20 Nisan 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

20 Nisan 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, 20 Nisan 1935 AKŞAM Sahife 9 Tefrika No. 186 BAR Yazan: İskender Fahreddin os |Ç Nis kadınları erkeklerden daha cesurdu. İhtiyar kadın gözlerini açınca, şövalyenin kanlar Ml yerde yattığını gördü! Nis muhasarasının yedinci ü gün Sabahleyin Türklerin (yaptığı hücumda kalenin dış surları ta- mamile zabtedilmişti. Şimdi Türk- er için yapılacak bir i iş vardı: İ alenin en zayıf üğeliilidan bi- k z uvarları aşmağa çalıştık- iğ gören İspanyol muhafızla- — Yarın değilse öbürgün, mu- hakkak Türklerin eline düşece- ği: z! Diyorli ardı.. ok atmaktan « usan- oplarla kaleyi mü- dafaaya ae opalı kadının gösterdiği — Tet ve fedakârlık ru da gözleri korkutacak ka- me dehşetliydi. Nislilerin o gün gösterdikleri gayret ve cesaret Barbarosun bile İ çarpmıştı, n paşa amiral (Dönghi- en) ile Sl bunun sebebi- Mi anlamağa lüzum gördüğü za- man, İ“sız ve Barbarosa $u cevabı vermişti: «Milis teşkilâtı yaparak ( yar- amcı kuvvetlerle kaleyi esi ettiklerini zannediyorum. Başka bir taraftan yeni kaça Xi mesine imkân yoktur.» Top ateşi o gün akşama kadar devam etti. Fransız gemilerinde- ki zabitler Barbarosun gösterdiği metanet ve cesaret karşısında şa- şırıp kalmışlar ve o muhasaranın yedinci günü Türk donanmasın: da gördükleri nizam ve intizama hayran olmuşlardı. a» on Alfons, imparator yanın- tirmiş ve Türk ce Nisten ayrıl n kolunu hiç kim- yi m böyle şöh- olan mağrur Şi li” ti e isi Nis kalesinde mahsur kalınca, u- zun yıllardanberi öğündüğü kuv- vetinin bir işe yaramadığını anla- yeriz Muhasaranın ilk günlerin- e kale muhafızlarile birlikte ge- hak gündüzlü ok atarak mazgal- ların aralarından ayrılmazken, artık, Türklerin demir bilekleri değil, taştan kaleleri bile iki bük- yapmağa muktedir olduğunu görmüş ve kendisinin bu kuvvet karşısında bir hiç olduğunu anlı- yarak geri çekilmişti. on Alfons şehir içinde teşki- lât yapıyor, silâhına sarılmıyan erkekleri toplayıp kaleye gönde- riyordu. Mağrur İspanyol şövalyesinin canı çok tatlıydı. Muhasaranın ilk günlerinde iç kalenin ö G çı işi bir gülle bir askeri parçalamış ve kolunu, bacaklarını gövdesinden ayırarak başka tarafa savurmuş- tu, Alfons bu manzarayı görünce Pen dudaklarının çatladığı- nı ve dizlerinin bağı çözüldüğü- nü hissediyordu. Şövalyenin gö; yılmıştı. O günden sonra açıkta dolaşmaz ol- muştu, Şehir içinde gezerken bile üyük evlerin damları altından r i bahçesi A- ğaçların altında ihtiyar bir ka- ınla konuşuyordu: ğlun, kocan yok mu se- — Kocam yok, İki yetişmiş oğ- lum var.. ikisi de kalede düşman- la çarpışıyor. — Buralarda eli silâh başka erkek yok mu? — Yalnız sök eli mi silâh tu- tutan tar, çiy Biz de ok atması- nı, kalkan kullanmasını, kargı splamasın biliri; n gibi iş; İli bulmalı? m İş o çağa gelirse, ben size “benim gibi: i ie yarar yüzlerce kadın bulurum İbtiyar m birden güzar kadını içeriye koştu.. iki yıl ölen kocası- nın duvarda asılı duran okun aldı.. yayını gerdi ve şövalyeye dönerek; — Bakınız, dedi, şu ağacın te- pesine konan karacayı nasıl vu- rTacağım ir İlin gacın di yayını boşalt- ku: in Şöv A dibine koştu. Yaralı kufcağız yer- de çabalanıyordu. İhtiyar kadın: — Nasıl, beğendiniz mi, şö- valyem? Diye sordu. Alfons başını salladı.. ve ken- di nişancılığından bahsetmeğe ce- saret edemedi.. sustu. Kadın yayını ağacın dalına as- taz — Biz, erkeklerimizden daha cessuruz, değil mi? an müt- — ir bir lere işidildi. İhtiyar ka- n kulak zarını patlatan kor- kin bir uğultu içinde sendeledi.. ii i Her akşam İ bir hikâye v | akşam yiyim son- yaz rüzgârının kendisini bir parça olsun peni umuyordu. Kübik köşkler arasında ilerle- meğe başladı, Yürüdü, yürüdü. Köyden epey uzaklaşmıştı. Şimdi asfalt ki üzerinde, deniz ke- narında yapa yalnızdı. Plâjın ge- risindeki Li şık köşkün önün- den geçiyor! del ikanlılar buraya tuhaf bir isim koymuşlardı. Yeni köşke «Şeytanlar villâsı!.» diyor- ardı. Halbuki Macid bu ismi hiç dı. yerinde bulmazdı. Köşkte o vi dar güzel kadınlar, villâsı» demek çok daha fazla pi rdı, Bazaı köşkün önünden geçer- ken görü ERİ Hele bir kömür gi- bi, karanlık kış Mei gibi kap- kara gözlüsü var Macid bunları düşünerek yi kün & önüne kadar gelm z e. du... Garib ga . Macid hafif 1 sesin: . Dedi- fısıltılar... ayı ğini mi işitti. yp denbire ğe aşağı kova kaynar su boşandı.. o ka- za m ni delikanlı iyiden iyi- y © yandı... Balkonda sesler devam ediyor- u: — Haydi atsana!... — Çabuk at!. — Mi geçib gidecek! sonra Macidin üzeri- ne a çakıl taşı yağmurudur baş- adı. Küçük küçük taşi si deli- kanlının başına, omuzları vü- dünün her tarafına A li. Hele bir danesi tam alı orta rine b feryadı kopardı, let canım?... Ne tg diye seslendi.. taş yağ- birdenbire kesil di. Balkonda bir takım telâşlı ses» ler: — O değil.. vallahi o değil... — Bana da öyle geliyor. — Eyvah yanlışlık la içli b Ek lâket.. Le olsun... Rezalet bu kadar ol — Ben tanıdım... eğ ressam Ma, cid kel Yazık.. son sözü söyliyen genc kız ii ağ — Maci ii! teli rini ne olu- yorüm, anlıyamadım rd vap Li açıl Mi erke vallahi... zil olduk ize karşı Bitik, se tik, mı Macid mi neye uğradı- o diye seslenen, ze bir ressam kadın arkadaşı i Yıldızların karanlık kış leri kadar kara gözlü genc kala da onların silme — Aman idi: e kadar ıslanmışsı- Ki yaraşm! ni ii en önünde durduğu ağaca dayandı ve birden gözlerini açtığı zaman, şövalyenin kanlar içinde yerde yattığını gördü. (Arkası var) Şeytanlar villası | nız.. bütün bunlara he s beb oldum. Fakat böyle bir yan- lışlık olacağı nereden aklıma ge- zi 2 r özür diliyorlardı ki, iri Mm ütandı: Üzülmeyiniz... Ben hemen eve gider üstümü ba- şımı kuruturum, Üzülmeyiniz ca- nım.. Diyerek yanlarından lee istedi, Fakat imkânı yok o: rakmıyorlardı. Hele o e pal karanlık kış gecleri kadar koyu kara gözlü genc kadın koluna &- sılmış: — da olmaz... diyordu, sizi böyle sırılsıklam göndereme- yiz. Bu madem ki bizim yüzümüz- den oldu... Biz kurutmalıyız.. biz ütülemeliyiz. böyle sokakta do- | laşıb üşürseniz üstelik bir de si- zin hasta olmanıza sebeb oluruz.. dünyada bi ırakmam.. Köşkün sahbii siyah derin gözlü! kadın, Nadide idi. e İirs aldılar, Nadide onu şık bi na soktu. Yaz diye yi yanmıyordu. Nadide ipekli bir pi- jama “ile r öle — im “pijai . dedi, be- reket Vi, ika uzunca e iri yarıyım.. zannederim size kısa gelse de olur.. eğer üşürseniz $i- ze mangal yaktırayım.. Sonra nefis bir gülüşle etti: ilâve — Ben çıkıyorum. siz elbiseni- zi çıkarın, pijamayı giyin.. biz de elbisenizi ütüler, kuruturuz.. Ve harikulâde vücudüne ne gü- zel kıvrıntılar vererek kapıdan süzüldü, Macid hâlâ şaşkındı, Yarım saz lâsı; elime aklına bile kel mar — Şeytan ill ından geç- mek tekin ae derken bir andan da soyunuyordu. Elbise- sini çıkardı. Kırmızı ipekli pija- eta heyecanla tuttu. Bu van! Ul pijama ceketini giymiş zannedi- ordu. Yıldızsız kış geceleri kadar ko- e “ kadının pijaması- ia deri N hissetmek â- deta içini geli Pijamayı yin sonra di- vanın üzerine oturdu. Her taraf- ta siyah gözlü kadının poz poz re- simleri vardı. Bunlara bakarken içinden: — Ne harikulâde kadın!., di- ordu. » Oturduğu divanın üzerinde bek- i sizi kırmızı açtı.. ne Diye imei gevşetecek derecede ie baygın, gevrek ge sinirlerini tatlı tatl se kıv- taktı. mü pi kollarını, göğsünü eker bi- le onda bir fevkalâdelik vardı. Macidin başına gelen yanlışlığı gi Eş gibi yapışık bir a- vi musallat olmuş. in Grek bir türlü ayrıl HASAN KREMİ Dünyada mevcud kremlerin en nefisi, en sıhhisidir. Nazik cildli kadınların ha- yat arkadaşıdır. İh- tiyarları ( gençleşti- 'rir ye gencleri gü- zelleştirir. İnsana e- : bedi. bir taravet ve- : ren “Hasan kremini i unutmayınız. Kutu- i su 50, tüb halinde 20. “Hasan Deposu: Ankara, İstanbul, eyoğlu. Posta ittihadına dahil olmaya ecnebi memleketler: Seneliğin 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. 23 Nisan Çocuk Haftasının ilk ginüdür. Yavrularınızın bayramı için hazırlanınız. ga 3 > Fakat buna Macid kur. ki ban gitmi Macid, Nadide ile RK, gi zaman gördüğü genc du. Meğer onlar bu el muyorlarmı$.. Nadide: © — Arkadaşım sizin çok kuvvet- li bir ve ressamı olduğunuzu 1 söyledi.. benim bir resmimi ya- vi 1sınız?. > De ” .. hem elim öyle ça- büktür ki pir saatta çıkarabili- im.. ç r kara kalem bul dular. resmi ütü rinde ord. a kalem res» in in «Sevgili o nişanlıma, mesud kaza gecesinin bir hatıras “izler yazıyord © Bitişik odadan şen gülüşmeler geliyordu.. ( Bir yıldız,

Bu sayıdan diğer sayfalar: