19 Ağustos 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

19 Ağustos 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Ağustos 1934 AKŞAM Radyo AKDENİZDE pla 19 Ağustos pazar stanbul 18.30 Plak ner TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 148 Murat, prensese: “Sen şerbetleri hazırla! Ben, şimdi imamı alıp geleceğim.,, diyerek sokağa fırladı. (Jüzetta) hakikaten ölmüş müydü? Gizli bir nikâh..! Prensesin ine taktığı (şi- e balşamıştı. Mari sik sik sihir- baz Yaniye taşınıyor ve: — Biraz daha bekle.. Görecek- Tin, neler olacak! Cevabile mü evine dönüyordu. Marinin son sözleri biraz ağırdı. Murat bey bu sözlere cevap vermeden yerinden fırlamış ve s0- kak kapısını açarak: Ben şimdi bir hoca bulup ge- İeceğim.. Sen biraz şerbet hazır. Ja! Komşulara da haber ver! Deyip gitmişti. Prenses sevincinden çıldıriyor- du. Mari, (Aya Teodosin) kliresi- De yüz mum adamıştı. Bu kiliseye yapılan adakların boşa rih ve memnun, Finin hizmetçisi bile bu kındaki kanaatlarıni gibi hanımına anlatarak: — Ne istedimse oldu.. Hiç me- Tak etmeyin.. Murat bey sizin ola- caktır! Demişti, (Aya Teodosia) kilisesi fetan- bulun işgali sıralarında her ne ka- 'dar tahrip edilmişse de (Mukad- 'des kuyu) denilen, halkın ziyaret ettiği kısım kilisenin bahçesinde kalmıştı. Zaten kilisenin kubbesi de bugünlerde temir ettirilerek mesçit haline (17 ifraği ediliyordu. Ziyaretçiler | (Mukaddes ku- Yu) nun kenarına her gece yüzler. ce mum yakarak dönüp giderler. di. Ziyaretçilere kimse mümanaat etmediği için, (Aya Teodosia) hem müslümanların, hem de rum- ların ziyaretgâhı olmuştu. Prenses Mari (Mukaddes ku. Yu) ya büyük bir iman ve itikatla bağlanmıştı. Prensesin | komşul rından biri kendisine şu garip v kayı anlatıyordu: «— Babam bir balıkçı idi, Fa- hı Sultan Mehmedin son senele- rinde saraya en nefis balıklar gö- türür ve çok para kazanırdı. Hat bir gün padişah bile pencere- den babamın saraya balık getirdi- ini görerek: — Kara Vasil! Barbunyaların irisinden getir... Diye bağırmıştı, Padişah baliama her zaman il. #ifat ederdi. Evimiz bir. balıkçi evinden ziyade zengin bir tüccar konağına benzerdi. Fakat, bu sal. tanat çok sürmedi. Bir gün baba- mı çekemiyen bazı balıkçıl dizaha: «Kara Vasil ceki» de: Yedikule r ve padişah babami zindanlarına © attırdı. Günler, haftalar geçiyor, babamın p görmek kabil olmuyordu. lülün tanıdıklara baş vurduk. Ba bamın halâsına kimse delâlet ede- miyordu. Nihayet bir ibtiyarın ta- vassutile (Aya Teodosia) kilisesi ne gittim.. Yüz mum adadım.. B. bam zindandan kurtulursa (Mu- kaddes kuyu) nun başında bir gece sabaha kadar mum yakmağa ahtettim. Aradan bir ay bile geç- meden, babam zindandan çıktı. (Aya Teodosia) sizin ve bizim gi- bi insanların ıztırabını tehfif eder. Yüz mumla nize e Muradınıza erersi zehirliye- Murat öğleden sonra, baş imamı efendi olduğu halde dü beş arkadaşile prensesin köşküne gelmişti, Şerbetler hazırlanmişti.. Kom- şular çağırıldı. Davetli dılar., Ve imam efendi kaydı. Prenses sevincinden çıldıri- yordu. Murat bey, Marinin kocasi ol muştu Bu semtte Muradı bekâr nediyorlardı. — Zavallınin Venedikli bir ka- risi vardı.. Ölmüş... Diyorlardı Prenses mahalleye Muradı böy- Je tanıtmıştı. Herkes (Jüzetta) yi ölmüş zan- ediyordu. Mari muradına nail olmuştu.. Murat nikâhtan sonra prense- sin muhteşem köşküne hergün ve serbestçe gidip gelmeğe başladı. Yerin kulağı olur mu? Murat kendi semtinde, prenscs- le evlendiğini kimseye söylemi- yordu. (Jüzetta) kocasile yari dargın yarı barışık bir halde idi. Ve Mu- rat donanmada meşgul olduğunu ileri sürerek her zaman eve gele- mediğini söylüyordu. Muradın mahallesinde, Cibali. nin sur kapısı dibinde ihtiyar bir kadın oturuyordu. Bu kadın, pa- dişabın sarayında, ikinci Beyazı- dın gözdelerinden Dırahşanım ana- saydı. Dırahşan, Muradın gizlice pren- sesle evlendi ini anasından duy- muş ve sarayda önüne gelene an- atmıştı: — Murat reis, Dimitriyosun kı- zile evlenmiş.. Duydunuz mu? Bu haber, bir kaç gün sonra, kaptan paşanın kulağına kadar gitmişti. Ahmet paşa bir gün saraya ge- Tince, Muradı arattı.. Buldurdu: — Bre çapkın, dedi, ellisine gel- din! slanmadın mı? Sana fedakârlık gösteren bir kadını bı- yakıp tâ, bizimle yıllarca çarpışan bir hanedanın kızile neden ev. lendin? Murat, Ahmet paşadan bu sö leri — Size yalan söylemişler, pa- şam! - diye cevap verdi - Ben (Jü- Zetta) dan ayrılamam. Prenses Mariye gelince, onunla aramızda eski bir göz aşinalığı vardı. Ar sıra kendisini yokluyordum. Ev- lenme haberi bundan galât olsn gerek. ceğini ummuyordu. Murat, kaptan paşanın yanın- dan çıktıktan sonra, bu haberin nereden çıktığını ve paşanın kula- ğına nereden iriştiğini araştırma- ğa başladı. Harem ağalarından ri yavaşça Muradın kul sıldadı — Düşmanın uzakta beyim! Dırahşan hanımın annesi sizin mahallede oturuyor. Bu ha- beri kızına getiren, o geveze ka- dındır. Haydi, git. Herkesten ev. vel onun ağzını kapat. Malâm ya, efendimiz böyle dedikodulardan | haberler, spor. ajans haberleri, 19,30 Türk musiki neş- ziyaı; (Kemani Reşat, Mest Cemil Muzaffer beyler ve Vecihe, Vedin Rıza hanımlar), 21. Ateş - Güneş klükünden naklen konferans, 21,30 orkestra karışık program. Budapeşte (550.5 m.) — 21,15 Bur dapeşte hayvanat bahçesinden naklen Maseagninin (Gavililerin — Rünticena) operası, (Maria Nemethin işürakile), 23.15 haberler, 23,45 çiğan musik Varşova (1045 m.) — 20,15 hafif ekiş ub ZİLİ2 Sele ayan Bükreş (364,5 im) 3 Re men musikisi, müsababe, 19,05. dans musikisi, 20,30 konferan, 21,15 Bele sika musikisi, spor, 22,10 Romen mu sikle, 23 haberler, 23,30 Lodei kaplı calarından naklen konser. Leipzig (382 m.) — 18.55 operet lerden parçalar, 20,25 aktünlte, 20.40 spor, Zİ akşam münikisi, 23 haberler, spor. 23,90 yese rmüsikis Viyana (500,8 m.) — 21.05 Bunge sartenden naklen senfonik konser, 23 akşam musikisi, 23,30 haberler, kanse- sin devamı, 24,40 plâk 20 Ağustos pazartesi İstanbul © 18,59 fransızca dere, 19 Dr. Ali Şir bey tarafından köne yana, 19,30 Türk musiki © neşriyatı (Ekrem, Ruzen, Cevdet, keman) Cev. det, Şeref, İbrahim beyler ve Vecihe hanım), 21.20 ajans ve boran haber leri, 21,30 Bedriye Rasim hanımın iş ürakile caz ve tango Orkestrasi Budapeşte (550.3 m.) — 20,10 airosu, «Kral Stefan, 2240 Orkesitası Ban musik Varşova (1345 m.) — 21.12 hafif musiki, 21,50 haberler, 22.12 popüle orkestra konseri, 23 umumi harbi m, 23,15 hafif musiki ye dans parç ı Bükreş (364,5 mi) — 13-15 gün düz nemiyatı, 19,05 karışık konser, 20 konferana, 20.15. kanterin deva konferan, 21,15. oda musiki müsahabe. 22,30 keman solo, berler, 23,30 kahvehane konse ig (382 m.) — 19,20 karık 20,30 müsahabe, 2055 kültür propagandası, 21 sergiden nakil, 23,20. Viyana (506,8 m) — berler, 20,45 aktünlile, 21 kı 2 St Stefan gecesi, müteakiben çiz gan müsikisi © (Budapeşteden nakil) 23,48 öre konseri, 24,45 plâk. Abone ücretleri e SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş 8 AYLIK 750 31450 > SAYLIK 400 >» 800 » JAYLIK 10 >» — Fora hala dali maya ecnebi memleketler. Senli 60, alı aylığı 1900, 0 aylığı 1000 kuruştur. ran tl çin gm beş Karluk pal günde Üzmaziyelevvel arena Bak ari İN kms sk NA 13 X5. hiç hoşlanmaz. © (Arkası var) TL Aya Tendosia) kilisesi, sömdir ki (Gül cemil) dir. Sinan paşa in bu kilisenin çok — yakınında ba (Everketo) kilisesinin harabeleri yapılmıştır. Hat mescit, çek (Sinan ağa mescidi) diye maruf olup Gelâl Enn: beyin (İstanbul plânı) nda da böyle mukayyettir. Bundan anlaşılıyor. ki, Sinan paşa, bu mescidi paşalık une yanını ihraz etmeden evvel yaptırmıştır Bizans rumlarınin itikat ve ziy ii (Mukadder kayu) mun bu bahçesinde bulunduğu ve bilâhare içi taşla doldurularak kapatıldığı muhak katır, Harap mihrabinsin son tetkikinde, kiliselerde . olduğu gibi çıkıntılı, nf daire, şeklinde ara inşanı da Bizans eseri olduğunu göster. mektedir. (1877) de doktor (Paspati) tara fından yapılan tetkiklerde, yan duvarı larının dört bep sna tuğla ve dört beş İn toplan ibaret olduğu görülmüş. tür, Bu tarzım Osmanlı Türklerine ait ol duğuna göre, çeki temel üzerine ilâve edilen duvarlarla bilihere mescit haline ra oil, palaz ibiap cbelindeki örme kuşakların tamamile Tüsk eseri ol. masle de terbit edilmiştir. edinmişti. Dokuz aydanberi vesile ile hep ayni lâkırdıyı din- liyen Maide artık bıkmış, biraz ince içinden merak ediyordu. yaş ile beraber dişinin mil artacak değildi ya... Sadi sözünde devam ediyordu: — Dünyada emsali bulunmaz. bir adamım amma... Ne çare, ka- der! Kreugerin iflâs beni mah- vettil Maide merakından siçrıyarak: — Nasıl? diye haykırdı. — Nasıl olacak? Babam para- larını hep Kreuger grupunun tah- vilâtına yatırmıştı. Bana da mun- tazaman her ay para geliyordu. Bu kadar sağlam, meşhur bir kon- Sorsiyomun iflâs edecej i aklına gelirdi? Artık, dünyada, Maideceğim, senden başka hiç bir şeyim kalmadı. — Ben mi? Senin gil rasız bir budala ile otur din miyim, ben? Maide hemen çantasını alelâce- le toplıyarak fırladı, gitti, Tees- süründen ellerini yüzüne kapamış gibi görünen Sadi kadın gittikten sonra etrafına bakındı. Bu kadar kolayca Maideden kurtulmuş ol- duğuna memnun görünüyordu. Sadi beş para bile kaybetme- mişti. Sedire keyifli keyifli uzan- dı. Hayalinde pek tatlı bir saadet levhası canlanıyordu. Sadi, küçük Necileyi görüp te sevdikten sonra ona malik olma- nın yegâne çaresi evlenmekten ibaret olduğunu anlayınca Necile ile güzel bir köşkte başbaşa geçe- cek öşıkane ve şairane bir hayat hülyasına dalmıştı. Dün, nihayet kendi aşkına Ne- cilenin de iştirak ettiğine kanaat getirmiş, genç kızla evlenmeğe talip olmuş ve bu arzusu muva- fakat cevabile karşılanmıştı. Ma- amafih Sadi içinden pek rahat de- öildi. Çünkü ya Necile onun şim- kadar sürdüğü hayatı haber ahır, Maide ile muaşakasını anlar- *a? Böyle saf, temiz bir genç kız nlısının mazisine tahammül beş pa ak ka- | edebilir miydi? adi yerinden kalktı. Sevgili evine koştu. Ona bir sürpriz yapmak istiyordu. Kapıyı aralık buldu. Bu, daha hoşuna gitti. Y. vaşçacık içeri girdi. Salonur de hizmetçi kızı kapının dı gözünü koymuş, i derken buldu, Sadi ne yapacağını şaşırmış bir halde bu manzarayı seyrederken içeriki odadan kula- ğina Maidenin ince sesi geldi. Diz- leri titremeğe balşadı. Kendini kaybeder gibi oldu. Hizmetçiyi be- linden yakaladı. Arkaya çekti, kapının deliğine kendisinin gözü- nü uydurdu. Maidenin işi keşfettiği, Sadinin saadetini bozmak için buraya koş- duğu muhakkak idi. içeriden te- lâşli telâşli sesler geliyor, Kreu- gerin ismi geciyordu. Anlaşılıyor. du ki Maide Sadinin beş parasız kaldığını bile anlatıyordu. Acaba Maide öteki tarafları da irer birer hikâye etmiş miydi? İçeriden Maidenin sesi işitiliyordu. — Ne çare, tekrar kendime bi- rini bulmak için bu akşamdan iti- baren çalışmağa başlamalı! Sadi hiddetli hiddetli düşündü: ları bu sözlerden hiç incinmemiş, olacak ki şu cevabı verdi: ilme Maideciğim, elbe ini bulursun. Her felâket birden gelmez yal — Çocuk! Hemen seninle eva lenecek bir abdal buldun diye her #ey kolay olur biter zannediyor. sun! — Kabil olsa seninle değişir dim! Sadi başı döndüğünü hissedi- yordu. Necilenin annesi de söze karıştır — Çok iyi ettin de Maide, saç- larını sarıya boyadın. Necilenin kardeşi olduğunu kimse fark mez. Seni Necilenin nişanlısına bir misafir diye takdim ederiz. Sadi olduğu yere yıkıldı. Bayıl- mıştı. Bereket versin, hizmetçi Fatma orada idi. Hemen Sadinin kollarına girdi. Onu gendi yata- ğına kadar sürükledi nın gözleri yaşla dolmuştu. — Ah hep kabahat benim, di- yordu. Beni o vaziyette bulmamış olsa idiniz siz de seyret miyecektiniz, küçük hanımın kar- deşi Maide hanımı namuslu kadın zannedecektiniz. — Nasıl olsa bu felâket vukua gelecekti, Fatma, Senin hiç ka- bahatin yok. Şu murdar karının iflâs etmiş âşıkı benim Fatmal Bu defa Fatma baygınlıklar ge- girdi. Bu Sadinin Fatmaya dikkatle bakması için bir sebep teşkil etti. Ne güzel gözleri vardı! Fatma: — Elimden bir şey geli size Yardım ederdim. Halbuki sizde de beş para kalmamış. Daha dün hanımefendi küçük hanımı azar. iyor, zengin bir erkeğin izdivaç teklifi reddedilemiyeceğini bağıra bağıra söylüyordu. Sadi bu lâkırdıları dinlemiyor. cazibeli t seyrediyordu, Fatma bir çare bulmuş gibi s€- vinçle haykırdı: — Siz şimdi gidiniz. Maide ha- nım nasıl olsa burada çok kak maz. O gelince size haber veri rim, Hemen gelirsiniz, evlenirsi- niz, Evde kimse beş parasız kal- mış olduğunuzu farketmez. On- dan sonra da Allah kerim. Fatma Sadinin mütereddit ve perişan halini görünce bütün tün müteessir oldu. Dolaba doğ ru koştu, Sakladığı parasını çıkarı dı, Sadiye uzattı, — Pek az bir şey, dedi. Ancak iki yüz lira, İşinize belki yarar. Nikâh masrafı olur. Sadi paraları al Fatma Sadiyi dışarıya çıkar kapıya doğru ihtiyat- lü, Bu sırada Sadi kendi- kadar şiddetle yakaladı ve uzun uzun öptü ki Fatma zavallı delikanlı acaba çıldırdı mı diye korkmağa başladı, Sa — Ben gidiyorum, Fatma, de- di. Fakat sen de arkamdan gele- ceksin, Ni Bunu söyliyerek Fatmayı tek- yar öptü. i — Evet, geleceksin ve ebedi. yen benden ayrılmıyacaksın... Pa: rasız kaldığım filân hep yalandır. Saadetimiz için hiç bir eksik yok- tur. Hikâyeci ! cebine soktu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: