20 Ağustos 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

20 Ağustos 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Ağustos 1934 AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 149 Prenses ( Mari ) nin İmroz adasına sürülmesine karar verilmiş uğraşırken, O gün Murat bey Tersanede yeni toplarla Kaptan paşa sarayda tertibat almakla meşguldü. Murat saraydan çıkar çıkmaz Cibaliye koştu... Dırahşanın ana- sını buldu: — Şimdi saraya gidip kizinin ağzımı tutacaksın! dedi - Benim prenses Mari ile evlenmemin aslı olmadığını söyliyeceksin! Ihtiyar kadın Muradın dinden korkarak hemen gitti, Kızımı çağırttı; — Muradın (üzetta) dan ay- fıldığı yalanmış, kızım! Ben yan- hş duymuşum... Diyerek kızını yola getirmek istedi. Halbuki Dırahşan bu haberi Ahmet tehdi- saraya Yalnız annesinden değil, paşadan da duymuştu. Muradın prenses Mari ile ev- lendiğini sarayda duymıyan kim- se kalmamıştı. Hati bu haberi Padişah divan kâtibi Feyzullah efendiye — Sen Cibalide oturuyorsun. Bu nikâhtan haberin yok mu? Diye sorunca, Feyzullah efen- 'di hadiseyi inkâr edem: — Kulunuz da sonradan işi dim, padişahım! Cevabile işi kapatmak istemi se de, padişahın prens Dimi ailesine karşı öledenberi büyi bir emmiyetsizlik göstermesi yü- zünden hadise tamamile kapa, mamıştı. Murat kendi kendine: — Herkes çifter çifter kari ve cariye alıyor, göze batmıyor da, benim iki karım mı herkesin gö- züne çarpıyor? Diye söylenirken, Sultan Beya- Zıt, sadrazamı çağırarak: — Prenses Marinin istanbulda bulunmasını ordu ve donanma rü- esası için tehlikeli görüyorum! - demişti - Bu kadını. şehirden uzaklaştırmanın. bir çaresi yok mu? Kaptanı derya Ahmet paşa bu sırada sadrıazamın yanında bu- lunuyordu. Padişaha yol göster. mek ka: — Şevketlim, dedi, prenses Ma- inin zekâsından korkulur. Mı dı az zamanda avucunun alal - Halbuki yeni imal edilen gemilerimizin sevk ve tahriki hu- ya ait esrarın bu kadın. tarafın- dan Venediklilere bildirilmesi ih- #imali kulunuzun da zihnimi kur- calamaktadır. Eğer tensip ve ira- de buyurulursa, prenses Mariyi bir gece - kimseye sezdirmeden - İmroz adasına gönderelim. Ora- 'da ikamet etsin. Sadrazam da bu fikri etmişt — Imrozda epeyce Rum ailesi vardır. Prensesin bu adaya gön- derilmesi pek muvafık olur. Fa tasvip kat, Murat reis karısının bu su- yetle İstanbuldan uzaklaştırılma- sından müteessir olmıyacak mı? Ahmet paşa bu cevap — Endişeniz doğrudur. Lâkin Muradın her şeye inanma kabili- yeti cümlemizin malümudur, Ken- disine, prensesin gizli bir suikast hazırladığı hükümetçe haber alı. parak böyle âcil bir tedbir ittiha- Per sey zana Tüzum görülmüştür deriz. Muradın buna karşı diyecek bir sözü kalmaz zannederim. — w İkinci Sultan Beyazıd «— Bu iş, Muradı rencide et memek şartile hemen intaç edil- İradesi üzerine, Ahmet paya bu hüküm ve iradenin tatbikine me- mur edilmi; Kaptan paşa, çok mühim bir vazifeyi üzerine aldığına hemen hemen pişman olmuş gibiydi. Zi- ra, Ahmet paşa da gençli çok sevmiş ve sevilmiş, gönül iş- lerinden anlıyan, ince duygulu bir le gördük: Murat bey prensesi çok seviyor.» Demişler, Ahmet paşa kendi kendine: — Et tırnaktan güç ayrılır. Diyerek, bu işin tatbikine bir türlü başlıyamıyordu. Prensesi İstanbuldan sürmek z0r bir iş değildi. Fakat, Muradı kolayen ikna edebilecekler miydi? Ahmet paşa © gün şehir dahi- Tinde şu haberin işaasına divan kâtibi Feyzullah efendiyi memur etmişti «Donanma rüesasından Murat reise bir takım bedhahlar tara- fından suikast tertip edildiği ve | bu işte Dimitriyosun hızı prenses Mari gibi bir kaç kadın parmağının 'da medhaldar bulunduğu zatı şa- hane tarafından teessürle haber alınmış ve mütesebbislerinin İm- roz adasına tebitlerine iradei se- niye şerefsadır olmuştur.» Bu haber bilhassa Türk deniz- cileri üzerinde bü bir yapmıştı. Herkesin ağzında: — Kemal ve Murat reisleri öl tesir düreceklermiş! Haberi dolaşıyordu. Feyzullah efendi bir gün için de İstanbulu allak bullak etmişti. | Ahmet paşa bu haberin bu kadar kısa zaman zarfında ortalığa ya- yılacağını ümit etmiyordu. Donan- ma erkânmdan, saraya koşaral —F yorsunuz? leri neden tecziye etmi- Diye soranlar hesapsızdı. # Ahmet paşa bu neticeyi alınca, Muradın tersanede meşgul bulun- duğu sırada, evvelce hazırlattığı bir kadırga ile prenses Mariyi he- men yola çıkarmağa karar ver- mişti. Bu karar Rumların meşum. addettikleri bir salı günü öğle den evvel tatbik edilecekti roza hareket emrini alan kadırga- nın kaptanı Ahmet paşanın cok sadık bir bendesi idi.. Bu işi gizli tutacağına dair kaptan paşaya söz vermişti. Kadırganın hareke- İm- tinden yani Marmaraya açıldığı anlaşıldıktan sonra, Muradı sara- ya çağıracaklar ve padişahın ira- desile pernsesin İmroza tebit edil. diğini söyliyeceklerdi. Murada bu kara haberi vermek vazifesini de Ahmet paşa deruhte tersanede yeni ge- milere yerleştirilen topların tetki- kile meşguldü, Donanmada büyük ve hede meçhul bir hazırlık vardı. (Arkası vi 20 Ağustos pazartesi İstanbul 5 18,39 fransızca ders, 19 Dr. Ali Şiri bey tarafından konfe- yana, 19,30 Türk musiki meşriya (Ekrem, Rüsen, Cevdet, kemani Cev- der, Şeref, İbrahim beyler ve Veçihe hanım), 21.20 ajana ve borsa haber. leri, 21,30 Bedriye Rasim hanimin iş rekile caz ve tanga orkestra. Budapeşte (550,5 m.) — 20,10 ad- yo tyatyozu, eKral Stefan», 22,10 ha erler, 2240 opera orkestra, 23 Gin an musikisi Varşoya (1345 m) — 21,12 hafi musiki, 21.0 haberler, 22,12 popüler örkentra konseri, 23 umumi barbin ilk 74, 23115 hai miki ve. dans paran İ Bükreş (3685 m) — 1315 gün düz neşriyan, 19,05 karışık konser, 20 konlerana, 20,15, konserin devamı, 21 konferan, 21,15 oda musikisi, 2145 mrüzahabe, 22:30 keman solo, 23 be beiler, 23,30 kahvehane konseri Leipsig (382 m.) — 19.20 karık neşriyat, 20.30 müsakabe, 20,55 kültür propaşandan, 21 sergiden nakil, 23,20 haberler, spor Viyana (506.8 m.) — 20,35 ha beiler, 20,45 aktüülie, 21 kuariet kon seri, 22 5 Stelan gecesi, müteakiben çi- ğan mask ÇBüdepesleden maki), 23,45'ore konseri, 24,45 plâk. 21 Ağustos salı İstanbul : 18,50 Plük ne Mese Cemil bey, tarafından masal, 19,30 Türk meniki neşriyatı (Stüdyo az heyeti ve Rifat, Belma, Mehlika hanımlar, 21,20 Ajans ve borun haberleri, 21,30 Stüdyo orkes Budapeşte (550 m.) — 2045 Bu depeşte' kanser orkestra, 22 hı 22,50 gizan musikisi, 23.15 hava zapomu, 23,20 viyolonari komseti, 24 dara müsikii. Varşova (1345 m) — 2015 pi yana musikisi, -mürahabe, 21,12 plak (ünganni) > müsahabe, 21,55 Viyanaz dan naklen Polonya musikisi, | konlesns, 23.45 dans plâklan, Bülereş (34 m) — 13.15 gündür neşriyat, 19,05 karmk komser, 20,30 üniversite, 20,40 plâk, ZI konferans, 21,15 senfonik kanser, 22 müsahabe, 2330 22,15 senfonik konserin devam, 25 haberler, 23,30 pelâk, Leipzig (382 m.) — 21 haberler, 21,10 saat, 21,35 milli neşriyat, 22 senfonik akşam konseri, 23:20 haber | ler 2330 Besihovenin eseylerinden | sonatlar. AKŞAM Abone Ücretleri SENELİK 1400 kreş 2700 kurup GAYLIK 750 > 1450 > SAYLIK 400 » 800 » AYLIK 150 » — Posta itihadma dahil olmayan eceli memleketler: Seneliği 3600, ala aylığı 1900, 0) İM e İN res eta içn yi Kuruşluk pul göndermek kâzımdır. mezi Tek Rl : Öğ linde Aşm Yan | a Sas IR a0 İ 1601 12 203 li Tlnreame; Baba civarı Acımsluk. 5k. 13Ne, * Harbiye mektebi kumandan- lığından: 30 Ağustos 934 perşem- be günü Harbiye Mp.nin 100 üncü yıl dönümü kutlulanacaktır. Mü- tekait malül zabitanu hep: adresleri bulunamadığından ayrı ayrı davetname gönderilmemişti Harbiye Mp. mezunu malül ve mütekait zabitlerden olup ta di vetname gönderilmiyen zevatın yevmi mezkürda saat 15,30 da Harbiye Mp, ni teşrifleri rica olunur, Kıyafet büyük üniforma yahut koyu renkte sivil elbisedir. AHBA müessesele, Ankaranın modern türkçe fransızca ve ecnebi hisanlarda, kitap, gazete, mecmua, fotoğraf levazımı ve modellerini temin eder, Merkezi: Maarif yektleti karşısın dn tele 9077 Şübesi; Samanpazarında bir bikâye Her akşam İ ” Saim yatağının içinde bir ta- raftan öteki tarafa dönüyordu. Bu gece uyku, nazlı bir sevgili gi bi onun yanına bile yaklaşmağa tenezzül etmiyordu. Uyuyabilmek için gözlerini s- Ki sıkı kapamaktan adeta yorul- muştu, Artik uyuyabilmekten ta mamile ümidini kesince genç adam yatağından kalktı. Elektriği yaktı. Eline bir roman aldı, Bu va- Ziyet uyumağa çalışmaktan her | halde daha az sıkıntılı idi. Roman güzeldi. Gece ilerliyor, o mütemadiyen okuyordu. Bir ara- hik acı acı telefon çaldı. Delikanli hayretle doğruldu. Gecenin bu çok ilerlemiş saatinde onu kim arıyabilirdi Telefonu açar ahenkli bir kadın se: de bir yanlışlık olduğünu miyecekti, lâkin telefondaki ses onun cevabını beklemeden / ilâve etti: — Cemil. Müthiş bir çılgınlık yampağa karar verdim. Anlıyor musun? Bu geceyi tamamile be- raber geçireceğiz. Hemen şimdi, girdi Moda iskelesinin önüne im. Anladın mı?. Çabuk.. Eğer gel mezsen aklımdan çok feci şeyler geçiyor. Gelmediğin takdirde ya- rın gok feci bir havadis işitecek- sin... İtiraz etmiyesin diye seni dinlemiyorum. Derhal gel Telefondaki kadın bunları bir hamlede söylemişti, Sonra Saim ona yanlışlığı an- latmadan telefonu kapatmı Saim şaşkın şaşkın odanm icin- de dolaşıyordu. Kendi kendine: — Bakın şimdi olan işlere... Kadıncağız mutlaka yanlış numa. ra çevirdi. Cemil diye karşısına ben çıktım, Şimdi ne olacak?. Sa- at tam üç.. Bu zamanda Moda is- | kelesinin önüne inilir mi?, Fakat | gitmesem de müthiş bir facia ola- thiş bir çılgınlık yapa- Hiç olmazsa gidip ken- disine yanlışlığı anlatmalı.. Delikanlı bundan sonra düşün- ü. Bu meçhul kadın. her halde kendi semtlerinde oturuyordu. Çünkü onu Moda iskelesine bu saatte çağırabilmesi için bu civar- | larda oturması lâzımdı. Acaba kimdi?. Belki güzel kom- şulardan biri. Belki de uzun za- | mandanberi arkasından koştuğu bir hanımefendi. Gittikçe merakı artıyordu. Giyindi. Sokağa çıktı. Caddelerde cinler top oynuyor- du. Ortalıkta kimsecikler yoktu. Moda iskelesinin önüne indi. Telefondaki kadın kendisini işte burada bekliyecekti. Fakat orta- ikta kimseler görünmüyordu, Beş aşağı beş yukarı dolaşma: ğa başladı. Ne gelen vardı, ne gi- den. en bu garip maceraya küfretmeğe başladı. İhtimal mu- Zip arkadaşlarından biri kendisi- | ne oyun oynamıştı. Bunları dü inürken © yokuşun başında iri yarı bir adam pey- dahlandı. İri adam iskelenin önüne indi. Mütereddit mütereddit sağa sola bakıyordu. Delil da iki kere dolaştıktan sonra ya- nina yaklaşmağa cesaret etti: — Ben, dedi, köşkte bahçıya- i nım. Hemimefendi sizi bekliyor., Arkamdan geliniz anlının. etrafın. Saim düşündü, İ na ne diyebilir kadar ilerledi fendinin yanı şimdi bahçıva- İş bu dereceye ten sonra hanıme- m çıkıp vaziyeti doğrudan doğruya ona anlatmak daha münasip olurdu, | Bir yanlışlık Sonra Saim bu dakikada ken- di bir hikâye kahramanına benzetiyordu. Bu gece macerasi” imdiye kadar tatmadığı bir” lezzet veriyordu. Bahçıvan önde Saim arkada ile, lar. Bahçeli bir köşkün durdular. Saim kendisini esraren- giz bir aşk filmi temsil ediyor zannediyord 1 da bahçıvan girdiler. İki tarafında: çardaklar olan kumlu bir yoldan, ilerlediler. > Bahçıvan ona iç kapıyıda açtı Saimin içine bayağı korku gel- mişti, Acaba bir tuzağa düşmüş olmüsin?. Ayaklarının ucuna bar sarak merdivenlerden çıktı Merdivenin tam başında bir ka- dın hayaleti duruyordu. Karan- — Nihayet gelebildin!. dedi, Onu elinden tutarak yarı ka- ranlık bir odaya soktu. Saimin burnuna nefis bir koku geliyordu. Odaya girince köşede yanan am- pulün hafif ziyası alında genç — izah edeyim hanımefendi. Yanlışlıkla bana telefon ettiniz. Telefonu derhal kapadınız. Hal. buki beklediğiniz zat gelmezse müthiş bir facia olacağını söyle miştiniz. Sesinizde derin bir ıztı- yap vardı. Büyük bir çılgınlık yap- manızdan korktum. Size yanlışlı- ğınızı söylemek için geldim. Der- hal Cemil beye telefon ediniz. Ve kendisini çağırmız.. Saim sustu. Genç kadının hays reti hafiflemişti. — Evet hammefendi!, Sesiniz. © kadar titriyordu ki bayağı kork- cektim, Böyle bir maceraya girmek hakkım değildi. Fakat söylüyorum ya... . - Alğkanıza teşekkür ederim. Otursanıza.... Işığın önüne oturdular. Genç kadının gözleri şişmişti. Biraz ev- vel ağladığı belli idi. Zorla gür lümsemeğe çalıştı — Siz çak merhametli bir ada- ma benzi — Kalbim bi nimefendi.. Yoksa gece yarısı uy- kumu feda edemezdim. Cemil beye, Genç kadın onun i — Ondan bahsetme ederim... Çok hain adamdı rin evleniyor. Genç kadın birdenbire kendi- sini tutamadı, Müthiş bir buhran içinde idi. Sedirin üstüne kapan- dı. Hıçkırmağa başladı. Saim şaş- kın şaşkın ona bakıyordu. Kırık dökük teselli kelimeleri söylüyor- du. Elini tuttu, Yavaş yavaş ona sokuldu. Gözlerini sildi. Müteessir olmayın. canım.. . diyordu, haydi ona te- — Hayır ona artık hiç telefon etmiyeceğim... Karanlıkta otu: masım çok severi söndürür müsünüz? Saim elektriği söndürdü... Er tesi gece ayni saatte telefon çaldı. “Ayni ses. Fakat bu sefer neşeli va mesut Saim.. Bekliyorum., Haydi. Çabuk!, diyordu., (Bir Yıldız) ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: