22 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

22 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Vayy Fuadeığım!.., — Merhaba kardeşim! İzmire giden vapura ince ârkâ- daşım Fuada rasladım. Kendime iyi bir yol arkadaşı bulduğum için pek sevinmiştim. Fund çok mazbut, ağır başlı, ciddi bir çocuktu. Yalnız son za- manlarda biraz para sıkıntısı çekiyor. du. Evli idi. Karısına çök merbultu. Katiyen çapkınlık filân etmezdi. O günü de vapurda gâyet güzel ka- dınlar vardı. Funda pek ziyade iltifat da ediyorlardı. Fakat o her zamanki ağır başlılığile bu iltifatlara katiyen kulak asmıyordu. Zaten kadınlara kar-! şı da epeyce mahcuptu. Vapurun güvertesinde bir aşağı bir yukarı dolaşırken konuşuyorduk. O anlatıyordu: — Dayımın ne kadar zengin bir adam olduğunu bilirsin... İzmir civa- rında büyük arazisi, uçsuz bucaksız | çiflikleri vardır. Ben de biraz para si- kıntısı içindeyim. Dayımla görüştüm. Bana İzmirdeki arazisi ile meşgul ol- mami teklif etti. Oldukça iyi bir de ma- aş verecek. Kararımıza göre ben İstan- buldaki evimi filân bozmıyacaklım. Za-| ten dayım da İzmirde... Şimdi her ay İstanbuldan İzmire geliyorum. 10-12 gün çiflikte meşgul olduktan sonra İs. tanbula dönüyorum. Velhasıl raha- tım... Fuadla böyle konuşurken arkadaşım birdenbire birşey hatırlamış gibi: — A... dedi, bana iki kişilik bir ka- mara verdiler. Yataklardan birisi boş... İstersen sen de benim kamarama gel... | - Mükemmel... dedim, zaten ben de | iki kişilik bir kamaradayım. Tanıma» İ yet de aksi hirat.. dığım bir adamla ayni kamarada yat- maktansa senin yanına gelmek tabii daha iyi bir şeydir. Akşam yemeğini Fuadla karşılıklı yedik. Baş kamarota, benim Fuadın kamarasında yatacağımı söyledik. Eş- yalarımı Fuadın kamarasına gönder- dim. Bir müddet sonra uykumuz gel- « mişti. Kamaramıza girdik. Yattık, Benim uykum pek hafiftir. En ufak bir gürültüden bile uyanabilirim. Gece yarısı bir takım seslerle uyan- dım. Fund tuhaf şey, Fuad sayıklama- ları arasnda mütemadiyen bir kadın ismini tekrar edip duruyordu. — Kızım... Mari... Yapma güzelim... Yapma şekerim... Âdeta bana merak olmuştu. Bu Ma- ri denilen kız da kimdi? Fuad sayıklamasına devam ediyor: — Mari, güzel kızım... Doğru dur yavrum... Doğru dur güzelim. doğru dur şekerim... Fund bu Marinin ismini uzun müd- det sayıkladı durdu. Doğrusu şaşıp kaldım. Meğer bu bizim Fuad ne sarı saman altında su yürüten bir adam- mış!... Halbuki görünüşte ne kadar ciddi, ağır başlı, kendi halinde mahcup bir çocuktur. Kadınların bir sözü hatı- rıma geldi. Onlar ikide birde: «Erkeklere itimad caiz değildir.» der- ler. Hakikaten doğru söylemişler. Fu- ad da bunu yaparsa... Artık ötesini dü- günün... Ben böyle düşünür, dururken Fuadın sesi gene yükseldi: — Mari... Güzel kızım... Tekme &t- Kendine beyhude yere eziyet ediyor GRiPi Varken ıstırab çekilir mi? BAŞ, DİŞ ağrıları ve üşütmekten mütevellit bütün ağrı, sızı sancılarla nezleye romalizmaya karşı ye EE AN Ve) masaha... Garip şey... İş giltikçe tuhaj bir hal alıyordu. Bu ne biçim aşk böyle? 'Tek- meli filân... Sabahleyin uyandığım zaman arka- daşıma biraz takılmak istedim. Gülüm- sedim: — Galiba İzmire biraz da Mariye ka- vuşmak için gidiyorsun... Fund şaşırdı: — Sen nereden biliyorsun? — Yahu bütün gece rüyanda onu sa- yıkladın. Mari ismi dilinden düşme- di... Fuad: — Allah müstahakını versin, dedi, bu Marinin ismini sayıklamam yüzünden başıma neler geldi... Efendim sana bu tuhaf hikâyeyi anlatayım... Dayımın © geniş arazisini teftişe memur olduğum ilk hafta idi. Dayım bana: — Fuad... dedi, bizim arazi çok ge- niştir. Ben her zaman buraları dola- şamıyorum. Sen İzmire geldikçe arazi mi teftiş etti... Fakat bu kadar gehiş bir araziyi dolaşmak kolay değildir. | Çiflikte araba filân da yok. Bunun için sana bir at vereceğim... dedi. Dayım ayni zamanda dehşetli a$ me- raklısıdır. Onun için en mükemmel adam, en iyi ata binen insandır. O günü dayımın bana tahsis ettiği atı gördüm. Bunun Ismi Mari idi. Ga- Ben de o zamana kadar hiç ata bin- memiştim. Sonra attan da son derece karkarım. Fakat dayımın uçsuz bucaksız ara- isini dolaşmak için ata binmekten başka çare yoktu. Fakat bu Mariyi bir türlü uslandırmak kabil değildi. Mü- temadiyen çifte atar, beni üzerinden yere çalmağa uğraşır. Kaç kere onun üstünden yuvarlandım. Ata binmeden evvel ona: — Mari, kızım... Yapma, eyleme!... diye boynunu da daima okşarım. İstanbula döndüğüm ilk gece m ğımda uyurken gene: «Mari, kızım!.. diye sayıklayıp durmuşum. Karım kei) ni dürtükliyerek uyandırdı: — Doğru söyle... Kim bu Mâri?.. Ça- buk söyle herif... Sabaha kadar «Mari, güzel kızım! » diye sayıkladığın bu aşif- te de kimdir?.. Karıma «Marisnin at olduğunu an- latmak için o kadar mi Fakat kim inanır? Geçen sefer İzmire dk karım İlle tutturdu. — Beni de götür... diye... Muhakkak gidip Mari'nin bir at ol- duğunu herhalde görmek istiyordu. Karımı aldım. İzmire getirdim. Ak- siliğe bakınız ki benim Mari isminde. ki atımla çiflik adamlarından biri epeyce uzâkça bir köye gitmemiş miy- di? Karımın çifliğe geldiği gün Mari yoktu. Üstelik de dâyımın çifliğine Ma- ri adında ecnebi bir kadın misafir gel- mişti. Genç güzel bir kadın. Karım bunu görür görmez küplere bindi. Vakıa ertesi günü köyden at olan Mari geldi amma bütün gece karım be. nim başımın etini yedi...» Hikmet Feridun Es Kaşelerini tecrübe ediniz icabında günde 3 kaşa alınabilir. İsmine dikkat. Taklidlerinden sakınmız ve Gripin yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz, (Türkçe pâk), * Haberler, 13,15: Mü- gik (eğlenceli plâk), 14: Son, Akşam neşriyatı: 18,30: İstasyon hak- kında muhtelif lisanlarla izahat ve mü- zik (Cazbant), 19,15: Komedi, 70: Müzik (radyo orkestrası) Şef: Hasan Ferid Al- nar, | - Rossini: La scala di geta (sin- İanla), 2 - Hayda: Oxford - Symphonle, 3 - Ravel: Me mâre Toye, 21: Arapça söy- lev, 21,10: Haberler, 21/15: Müzik (Türk eserleri), 22: Konuşma (posta kutusu), 2220: Müzik (karışık berkin »- plâki, 2245: Haberler, istasyon hakkında muh- telif lisanlarin neşriyat ve İstiklâl marşı, Berlin (20 - 2045) plâk neşriyatı (şar- Kı ve sololar) — Danzig ve Leipzig (20 - 2030) hafif musiki — Kolonya 20 orkestra ve şarkı ile müntehab parçalar — Kö- nigsberg (20 - 2040) plâk neşriyatı — Ştuttgart 20 plâk neşriyatı — Budapeşte (20 - 2030 piyano İle Lisrt'in eserleri — Bükreş 70,15 piyano ve 2040 şarkı Roma 2030 karışık konser — Sofya 20 kuvartet ve 2030 şarkı — Sottens (20 - 2030) çingene muzikası — Varşova 20,15 cperet musikisi Saat 21 de Berlin 21,10 şarkı ve orkestm — Bres- Tav 21,10 dans musikisi — Lsipzig 2110 rark ve otkestra Münih 2110 Viyana halk şarkıları — Ştutbgart 2110 Viyana musikisi -- Viyana 21,10 karışık musiki — Budapeşte 21 (Lehar) in (Das Fürsten Kind) opereti Budapeşte H 21,35 çin- gene orkestrası — Bükreş 21,15 dans mu- sikisi -— Florans 2130 konser — Londra (Reg.) 2135 şarkı Marsilya 2130 plâk neşri; Nis (21 - 2130) şarkilar — Rennes 2130 oda musikisi — Solyu; Şar- kıya devam ve 2155 konser — Bottens (21,45 - 22,30) konser ve şarkı — Sirasburg 2150 viyolonsel solosu — Varşova 21403 kadar operet musikisine devam. Saat 22 de Berlin: Programa devam — DBreslav: Dans musikisine devam — Kolonya 22 bü- yük bestekârların daus havaları — Mü- nih: Viyana halk şarkılarına devam — Frankfurt ve Saarbrücken 27 şen akşam musikisi — Ştuttgari: Viyana musikisine 2245 bir gazinodan maklen konser — Droitwich 22 şen saat — Londra (Reg) 22 oda musikisi — Milino 22 (Wagner) in (Tristan und İsolde) oprası — Sofya: Konsere devam ve 2245 dans musikisi — Soltens: Konsere devam ve 2230 halk musikisi — Stwkholm (22 - 2245) orkestra tarafmdan müntehab parçalar — Mar- silya ve Paris P.T.T. (2230 - 2420) bir opera — Rennes ve Nis (2230 - 2430) orkestra konyeri ve Rahmaninoffun pi- yano konsertosu — Mootpelller ve Pa- ris (Biffel) (2230 - 73,10) orkestra tara- fından müntehab parçalar — Bordeaux (2230 - 1) (Delibes) in (Lacm&) opera- sı — Toulouse P. (220 - 2430) Pöchcucs d'Ambres) isimli komedi — Varşova 22 hafıf musiki ve dans musikisi, Saat 23 de Berlin ve Viyana (24,30 - 1) salon or- kestrası tarafından muhtelif parçalar ve şarkı — Deulteehilands (2330 - 23,45) kü- çük gece konseri (eski musiki âletlerile Trio) — Hamburg 2320 karışık musiki ve dans musikisi — Kolonya (23J5 - 1) dans musikisi — Königeberg (23,40 - 1) 2315 dans — Bükreş 2345 e kadar ga- zinodan naklen konsere devam — Lon- dra Reg. (23 - 23,40) dans — Lüksemburg 2315 senfonik konser — Milâno: (Wag- ner) in operasına devam — Sofya: Dans musikisine devam vo 2330 kurışık mu- siki — Stokholm 23,15 modern dans mu- sikisi ve 7145 şarkı — Marsilya ve Pa- ris P. T. T.: Operaya devam — Rennes ve Nis: Orkesira ve piyano konserine de- vam — Montpellier ve Paris (iffet) 23,10 komedi — Bordeaux: Lacme operasına devam — Toulouse P.: Komediye de- vam — Varşova: Hafif musikiye devam. Sani 24 den itibaren Alman istasyonları saat 23 deki prog- ramlarına deyam — Bordeaux: Opsraya devam — Budapeşte 24,10 orkesira tara- fından müntehab parçalar — Bükreş 24 gece konseri — Droitwich (24,10 - 1,15) orkestra tarafından müntehab parçalar — Milâno: (Wagner) in opsrasına devam — Frankfurt ve Ştutigart (1 - 3) karışık gece konseri — Hamburg ve Münih (1-4) gece musikisi. YENİ NEŞRİYAT: Kapanan ARKİTEKT (Mimar) Bu aylık mimari ve sanat mecmuası- nın 9 inei sayısı bir çok yazı ve mimari smevzularile çıkmıştır. * DİŞİ KORSAN Tarihi Yazan: İskender F. Sertelli Deniz Romanı Tefrika No, 152 Korsanlar, Trakyalıların elbiselerini giyince onlara benzediler ve hemen yola çıktılar Hacer başını sallıyarak cevab verdi; — Bir noktayı düşünemedin, Ge- mel! Mücahitlerimiz, bu ölülerin el- biselerini giyecekler mi acaba? — Bu, harbi kazanmamız için ya- pılması icab eden bir tedbirdir, Sitti! Harb, hud'adan ibarettir. Kim fazla tedbirli davranırsa, harbi o kazanır. 'Trakyahları nasıl tuzağa düşürdü- ğümüzü biliyorsun! Eğer ormanda pusu kurmasaydık, hepimiz mahvo- lurduk. Onlar bizden bir misli kuv- vetliydiler. Bu zaferi ihtiyatla, tu- zakla, hile ile kazandık. — Doğru amma, mücahitlere bu elbiseleri giydirmeğe muvaffak olsak bile, şapkalarmı giydirmek kabil ol- mıyacaktır. — Onlarm başında şapka yok, Sittil Bunlar zırhlı harp miğferleridir. Moğollar, Macarlar, Bizanslılar harp- te daima böyle zırhlı başlıklar giyer- ler. Bu, hiristiyanlık işareti değildir. — O halde çalışalım.. mücahitleri kandırabilirsek, Bizansı kolayca fet- hettik demektir. Korsanlar elbiselerini değiştirince... Gemei: «Zarurette her şey câiz- dir.» fetvasını verince korsanlar, leş üstüne üşüşen kargalar gibi, cenk meydanına koştular... Trakyalların cesedleri üzerinden elbise ve miğfer- lerini alıp giymeğe başladılar. Arablar, Bizansa girecekleri ve im- paratorun hazinesini yağına edecek- leri hulyasile, değiştirme işini kolay- ca yapmışlardı. İtiraz edenleri de susturuyorlardı. Hacer artık inanmıştı ki, bu su- retle Bizansa kolayca girebilecekti. Gemel, elbise değiştirme işini öğ- lene kadar bitirdi... Öğle yemeğini yedikten sonra, Trakyalı askerleri kuşatan korsanlar hep birlikte yola çıktılar. Hacer: — Bir kargaşalık olursa, Trakya- lardan kendi adamlarımızı nasıl ayırd edeceğiz? Endişesile üzülüyordu. Gemel buna da bir çare buldu. Bizansa yâklaşıncaya kadar, kor- ne kendi kuşaklarını sarmışlardı. Hacer artık, Bizansa gönderdiği casusu da unutmuştu. Bizansın içyüzünü öğrenmeğe ne lüzum vardı? okşuyor ve hiç bir fena maksad ve emel le çalışmıyan Hacerin ihtiras- larını uyandırmağa gayret ediyordu. Gems, Trakyalıları esir aldıktan sonra: — Bizansa gireceğimize ve impu- ratorluğu yıkacağımıza simdi inan- dım... Demekie, o da kendisine bu bü- yük ve heyecanlı savaşta büyük bir mevki tasırlamaktan geri durmu- yordu. Acnba, gerçekten, tarihin mühim bir dönüm noktaısna gelmişler miy- di? Sekizinci Mihaili tahtından in- direrek esir alabilecekler miydi? Bunu şimdiden kim kestirebilirdi? Romanos a önünde.. Korsanlar Trakyalılarla birlikte a a1 YA ALBA Pa e a LED AA PA AAA AAA AAAA AAAA AAA PARA VE ad deyâl, Baş, Diş, Nezle, Grip Komatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. MAYA AŞAN İcabında günde 3 kaşe alınabilir, KANI AŞANANI Romanos kapısı önüne gelmişlerdi. Yolda sıralandıkları gibi, ilkönce Mihalof, maiyeti ile birlikte kapının önünde durdu. Surların üstünden: «Hoş geldin!» boruları çalınmağa başlamıştı. Arablar, gönersl Mihalofun biraz gerisinden geliyorlardı. Korsanları uzaktan görüp şüphe etmek kabil değildi. Elbiseleri, yürüyüşleri, bü- tün tavır ve hareketlerile Trakyalı- lardan farksız görünüyorlardı. Mihalof, kapının önünde durdu... Ve surların üstündeki nöbetçilere: - Trakya prensi tarafından yar- dıma geldim. Diye bağırdı. Surlardan bekle işareti verilmişti. Imparatorun emri olmadan hiç bir kapı açılamazdı. Biraz sonra, bu cephenin kuman- danı olan Teofilosun imzasile Sur- lardan şöyle bir mektub atıldı: «İmparatora, geldiğinizi hil dirdik. Biraz istirahat ediniz.» Mihalof bu mektubu alınca aske- ri olduğu yerde İstirahate çekti, Ro- manos kapısı önünde bir saat kadar beklediler. Bu sirada general Teofilos burç- ların üstünden inerek, Mihalofu ka- pının önüne çağırmıştı. Teofilos yardımcı kuvvetin tam Zamanında yetişmesine seviniyordu. Yüksek sesle Mihalofa sordu: — Yolda Arablara raslamadınız mı? — Hayır... Kimseyi görmedik. — Tuhaf şeyl Korsanlar buradan uzaklaştılar... Andrinopoliş yolunu tutmuşlardı. Acaba nereye gittiler? — Belki yollarını şaşırıp başka bir yere gitmişlerdir. — Denize dönmediler. Onları uzak- tan gözetliyoruz. Yolda onlari râs- lamadığınıza bakılırsa, çok talihli insanlara benziyorsunuz! Gemel, Hacerin yanına sokuldu: — Mihalof Bizanslılarla neler ko- nuşuyor acaba?... — Bize ihanet edeceğini mi söyle- mek istiyorsun? — Böyle bir ihtimali her zaman gözönünde bulundurmalıyız. Bizi bir tuzağa düşürmelerinden korkuyo- rum. — Ben bunu cidden düşünmek istemem, Çünkü, Mihalof cidden im- paratorun tahtına olurmağa azmet- miş ve buna muvaffak olacağına inanmıştır. — Mihelofun yanına Rumca bilen bir denizci göndersek fena olmaz. miyiz diye ela dedi, askeremiz Mihalof Melis cevab verdi: Kapının açılması için irade bekliyor. lar. Biraz sonra kapı açılacak ve şehre gireceğiz. y Deniz korsanı bu cevabı almakla beraber, geri dönmedi. Mihalof: — Haydi, git haber ver, dedi relsi-' niz merakta kalmasın, — Mademki imparatordan haber bekleniyor. Kapı açılmcaya kadar burada duracağım. İki haberi birden götürürüm. Mihalof omuzunu silkerek, atından indi. Kapının önünde dolaşıyordu. Mihalof gerçekten Teofilosla gizli bir şeyler konuşmuş muydu? Yoksa Arablar boş yere mi şüpheye düş müşlerdi? (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: