8 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

8 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© 8 Mayıs 1937 AKŞAM Sahife 7 Türk gençliğinin her şubesini alâkadar eden büyük bir anket Gençlik! nasıl yetişiyor ? Iktisad fakültesi talebesinin en büyük derdi kitapsızlık Talebe, ilim hayatının yanında birde Üniversite sosyetesi, talebe muhiti olmasını Istiyor Bir zamanlar dünya sihirbazlar” rn, müneceimlerin elinde idi. Bir de» vir geldi ki dünyayadin adamlari hâkim oldular, Ondan sonra dünya kuvvetleri meşhur kumandanların, büyük askerlerin eline geçti. Bugün dünyaya sözü geçenler bü- yük iktisadçılardır. Bugün bir küt- lenin «iktisadi istiklâli> kendi öz is tklâli kadar mühim eddediliyor. İktisada çok ehemmiyet verdiğimia için üniversitemizde bir de iktisad fakültesi açtık. Bu yepyeni fakülte- mizin gençleri arasındayım... Giyi-- nişinin güzelliği kadar ilminin derin- liği de meşhur olan profesör Röbke- nin dersinden yeni çıkmışlardı. Sor» dum: — Gayeniz nedir? Bu fakülteyi ng çin seçtiniz? Genç bir talebe cevap verdi; — Ben kendi hesabıma bir mesleği sahibi olayım, bir kazanç vasıtası els de edeyim diye bu fakülteye girme“ dim.. sırf iktisad ilmini öğrenmek, iktisad doktoru olmak, ve ondan sonr ra memleketin büyük iktisadi me- Selelerinin başına geçmek için çalı şıyorum.. bir çok arkadaşlarım da benim geyemi güdüyorlar, Çünkü bugün bir milletin istiklâli için kuv- vetli bir iklisad, tayyare kadar, 2& hirll gaz kadar, top kadar mühim ve koruyucu bir silâhtır, Bu işi kendi. lerine bir kazanç mesleği yapmak istiyenler için de fakültemizin önün» de geniş bir istikbal yolu açıktır. Fa» külteden çıkanlara derhal bankalar. da, iktisadi müesseselerde müfettiş olabilmek hakkı verilmiştir. Telebenin dertlerini sordum: — Evvelâ kitapsızlık... En mü- him derslerimizin başında olan €Türk iktisadiyalıs nın kitabı yok... «Sos- yal Politik» yok... İmtihan yaklaştı. Bu dersleri nereden çalışacağız? Bundan başka en büyük istekleri- mizden biri de üniversitede bir ilim hayatı ile beraber bir <Üniver- site havası, bir Üniversite sosye- tesi» olmamasıdır. Burada dersimi- zy görüp gidiyoruz. Üniversitenin bir içtimai cephesi yok.. senede bir otel salonlarında toplanıp bir çay verinekten ve kabilse bir vapur gezin- tisi yapmaktan başka... Meselâ biz bu ayın dokuzunda Büyükadaya bir gezinti tertip ettik, iki büyük otel ki- raladık... Güzel bir talebe eğlencesi yapacağız. Fakat bunlardan gayri üniversitemizde ne bir talebe klübü, ne bir talebe muhiti var... Sonra bizim fakültemizde sporcu arkadaşlar pek çoktur. Zaten üni- versite tahsili çağı gençlerin spor kabiliyetlerini en ziyade arttıracak- ları devirdir. Lisede talebe o kadar sporin meşgul olamaz. Esasen yaşı da buna müsait değildir. Spor inki- şafının en iyi devresi üniversite ça- ğıdır. Bunun için bütün dünya üni- versitelerinin spor fanliyeti meşhur- dur, Meselâ İngiliz üniversiteleri bi- rer, spor kaynağıdır. Halbuki bizim | iğ | üniversitede bir spor teşkilâtı yok- Üniversitede «bir talebe muhi- tis yaratmak li zımdır. Sporuile, aramrâ odinlene- cek güzel musiki ile, ders arası otu- rup güzel vakit geçirecek (Oklübü İle bir üniversite muhitine ihtiya- cimız Var.» Genç talebe bun- İktisad fakültesi ları anlatırken ar. (Oodekanı B kadaşları arasın- da bir kaynaşma oldu. Bir genç kız talebe arkadaşına: — En mühim arzumuzu söyles0- ne.. dedi, En mühim arzularını bana şöyle açtılar: — Biz hukuk fakültesinin bütün desrierini okuyoruz. Hukuk fakülte- sinde okumadığımız iki ders vari Roma hukuku, Türk hukuku tarihi, Biz istiyoruz ki ders senesi niha- yetinde hukukta okumadığımız ders- lerde de imtihang tabi tutulalım ve bize hukuk mezunu sıfatı ve salâhi- yeti de verilsin. zannedirim bu bi- sim hakkımızdır. Çünkü hukukun bütün derslerinden nasıl olsa imti- Ingiliz üniversi- teleri birer spor kaynağıdır. Hal- buki bizim üni- versitemizde spor teşkilâtı Bir sınıfta ders ve dersi dinliyen Üniversite profesör yerirken il talebe, aşağıda han Veriyoruz. Binaenaleyh bir ta- Taflan iktisad fakültesinde okurken bir taraftan da iyi bir hukukçu ola rak yetişiyoruz.. Talebeyi dinledikten sonra yeni fakültenin genç dekanı profesrö Ömer Celâlin yanına gittim. Fakülte tal- besi genç dekanlarına bayılıyorlar.... Birazda meşhur profesörlerin ders verirken dikket ettikleri hususları, sinirlendikleri şeyleri, talebe hak- kında düşündüklerini öğrenmek isti- yordum, Genç dekana ve profesöre sordum: — Sınıfta ders verirken en ziyade hoşunuza giden şey nedir? — Her profesörün olduğu gibi her- kesin dersi can kulağile dinlemesi. — En sinirlendiğiniz şey nedir? — Talebenin saate bakması ve e6- nemesi.. bilhassa esnemek. fakat çok şükür ki esniyenlers pek az ras- geliyarum., — Ders verirken en dikkat ettiği- niz şey nedir? — Dersin mümkün olduğu kadar bir neşe havası içinde geçmesi. En ağır bahisleri bile neşeli ve meraklı, alâkayı toplıyacak bir bahis halinde anlatabilmek., — Acaba dersi erkek talebe mi &aha iyi dinliyor? Kız talebe mi?... Hikmet Foriduy Es (Devamı 8 inçi sahifede) o - & dünü, Tefrika Na. 9İ, “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Yazan: Mustafa Ragıb Ev sarıldı, fakat içeride bir silâh sesi duyuldu, kapı açıldığı zaman Nazmi kanlar içinde yatıyordu Tahkikat boşa gidince., 'B. Şerif aldığı emir üzerine hemen polis müdürlüğü ile temas etti ve her iki daire müşterek tedbirler almağa karar verdiler. Bu tedbirlere göre po- Msten ve Merkez kumandanlığından saat yapılan ihbar ile tesbit ettirile- cekti, Fakat polis müdürlüğü, yalnız Naz- miyi değil, arkadaşlarını da ele geçir- mek için -evi basmadan evvel- tahki- kat yapmağa lüzum gördü. Çünkü hüviyetleri ve izleri henüz meçhul olduğuna göre, bu adamların Nazmi- nin tevkifinden haber alarak orta- dan büsbütün kaçacaklarından kor- kuluyordu. Fakat bu tahkikat boşa gitti, Çün- kü Nazminin, kardeşinin evinde sak- kını tehdit ettiği için ondan izahat almağa cesaret etmedikleri anlaşıl- dı. Bu takdirde Nazmiyi tevkif et- meden arkadaşlarını öğrenmeğe ve geceleri nereye giderek kimlerle bir- leştiğini anlamak kabil olamadı. Nazminin saklandığı evi saracak polis ve inzibat kuvvetlerinin başında Merkez kumandan 4auavini B, Şerif, polis müdürlüğü kısmı siyasi müdü- rü B. Tevfik Hadi (şimdi Seyhan valisi), Merkez kumandanlığı inzi- bab zabillerinden B. Şerif Nimet (imdi vilâyetlerden binrinde emni- yet müdürü) bulunuyorlardı. 333 ile civarı polis ve inzibat kuvvetleri tarafından çevrildi. Nazminin mu- tad üzerine dışardan gelib yorgun bir halde uykuya daldığı bu saat,onu Üzere en müsait bir za- man olarak telâkki edilmişti, Ev sarıldıktan sonra polis ve inzi- bab memurları evin içine girdiler ve Nanzminin hangi odada gizlendiği Fakat hayatı dalma korku ve tecessüs içinde ge çen bu adam, evin basıldığını görün- co; kazdığı tünelde sakladığı bom- balardan birini eline geçirerek evi sâ- ran kuvweetlerin üzerine fırlatmağı, sonra dn meydana getireceği karışık- lıktan istifade ederek savuşmağı dü- şündült Fakat o, böyle birdenbire baskına uğrıyacağını tahmin etme- diği için odasında bomba yoktu. He- men pencereyi açtı, kendisini ya- kalamağa gelenlere bir kaç el silâh attı. Nazımi, bir sır vermeden dünyadan göçüp gitmişti. ie Fakat tam bu sırada Nazmi, oda kapısının kırılmak üzere olduğunu gördü. Artik onun için hiç bir ümit kalmamıştı; yakayı ele vereceğini ve bu suretle dört buçuk sene evvel al- dığı mahkümiyeti biriki gün son- Ia darağacı üzerinde ödeyeceğini anladı. Odayı kırmakla meşgul olan polis ve inzibat memurları birdenbi- re içerde bir silâh sesinin patladığı nı duydular ve oda kapısını açıp ta içeriye girdikleri zaman Nazminin kanlar içinde cansız olarak yerde yatığnı gördüler. Mahmud Şevket paşanın bu firari katili, faaliyetine ve arkadaşlarına dair hiç bir iz ve sır vermeden dünyadan göçüp git- miştil, Nazminin bu suretle ölü olarak ele geçmesi, hükümet erkânını mem- nun etmemişti. Onun kimlerle be raber birleşip çalıştığı malüm değil di. Bununla beraber, Nazminin or- tadan kalkmasına rağmen varlığın- dan şüphe edilen şebekenin diğer efradının faaliyetlerine devam etmi- yeceklerini kim temin ederdi? Bina» enaleyh bir taraftan polisle beraber Merkez kumandanlığınm tahkikata devam etmeleri muvafik görülmekle beraber, diğer taraftan inzibat ted- birterine bir kat daha ehemmiyet verilmesi münasip görüldü. Fakat aradan aylar geçtiği halde Nazmi- nin esrarengiz bir surette İstanbula nasıl geldiği ve kimlerle birleştiği, evde bulunan bombalarla, siâhları nereden tedarik ettiği bir türlü an- laşılmamıştı. Bütün «İttihad ve Te- rakki» ricalinin aleyhinde tertip edi- len bu imha plânı, Nazmi ile bera ber mezara gilanişti Cevad beyin iddiası doğru değildi Diğer taraftan Merkez kumanda» nı Cevad bey, bu hadiseyi istismar etti ve doğruca Enver paşaya gide rek kendi kanaatince Ortaköyde atı- lan kurşun ile Enver paşa aleyhinde yolda kurulacağı haber verilen pu- sunun hep Nazmi ile arkadaşları tarafından tertip edilmiş olduğuna kanaat getirdiğini söyledi. Harbiye nazırı da Merkez kumandanının bu kanaatini hir dereceye kadar makul görmek istedi. Fakat Tevfik bey va» sıtasile yaplırdığı tahkikat netice- sinde Cevad beyin yanlış bir kanaate saplandığı anlaşıldı. Çünkü şayet Nazmi ile arkadaşları, Ortaköyden geçerken Enver paşaya tecavüz et- meğc teşebbüs edeydiler, mutlaka şimdiye kadar bir iz vererek yaka» lanmış olacaklardı. Çünkü Nazminin bütün <İttihad ve Terakki> ye düşman olması iti barile hiç bir resmi teşekkülden hi- maye görmediği -muhakkaktı. Bun- dan başka, Ortaköyde otomobile kur- şun atıldığı gün, Nazminin henüz İs- tanbulda bulunmadığı da tahakkuk etmişti. Merkez kumandanının Cemal paşaya gönderdiği haber Harbiye nezarelinden Şama gön- derilecek parayı götürmeğe memur edilen binbaşı Hurşid beyle Cevad beyin Cemal paşaya bir mektup gön- derdiğini yazmıştımi, Aradan çok za- man geçmeden Hurşid bey İstanbu- la dönmüştü Cevad bey, divanı harpten çekmeğe mecbur olduğu bu arkadaşına bir iş bulmuk üzereonu Şama göndermişti. Tevfik beyin giz- lice yaptığı tahkikata göre Hurşid beyin yalnız parayı teslim etmek üze- " re Şama gitmediği ve Cevad beyin hususi talimatı dairesinde Cemal paşa ile görüştüğü de anlaşıldı, Cevad bey, son günlerde Enver pa- şanın kendi hakkındaki itimadının sarsıldığım görünce, Cemal başa aleyhinde İstanbulda bir cereyan baş- ladığını ve gizli bir şebekenin Su- riyeye giderek Bahriye nazırını im- haya teşebbüs etmesi ihtimalini Hur- şid bey vasıtasile Cemal paşaya bil- dirmişti. Fakat Cemal paşa, Merkez kuman- danının bu ibbarına büyük bir ehem- miyet vermemiş, yalnız Merkez ku- mandanmın gönlünü almak üzere Hurşid beyle bir mektup ve bir kaş sandık portakal göndermişti. Cevad bey, Bahriye nazırının kendisi hak-. kında gösterdiği bu cemilekârlıktan pek mütehassis olmuş ve Cemal pa Şaya şu mektubu göndermişti: Dersaadet Merkez Kumandanlığı Hususi «Arzı mahsusu Acizanemdir: Binbaşı Hurşid beyle inayet buyrulan iltifatnamei fahimsneleri kemali tazimle alındı; bittabi mumaileyhin mütaleatıne dan nazan dikkate alınacaklarının muk» tozasına ferman buyrulmuştur. FHediyei Hidivaneleri olan portakallar adedi ve dilimince nasibi olanlar hep zeki alii kumandanilerine hayırlı dualarda bulundular, Âcizleri de bu kafilci müte- şekkirinin başında olduğumu ve tekrar teşekküratı âcizanemin kabul buyurul- masını arz ve temenni eyler bendenizce pek kıymettar olan teveccühat ve iltifatı devletlerinin devam ve bekasını dilerim. Olbapta emrü ferman hazreti menlehül- emrindir.» 31/3/1333 o Ahmed Cevad Miralay

Bu sayıdan diğer sayfalar: