23 Ağustos 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

23 Ağustos 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 Ağu stos 1932 e Define, altın, hazine !... Cerrahpaşada Havva hanımın evinin temelindeki define nasıl bulundu? Temelin altından çıkan altınları ustalar toprakla # i beraber sokağa atmışlar... Havva H. ve çocukları, altınlı mahalle, altınlı ev ve evin önünde altın arıyan çocuklar Bu parasızlık, iktisadi bubran günlerinde Cerrah paşada bulunan define bir çoklarının geceleri rü- yasına gündüzleri hülyasına giri- yor. Aksarayda, Cerrahpaşada, Fatihte, Karagümrükte hep bun- dan bahsediyorlar.. Mahalle kah- velerinin yagâne mevzuu bu.. Ne Bolivya ile Paraguay arasındaki harp ihtimalleri, ne Alman inti- babatı, ne tahdidi teslihat kon- feransı,. Var mı yok mu Cerrahpa- şadaki define.. Muhakkak ki bir çokları elde kazma kürek evlerinin bodrum- larında, Oo bahçelerinde, temel diplerinde tarihi hafriyat yap- mağa başlamışlardır. Hattâ ben bile ayın son günlerine doğru bizim Fatibteki kâri kadim evin eski temellerini şöyle bir yokla- mak niyetindeyim doğrusu.. Ehhh, baht işi bu. Belki bu yüzden zengin olurum.. Gazetede bu define haberini okuyunca altınların (bulunduğu evde oturan Havva hanımla görüş- mek üzere yola çıktım. Aksaray tramvayına atladım. Ikinci mevki bir Topkapı arabası... Sahanlıkta O numara iki babacan. İngiliz gemisi gibi" bir tarafa çarpılmış kasketlerinin yanlarına kan kır- mızı birer karanfil takmışlar... Biri inadına uzun, öteki yumurta ökçelerine Orağmen arkadaşının yarı beline kadar ya geliyor ya gelmiyor. OKısa boylusu yana yakıla anlatıyor: — Ulan Torpil be. Şu hazine bizim kocakarının kulü- besinde çıksaydı amma da kr yak olurdu ha... Ben bilirdim ya- pacağımı.. Açardım Galatanın tam göbeğinde bir birahane... Tut fi- yakalı bir ince saz takımı. Udi Niko, hanende gözlüklü Melek, kemani Boğos.. Gitir Hafız Nu- riyi.. Tut çengileri... Anam babam kardeşim.. Masanın başına geç, yarım okka imam suyu, bir kar- puz,, Attır hanendeye nareleri, attır göbekleri... At ayağını ayağının üs- tüne, koy elini ensenin üstüne.. çek kasketi burnunun tepesine... Ooooh 1. Gel keyfim gel... Işte bayat dediğin de bayat dediğin de böyle olur be... Para olunca insan böyle yemesini bilmeli katalavis... Bu tatlı rüyadan gözleri parla- mış, arkadaşının kolunu tuttu: — Ulan Çamur, şu hani köşe- deki şeyhülislâmın büyük konağı yok mu?.. Eski konak o be.. muhakkak (temellerinde hazine vardır. Şunu şıp şak bir kerteriz etsek... — Haydi be... Ben dün gece bizim kulübeyi şöyle bir iskandil edeyim dedim de moruk kıya- metleri kopardı. O koca konağı bırakırlar mı hiç?.. Benim kış gelmeden kodese 'girmeğe niye- tim yok... Tramvaydan indim. Cerrahpaşa yokuşunu tırmanıyordum. Önümde yeldirmeli iki taze, biri anlatıyor: — Inşallah. Inşallah doğru gidip kaynanam olacak cadalozuu buraya getireceğim, göstereceğim. Gelsin de yemeyenin mallarını nasıl yerlermiş bir görsün.. Onun böyle olacak işte.. Paraları peki- tiyor, pekitiyor.. Ayol daha geçen gün şam hırkasınn eteğine dört sarı lira dikmemiş mi? Altın kumkumasi a kardeş. Geçen gün bizim kayınbilâder paralarını bul- muş da cadaloz; — Aaa.. O benim cenaze pa- ram!. diye altınları alıp saklayı- vermiş... Altınların bulunduğu sokağa yaklaştıkça define bahsı daha ziyade hararetleniyor.. Bir baba- yani adamcağız; elinde çıkını, yanında banımı.. Kadın yüksek perdeden konuşuyor : — Gel efendi, kırk yılda bir kere ide benim sözümü dinle... Vallahi dün gece rahmetli babam rüyama girdi... Yeşil bir ata bin- miş.. Yeşil elbiseler giymiş. Par- mağile samıcın yanını gösterdi: “Burayı iyi belle emi?..,, dedi. Gel şu aylığı; alır almaz sarnıcın yanını kazdıralım. Biçare adamcağız kanter içinde itiraz ediyor: — Bırak hanım allâhını sever- sen.. Ben bakkalın, kasabın bor- cunu nasıl ödeyeceğimi düşünü- yorum, sen ne diyorsun.. Ben! “ Sakalım yanıyor!.. , diye feryat ediyorum. Sen: “ Gel sigaramı yakayıml,, diyorsun acanım.. — Ayol bunun güç müçişi yok ki.. Hele bir kazdıralım.. Sonra hazinenin tılısımını buluruz. “ Tılsımı budur! ,, diye bir horoz kesip bir kan akıttık mı olur biter.. Nihayet hazinenin bulunduğu sokağa geldim. Havva hanımın evinin kapısı açıktı. Zavallı Havva hanım komşularına kim bilir ka- çıncı defa olarak definenin nasıl bulunduğunu anlatıyordu: — Kardeşim.. Temelleri yaptı- racaktık.. Usta getirttim. Adam- cağız temeli kazdı. Çıkan toprak- ları dışarıya attı... Bugün “mahallede oynıyan ço- cuklardan biri bu toprak yığınının üstünde toparlak sarı bir şey bulmuş: y —Bak Havva teyze ne buldum.. diye getirdi.. Ben de anlıyamadım.. Oynasın diye çocuklara verdim. Sonra beş altı tane daha bu- lundu. Onları da çocuklar aldı. Gene bunların altın olduğunu bilmeyorduk.. Nihayet (o kapının önünden bir muallim bey geçmiş, ve oda bir altın bulmuş. Arka- daşlarına göstermiş, bunların kıy- metli altınlar olduğu anlaşılmış.. Muallimler eve geldiler.. İş anla- şıldı. (Evin ismi “Altınlı ev, çıktı, Hikmet Feridun EMLÂK SAHIPLERİİ Kira kontratları tecdit zamanı yaklaşıyor | Kiracılarla münakaşa ve pazarlık her vakit müşkil ise de bu sene ahval dolayı- sile daha güç olacaktır. Bu nahoş münakaşalardan kurtulmak isterseniz EMLÂKiNiZiN iDARESİNİ Bahçekapı Taşhan No. 20- 21 - 22 de mukim UMUM EMLÂK ACENTESİNE TEVDİ EDİNİZ! TELEFON 20307 Tefrika numarası: 81 Yazan: Ceneral A. F. Oglander ÇANAKKALE muharebeleri Sahife 7 23 Ağustos 1932 Tercüme eden: Muharrem Feyzi Ingiliz askerleri karanlıkta ilerlerken yorgunluktan bitkin bir hale gelmişti Halbuki Yeni Zenlandalıların ileri hareketi henüz başlamamıştı. Öğleden evvel saat altıda Yeni Zellandalıların (o cephesinde o bir Türk yoktu. Conk bayırı Türkler tarafından işgal edilmemişti. Yeni Zellant livasının üç taburu henüz Rhododendron - Zakkum - dağ çıkıntısının garp omuzunda du- ruyordu. (1) Bir irca nazar 7 ağustosta sabahleyin saat altıda ceneral Godleyin hücum kolları hedeflerine ( yetişmediği gibi fecir vaktinde Anzak mevzi- inin dahilinden yapılan hücumlar dahi iflâsa uğramıştı. Ceneral Birdwoodun istihzari tahşitte itina göstermesine ve — kıymettar ve gayet mühim baskın hare- ketlerinin Oo muvaffak (olmasına ve muharebenin harekâtında Türklerin şimaldeki ileri karakol, mevkilerinin zapt- edilmesine rağmen esas sırtın zirvesinin gayet kolay şarait ile alınması için uzun zamandan beri hazırlanan plân artık kat'i surette iflâs etmişti. Hedefe yetişmek ihtimali henüz büsbütün kaybolmuş değildi. Fa- kat Türklere tehlike artık ihsas edilmişti. Tahdit olunan nokta- lardan her birine muhakkak Türk- ler alelâcele takviye kıtaatı gönde- riyorlârdı. Her iki hücum kolunun zabitanı eniyi muvaffakıyet şara- itinin artık kaybolduğunu anir yorlardı. Hücum kollarının teşebbüsünün iflâs etmesi ve Conk bayırına son dakikada (yetişememesinin yegâne değilse de başlıca sebebi, Canterbury taburunun yolda kay- bolması ve bunun mensup bu- lunduğu liva kumandanının bu tabursuz ileri harekete devam etmemesidir. Mumaileyh 7 Ağustosta gece yarısından sonra saat birde asıl hedefinden 1,500 yarda mesafede bulunan bir noktaya gelmişti. O saatte Conk bayırı-Türkler tara- fından işgal edilmeyor idi. Saat dört buçukta mumaileyh asıl hedeften 1,200 yarda uzakta idi. Geçen üç buçuk saat zarfında mezkür liva tek bir Türke tesadüf etmişti. Solda ise, evvelce işaret edil- diği veçhile, ceneral Coxun kuv- vetine verilen vazife - 971 rakımlı tepenin fecirden evvel za” - i-in tayin olunan müddet sulh zawa- nında ve zinde askerle yapılan manevralarda bile hataları tamire pek az vakit bırakıyordu. Fakat bu sahadaki hezimeti tammenin asıl sebebi ceneral Cox hücum kolunun Walden point şimalindeki uzun ve lâkin emin ve rabat yolu takip edeceği yerde Taylor's Gap - Terzi gediği - ismi verilen boğazdan geçmeği son aatte karalaştırmış olmasıdır. Askerin ahvali sıhhiyesi zaten zayıftı. Karanlık ve dar boğazda ileri hareketin uğradığı uzun te- ahhürler ve salyangoz sür'ati ile yapılan gayet bati ileri hareki askeri hakiki işe başlamazdan evvel fena halde yormuştu. Eğer (1) Türk menabiinden istihsal olunan malümata nazaran o zaman esas Conk sırtında bulunan Türkler iki cebel topu ile bunların muhafızı 20 tüfenkli idi. Bunlar Battishıp - Zırblı - tepesi Conk İ bayırı arasında bulunuyordu. başlangıç - uzun ve lâkin emin olan yol takip edilseydi dördüncü o Avusturalya livası tesadüf ettiği ehemmiyetsiz mukavemeti kolayca bertaraf edecek ve gündüz yetiştiği nok- taya iki saat daha erken gelecek ve askerin ahvalı daha iyi bulu- nacaktı. Daha geniş noktai nazardan muhakeme edildiği vakit Ingiliz plânının başlıca .hatası, ilk geceki hedeflerin arasına 971 rakımlı tepenin itkal edilmesi olduğu anlaşılır. Conk bayırının nazareti, bayırın en yüksek noktası olan 971 rakımlı tepeye müsavi değil sede buna yakın vüsattadır. Eğer ceneral Birdwood iptidaki plânı mucibince nazarı dikkatini evvel- beevvel Conk bayırının zaptına basredip Battleslip - Zirh - tepesi ile Serubly - Boysuz tepecik - üze- rine yürümeği biraz daha sonraya bıraksaydı plânı muhakkak mu- vaffak olacaktı. Ikinci (o derecedeki (hedefler dolayısile Avusturalya ve Hint livalarının (o dolaşık ve müşkül yolları takip etmelerine hacet kalmıyacak idi ve Çaylâk derede bir kolun yolunu kaybetmesi ihti- mali de varit olmıyacaktı. Inglizler Conk bayırının zirve- sinden, şimal cenahı muhafaza için Rhododendron spur - zakkum sağ çıkıntısı" Cheshire sırlı ve Bouchop's Hill üzerinde kuvveti: bir hattı müdafaa tesis edebilecek lerdi. Bu suretle Anzak karşındaki türk hattı derhal heyeti umumi- yesile gayrı kabili muhafaza ve ve müdafaa bir hale gelecek idi. Bu ahval ve şarait içinde (Hil O) - O tepesi-ile 971 rakımlı tepe Conk?bayırına hâkim olar Ingilizler tarafından kolayca zapt- olunabilecekti. (2) Ingiliz plânı iflâs etmiş ve bu cihetten şayanı tenkit bulunmuşsa da 6 ve 7 ağustos muharebelerine dair türklerin yazdığı kuyudatın tetkikinden — anlaşıldığı ( veçbile ingiliz plânının muvaffak olması için tali çemberinin gayet ufak bir devir yapması kâfi gelecekti. Fakat bu keyfiyet nadir görülen hadisattan değildir. Çetin dö- ğüşülen birçok omuharebelerde muvaffakıyet ve ademi muvaffa- kıyet terazisinin müvazene hat- tırda titrediği ve gayet küçük bir hatanin bir muzafferiyeti ka- hireyi nakabili tamir hezimete tahvil ettiği vakidir. Bir madun zabitin küçük bir yanlış muhakemesi, bir kılavuzun yanılması, bir emrin mahaline gidememesi (o muharebede kati tesir ve ehemmiyeti haiz bir amil olduğu birçok vakalarda görülmüş- tür. Gayet iyi düşünülmüş bazı plânlar vardır ki cevaz kabul etmez kumarcılık ile damgalanmış ve tenkit edilmiştir. Halbuki bu plânlar “daha talili bir ceneralın elinde olsaydı âleme velvele veren bir muvaffakıyeti intaç eder ve deha eseri olarak alkışlanırdı. (Arkası var) 12) Liman Von Sanders paşa bu vaziyetten bahisle şu satırları yazmıştır: «Eğer İngilizler Conk bayırı tepesini ellerinde muhafaza edebilselerdi Türklerin Arıburnu cephesinin heyet umumiyesile geri alınması icap edecek idi,» «Beş sene Türkiyede» o eserinin 110 uncu Salif—- sinden. am

Bu sayıdan diğer sayfalar: