de Suadiye plâjını.. Yarın da doma- tesçiliğin kârlı bir ticaret oldu- ğunu haber alsa, onun da inhisa- rını ele geçirmeğe oğraşacak.. Sırası gelmişken, belediyenin daha başka sahalarda çalışması lazımgeldiğini © hatırlatalım; bu münasebetle evvelce de söyledi- ğimiz bir şeyi tekrarlayalım: Kaldırımları tamir etmekten ve sokakları temizlemekten işe baş- lâsın! Belediye, kendine en has vazifeleri obaşarmağa (muktedir olduğunu hemşehrilere ispat etme- den, başka işlere karışmasın. (Va - Na ) (9) İllâllah bu tabirden! Gına verdi, dirttil gık Bir tashih Dünkü nüshamızda eski defter- dekiler yazısında Mehmet Ali paşa Halil Rifat paşanın damadı deni- lecek yerde tertip sehvi olarak Halit Rifat paşanın damadı olarak çıkmıştır. Tashih ve itizar ederiz. Konsrvatuvardaki alaturka heyet Bir refikimiz Konservatuvarda alaturka musikile meşgul heyetin ilga edileceğini yazmıştı. Verilen malümata göre, konservatuvardaki alaturka heyetin tedrisatla hiç bir alakası yoktur. Heyetin vazifesi eski eserleri intihap ederek bir müze yapmaktır. e ' Verem hastanesi Bu sene bu iş behemehal halledilecek Istanbulda veremden ölenlerin ve vereme tutulanların miktarı gün geçtikçe çogalıyor. Bazı bed- bin hekimler, Istanbulda hemen her evde vereme müsteit insanlar olduğunu iddia ediyorlar. Veremin bu kadar tabripkâr bir seyir takip etmesine rağmen Istanbulda verem tedavisine kifa- yet edecek müesseselerimiz azdır. Geçenlerde şehir meclisinde verile bir karar üzerine Heybeliada sanatoryomuna yirmibeş yataklık bir pavyon ilâvesine karar veril. mişti. Bu pavyonun bu sene inşa- sına başlanacaktır. Fakat, bu küçük ilâvede yine ihtiyaca kifa- yet edemiyecktir. Sıhhiye müdürlüğü sirada bek- liyenlerin de sanatoryomdan ' isti- fade edebilmeleri için bir hastayı dört aydan fazla sanatoryomda bulundurmıyor. Bu müddetin temdidi ve hasta- nın tamamile iyileştikten sonra sanatoryondan çıkarılması için vuku bulan müracaatlar kabul edilmiyor. Mütehassıslar, bir müteverrimid tamamile iyileşip tehlike devre- sini atlatması için: tedavi müd- detinin iki sene olmasında ittifak ediyorlar. Istanbuldaki müteverrimleri ta- mamile tedavi edebilmek ve sırada hasta bekletmemek için en aşağı bin beş yüz kişilik bir verem sanatoryomu tesisi zaruri görü- lüyor. Bu itibar ile ya mevcut sanatoryoma yeni pavi- yonlar ilâvesine, yahut yeni bir verem hastahanesi inşasına be- hemehal bu sene teşebbüs edile- cektir. Bütçede bu cihet nazarı dikkate alınacaktır. Deri fabrikaları Fabrikatörler belediyenin bir kararından şikâyetçi Belediye, sıhhat noktai naza- rından deri fabrikaları hakkında bir talimatname tanzim etmişti. Talimatname mucibince fabrika- lara derilerin üzerindeki yağ- lar imha edilecektir. Halbuki fabrikalar bu yağları ötedenberi Avrupaya ibraç ederler. Bu yüz- den memlekete senede 300 bin lira kadar bir para girer. Şimdi yağların imhası kararı üzerine fabrika sahipleri ticaret odasına ve ticaret müdiriyetine müracaat etmişlerdir. Deri fabrikatörleri yağların kireç kuyularında etrafına koku neşretmeden muhafaza edileceğini söyliyorlar. Heybelide Gayri mübadiller Izmirde emlâk Satışi durmuş gibidir Bugün Ankaradan bir refikimize gelen telgrafta, gayri mübadillere yeniden bono verilmesinin ancak satılmakta olan emlâkin satış muamelesi bittikten sonra kabil olacağı bildiriliyor. Bu haberde bir yanlışlık olaca- ğını zannediyoruz. Çünkü satış muamelesi durmuş gibidir. Elinde büyük miktarda bono bulunanlar alacaklarını -almışlardır. Küçük bono sahipleri ise hükümetin va- atlarına istinaden bekliyorlar. Ha- riçten bono toplayıp emlâk almak isteyenler de azalmıştır. Bu şerait dahilinde bugünkü satış muame- lesi senelerce sürebilir. Gayri mübadiller şimdiye kadar en çok ıztırap ve sefalet çekmiş vatandaşlardır. Bunların senelerce bugünkü ıztıraplı vaziyette bıra- kılacaklarını ümit etmeyiz. Haber aldığımıza göre gayrı mübadiller cemiyeti yeni tevziat için teşeb- büste bulunmak üzere Ankaraya bir heyet gönderecektir. Heyet yeni bonoların faizli olmasını ve bu faizin gayri mübadillere ait emlâkin kira bedelinden verilme sini istemektedir. Sabıkalı bir “hırsız. Kapıları o kurcalarken yakayı ele verdi Taksim polis merkezi Yani isminde birini yakalamıştır. Yani muhtelif hırsızlık, esrar ve ku- marcılık cürümlerinden sabıkalı- dır. Yani evvelki gece sabaha karşi Taksimde 'mahalle arala“ rında evlerin kapılarını tetkik ederken polis devriyeleri tesadüf etmişlerdir. Yani polisleri görün- ce kaçmak istemişse de yaka- lanmıştır. Merkezde Yaninin üzeri aranmış ve cebinde fazla miktar- da esrar bulunmuştur. Kendisi evrakile birlikte adliyeye verile- AKŞAM ABONE ücretleri Türkiye Ecnebi BENKLİK 1400 kuruş (o 2100 kuruş GArLK 750: » 40 >» SArLr 00 » 300 > 1Ayuk 150 » Zeki wep” Abone ücretleri (odoğrudan doğruya AKŞAM idaresi namına gönderilmelidir. Adres tebdili için : yirmi beş ku: ruşluk pul göndermek lâzımdır. Şevval 26 — Kasım:118 S. İmsâk Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. 1048 12,9 6,22 Va, 4,54 o 6,32 9,33. 12 12,26 15,36 18,3 1,30 19,32 İc üzredir. karilerimize veya! mevcut hediyeyi alıniz! << Amca Bey'in Güzel bir albumunu meccanen almak isterseniz AKŞAM'a abone olunuz! Cemal Nadir bey arkadaşımız Amca Bey'in gazetemizde intişar etmiş en güzel karikatürlerini bir araya topladı; bunları renkli, zarif bir kapak içinde güzel bir album halinde neşretmek Mart ve Nisan 1932 zarfında gazetemize bir senelik, 6 aylık, 3 aylık abone kaydedilecek abonesini bu iki ay içinde asgari 3ay için temdit ettirecek olan abonelerimize bu güzel album'dan bir nüsha hediye edilecek ve posta ileadreslerine gönderilecektir. — Bütün Türkiye'de en fazla satış yapan AKŞAM gazetesine siz de abone olunuz ve bu güzel dehir bütçesi Heyeti fenniye kadrosu fazla geniş görüldü Şehir meclisi daimi encümeni belediye ve idarei hususiyenin 932 bütçesini tetkik etmeğe baş- lamışlardır. Tetkikatın en mühim kısmını heyeti fenniye ve sıhhiye bütçeleri teşkil ediyor. Encümen, heyeti fenniye kadro ve teşkilâ- tında lüzumundan fazla genişlik görmüştür. Belediye fen heyetindeki mü- hendislerden bir kismi da mek- tepsiz oldukları halde bir çok mühim vazifeler ifa etmektedirler Belediyede son senelerde belli başlı inşaat ve imarat faaliyeti olmadığından daha mahdut bir kadro ile fen işlerini idare etmek ve tasarruf temin edilmek müm- kün görülüyor. Daimi encümen, bu sene sihhi teşkilâta daha büyük bir ehem- miyet vermek fikrindedir. Bu itibar ile fen heyetinden tasarruf yapılırsa bundan artacak para sihhiye e teşkilâtına ilâve edile- cektir. Rüşvet verirken yakalanan mahâllebici Geçenlerde Çemberli taşta Hamza efendi isminde bir mahal lebici (kendisine (Oceza kesmek isteyen zabıta memurlarına rüşvet verirken cürmü meşhut halinde yakalanmıştı. Birinci istintak dairesi : Hamza efendi hakkında mevkufen -tah- kikat yapmakta idi. Hamdi efendi kendisinin kefaletle ( tahliyesini istemiş ve bu talebi reddedilmiştir. Istintak * dairesi bu husustaki tahkikatını ikmâl etmiştir. Evrak 1 inci ceza mahkemesine verilmiştir. Son taksit Vergiler martın sonuna kadar verilecek 931 mali: senesi musakkafat, erazi vesair vergilerine ait son taksit müddeti martta girmiştir. Mart bittikten sonra bu seneki ve bakayaye ait vergi borçlarını vermeyenlerin, tahsili emval ka- nununa göre, malları haczedile- cektir. Maliye vekâleti, gönder- diği bir tamim ile vergi tahsili hususunda gayret ogöstermiyen memurların cezalandırilacağı bik dirilmiştir. Bu emir üzerine maliye tahsil şubeleri vergi mükelleflerine mü- racaat etmeğe başlamışlardır. 6 ay hapis Sabıkalı bir yankesici mahküm oldu Maruf yankesicilerden Vehbi geçenlerde Ismail efendi isminde birinin 274 lirasını dolandırmış ve yakalanarak adliyeye veril miştir. Vehbinin muhakemesi 3 üncü ceza mahkemesinde yapılmıştır. Muhakeme neticesinde Vehbinin cürmü sabit olduğundan 6 ay müddetle hapse mahküm edil- miştir. O Vehbinin bundan başka daha mubtelif cürümleri vardır. Bunlar da tetkik edilmektedir. Kaçak konyak Necmeddin ve Abdi isimle- rinde iki kişi dün samatyada kaçak konyak satarlarken polis görmüş ve Necmeddini yakala- mıştır. Zabıta Abdiyi da aramak- tadır, Maarif vekâleti çocuk neşriyatı, çocukların okuyacağı hikâyeler, seyir edeceği sinemalarla pek yakından meşgul olacakmış. Tam yerinde bir iş... Bu mesele ile alakadar, başımdan geçen bir vak'ayı anlatacağım: On üç yaşında idim... Mişel Zevako'nun romanlarile dehşetli merak sarmıştım. “Pardiyaların,, “Baridan,, “Kanlı Kraliçe,,. Fakat içllerinde “ Pardiyanlar ,, kadar beni saran yok. Pardiyan!.. Krali- çelerin aşık olduğu adaml. Yaralı yaralı Sen'nebrini geçip karşı sahile çıkan gece karanlığında Kraliçe ile esrarenğiz bir mülâkata giden esrarenğiz şövalye... Pardiyanları okurken başımın içinde esrarlı heyaletler canlanır, karanlık mahzenlerde esrarengiz içtimalar, bir gece yarısı Versay sarayının arka kapısından giren siyahlı kadın, sarayın kulesinde uzun dürbününe gözünü yapıştı- rarak günlerce, haftalarca yıldız- ları seyreden, kraliçenin âşıkına kâh zehir, kâh eksir aşk hazır- layan uzun külâhlı müneccim, bir sabaha karşı kardinal Rıchlienin adamları tarafından basılan Ver- say yolundaki eski ahşap han.. Richlienin adamları ile mavi sak- sağan meybanesinde kanlı bir mücadelel. Pardiyanlardan bir kahraman- lık sahnesi okudum mu?. Ikinci fasla devam etmez, hemen aşağı koşardım. Artık ben Pardiyan- dım.. O şiddetle amcamın küçük oğluna bir yumruk atar, büyü- güne çelme takmağa kalkışırdım. Tabii bu marifetleri için Pardiyan o günü mükemmel bir dayak yer. ondan sonra romanın yanına dö- ner ve ikinci faslı okumağa de- vam ederdim. Fakat kör olası öyle bir bahis ki, okuduktan sonra yerimde durmama imkân veihti- mal yok... diğieiğik G0 8 Sarayda hainlerin toplandığı bir mahzene birdenbire pencere- den Pardiyan giriyor. Kılıncını çekince bütün oradakileri yere yıkıyor.. Bunu okudummu? oku- dum.. Doğru aşağı.. Elime kılıç makamında büyük babamın bas- tonunu kapınca bahçeye çıkardım. Bahçeden yemek odasının pence- resine, Pencereden de kahrama- nane bir tavurla, elde baston içeri.. Kapıdan girmek olmaz... Teknige muhalif.. Yemek oda- sının köşesinde üst üste duran iskemleler vardı.. Bunlara bir bas- ton indirince haydi hepsi “gurrr!,, diye aşağı.. Müthiş gürültü. “Ne oldu? Bir yer mi yıkıldı?,, endi- şesile yemek odasına pürtelâş koşan ev halkı.. Tabitile gene Pardiyan bu kah- ramanlığı için merkep sudan teşrif edinciye kadar - hem de cennet- ten çıkma cinsinden - bir sopa, bir sopa.. Pardiyan haaa. Al sana Pardiyan... Fakat uslanan kim ki?.. Bu sefer de Pardiyanın bir parmaklık kırması beni azıp azıp mutfağın camını kırmama kâfi gelir. Bu cam kırıldıktan sonra da bizim küçük Pardiyanın ne hale gireceğini, ne suretle ıslatılacağını elbette tahmin buyu- rursunuz.. Pardiyan bana kaç dayağa mal oldu?.. O Mişel Zevako deni“ len zatı şerif yüzünden ne kötek- ler yemedim ki. Eğer küçük dimağımda Pardiyanın o zaman kopardığı fırtınalar devam etseydi hâlim haraptı.. Maarifin bu me- sele ile oğraşması çok yerinde- dir. Karanlık mahzenlerde esra- rengiz içtimalar, gece karanlığında Sen nehrini geçerek kralıça ile mülâkata giden Şövalye, saat kulesi tam 12yi çalarken Ver- sayın arka kapısından giren si- yahlı kadın çocukların nesine.. Hikmet Feridun

Bu sayıdan diğer sayfalar: