22 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

22 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

22 Teşrinlevvel 1938 AKŞAMDAN AKŞAMA Medeni bir efkârrumumi- yenin tazyiki lâzımdır Vilâyetlerimizden birinde yüksek bir mevki işgal eden bir münevverimiz, beni matbanda ziyaret ederek şu mü- şahedesinin sütunumda yazılmasını istedi: — Vaktile pijama hakkında bir fık- ranızı okumuştum. Pek hususi muhit- te giyilmesi icap eden bu elbisenin biz- de kullanılışı hakkında şikâyette bu- fmuyordumuz. Memleketin uzak yer- Ankara caddesi | Asfalt yapma işi neden gecikti? lerine gitmek üzere trene binen vatan. | (O Babiili ve Ankara caddelerinin daşlardan bazılarının, kompartımana yerleşir yerleşmez derhal soyunarak, alh dallı pijamalar giydiklerini, vara- cakları yere kadar bunları günlerce sırtlarından çıkarmayıp koridorlarda, #stasyonlarda hep bu kılıkla gezdikle- rini biz de hayretle ve esefle farkedi- yorduk. sİşittiğime göre, merkez, gazeteler- deki neşriyat üzerine-tamimler yolla- mış; mahkemeye vermek suretile de- Hilse bile, ihtarlarda bulunmak, zabıt tutmak usullerile bu kötü âdetin önü. ne, idari şekillerde geçmeğe çalışılıyor. «Bir kere de, pantalon paçası altın- da gizli kalması icap eden jartiyerin, bazı köylülerimiz tarafından süs te. lâkki edildiğinden bahsetmiştiniz. Fil- hakika, külotun üzerine paçabağı ta- | kıp ortalıkta dolaşıyorlar. Böyle mo- daların revaç bulduğu memleketlerde | vazifeleri olan münevverler, ötede be- | gide rasladıkları köylülere: «Hemşe- rim! Bu böyle kullanılmaz!» diye ira- hat veriyor; bir nevi muaşeret hocalı Kı yapıyor. Buna da şahid oldum. «Şimdi asıl dokunmak istediğim baş» ka bir mevzu var. Pek çoklarından işi- tiriz: «— Filânen İstasyondan bindim. Trenlerimiz pis! - derler. «Bu, demiryollar idaresine karşı yük. seltilen famamile haksız bir iddiadır. Çünkü ben vazifem dolayısile yakınen biliyorum ki, son istasyonlarda, her se- fer vagonlar fevkalâde iyi temizleniyor; | hattâ fermi tathirat yapılıyor. İçeri halk doluyor. İlk durağa varana kadar meded Allah... «Bu kirletmede başlıca âmil, içkidir. Zira ekseriya trenlerimiz meyhane ha- yorlar. Yolcular arasında böyle şey- | lerden hoşlanmıyan kimseler, bahusus çoluk çocuk, nezih kadınlar ve kızlar yar, “e Nakil vasıtalarımızı bu halden de kurtarmalı, Nasıl? Şüphesiz, evvelâ pijama bahsinde olduğu gibi idari tedbirlerle, ve sonra, jartiyer misalin- deki gibi: Medeni efkârı umumiyemi. gin tazyikile... En ehemmiyetlisi de budur... Öyle bir hava yaratmalı ki, kimse bu gibi Iâübaliliklere, oryantal. Tiklere cesaret edemesin. İdari tedbir ve münevver efkârı umumiye, bu ha- susta elele vermelidir. (VA-NüY ..7101414AAAUAANAEAAAAA LANA EE0E AE Aaaa aaa İktisat Fakültesinde doktora Dün Üniversitede İktisad fakülte- sinde ticaret dersleri asistanı B. Halil Arslanlı bir heyet huzurunda dokto- Ta tezini izah ve müdafaa etmiştir. Pazartesi günü de Hukuk fakültesi mezunlarından (Bayan Türkân hukuk doktora tezini yapacaktir. Bayan Türkân, muvaffakiyeti takdi- rinde ilk kadın hukuk doktoru ola- caktır. — Size göre otomebillerimiz yok değil bay Amca, var, lâkin hep görül- Müş şeyler! niyetiniz varsı Eğer hakikaten bir oto- kismen asfalt kısmen de mozaik par- ke olarak inşası için her türlü hazır- lıklar yapıldığı halde İnşaata henüz başlanamamıştır. Bu teahhur, bu cadde üzerinde bulunan bina mecra- Jarının caddenin geçen kanalizasyonu- na bağlanmaları lüzumundan İleri gelmiştir. Belediye, bu cadde Üzerindeki ka-' nalizasyon tesisatını çok zaman ev- vel yaptığı halde binalar kendi husu- si mecralarını buraya bağlamamış- Jardı. Bu sefer yolun yapılmağa baş- Jaması münasebetile bina sahipleri mecralarını bağlamuğa mecbur ol muşlardır. Belediye kısmen asfalt, kısmen de mozaik parke yapılacak bu yolu Av- rupanın en mükemmel yolları derece- sinde inşaya karar vermiş ve şart- namesini ona göre hazırlamıştır. Yolun toprak Zemini üzerine blo- kaj denilen adi taş döşendikten son- ra bir tabaka kum döşenecek ve bu- nu müteakib yerine göre 15, 17, 20 santim derinliğinde betotı konacak ve en üstüne de, bu aralıkları bitüm ile doldurulmuş mozaik parke veya- hud asfalt döşenecektir. Belediyeye metre murabba 7,5 Uraya mal ola- cak bu yol, uzun seneler mukavemet edecek, çok mükemmel olacaktır. Yolun inşası münusebetile vilâyet konağının mecraları da bugünlerde kanalizasyona buğlanacaktır, Yumurta yükseliyor Dün sandığının fiatı 30 liraya çıktı Yumurta flâlleri yükselmekte de- vam etmektedir. . Büyük sandık yu- murtaların 26 liraya çıktığını yaz- mıştık. Dün bu flat 30 tirayı bulmuş- tur. Toptan fiatlerin yükselmesi şüp- hesiz perakende fiatlere de tesir et- miştir. 15 gün evvel tanesi 50 paraya satılan yumurtalar kısa fasılalarla onar para yükselerek iki kuruşu bul- muştur. Biraz bayat yumurtalar 70 paraya satılmaktadır. Piyasaya az mal gelmekte devam etmektedir. Prens Bibesko gitti Üç gündenberi şehrimizde bulunan beynelmilel sivil hava teşkilâtı reisi prens Bibesko dün sabah saat 9,30 da Yeşiiköyden kendi tayyaresile ha- reket etmiş, 12,40 da Bükreşe muva- salat eylemiştir. Prens Yeşilköy hava İstasyonunda Türk Hava kurumu reisi ve daha bazı zevat tarafından uğurlanmıştır. Fotoğrafçılar o sınıflara ayrılmalarını istediler Şehrimizdeki fotografçılar Beledi. yeye müracaal ederek diğer bazı tica- ret erbabında olduğu gibi kendileri- nin de sınıflara ayrılmasını istemiş- lerdir. Belediye, folografçıların bu müracaatini tedkik etmektedir. .. Yakında yeni model otomobil- ler gelecek!... Amma öyle bildiğin otomobillerden değil, birer fen hari- Tanı lâyık! Şikâyetler Şehir dahilinde bir ahır Ordu caddesi gibi en temiz bir cad- de üzerinde ve Lâleli camlini geçer oturan bir karlimiz ya- mazarı dikkatini cefbederiz. Kabasakal mahallesi Kabasakal mahallesinde evi olan bir zat mathaamıza gelerek dedi ki: — Bizim semt, plân mucibince, is- timlâk edilecek yerlerin dışında ka- yor. Burasi vaktile yanmış; yeni in- şaat, belediyenin müsaadesi şeklinde yapılmıştır, Pakaf semtimize en ufak bir himmet sarfolunmamıştır. Ba- kımsızlıktan çok muztaribir. Hattâ diyebilirim ki, diğer mühmel semi- lerden de daha fazla unutulmuş bir haldeyiz. Üzerimize dikkati eelbedi- niz. Bir kere gelip baksınlar, Limanda batan yelkenli Trak vapuru kaptanile yelkenli kaptanının mu- hakemesine başlandı Temmuz ayı iplidalarında Bursaya gitmek üzere limandan hareket eden 'Trak vapuru Kabataş önlerinde Salih reisin idaresindeki kum yüklü yel- ken gemisile çarpışarak gemi par- çalanıp batmış, tayfadan Satılmış boğulmuştu. Trak vapurunun kaptanı B. Ke- nanla Namık Kemal yelkenlisinin kaptanı Salih velsin, vefata sebebi- yet vermek suçundan dün ağır ceza mahkemesinde, geyri mevkuf olarak muhakemelerine başlanmıştır. Evrak okunduktan sonra Trak kaptanı B. Kenan şunları söylemiş- tir: — Bu kaza Selih reisin hatalı hareketi yüzünden vuku bulmuştur. Kum dolu olan geminin ağır yüzünü ve suların ce- reyanımı hesaplamıyarak gemisini benim vapurumun rotası üzerine sürmüş ve va- purun önünden geçmek istemiştir. Kuza da bu yüzden olmuştur. Kazanım sebebi Salih reistir. ” Diğer maznun Salih rels bu iddi- aya iliroz ederek: — Ben nizama mugayir hareket etme. dim. Vapurun önünden de geçmek iste- medim. Ben göçerken vapur. birdenbire Kalarak sürtale üzerime geldi ve kazada bundan oldu. Suların gereyanını vapurun kaptanı hesab etmeli idi. Benim getnim- de motör olmadığı için süratli bereket ödemezdim. Vâpur (üzerimize gelirkeh «Kaptan, tornistan yap» diye müteaddid defalar bağırdık. Kaptan. aldırış etmedi. Wer Lomistan yapsaydı. Kaza olmazdı. Bundan sonra ehli vukuf raporları okundu. Raporlarda Salih relsin yel- kenlisinin nizamsız olarak Trak va- purunun yolu üzerine yürüdüğü, ge- minin nizama mugayir olarak liman içinde memnu yerde yelken açtığı kaydedilerek Xazadan Salih reisin mesul olduğu bildiriliyordu. Salih re bu raporlarada ititaz etti ve yelken açmadığını söyledi. Şahid olarak dinlenen polis memuru şunları anlattı: — O gün limanda bir İngiliz gemisinde Eminönünde Istimlâk muame- lesi bir ay içinde tamamlanacak Yenicami kemerine bitişik olan dükkânlardan yalnız birinin muame- lesi henüz bitmemiştir. Bu dükkân müstesna olarak diğer dükkânlar he- men yıklırılacaktır. Eminönü hani- nın Nafın Vekâletinden istenen beş bin liralık fazla istimlâk parasıda bugünlerde gelince istimlâk muame- lesi yapılacak ve binanın yıktırılma- sına hemen başlanacaktır. Kızılayın Eminönü şubesinin bu. Tunduğu bina ile buna bitişik binala- rın da istimlâk muamelesi bitmiştir. Balıkpazarı civarı ile kemere bitişik binler yıktırıldıktan sonra bu ada da hemen yıktırılacaktır. Eminönü meydanındaki istimlâk munameleleri- nin nihayet bir ayda tamamlanacağı muhakkak görülüyor. İtalyadaki matlübatın tesviyesine başlanıyor Dün piyasada ihracat tacirlerini çok sevindiren bir haber duyulmuş- tur. Merkez bankası ay başından iti- bâren ihracatçıların İtayadaki mat- Tubatını tesviyeye başlıyacaktır. İtal yadaki bloke mikdarı iki milyon lira kadardır. Dört sarhoş yakalandı Eyüpte oturan Receb, Naci, Osman ve Şakir isimlerinde dört arkadaş, son derece sarhoş olarak dolaşmak- talar iken polisçe yakalanıp mahke- meye verilmişlerdir. Hava soğudu Dün termometre 11 dereceye kadar indi On gündenberi çok güzel geçen hava dün bozmuş, muhtelif fasılalar- la serpinti halinde yağmur yağmış- tar. “Termometre 11 dereceye kadar inmiş, hava soğumuştur. Trakyada ve civar memleketlerde de havalar soğumuştur. Balkanlarda yüksek yerlere kar yağmıştır. Havanın soğuması Üzerine, Sonba- hardan istifade için simdiye kadar sayfiyelerden inmemiş olanlar da şehire akın etmeğe (başlamışlardır. Karadenizde oldukça şiddetli fırtına vardır. Gümrükler Başmüdürü Silivriye gitti Gümrükler başmüdürü B, Musta- fa Nuri Silivriye gitmiştir. Baş mü- dür oradan Tekirdağına gidecek, gümrük işleri üzerinde tedkikat yâ- ktır, aranan nöbetçi idim. Bir aralık Trak vapurunun süratle hareket ederek mavnanın üzerine yürüdüğünü gördüm. O &ırada vapur Su- ların da cereyanile tahminen on mil sür. atle gidiyordu. Vapur giderken gemiden bir kaç defa bağırdılar, tornistan yapması için kaptana ihtarda bulundular, O esma- da gemide yelken yoktu. Gelmiyen şahidlerin celbi için mu- hakeme başka güne birakıldı. Bay Amca garajda! ... Meselâ yolda giderken rap diye önüne bir merdiven çıklı!.,. Başka yol da yok... Ne yapacağım, diye hiç amel... dn ... Bas gaza, sür olomeobili merdi- vene!... Tıkır takır yukarı çıkar! İşte böyle bir harika bul... di Di SOHBET: Edebiyat SANAT. — Kaç defa itiraf ettim: musikiden zevk almam; resmin, hey- kelin, mimarinin güzel eserlerini de - kendime göre olsun - değersizlerinden seçemem. Fakat bilirim ki öteki san- atlerin eserleri karşısında heyecan du- yamıyanların edebiyatın eserlerinden de gerçekten, şöyle tam olarak zevk almalarına, onları anlamalarına pek imkân yoktur. Benim gibi insanlar saf bedii heyecanın, güzel'in peşinden koşabilirler; o heyecanı duyduk san- maları da kabildir; fakat bu ancak tadlı, gururlarını okşayan bir zehab- dır: güzelliği gerçekten o sezemezler, farkedemezler, Bizlerin bir şiirde, bir romanda arâ- dığımız şey daima aklın, muhakemenin istediği mana'dır; mana aranmaması müdafaa etsek bile bu neticeye yine aklımızla, muhakememizle o varırız. Yani manası olmiyan şeye - bir mana değilse de - bir sebeb bularak hayat hakkı veririz; ondaki güzelliği, sanat kıymetini düşüncemiz süzgecinden geçirmeksizin kavrıyamayız. Biz: «Gü. zeldir, çünkü şunu söylüyor... Mana aramayın, çünkü bizim manasızlık ihtiyaçlarımıza hitab ediyor...» deriz, hiç bir zaman o çünkü'lerden kurtu. lamayız. Halbuki güzellik mana aran- madan, manasızlık farkedilmeden şa. hid olunan, tesiri duyulan mucizedir. Mucize zaten hidayete ermiş gönülle. rin sezip tasdik ettikleri bir şeydir. Mümin olmıyan, o gönlünde hidayet bulunmuyan insan mucizeyi göremez, farkedemez, onu aklına sığdlıramaz ve akla sığdıramadan İnanılması lâzım geldiğini anlıyamaz. Bizler de güzel * Tik denen mucizeyi akle sığdırmak is- teriz, yani onun kendisi ile, ancak ta- savvuru ile karşılaşırız. Edebiyatın eserlerinde o güzelliğin gölgesini - hassasiyetimizin değil - aklımızın gö- zü ile ararız ve... buluruz. Çünkü ara- dığımız sadece bir gölgedir. Aslı ancak hassasiyetimiz görebilirdi. 4 karşımıza başka bir yerde çıkınca ta- mımıyoruz, Demek ki biz onun kendi. Sini değil, yalnız ona sığınaklık etme» si kabil olan bazı yerleri tanıyoruz. | Mazrufu zarftan anlamağa kalkıyo. Tur; yalnız zarfı biliyor, yine de maz. rTufu gördüğümüzü sanıyor, mazruf. tan bahsediyoruz. Halbuki güzellik istediği yere giriyor, İstediği kaba bürünüyor; biz onu farketmeden g© çiyoruz. i Sanat, muhtelif kollara ayrılmış ol. makla beraber, birdir: edebiyat için ayrı, resim, musiki için ayrı birer gü © zellik yoktur. Güzeli, kalıbını değil de kendisini, zarfı değil de mazrufu se çebilen onu her tezahüründe görür; bazı tezahürlerini görüp de ölekiler karşısında lakayt kalamaz. d Bu yalnız bizim kabahatimiz mi- dir? Hayır. Bir kere biliyoruz ki mu- sikiden, resimden anladıklarını söyli. | yenlerin çoğu da hakikatte bizler gi- bidir; o sanatlerin eserlerinde sadece güzellik değil, mana gibi, tasvir gibi, fikir gibi bazan o sanatlerin sahasına bile giremiyecek şeyler ararlar, Onlar da hassasiyetleri ile değil, akılları ile severler. Onlar da o sanatlerde yal- nız ve yalnız edebiyatı görürler. (Devamı 4 üncü sahifede) i Nurullah Ataç | tüze Mehi B, A, — Boşuna yorulmayın ba- yım!,.. Biz merdiven çıkan değil | amma evelere, dükkânlara giren nice ni - E “ g

Bu sayıdan diğer sayfalar: