8 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

8 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 12 ——————— Geçenlerde Ku- ba'dan gelen pro. fesörlerden o biri Avrupa gazeteci. lerine dedi ki: — Kınakına na» sil keştedildi bili- yor musunuz?.. Gazeteciler: — Hayır! Deği- ler. — Ben de bunu Peru'da öğrendim. Karo kabilesinden ihtiyar bir yerli anlattı, dedi ki: «Biz, asırlardan» beri, Peru'da yeti- şen bu uğacın ka- buklarından fay. dalanırız Fakat bu sırrı kimseye, hiç bir yabancıya * ifşa etmedik. Ni- hayet garip bir tesadüfle bütün dünya kınakınayı öğrendi. Bakınız nasıl oldu: Fakir bir şehrimizin halkı günler- den bir gün susuz kaldı. Membalar, göller kurudu. Halk uzaklarda bir bataklık suyu içmek zoruna katlan. dılar. İşte o zaman o civarda kış yaz devam eden ve halkın yarısını ölü. me sürükliyen humma kesildi. Bu tesadüf herkesin nazarı dikka- tini celbetti,.. Bataklığı incelediler ve kinakına ağacı kabuklarile dolu oldu- gunu gördüler... Bu bütün Peru'ya yayıldı. Artık herkes o bataklığın su- yundan içiyor ve humması derhal iyi oluyor, kuvvetleniyordu: Tabii bu hal gizli kalamazdı. Bütün dünyaya yayıldı: Kınakına keşledil. | mişti, Fakat yerliler gene de bu ağacın kabuğunu yabancılara vermiyorlardı. » 1638 de vali Loksa halka kendini çok sevdirdi. Halk ona kınakına ka» buğu vermek lütfunda bulundu. 1640 da kınakına Avrupaya girdi. İngilizler içiyordu. Bir İngiliz dokto- ru builâcın formülünü 14 üncü Luiye çok pahalıya sattı» İstanbulun 7 harfli bir meydanıyım 1,4'üm «boyun aksi: 5, 6'ım <arka- nın aksi; 2,3'üm enotaş 7,4'üm «şe- ref» 3,6'm cayı yuvası» 4, 3, 2'im «yarım» dır, Bilmecemizi doğru halledenlerden birinciye 10, 2 nciye 5 lira üçüncüye 3 lira ayrıca 77 karilmize güzel ve muhtelif hediyeler verilecektir. Yabancılar giremez Dorota Morel yeryüzünün en usta binici cambazıdır. Atın üstünde yap- madığı tehlikeli hareketler yoktur. Uzun seneler bü işi yapmakta olduğu halde başına hiçbir kaza gelmedi de, İyileşen Dorota tekrar at cambazlı- ğına başlamıştır. Avcı Herkes onunla alay etmeğe başladı. | ran rahibi o.zaman yabancılar öldür. Nihayet bir gün canlı bir Lavşan sa» tın aldı, eve geldi, tavşanı bir iple bir ağaca bağladı, elli adım geriledi, ni. şan aldı, ateş etti... Saçmalar tavga- nin ipini kesti, tavşan kaçta, düler. 1015 tarihinde işlenen bir cina- yetten sonra manastıra yabancı gir- mesi yasak edildi, Bugün hâlâ yasak- tar ve her gece nöbetçiler yolları ve kapıları bekler, Profesör bir hi- kâye daha anlağ- mıştır. Diyor ki: — Oralarda Şar yanı hayret bir ağaç daha gördüm. Kola ağacı. Böyle bir ağaç duydunuz mu? — Hayır, — Şayanı hay- ret bir ağaç. Bir gün Senegalde, Ko- la yetiştiren Zenci» lerin heykel vü sonra yemiş ve rirler, Bu ağaç sahilede tutmadığı için çok içerilerde yetiştiriliyor... Ko- la ağacının yetiştiği yerlerle en yakın limanlar arasında yol yoktur. topla» nan kolalar insan sırtında taşınır, Kola bağlarından en yakını limana alta gün mesafededir... Zenciler kola» ları sırtlarına yüklerler ve şarkı söy- Uye söyliye llmanm yolunu tutarlar... Altı gün daha fazla yük taşımamak İçin yanlarına yiyecek almazlar. Altı gün hiç bir şey yemeden yürürler. Sırtlarında da altmış kilo yük vardır. Yalnız arada sirada bir parça Kola çiğnerler... Bu yemiş onları doyurma» ğa kâfi gelir... Bir kervanın yalnız Kola çiğniyerek on beş gün yol aldığı görülmüştür. Oralarda Kolanın öyle büyük bir Şöhreti vardır ki oraya: «Yemek yemi. yenler diyarın» adı konulmuştur. Profesörün söylediğine göre Kola gerek beden ve gerek dimağ yorgun» luğuna birebir gelen bir ilâçmış.. hem mugaddi hem de mukavri bir ilâç... Koladan büyük lâboratuvarlarda müteaddid müstahzarat yapılır, Seyyar Cenovada seyyar müvezzilerden biri bir kayık kiraladı ve kayığı seyyar kütüphane haline koydu. Seyyar müvezzi, gölde ie vapurlara ve sahillere yanaşıyor, kesin ayağına kitab ve gazetesini gö- türüyor ve bu sayede çok satış yapi- Bayan piyano çalıyor, her parçayı bitirdikten sonra soruyordu: — Başka hangi parçayı istersiniz? Sıra afacana geldi. Ona sordular, Gayet ciddi bir tavırla: — Bir parça çikolata isterim! dedi, Pek yakmda, radyolarını açanlar, denizlerin dibinden gelen bir sesi du- yacaklardır. 1915 de İrlanda sçıklarında batan Luzitanya vapurundaki milyo- nu kurtarmağa uğraşıyorlar, Dalgıçlar bu ameliyata başlayınca, dalgıç bir sinema operatörü de, deni. gin dibinde dalgıçların çalışmalarını filme çekecek, ayni zamanda da radyo- lara dakikası daklsına haber ulaştıracaktır. Ana köpekler Dişi hayvanlardan en zekisi, rahatına en düşkünü muhakkak ki köpek- tir. Dişi köpek, doğurmadan beş on gün evvel rahat edeceği köşeyi arar, bulur, hazırlar ve gidip o köşede doğurur. Köpekler altmış veya altmış üç günde doğururlar. Tek yavru doğuran cins köpekler pek nadirdir. Resimde gördüğünüz Groenland köpeğidir. Kutup kâşifi Emil Viktorun arabasına koşulmuştur. Doğurduktan ertesi günü gene arabaya koşuldu. Atlama şampiyonu z > Amerikada meşhur mizah muharriri Mark 'Traynın hatırasını yâdetmek maksadile her :t1.6 kurbağa atlatma müsabakası yapılır, Resimde müsabakayı kazanan kurbağa ile sekiz yaşındaki sahibini görü yorsunuz. Kurbağası beş metre atlamıştır. Nereden Bay Veli gazeteyi açtı. «Müessif bir ölüm» serlevhası altında kendi ölü. münü okudu. Edebiyat nümuneleri — Çürük bir dişe bakan dişçi gibi kızı hayran hayran seyrediyordu. — Öyle bir sessizlik vardı ki, bu ses- 8 Teşrirdevvel 1938 5 Hemen telefonu açtı, gazetenin mü. dürüne telefon etti: — Yahu ben Veli, ölümümü oku. | dun mu? — Evet okudum... telefon ediyorsun?.. Bana nereden sizlikte mikropların diş gıcırdattıkları | duyuluyordu. — Gözleri, eski bir paltonun düğ- | meleri gibi sarkmıştı. İ Ahçıbaşının eline düşen palâmut i kadar müdafaasızdı. İl | | ğ |

Bu sayıdan diğer sayfalar: