8 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

8 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Avrupadan kaçan altınlar — Son buhranda yüzlerce milyonluk Sİ ZE Gerginlikler Avrupadaki altınların harice kaçmasına sebeb olmuştur. | Geçen bir kaç hafta içinde Avrups- | dan Amerikaya ve Asyaya yüz milyon ıgiliz liralık altın gönderilmiştir. Sermayedarlar o buhranlı günlerde altınları Avrupa bankalarında tut- mak istemiyorlar, Avrupanın kan ve | aleş içinde kalacağını düşünerek pa- | Taları kaçırıyorlardı. Eskiden bir transatlantiğe bir mil | yon İngiliz liralık altından fazla yük- lenmiyordü, Çünkü sigorta kumpan- yaları fazla tehlike altına girmek is- temiyorlardı. Halbuki büyük İngüla İransatlantiği Gucen Mary İngiltere- den Amerikaya yaptığı son seferinde altın Amerikaya gitmiş | on milyon İngiliz liralık altın götür- müştür, Şimdiye kadar bir gemiye bu kadar altın yükletildiğini tarih kaydet- memiştir, Cenubi Afrikadaki altm o madenle- rinden çıkarılan altınlar mütemadi- yen Londraya getirilmektedir. Fakat bunlar kaçan altının yerini tutama- maktadır. Gelen altınlar da hesaba katıldığı halde son zamanlarda İn- giltereden harice giden altınların mik- tarı 150 milyon İngiliz lirasmı bul- muştur, Harp tehlikesinin uzaklaşması Üze- rine, Amerikaya kaçan altınların, tek Tar Avrupaya dönmesi beklenmekte. dir. Altınlar külçe halinde fıçılar için. de nakledilmektedir. Bunlar bankala- yüksek bir köşe teşkil ettiği noktada, rın depolarından numaralarla muha- Altınların nakli kolay değildir, Ve Birçok külfeti mucip olmaktadır. Nak» liye ücretinden, sigorta parasından başka ihtiyat tedbirleri almak lâzım gelmektedir, Altınların oyükletildiği kamyonlar motosikletli polisler fından çevrilmekte ve arkadan da, ralyözlü otomobiller gelmektedir. Bu- na rağmen her siyasi hâdisede yüzler» ce milyonluk altın Avrupadan Amo- rikaya, Amerikadan Avrupaya gidip geliyor, Her tarafta derslere başlandı Yukarıda İzmir kız lisesinde talebeler, aşağıda tatil hatıraları anlatılırken ve" talebe mehdivenleri çıkarken İzmir (Akşam) — İzmirde okül- | lar açılmış, derslere başlanmıştır. Kız ve erkek liselerinin orta kısımlarına bu yıl mürcaat eden taleb? mikdarı çok fazladır. Kiz lisesi emrinde Kes- telli caddesinde Yemişçioğlu konağı kiralanmış, kız orta okulu halinde açılmıştır. Kültür direktörlüğü, yeni kız orta okulu müdürlüğü uhdesinde kalmak şartile B, Avni Kayralı tayin etmiş, Kültür Bakanlığı da bu tayini tas- dik etmiştir. Yeni ihdas edilen kız orta okulu, tamamen orta okulun < birinci sınıfından 6 şube halindedir. Erkek lisesi binası müsaid olduğundan Orü- ya müracaat eden fazla talebe için yeni bina kirslanmasına ihtiyaç ha- Sil olmamıştır, İlkokulların da birin- ci sınıflarına müracaat eden talebe fazladır. İhtiyaca göre yeni öğret- menler tayin edilinceye kadar şim- dilik sınıflarda 100 - 120 talebe bu- Tunmaktadır. Bu yıl talebe fazlalığı sebebile orta ve ilk okullarda yarım gün tedrisat usulü tatbik edilecektir. Tekirdağ panayırı açıldı Tekirdağ 7 (A.A.) — Tekirdağ pa- Bayırı dün açılmıştır. Bugün pana- | Yıra binlerce köylü gelmiş, alışeveriş- hazaretlenmiştir. Panayır beş gün sürecektir, Tekirdağ Halkevinde kilinik açıldı Tekirdağ 'i A.A.) — Halkevinde bir poliklinik açılmış, fakir yurttaşların muayeneleri parasız olarak yapılma- ğa başlanmıştır. Gemlik orta okulu açılıyor Gemlik (Akşam) — Maarif Vekâleti, kasabamızda küşadına karar Yerilen orta okulun ilk sınıfının şçılmasına emir vermiştir. Okul müdür ve mual- imlerinin gelmesi bekleniyor. Örfi idare altındaki Hayfada bir gece Sokaklarda devriyeler gezerken vapurda şehrin eşrafına verilen müsamere Uzun boylu, genç bir kadın yaklaştı, gazetecilere Hayfnda Transilvanya vapuru Beyrullan saat on dörtte hareket ekti ve dört saat sonra Ilayfaya vardı. Beyrut ile | ile Hayfa arasında sahil, arkası hafif sırtlarla bezenmiş bir düzlük teşkil eder, Kıyı düzlüklerinde ve birbirine yakın mesafelerde büyük, küçük ka- sabalar serpilmiş duruyor. Sahilin Suriye ile Filistinin hududlart birbi- rinden syrıhıyor, Hava kararırken, yüksekçe bir te- penin eteğinde, uzaktan ışıklar için- de piril pırıl yanan Hayfa llmanı gö- Tündü. 'Translivanya vapuru, Hayfa- ya yaklaştıkça bu ışık kümesi kesa- fet peyda elti. Limanın sağ tarafın- da uzaktan mermerden yapılmış bü- yük bir saray hissini veren büyük bir bina, nurlar içinde görünüyordu. Güvertenin kenarına dizilmiş du- ran yoleuların o muazzam binaya çevrilmiş tedkik ediyor. Bazıları, bu- nu bir kışla, bazılarıda askeri ku- mandanlık dairesi zannediyorlar. Fa- kat vapur sahile adamakılı yakla- | şıncr büyük beyaz binanın yanında sıra ile dizili duran büyük petrol | tankları, dibinden en yüksek nok- tasına kadar her tarafı pırıl pırıl ten- vir edilen bu binanın Musuldan Hây- faya kader çöller arasından uzatıl- muş petrol boruları şirketinin mer- kezi olduğunu anlattı, Vapurumuz, kılavuzun yedeğinde yavaş yavas limana girdi, rıktıma yanaşınca etrafını polisler sardı. Vapura sivil bir İngiliz komiseri- nin kumandasında sivil polisler girdi. Heylaya çıkacak ekserisi musevi 60 - 70 yolcunun pasaportlarını sü- Tatle tedkik ettiler ve karaya çıkma- larına müsaade ettiler, şehirde örfi idare hüküm sürdüğü cihetle, şehri gezmek istiyen transit yolculara ka- raya çıkmak müsaadesini ertesi güne tâlik ettiler. Vapurun yanaştığı nh- tımdan Hayfanın ana caddesi- ni görüyoruz. Her tara! tenha, sokak- larda devriye koller: geziyor, vapur- dan çıkan yolcular polislerin refaka- tinde otomobillere süratle binerek evlerine gidiyorlar, Köşebaşlarında polislerin silüetleri göze çarpıyor. Yanıbaşımızda, rıhtı- ma yaslanmış duran İngiliz Repulse dretnotu projektörlerini Hayfanın sırt- Jarında bulunan Arap mahallelerine çevirerek mütemadiyen oralarını uy- dınlatıyor ve etrafı gözetliyor. Hayfa yolcuları karaya çıktıktan sonra Transilvanya kaptanının Hayfa eşrafı şerefine verdiği o müsamereye başlandı. Davetliler, rıhtım kapısın- da ve vapurun merdiveninde duran polislere davetiyelerini göstererek İçe- riye giriyorlar. Cazband çalıyor, çif ler birinei mevkiin geniş salonunda fırıl fhnl dans ediyorlar, salona biti- şik bar, serinlemek için büfeyi ziyaret “ Davamızı müdaffaa edin!,, dedi bir meydan &den davetlilerle dolup boşalıyor. Arap teröristerinin sık sk Sulkasd- lar ve tecavüzler yaptıkları bir şehir- de haikın “Transilvanya vapurunda gere verilen bu müsamereye göster- diği bu korkusuz tehalük şaşılacak Kalabalıktan salonda oturmak de- gil, duracak yer bile kalmadığı cihetle biraz hava almak ve etrafı görmek için Yunanlı ve Rumen meslektaş- larla beraber vapurun arka güverte- sine çekildik. Manzara cidden güzel Sahiller elektrik ampüllerinin işık- Jarile piril piril yanıyor, yavaş yavaş yükselmeğe başlıyan mehatap, denize kümüşi bir renk veriyor. Biz bu nefis manzara karşısında, dalmış durürken, bir el omüzüumuza dokundu, Vapur kaptanlarından biri, bize genç bir kadın prezante etti ve kendisine güzeteci olduğumuzu söy- ledi, Uzun boylu, duru beyaz tenli, koyu siyah çekik badem gözlü, güzel ve genç bit kadın, hüviyetimisi an- ladıktan sonra yalvatan bir sesle v8 güzel bir fransızca ile bize hitap ede- rek; — Rica ederim, davamızı müdafaa ediniz ve dünya efkârı umumiyesine anlatınız. Bu hitab, bizi hayrete düşürdü. Genç kadının müdafaasını istediği dava ne idi? Musevi davası mı? Mera- kımız: gidermek için genç kadına sorduk: — Ne davası, madan? — Filistin arabları davası... Bu cevab hayrelimizi bir kat daha arttırdı. Çünkü böyle bir yerde ve İngiliz polislerinin muhafazası altın- da bulunan bir gemide, genç bir ka- dınin Arap davasını İleri sürmek İs- tiyeceğini bir türlü havsalamıza sığ- dıramıyorduk. Davasını anlatmasını söyledik, Genç kadın bu sözümüzden cesaret alarak bir buçuk saat durmadan Filistin da- vasını şerhetti. Fillistinde yahudilerin hiç bir hakkı olmadığını, burasmın asirlardanberi, bir Arap memleketi olduğunu, muhaceret akınının dur- madan devam ettiğini, muhacereti durdurmak için yaptıkları müracaat- lar netice vermediği cihetle, nihayete kadar mücadeleye devam edecekle- rini söyledi, durdu. Sorduk: — Davanızı iyi müdafaa ediyorsu- nuz, bunda şüphe yok. Fakat bu da- vayı neticelendirmek için teşkilâtınız var mı) Arap ihtilâl hareketini ida- re eden bir reisiniz var mı? — 'Teşkilâtımız var ve günden gü- ne genişliyor, Reisimiz de Beyruta il- tica eden Kudüs müftisi Elhac Emi- nülhüseyindir dedi, Bu muhavere ge- cenin geç vaktine kadar devam etti. Sonradan öğrendiğime göre, bu genç kadın müslüman değil, hristiyan bir Arap silesine mensup imiş, Ahmed Hilâl

Bu sayıdan diğer sayfalar: