17 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

17 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 n Nisan 1937 AM Rahip Kron lığında yatan ine naklettikten sonr 8i Cengiz han zamanındânberi yur- duna ve ulusuna fedakârlıklar göste- Terek ölmüş ns kadar kahraman var- sa, hepsinin mezarlarını bu büyük mabede getirtmiş, hepsini bir ari toplamıştı Rahip Kroeh bu büyük mabede ni- çin gelmişti? Burada ne arıyordu? Romalı rahip, ölüler diyarında sa- atlerce dolaştıktan sonra, nihayet bir mezarın önünde durmuştu. Yeşil mezar, Rahip Kroön bu mezarı arıyordu. Yeşli mermer kaidelerin üstünde duran gene yeşil mermerden yapılmış olan bu mezarda Moğolistanın en Meşhur bilginlemden biri yatıyordu. Moğollar buna «Yeşil mezar», yer- Mler de «Tılsımlı ölüs derlerdi. Bu tan vardı Bütün mer merler Miydi. Bu iki mermi sütun arasından cesaret edip geçebilenler istedikleri Zaman göze görünmez bir hale gelir- ler ve herharıgi bir ateş yığın n tek Tünürle Çinlilerde iman ? e gelmişbir korku İki mermer sütun ara- ından geçmek bir şey değil ama. Ya tekrar eski hayatımıza dönemez ve ebediyyen göze görünmez bir halde kalırsak?! İşte bu endişe ile o güne kadar hiç bir Çinli ve Moğol bu sütunlar ara- sından geçmek cesaretini göstererne- mi Rahip Kroen bu hikâyeyi yerliler. den dinledikten sonra, kimseye se7- Girmeden «Yuşıyan ölüler mabedi- nc gitmeğe ve göze görünmez bir ha- le gelmeğe karar vermişti. Romalı rahibin de içine bu endişe düşmemiş değildi. Fakat, o, bu meza- rın tılsımını keşfederek kendini böy- le görünmez bir hale sokacak olursa, İkinci tecrübeyi de yapacak.. yani tek- Tar göze görünür bir hale gelmek için İkinei defa yeşil sütunların arasından geçecekti. Eğer rahip buna muvaffak olursa, Kubilâyı hıristiyan yapmanın yolunu bulmuş olacaktı. Sinyor Kroen gibi zeki bir adam, İstediği zaman görünür, istemediği zaman göze görünmez bir hale gel- menin sırrını bulduktan sonra, Mo- ğol sarayında neler yapmazdı! Ne teh- didler savurmazdı! Hocalara, rahiplere ve misyoaerle- Te karşı çok sert davranan ve din adamlarına katiyyen boyun eğmiyen Kubilâyı bu suretle tehdid edeceğine inanan Romalı rahip tereddütsüz ye. Yeşil mezarın ucunda dur- si Kroen Vatikanda bir çok ölü- ler görmüş, mezarlıklar gezmiş bir adamdı.. mezarlar arasında gezerken * bir korku duymuyordu. — Ne olursa olsun, dedi, bu meza- rın tılsımını keşfedeceğim. Ve fazla düşünmmedi.. iki yeşil mer- mer sütunun arasından yavaş yavaş geçti.. mezarın öte tarafında durdu. Şimdi içinde garib bir şüphe vardı: Acaba göze görünmez bir hale gslmiş miydi? Biraz önce hiç bir şeyden korkmı- yan Kroenin şimdi dizleri titriyordu. Hızlı hızlı yürüdü.. Mabedin büyük kapısına kadar ile- riledi. Bürada iki bekçi duruyordu. Rahip bünların önünden geçti. — Acaba bekçiler beni gördüler mi? Bunu nasıl anlıyacaktı? Mabed bekçileri rahibe: — Biz seni gördük diyecek değiller di ya, Kfbet merakından çıldıracaktı. aş sokağa çık- yoldan gidi- yordu. Zeki rahip sokakta bir dene- meye başvurdu: — Yanımdan göçenlerden birine çarpayım.. bakalra beni görecek mi? Önünde yürüyenlerden birine ko- lunu çarptı. Bu, bir satıcı idi, Adam- cağız birdenbire başını çevir KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli | sma, sonra cirafma bakı Rahip göne şü Satıcının kendis ğini an dükkândaki yemişleri yemeğe başlar dı. Dükkân sahibi aldırmıyordu Acaba bu adamın gözü görmü- yor mu? Rahip bu şüphe ile yanına sokuldu... Dükkâncıya selâm verdi. İhtiyar Çinli derhal yerinden fırla- dı. dükkâni araştırdıktan sonri ka- piya koştu.. sağına soluna bakındı: — Şeytanlar seslendi galiba! Diyerek rahibin yanından geçti. eski yerine oturdu. Artık rahip Kroen için yapılacak tecrübe kalmamıştı. Yavaş yavaş dükkândan çıktı. yol üstünde duran çocuklardan birine bir tokat vurdu. çocuk tokatın nereden geldiğini anlı- yamamışlı.. sersem sersem etrafına bakınarak korkak bir sesle haykırma- ğa başladı: — Beni çinler mi dövüyor.. bu dı kim vurdu? Rahip art: O, «Yaşıyan öl mezarin sırrini keşfetmişti. ».. Romalı prenses ölmüş mü? Rahip Kroen «Yaşıyan ölüler: ma- bedinden döndüğü zaman saray ka- pısı önünde büyük bir kalabalık gi dü. kapının yanına Kimseyi sokmu- yorlardı. Kroen yerde yatan bir kadın cese- di gördü.. ileriledi.. Moğol askerlerinin konuşmalarını dinledi: — Romalı prenses ölmüş diyorlar ama.. ben onun öldüğüne İnanmıyo- rum. Ölmüş insan horlar m1?! Rahip Kron kalabalık arasından geçerek cesedin yanına koştu. Rahibi kimse görmüyordu. Kroen, Salinanın bitkin ve baygın bir halde yerde yattığını görünce şa- şırdı. Yere iğildi.. cesedi muayene et- ti: — Ne oldun, Salina? Yaran var mı? Seni kim koydu bu hale?.. Salina konuşacak halde değildi. cansız ve bareketsiz Cesedin başı ucunda bir ses işitildi.. Moğol nöbetçileri: — Cinler konuşuyar.. çekilelim.. Diyerek bir kaç adım geriye gitti- | ler.. Ağızdan ağıza dolaşan cin hikâ- yeleri herkesi korkutuyordu. Bu sırada hâdiseyi haber alan Ku- bilây han, prensesin cesedinin odası- na kaldırılmasını erretmişti. Saray sihirbazları prensesin başına üşüş- müşlerdi. Sihirbazlardan kimisi: — Yaşıyor.. Kimi de: — Ölmüş.. diyorlardı. Rahip göze görünmez bir halde kal- müş olmaktan - bilhassa böyle bir za- manda - hiç te memnun değildi. Kim- #8 ile konuşamıyor, kimseye bir şey soramıyordu. Rahip Kroen tekrar «Yaşıyan ölü- ler» mabedine koştu.. yeşil taşların arasından geçerek göze görünür bir hale gelmek istiyordu. Mezarın başındaki yeşil granit sü- tunların Arasına girdi. birdenbire göğsünde bir ıztırab duydu.. öte tara- fa geçti.. fakat, acaba şimdi eski ha- ine gelmiş miydi? Bunu anlamak için çarçabuk geri döndü.. mabed kapısın- ds duran nöbeiçilerden birine çarptı.. tavırla etrafına ba- Belli ki rahibi gör- memişti. Öteki nöbelçiye de çarplı.. nöbetçi- ler kavgaya tutuşmuşlardı. Rahip Kroen tekrir mezarın başına koştu., âklını oynatırcasma söyleniyordu: — Allahını, sen beni bu felâketten kurtar! Yeşil sütunların arasından bir da- ha geçti.. tekrar kapıya döndü. nö- betçilerin 'kisine de birer tokat vur- du.. Nöbetçiler rahibi görmüyorlar. dı, Ve i birden: — Ölülerden birinin ruhu bize ça- (Arkası var) | Ataç (or 17 Nisan 937 Cumartesi İstanbul — Öğle Plâkla 'Türk m Muhtelif atı; 12,30 12,50 Havadis. 1400 So Akşam neşriyatı: Saat 18,20 Plâkla dans musikisi, 19,30 Şehremin Halk- evi namma konferans: A)-20 F 20,30 Ömer Riza tarafında Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü- nün proğramı. 22,30 Plâkla sololar, Opera ve operet parçaları. 23 Son, Ecnebi istasyonların bu akşamki en Müntehap Programı Milüno (368) saat 22 «Lolâs opera 3 perdelik. Palermodaki tiyatrodan nakil, Hamburg (332) 21,10 Operet Paris P, T. 'T. (432) 21,30 Operadan nakil, Sottens (443) 21 Mozart festi- vali, Nis (253) 21,30 Konser. Ooslo (1154) 2130 Radyo orkestrası, Var- şova (1339) 22 Radyo orkestrası, Lüksemburg (1293) 2230 Senfonik konser, Oslo (1154) 20,45 Piyano kon- seri, Berlin (357) 21,10 Tikbahar me- lodileri. Dans Musikisi Monako (405) saat 23,30 - Prag (470) 23,35 - Peşte (549) 0,20 - Ham- burg (332) 1 - Londra (kısa dalga) 18,50. 18 Nisan 937 Pazar İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30 Plüikla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13: Beyoğlu Halkevi göslerit kolu | tarafından bir temsil, 14: Son Akşam neşriyat: 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Konferans: Ordu say- lavı Selim Sırrı Tarcan tarafından (Londra), 20: Müzeyyen ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2030: Ömer Rıza ta- rafından Arabca söylev, 20,45: Mu- zaffer ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları: Saat aya- rı, 21,15: Orkestra: 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gülün prog- ramı, 22,30: Plâkla solololar, opera ve operet parçaları, 23: San. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Netgileciyan, Taksim: Limonciyan, Beyoğlu: 15- tiklâl caddesinde Dellaşuda, Ga- lata: Hüseyin Hüsnü, Kasımpa- şa: Müeyyed, Hasköy: Aseo, Eminönü: Hüsnü Onar Eminönü eczanesi, Heybeliada: Tomadis, Büyükada: Merkez, Fatih: Şeh- gadebaşında Asaf, Karagümrük: Mehmed Arif, Bakırköy: İstepan, Sartyer: Asaf, Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarındaki ec- zaneler, Aksaray: Ziya Nuri, Be- şiktaş: Vidin, Kadıköy: Pazaryo- Tunda Merkez, Modada Faik İs- kender, Üsküdar: Ahmediye: Fe- ner: Deflerdarda Arif, Beyand: Yeni Löleli, Küçükpazar: Hik- mel Cemil, Samatya: Yedikulede Teofilos, Alemdar: Ankara cadde- sinde Eşref Neşet, Şehremini: Ah- med Hamdi. AKŞAM SENELİK © 1400 İkuruş 2700 kuruş AYLIK 780 » 1450 >» AYLIK 400 >» 800 » AYLIK 150 » pe Posta ittihadına dahil olmayan ecsebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kürujtur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Sefer $ — Ruzu Kasım 161 & İlmek Güneş Öğle İkindi Akşam Yat E 840 1028 523 908 130 1S Va 330 12.16 15,59 1849 20,27 Her akşam bir hikâye Ferda karanlı kağın köşesini döndü. Arkasına baktı. Hâlâ o sü- lük gibi yapışkan adam peşinde idi. Eyvahlar olsun. Ortalık ta son dere- ce tenha ve köşke de daha epice za- man vardı. Arkasından gelen adam rece münasebetsizdi. Nihayet yölun en tenha yerlerine geldikleri zaman meçhul adam ona büsbütün sokul- du. Şimdi Ferda onu iyice görüyor du. Tam mânasile bir külhabe Kasketi bir yana kaçmış, gömleğinin yakası açılmış, Külhanbeyi keli- meleri ağzının içinde yayvanlaştıra- Tak — Vay ablacığım.. canım ciğerim.. dedi. Böyle senin gibi piliçlerin ya- payalnız gezmeleri günah be yahu. son de- dinim hakkı için günah, namusum hakkı için günah... Ferda döndü: — Bana baksana sen. dedi, terbi- yenle şuradan defolup gidiyor mu- sun.. yoksa.. Külhanbeyi ayni zamanda sar- hoştu. — Vay bana kafa mı tutuyorsun be... Gitmezsem ne yaparsın?. Tere- yağ sen de.. kes sesini. Ferda nedere ise oturup ağlıyacak- tı. Hayatında böyle şey başına gel- memişti. Bu ne terbiyesiz, bu ne küs- tah adamdı. Şimdi ne yapacaktı?. Bu herifin elinden nasıl kurtula- caktı. Bu adam, bu hudutsuz küstahlığı ile her halde onun başına bir şey ge- tirecekti, Şimdi sarhoş onun yanma yaklaşmış koluna girmek istiyordu: — Bana bak hanım evlâdı. Bana adlı şanlı Altındiş Kadri derler. ona göre puslayı kullan. Ferda bütün cesaretini toplıyarak bu küstahın elinden kurtulmağa karar şermişti. Hattâ bunun için hayatını bile tehli- keye koymak” icap etse kararından dönmiyecekti, Bir daha sarhoşa dön- dü: — Sana defol, diyorum, Altındiş Kadri isen bana ne... — Yola gel diyorum be yahu. Ba- şımı belâya sokacaksın sen... Ferda şimdi bu sarhoşa yan gözle bakıyordu. Sarhoş genç ve yakışıklı bir adamdı. Şu İnsanlar ne tuhafı... Bu adam giyiniş itibarile böyle feci bir halde olmasaydı, ve Ferdaya kar- $ı duyduğu hisleri böyle terbiyesiz- ce, küstahça söylememiş olsaydı bel- ki de genç kadın ona daha başka türlü-davranacaktı. Fakat adam işi azttıkça ezıtıyor- du. Ferdanın içine artık müthiş bir korku çökmüştü. Lâkin «Kul sıkılmayınca Hızır ye- tişmez..» derler. Tam bu esnada kâr- şıdan bir otomobil belirdi. Otomobil yığını görünce Ferdanın gönlüne su serplidi. Otomobil az süratia yanlarından geçerken Ferda bağırdı: — İmdat.. imdat... Bunun üzerine önünde şık bir spor otomobili durdu. Genç bir adam oto- mobilin kapısını açarak karşısına çıktı: — Bir emriniz mi var?.. Ferda: — Aman. dedi. yardımınıza son derecede muhtacım... tehlikedeyim.. beni evime kadar götürmenizi rica edeceğim. «Altındiş; durmuş şaşkın şaşkın onlara bakıyordu. Sarhoş, otomobil- den inen gence: — Haydi bakalım delikanlı. çek arabanı buradan. dedi, işime burnu- nu sokma.. yanarsın. Sarhoş böyle söyliyerek otomobilli delikanlıya doğru ilerliyordu. Bir eli de belinde idi. Otomobilli adam şim- şek gibi bir hareketle sarhoşun çenesine bir yumruk indirdi. Altın- diş evvelâ yere yuvarlandı. Sonra kalktı. Çenesini tuta tuta ve küfür ede ede uzaklaştı. Genç adam otomobilin kapısını tu- tarak Ferdaya: — Buyurunuz.. dedi. Epiyceheye- can geçirmişe benziyorsunuz. Sinir- lerinizin yatışması için size ufak bir tur yaptırayım, sonra evinize birakı- Ferda otomobile girdi. Yola çıktı- lar. Yanındaki delikanlı kendisini takdim etti; | o— Mühendis Şevket | Otomobil güzel yollardan geçiyor« İ du. Mühendis Şevket te çapkınlı- l ğından ve cdsaretten ye: ten farksızdi Lâkin sözli İ derece nezaketle, şiirli, yald İ Mimelere bürüyerek söylüyordu. — Adumih size yaptığı taşkınlığı düşünüyorum da ona biraz da hak veriyorum. 5Günkü siz bir erkeğin en büyük çılgınlığa gözleri kapalı atılabileceği bir kadınsınız.... Mühendis “ayni zamanda şair mi idi, ne idi? - Bu mehtaplı gecede, te- petenha yalda Ferdaya meler sölü yordu.. Şimdi Ferda mühendis görieiteni: Altındişten fazla korkmağa başlar mıştı. Mühendis Şevketin baş döndürü- © cü güzel sözlerini, Altındişin müthiş tehditli sözlerinden daha tehlikeli bu- Tuyordu. Altindişin bütün tehditle- rine rağmen erimiyen mukavemeli şimdi dakikadan dakikaya zayıfı yordu. Gece yarısından çok sonraya ka- dar güzel, şairane yollar dolaşlılar, Ferda ancak şafak sökerken evine dönebildi. Köşkün kapısında genç kadın mühendise; — Şevket.. diyordu. Yağmurdan kaçarken doluya yakalandım.. Altın- dişten kaçarken sana tutuldum... (Bir yıldız) BORSA Istanbul 16 an 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tabvilât İst. dahili Oo 99,—Jİş. B.Hamiline 9,90 Kuponsuz 1933 » Müessis 77,— istikrarı o 100,—İ7.C. Merkez Ünitürk 1 20,75,—| Bankası 93,50 » N 20,32,50) Anadolu his. 23,75 » MI 20,22,50| Telefon 6,25 Mümessil I 44,80) Terkos 11,25 » N 39,95İ Çimento (| 14,40 ». N İttihat değir. 11,— İş Bankası — 980) Şark » 0 1— Para (Çek fintleri Peer 17,71,50| Prağ © 22,68,50 621) Berlin 196,65 Nev York. 29005) Maden“ 1127— Müâno — 15,01,12İ Belgrad Atina 8,0032 Zloti pie Cen 3,46,45 ya Brükmei 4,60,—| Pengo o 398,55 Amsterdam 1,44,35| Bükreş | 107,72,94 Solya — 64,09,—İ Moskova 216 Ticaret ve zahire borsası 16 Nisan flat ve muameleleri 1 — İthalât Buğday 315 arpa 105 çav« dar 60 kaşar 9 B.peynir 211/2 Z.yağ 39 yapak 4 kepek 59 3/#'un 75 1/2 misir İ5 pamuk yağı 24 1/4 ton. Çakal 228 kedi 76 kokarca 73 kunduz 65 sans sar 259 tavşan 17586 tilki 3030 varşaki 13 zerdeva 24 adet. İhracat: Tiftik 75 nohut 15 iç ceviğ 5 ton tilki 2681 sansar 480 kunduz 26 çakal 354 kedi 3 varsak 6 tavşan 10500) adet, 2 — Satışlar: Buğday yumuşak kilosu 6 kuruş 20 paradan 6 kuruş 26 paraya kadar. Buğ- day sert kilosu 6 kuruş 17 1/2 paradan Arpa kilosu 4 kuruş 10 paradan 4 kuruş 25 paraya kadar, Çavdar kilosu 5 kuruşk tan 5 kuruş | paraya kadar, Misir sarı kilosu 5 kuruştan 5 kuruş 2 1/2 paraya kadar. Tiftik mal kilosu 131 kuruştan; Yapak Trakya kilosu 67 kuruş 20 para“ dan. Peynir beyaz kilom 29 kuruş 15 paradan 33 kuruş 25 paraya kadar. Pey« nir kaşar kilosu 57 kuruş 20 paradan 62 kuruş 20 paraya kadar. Zeytinyağı sabunluk kilosu 46 kuruştan 47 kuruşa kadar. 3 — Telgraflar 15/4/937 Londra mısır lâplata Nisan o tahmili korteri 27 Şii Ki 3 Kr. 85 San. Londra keten tohumu lâplata Nisan teh“ mili tonu 13 Ster. 2 1/2 Şi Ki 8 Kr. 2 San, Anvers arpa Lehistan Nisan Ma- yas tahmili 100 kilosu 136 E Frank Ki, 5. Kr. B0 San, Liverpul (o buğday Nisan Mayıs © tahmili 100 bibresi 9 Şi 73/4 P. Ki & Kr. 60 San. Şikago Oo buğday o Hartvinter Mayıs tahmili buşeli 135 sent Ki, 6 Kr. | 28 San. Vinipek buğday Manitoba Ma-' yıs tahmili buşeli 136 378 sent Ki 6 Kı 24 San. Hamburg iç fındık Giresun der» hal tahmil 100 kilosu 165 R. Mark Ki. 83 Kr. 93 San. Hamburg iç fındık Le- van derhal tahmil 100 kilosu 165 R. Mark Ki. B3 Kr. 93 San,

Bu sayıdan diğer sayfalar: