29 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

29 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 Eylul 2. İ Köprülü ve Kolber karşı karşıya Esirler - Nuantel türk kı; yafetile Edirneye gidiyor. Sadrıâzam heykel gibi! Fransızlar dostumuz amma, hep düşman saflarında! Kral kudretli amma, kılıcı yepyeni ! Ticaret işlerinde Köprülü ne, Sokollu ve Fransız filosunun İstanbul lima- nında durması yeni bir ibtilâfa meydan açtı. Tulonda zıncırda inleyen türk- ler olduğu gibi İstanbulda esaret- te bir çok fıransızlar vardı, bun- dan bazıları kaçıp fransız ge- fi garesini buluyorlardı. yesi türkleri kızdırıyor, pılan protestolar fransızlar üzeri- nde müessir olmıyordu. Bu yolda vakalar tekerrür ettikçe müna- kaşa ve gürültü de büyüyordu. Fransız filosunun bu suretle hareketinden pek münfeil olan derya kapudanı kaplan Mustafa paşa bu gemileri aratmak fikrine bile düştü; fakat Koprülü Nuan- telin müracaatını (o hüsnütelâkki ve hasmane addoludabilecek — İireketlerden tevakki edilmesi emrini verdi. Köprülü Fazl Ahmet paşa Kandiye fethinden Edirneye av- detkeylemişti. Nüantel yanında bulunan fransız Hint şirketi müdüründen kızılde- nize dair bir çok mâlümat aldı; hükümetle müzakerelerde nasıl davranmak icap edeceği hakkında tetkikat ve tahkikatını ikmalden sonra Edirneye hareket etti, © Fransız filosu kendisinden evvel Istanbuldan çılap gitmişti. Elçi ile maiyeti Edirne seyaba © tini dürk kıyafetinde yaptılar Kış ortası yolda hayli zahmetler çek- iler, Dehdebe ve azametle kendisini Köprülüye ağır satmak İsteyen fransız elçisinin bu emeli pek boşa çıktı. Son muzafferiyetile sermest olan Fazıl Ahmet paşa fransızlar © hakkındaki husumet hissiyatını tadil. eylemiş değildi. O nereye teveceih eylemiş ise şimdi dost luk iddia eden fransızları, düş- manların ilk saflarında, görmüş, fransız filosunun İstanbuldaki tar» zbareketi de kendisini aynca gücendirmiş idi. Bunun için Köprülü Nuanteli soğuk kabul etti: Elleri dizlerine dayanmış, sarığı gözlerine kadar inmişti; kürkünün yakası yüzünü örtüyordu. Sadrıâzam elçiyi bir defa dik- katle süzdükten sonra gözlerini yarı kapalı tutuyor, Nuantelin arzeylediği cemilelere, temin: — Pep iyi! Dostluk karşılıklı olmalıdır £ Gibi kısa cevaplar veriyor, sonra bir heykel sükütumu muhar faza ediyordu. Naantel köprülünün vakur ve ciddi simasında bir hoşmudi alâ- meti görmek istedi; padişahm avlarda muvaffakıyetlerinden bahs- edecek oldu; Kölrülüden şu haşin cevabı aldı: — Padişahımız en vahşi hay- vanları bile takip eder, yakalar, öldürür; fakat hayvan kanı dök: mekten usanınca insan kanı da dökerl Elçi türlefransız. dostluğundan söz açtı; Fazıl Ahmet paşadan gene. — Evet, fransızlar bizim dost larımızdır; fakat biz onları dalma 'düşmanlarmızla birlikte buluyoruz. Diye sitemli bir mukabele işitti. Nuantel kralının iktidar ve satve- inden bahsederken de azametli muhatabı şu keskin cevabı verdi: — Kralınız kudretli bir hüküm- dar olabilir; fakat kılıcı yenidir! Bu mülâkat esnasında Köprülü © Far Ahmet paşanın sarfettiği bir cümle kendisile Kolberin Kolber neler düşünmüşler? Lalama anlat! yetçe birbirinden ne kadar ale olduklarını tamamen göste- riyor Dirayetli ve muvaffakıyetli veziriâzam ; devletinin şan ve şe- refine münbasiren silâh kuvvetin- de müeyyide. ararken Kolber memleketinin , kuvvetini iktisadi ve ticari teşebbüslerdeki vüsatle artırmak istiyordu. Kolberin bu mesleğini tervicen Nüantel XIV Luinin Kızıldeniz aretine » verdiği ehemmiyeti izah ediyordu. Fazıl Ahmet paşa. — Bu kadar büyük birthüküm- dar âdi ticaret işlerile nasıl bu derece alâkadar | olabiliyor!.. diye taaccüpten kendini alamadı. Sokollu Mehmet Paşa milletler arasında yollar mahiyetini alacak gözeli tüccar ve esnafı bime azıl Ahmet paşa ise şim ecnebi diplomata karşı ticareti ne kadar değersiz bulduğunu sakla le lüzum görmiyordul Biribirinden bir asır fasıla ile gelen bu iki büyük vezir arasında devletin umumi idaresinde kudret âmillerini idrâk ve ihata noktai nazarından dikkate şayan bir farkl Köprülü Mehmet paşa kan ve şiddetle devleti dahili iğtişaşlar. dan kurtarmış, harici düşmanlara osmanlı satvetinin mahvolmadığını ispat eylemişti. Babadan sonra oğul harp üstüne hat ile kazanılan şan ve şeref mağa kurumağa başlamış menba- larında bulabildiği kuvvetleri, bir mirasyedi gibi, hesapsız kullanıyor, harcıyordul Harpten mümkün olduğu kadar içtinapeden Kolber ise İransızlar için yalnız hakiki ve maddi men- faatler takip ediyor, bu yolda kralının bazan gururunu bile feda etmeğe sevk ve ikna ediyordu. Köprülü ile Kolber arasında da işte bariz bir sistem farkıl Nuantelin sadrıâzam tarafından kabul olunduğu gün H. 1081 Senesinin Ramazanna müsadif olmasile elçiye buhur takdiminden sarfı nazar edilmişti. Sadriâzamla ilk mubaveresini istediği yola dökememekten mü- tecssir olanNuantel padişahile mi lâkatında bunun acısını çıkarmağı, dın faydalarını anlatmağı kurü- yordu. Kabul resminin yapılacağı gün gaye güzel fransız halıları, sırma ile işlenmiş kumaşlar, bağa kutu içinde yaldızlı gümüşten yapraklı sütunlarla müzeyyen bir. at, sekiz kollu bir gümüş şamdandan mürekkep, naklettirdi. Huzuru hümayuna kabul olu- murken iki tarafında duran kapı- cıbaşılar omuzlarından bastırarak kendisini eğilmeğe, padişaha pek 'mütevaziane ihtiram göstermeğe mecbur ettiler, O kadar ki elçi bir defa yere yuvarlanıyordul Av- cı Sultan Mehmet Han elmaslarla, tüylerle müzeyyen söyebanlı bir taht üsünde hareketşiz bir mabut vaziyetinde kurulmuştul Elçi bir en nutkunda XIV bnizleri arasında hediyelerini — saraya Don kanalı; 2 — Ak ve iaml denizler arasında Süveyş kanalı, harp açmaktan çekinmiyor, fütu- | yolunda memlekelin artık bozuk | Fransa kralile kuvvetli bir ittiba” | Akşam 239 lira Meyhanede düşürülen cüzdan yüzünden bir hadis3 Galatada bir meyhanede bir | dolandırıcılık vakası oluş, zabıta failleri yakalamıştır. Vaka şöyle olmuştur: Ali efendi isminde ye bir adam Galatada bir mı meye giderek geç vakte yala içmiştir. Ali efendi fazlaca sarhoş olmuş gece yarısı içtiği rakının pal verip gitmişti. Fakat bu sır Ali efendi cüzdanını cebine ko- yarken sarhoşlukla farkına var madan yere düşürmüş ve“ clizdanı birakıp gitmiştir. Ali efendi çıktıktan sonra karşı masada Mehmet efendi isminde birisi cüzdanı yerde görmüştür. Mehmet efendi meyhane sahibi İbrahimi çağırarak cüzdamı göstermiş ve: —Bu cüzdan bir az evvel giden müşteriden düşmüş olacak cüzdanı al, içindeki paraları sa- yalım, ve sen muhafaza et, yarın ber halde sahibi gelir ister. De- mişti Bunun üzerine cüzdanı almışlar ve beraberce saydıkları zaman de 230 lira olduğunu görmüşlerdir. Mehmet efendi cüzdanla paralari meyhaneci İbrahime teslim edip gitmiştir. Sahibi gelince... Ertesi sabah cüzdanın sabibl Ali efendi cüzdanın kayboldu. ğunu görünce her tarafı aramış Ve meyhanede cebinden çıkardı” ğını habırlıyarak derhal meyhaneye gidipbrahime cüzdanımı sormuştur. Ibrahim böyle bir şeyden haberi adığını söyliyerek Ali efendiyi mak: istemiş, Ali efendi ısrar etmiş ve kavga başlamıştır. Kavgada Ibrahim (ken. hırsızlık isnat etti diye All LE i. diye hücum ve tehdit etmeye başlamıştı. Bu vaziyet karşısında Ali efendi polise müracaat etmiştir. Ik tahkikat Zabıta tahkikata başlamış, Ibra- himle beraber parayı sayıp teslim eden Mekmet efendi” bulunarak ifadesi alınmış ve Ibrahimle mü- vacehe edilmiştir. Mehmet efendi cüzdanı Ibrahim- le beraber alıp kendisine teslim ettiğini. söylemişse de Ibrahim bunu inkâr etmiş ve böyle şeyden haberi olmadığını iddia eylemiştir. Nihayet tahkikat polis 2 nci gube müdürlüğüne verilmiştir. Iş meydana çıkıyor... Ikinci şube tarafından yapılan tahkikat neticesinde iş meydana çıkmıştır. Tbrahimin, — cüzdanı aldıktan sonra içindeki 232 liradan bir kasım lunan susmaları için orada bu- Süruri ifadeleri Hasan ve | getirilerek İkisi de Tbrabimden para aldık” larını itiraf. etmişlerdir. Tahkikat “ müdüriyete alınmıştır. devam ediyor. kudret ve | şevketinden, padişah ile dostluğunun kıymetin. den bahsetti. Divanihümayun tercümanı rum Panayoti bu nutku ihtisar ederek sadnâzama tercüme etti; sadrıâ- zam da bir kaç kelime ile padi- şaha anlattı! Avcı Sultan Mehmet elçiye ipin ucu kimin elinde olduğunu işrpa eden şu kısa cümle ile cevap verdi > — Lalama müracaat ediniz! Kabul resmi bitip huzurdan çıkınca Nuantel hususi bir suale maruz kaldı : Padişah © hazretleri ken ihtiram arzedilirken başka bir hükümdar için bir çok medibler irat edilmesinde maksat ve hil met ne olduğuna merak etmişt Acaba bunda kendisini tezlil kastı var miydi? lerinde Padişaha doku bir şey olamıyacağını temin ett. Süleyman Köni Tetrika No. 77 Maki Pertev Hasanın elini tuttu. — Eskiden. tanıdığımız, içinde yaşadığımız. hayatın parçalarını burada görmek, insana me mem- nuniyet veriyorl Sizi görünce, mesut sull zamanını hatırlıyorum, O zaman, We güzel bir hayatımız yardı, Meğerse, o zamanki bak- #iyarlığımızın derecesini anlamak için, o hayata veda etmiş buluns mak lâzımmış... Pek fena bir iz. Fakat ümitsiz Eski güzel günler, ene geri dönecektir al ya herkesi geri dönmiyeceki - diye homur- dandı. Sadede gelmek istiyordu. — Burada, gömülmek hepimize göre mezarlar var — Herkes, kendinin ölmiyece- ğini sanıyor. Ölümü düşünen varimıdır ? — Vardır... Meselâ, bem. — Azizim, her tarafta, pek uzun zamandan beri, kurşunlar yızıldayıp duruyor. Mütemadiyen, aklıma, Bernouilli isimli âlemin nazariyesi geliyor. Thtimal halı larsınız ki, bu zat, demiştirki “yağmur yağdığı ve devam ettiği taktirde bütün yer ıslanır.,, Bu kur- şunların vızır vızır yağdığı cephede yer bizizl Ya, azizim Pertev beyl kurtulursunuz da söyle- diydi dersiniz.. Cephede bulunupta yaşamak istiyenler için, — Ölmek elbette hoş değildir? diye tastik etti. Ve, derhal, mantıken şu meti- ceyi, çıkardır “Ölmek istemiyor. Hayata ken- dini çok bağlı hissediyor. Binaenaleyh, sordu; — Meliha hanımefendi. iyidir inşallahi 'Melihanın zevcl, bir ân, tered- düt gösterdi —Hi Mümkün olduğu Maamafib, uzun zamandır. haberini alamıyo- rum... Cephenin bu ücra köşesine, mektuplar pek gayrı muntazam geliyor... Belki bir yerde birik- miştirler de, posta, hepsini birden getirecektir. Perteve, lâkayt görünmek isti yen bir nazarla baktı. — Siz, erkânı harbiyeye inti- sap saadetine mazhar olanlardan- smiz... Her halde, bir kaç kere Istanbul'a kur'ye olarak gidip gelmişsinizdir. Karımı bir yerde gördünüz mü. Her halde müm zevi yaşamıyordur. Pertev, muhatabına bir gey sezdirmemek için, gözlerini yere eydi. — Hayırl - d Meliha hanım Geçen hafta Londrada sekiz 20 Eylul Ana - Kız Rakabet Va - no) efendiyi görmedim. Lâkin, Leylâ hanım efendiye rastlamak şerefine bir kere nail oldum. , birdenbire şaşırarak : dedi. - Leylâ hanımefendiyi düşün- mekten, şu an, öyle uzaktı ki. Kısa bir zaman sonra : Vallahi, uzun müddettir. kayınvaldeden hiç haberim yoktul > cevabını verdi. - Şimdi, insanlar, o derece kendilerine düştüler ki hattâ, yakın akrabalarıma perede bulunup me. yaptıklarını bilemiyorlar... Leylâ hanımefendi ne yapıyormuş ? Pertev, kaca: — Kendini ibadete vermiş, - dedi, Hasan'ın konuşuş tarz, onu, biraz sıkıyordu. Bizzat Hasan da bu son cihetin farkına vardı. — Ekser kadınlar, bu son 22- manda, kendilerini sofuluğa ver- mişlerdir elbet. Pertev: — Bir çokları da bilâkis..- diyo ağzından kaçırdı. - Bilâkis. Ve bunların hakları var., Hasan, bu sefer, şaşırmış gibi, gözlerini açtı ve sustu. Bir dakika sonra, Pertevayağa kalktı, Miralay Macit beye ihtimal ki lüzumu olacaktı, Hasan, onun arkasından yürüdü. Çıkıp gitmesine mani oldu. Azizim, Pertev bey. - diye, ani bir heyecanla onu kolundan tuttu Kuzum, beni böyle bırakıp hemen gitmeyinl Daha epice vak- tiniz varl Şayet si olursa merak etmeyi Kısa bir. tereddütte devam etti — Biliyorum. Benim eski haya- tuma dair bazı şeyler biliyorsunuz. Bunlardan bana hiç bahsetmedi- niz. Rica ederim, saklamayınız. Emin olun, burada, insanların sanki anten'leri var.. İşte, bu antenlerin vasıtasile, sizin bir şeyler bildi inizi anlıyorum. Ne biliyorsanır söyleyin. Pertev. irşey bilmiyorum. Ne bi- leceğim..- diye kekeler gibi oldu. — Bakın, size halimi anlata” yım.. Ben de, dert yanmak için, fırsat gözlüyorum. Eskiden, orta- lığı bu menbus harp kaplamamış- ken, yaşıyorduk... Lâakal biz ve bazı diğerlerinin “yaşıyorduk, de- meğe lâyık hayatları vardır. Ibti- alli o suretle yaşamamıza ha: talıydık... Ben, hatalı olduğumuzu sanıyorum!... Bunu, bugün muha- keme ederek bu neticeye var- yorum. Lâkin harp, üzerimize bir Satır. buşunetile indi. İşte bu suret le alâkamız kesi (Arkası var) yaşına kadar olan polis çocukları letizm müsabakası yapılmıştır. Müsabaka çok eğlenceli olmuştur. Resmimizde iki küçük atlet, babalarının yanında görülüyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: