17 Şubat 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 13

17 Şubat 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“gösterilen uzlaşma zihniyeti, İtalya Y7 Şubat 1938 Avusturya her sahada Almanya İle birlikte hareket edecek (Baş tarafı birinci sahifede) Nüfuz ve izzeti nefsi kırılmaksızın iyi- leştirilmesi neticesini veren hal su- retinden dolayı memnuniyet ızhar olunmaktadır. Avusturya hükümeti, bugünkü güçlüklerin halli hususunda İtalya- nın fikrini sormuştur. Teyid olun- duğuna göre, Avusturya tarafından tarafından teşvik ile karşılanmıştır. Yeni kabinenin hususiyeti Viyana 16 (A.A) — Yeni Şuşnig kabinesi, bazı enteresan hususiyet- leri haizdir. “Yeni kabinede iki bariz nasyonalist yardır ki bunlar Seiss İnguart ve Giaise Horstenau'dur. Salzburug en- düstri federasyonu reisi albay von 8tomosky, #Mutedii nasyonalist ola rak tanmmıştır. B. İnguart'a verilen liye ve Emniyet Nazırı» unvanı, kabinenin teşekkülünden evvel tespit edilmiş bulunan vaziyeti göstermekte- dir, makama hiçbir yeni vazife ve salâhiyet ilâve edilmiş değildir. Nasyonalist denilen muhalefetin bu muvaffakiyetleri karşısında, eski sösyal-demokrat, ve sendika sekreteri amele Watsek'in kabineye girmesi de karakteristiktir. Esasen Hiristiyan &melo partisinden Hans Rott da ka- binedeki mevkiinde muhafaza edil- miştir, Yeni Adliye Nazırı Pr. Adömovitch, devlet şürasında mühim bir rol oyna- makta ve Şuşnig'in siyasetini tut- maktadır, Yeni Ticaret Nazırı mü- hendis Raab, küçük sanatlar fede- Tasyonu reisidir ve demokrat tema- yüllü sosyal Hiristiyan partisinden yetişmiştir. Kabine, heyeti umumiyesile, bir Avusturya kalkınma kabinesi man- zarası arzetmektedir, Umumi af ilânı Viyana 16 (A.A) — Gece ilân edi- len affı umumi, ei mühim mahkü- miyetlere dahi şamildir. “Bü affı umu- miden, ezcümle, elçi Rintlen, tedhişçi Woitsche, Dolfuss'un ölümü ile neti- celenen Başvekâlet baskını mesele- 8inde suçlu polisler ve son zaman- | larda nasyonal-sosyalist partisinin | Alman - Avusturya için büyük diplomatik mağlübiyetmiş (Baş tarafı 1 inci sahifede) / hudutlarını aşan mahiyetinin tanın- | ması, Anschluss'a doğru keti bir adım | teşkil eylemektedir.» | Ere Nouvelle diyor ki: «Mussolininin | siyaseti, İtalyanın orta Avrupa tahtın- | dan feragatidir. İtalya, Avrupa siyase- ti plânında istifasını vermiştir.» Humanite diyor ki: «Eğer evvelce Fransa ve İngiltere muhalefette bulun- Muş olsalardı, Berchtesgâden ültima- tumu muhakkak ki verilemezdi.» İngiliz gazeteleri ne diyor? Londra 16 (A.A.) — Bu sabahki Londra gazeteleri, Avusturya hâdisele- Tile meşgul olmaktadır, Daily Teleğ- Taph And Morning Post diyor ki: «Avusturya Başvekilinin vaziyeti tidden güçtü, Sehusehnigg, İtalyanın bir müzaharetine dayanamıyacağını bildiği için, nazi Almanyasının bu de» Tece şiddetli taleplerine mukavemet | *dememiştir, Almanyanın şartlarına baş eğerken Sehusehnigg, bu suretle | iç olmazsa memleketinin tamamile Yatulmasını geciktirmekte olduğunu Ye bugünkü hâdiselerle zaman kazan- manın netice İtibarlle bu akibetten ulmayı belki de mümkün kılaca- düşünmüştür. Bu tarzda hare- iş Avusturya için yegâne yapılacak ER. bu yeni vaziyeti objektif bir muhakeme edebilir ise de, Avus- turyaya verilen bu derece sarih ve bu “erece tehdidiamiz ültimatumun mü- dı ise de her halde sarsıldığı puhakkaktır. Bu, Avusturya kadar len yı da alâkadar etmesi lâzım ge- bir keyfiyettir. Bu hâdisede, san te- elerden sonra Almanya harici Siyasetine verilen yeni zihniyetin bir & irünü görmemek de mümkün İ vazeneyi bozabilir. Viyana merkezinin kapatılması €$- nasında tevkif edilen mühendis Tavs da istifade edecektir. Mehkümiyeti büyük olanların hepsi, sakat ve yar talak bir halde bulunan Rintlen müstesna, Almanya tarafından ka- bul olunacaktır. Affı umumi, ayni zamanda Mar- kistlere de şamildir. Suçluların kati affı, 1941 senesi sonuna kadar mahkümların göstere- Cekleri sadakat ve dürüstlüğe bağlı- dır ve memuriyetlerin iadesi için hiç bir hak vermemektedir. Hükümet, uzlaşma zihniyetinden mülhem bulunan bu tedbiri, <Şimdi- ye kadar Iş birliği yolundan aykırı gitmiş olan vatandaşlara, vatanın yeniden ihyasına ve memleketin dahi- Mi ve harici sulhü teminine çalışma- larını mümkün kılmak maksadile> almış bulunduğunu. bildirmektedir. İngiltere teşebbüste bulunacak Londra 16 (A.A) — Zannedildiği- ne göre, İngiltere bugünlerde Berlin ve Viyana nezdinde teşebbüste bulu- narak, Londranın Avusturya istiklâ- dinin muhafazasına büyük bir ehem- miyet atfettiğini hatırlatacaktır. Diğer cihetten öğrenildiğine göre, İngiltere, Fransadan ayni suretle ha- reket etmesini istiyecektir. Papen ne diyor? Viyana 18 (A.A.) — Almanya-Avus- turya sosyetesine veda eden B, Von Papen ezcümle demiştir ki: «Memuriyet hayatımda, Alman birliğine yolları açmış olduğuma ka- ni bulunuyorum, Müstakil Avustur- ya, vazifesini, ancak Alman inkişafı- nın heyeti umumiyesi çerçevesi için- de bulabilir. Berchtesgaden görüşme- leri, Almanya - Avusturya münssö- betlerinde yeni bir devre açmıştır. İtalyanın vaziyeti Roma 16 — Avusturya kabinesin- deki tadilât burada hayret uyandırma» mıştır, Hitler - Şuşnig görüşmesinden sonra bunun önüne geçilemiye- ceği anlaşılmıştır. İtalya tadilâtm önüne geçmek için hiçbir teşebbüste bulunmamıştır. anlaşması Italya Manchester oGuardian diyor ki: Avusturyaya yardım acaba kabil mi- | dir? Avusturya İstiklâli ile doğrudan doğruya ve esaslı bir suretle alâkadar | olan memleket, en başta Çekoslovakya, | i ondan sonra de İtalyadır. Çekoslovak- yanın bir şey yapamıyacağı açıktır. Romanın sükütü İse, bariz bir surette bir şeyi, İtalyanın zafını göstermekte- dir. Küçük antantın B. Hitlerin bu ha- reketine karşı vaziyet alacağı hakkın- daki şaytalar, bep İtalyadan çıkmış- tır. Bunun sebebi de, her hangi bir ta- raftan her hangi birinin bu vaziyete karşı her hangi bir harekette buluna- cağı havasını yaratmaktır. İngiltere için, Avusturya istiklâl bi rinci derecede mühim bir mesele değil- dir. Alâka ikinci derecedir amma her halde İngiltere gene çok büyük bir alâ- ka ile Avusturya işine bağlı bulun- maktadır, B. Hitlerin bu hareketi, mu- İlk defa olarak, gene İtalyanın alâ- kası çok daha fazla olmakla beraber, İngiltere ve İtalya, müşterek bir men- İaat meselesi karşısında bulunmakta. dır, Bu da orta Avrupada statükonun. idamesidir. Avusturya meselesi, acaba Roma, ile Londra arasında bir irtibat temin edecek mi? Bu, çok şüphelidir, Fakat gayri mümkün de değildir.» Sahrayıikebir e teri iştirak edecek Japon ve Alman tayyareleri Sirasburg 16 (A.A.) — Beş Japan tayyarecisi dün dört motörlü bir Al man tayyaresi ile Berlinden buraya gelmişler ve saat 13,27 de yere in- mişlerdir. Tayyareciler kısa bir istira- hatteh sonra Marsilyaya doğru uçuş- etmişlerdir. larına devam Bu tayyareciler, İtalyan tayyareci- leri tarafından tertip edilmiş olan Sah- Tayıkebir seferine iştirak edeceklerdir. AEŞAM a Aşktan cinayete (Baş tarafı 11 inci sahilede) Delikanlı, coşkunlukla; — Avrupada olsak, düelloya davet eder, onu öldürürdüm! « Genç kadın, sçvgilisinin boynuna sarılarak; > — Kendini tehlikeye koymağa ne hacet?... Ben senl o kadar seviyo- rum ki, bu işi halletmenin yolunu bu- Jacağım. —6— 'asıf, Yılmaz Ali'nin çalışma odasına girdiği zaman, elindeki ecza paketini göstererek dedi ki: — İşte bu tozu buldum! Ve dediği- niz gibi tahlil ettirdim. Sianlirmüş. Şimdi ne yapmalı? — Hiç telâş etmeyin. Yanınıza ye- ni uşak diye aldığınız adam, mükem- mel bir polistir. O sizi her suretle mü- dafaa eder. Siz, bir şeyin farkında de- ğilmişsiniz gibi davranın ben bu işi takibediyorum. Ertesi gün, Vasıf, aheste - aheste, sâhile doğru iniyordu. Balığa mera- ki olduğu içindalma sandala biner, açıklara giderdi. O gün de havanın güzelliğinden istifade etmek istemiş- t. Yolda Remzi'ye rastladı. Delikanlı da gezmek istediğini, fakat denizi bir- az dalgalı gördüğü için köşke döndüğü- nü söyledi. Telâşlı bir hali vardı. meli Ü: günden beri, Vasıf'm evi ma- tem içinde... Uşaklar “ağlıyor, hizmetçiler ağlıyor, hattâ hanım ve ebedi misafiri Remzi ağlamakta... Çünkü sandal gezintisine (o çıktığı günün akşamında Vasıf geri dönmedi Bütün gece sabaha kadar bekleştiler. Ertesi gün, öğleye doğru, köylüler, sahilde, sandalın bazı parçalarını bulmuşlar. Demek bat- mış... Fakat batmasındaki sebet de iyice anlaşılamıyordu. Çünkü hava 0 kadar bozmamıştı. Vasıf iyi deniz- ciydi ve civarı pek mükemmel bilirdi. Accba içki falan mı içmeğe kalkışmış- tı da başına bu felâket gelmişti?... İki hizmetçi, salonun önünden ge | gerken, Vecihe ile Remzi'yi ağlar gör- dükleri için, birbirlerine; — Ne muhabbet! - diye manalı mâ- nalı işaret ettiler; zira, iki gencin se viştiği onların'da çoktandır dikkati ni celbetmişti. Vecihe ile Remzi, hizmetçiler geç- tikten sonra, birdenbire tavırlarını değiştirdiler, Biribirlerinin yüzlerine bakarak gülümsediler. Remzi: — Resmi matemimiz daha ne ka dar sürecek? dedi, — Peki, düğünümüz?,.. — Altı ay sonra inşallah... Fakat aceleye de ne hacet? Senin değil mi- yim?... Bir müddet sustular, — İyi ettin de slanürle zehirlemek- te ısrar etmedin. Belki tahlil falan eder- ler, Dikkati celbederdi... Hem kutu- nun yeri değiştikten sonra fena hal- de kuşkullandım... Sandalın dibini gizli surette delerek sözde kaza çık- ması isabet oldu... Ah, cesed debir bulunsa içimiz büsbütün rahatlasa... — Dibi'bulmuştur... 'Tam muhaverenin bu noktasında, yan odanın kapısı açıldı. Kanat hız- Ja arkaya çarptı: — Cesed karaya vurdu! - diyerek, Vasıf içeriye girdi, Arkasında da Yılmaz "Ali, uşak kili ğına giren polis ve diğer iki polis... Yılmaz: — İtiraflarımızı hepimiz “işittik... İkinizl de tevkif ediyorum... < diye, cürüm şeriklerine doğru yürüdü. iki genç, kâbus mu geçirdiklerini, hakikat karşısında mı bulunduklarını bir müddet anlıyamadılar. Şaşkınlık. la, her şeyi bir kere daha itiraf etti- ler. Zaten elde başkaca deliller de bu- Tunduğu için, mahküm olmaları ta- hakkuk etti. Bereket versin ki hazırladıkları ci- nayet tahakkuk etmemişti. Onun İ- çin mahkümiyetleri o uzun sürmedi, Hapisten çıktıkları vakit, Vasıf'ı mü- tevazi fakat Iyi kalbli bir Kızla evlen- miş buldular. Kendileri de araların- da evlendiler, Yüz elli Yiralık irad, bukadar cev- rü cefadan sonra, ikisine de, artık öy- Je çok para görünüyordu ki, işlerini vaktile yoluna koyduğu için Vasıf'a duz bile ettiler, — SON — — Başlarajı 9 uncu sahifede — Yalnız komik bir korkum vardır. Sinemaya yeni başlamıştım. Holiy- wodda stüdyo dışarısnda bir filim çeviriyorduk. Şehir kenarında bir tepenin eteklerinde çalışıyorduk. Bu bir kovboy filimi idi, Bana da ehem- miyetsiz bir kovboy rolü vermişler- di. Altımda gayet aksi bir at vardı. Birdenbire karşıki tarafta rol icabı bize düşman olan bir hırsız çetesi hep birden tabancalarını boşalttı- lar, Bu müthiş gürültü üzerine si” tımdaki huysuz hayvan fena halde ürktü. Evvelâ şahlandı, sonra ala- bildiğine köşmağa başladı. Atı dur- durmağa imkân yoktu At şehre doğru gidiyordu. - Nihayet kendimi Hollywoodun meşhur Hollywood bul- yarının üstünde buldum. Herkes otomobiller arasında atla dört nala giden bu eli yüzü boyalı kovboya bakıyordu. Otohekin gülme eek köşenin başında hayvan biraz ya- vaşlayıner derhal üzerinden atladım. Ogün mütevazı figüran maaşımdan 10 dolarda belediye cezası vermiş- tim. Bu 10 dolari hiç unutamam. — Boğazınıza düşkün müsünüz? — Bazan... Zaman zaman bana aslan kesilirim. Böyle zamanlar ek- seriya sinirlerimin, neşemin o yerin- de olduğu zamanlardır. Hattâ mut- fağa girdiğim de olur. Kendi ken- dime icad ettiğim hususi bir yeme- ği pişiririm. Bu hususi yemekte şudur: Çiğ patateslerin kabuğunu soya caksınız. Sonra bunları ortaların- dan ikişer parçaya ayıracaksınız. İç- lerine tereyağı . süreceksiniz ve bir dilim de domates koyacaksınız. Ya- | ni bir çiğ patatesi soyup ortasından | ikiye ayırdıktan sonra tıpkı sandviç yapar gibi aralarına biraz tereyağı fırımlanacak... İşte benim icad etti- im yemek... Bu-yemeğin ismi Gab- le pek sever» dir... Güldüm: - — Aklıma «imambayıldı> diye bir 'Türk yemeği geldi, dedim, eğer «Gable pek sever» adını, «Gable ba- yıldı.» . yaparsanız <imambayıldı yemeğine nazire olur... «İmambayıldı; “ismile pek alâka. dar oldu. İmamı anlattım. «İmam- bayıldı» yemeğini tarif ettim. Güldü, Yemek tarif ederken, icâd ettiği yemeği anlatırken o kadar ciddi, o kadar mühim bir şeyden bahsedi. yor gibi bir Kali vardı ki bizi kar- gılıklı görenler Bölulü iki ahçı mes- leklerinden konuşuyorlar sanırdı. Sonra ilâve etti; — Evime sinema artisti arkadaş. Jar geldiği zaman dalma bu yemek- ten yaparım. En meşhur yıldızlar icad ettiğim yemeği pek severler. Hattâ Holliywoodda bir büyük lo kanta sahibi benim yemeğimi işitmiş, merak etmiş. Benden bir mektupla bu meşhur yemeğin tarifini istetti, Yazdım verdim, Benim güzel yeme- Elimden herkes istifade etsin... Vakla büyük 'bir sanatkâr gibi güzel bir şarkı besteliyemiyorum, bir şiir ya- zamıyorum amma güzel bir yemek icad ediyorum Ya... Sahneye çıkış — Tiyatroya merak ediyor mu İ i pısı önünde zavallı aktörler, Sahe 13 Clark Gable diyor ki: sunuz? — Geçen yaz bir gün Los Anceles» te bir köyden geçiyordum. Küçük bir tiyatro, gördüm. El yazması ilân- sahneye girilen artistlere mahsus ka ak- #risler durmüşlar fena fena düşünü. yorlardı. -Piyesin başlamasına yarım saat kaldıği halde hiç birinde oyna- mak için “bir hazırlık yoktu. Zaten eğer kâfi müşleri olmazsa oynamı- yacağız. . Ozaman paranızı geri iade ederiz, dedi, Ben sordum: — Rejisörünüz, müdürünüz,- ak« törleriniz nerede?... O zaman gişede hem artist, hem de biletçilik eden genç kız yüzüme dikkatle baktı ve: — Salon boş... Doldurmak lâzım... Haydi hep beraber çalışalım, Ben de oynıyacağım!.. dedim... Onların memnunluğunu gördükçe ben de se yiniyondum. O günkü gündüz tem. ler koydular. Çıktık, oynadık. Az ka- zançlı artist arkadaşlarım için oyna- dığım bu rol hayatımda en çok sev- diğim rollerden biridir... Clark Gableyi sik &k gördüğüm için ondan. size İleride uzun uzun bahsedeceğim. TURK HAVA KURUMU BUYUK PIYANGOSU 5. ci Keşide 11/Mart/938 dedir. Büyük İkramiye: ÜÜ,ÜÜ) liradir... Bundan Başka 15.000, 12.000, 10.000 liralık (20.000 ve 10.000) liralık iki adet mükâfat vardır...

Bu sayıdan diğer sayfalar: