19 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

19 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B. Ahmet Hamdi diyor ki... Akademi yeniye karşı zaman zaman cebhe alır Verlen açlıktan öldükten, Jermen Nuvo kilise kapılarında dilendikten sonra... Ataç'tan sonra, en büyük hâmilerin. -© den biri olan B. Ahmed Hamdi Tan pınar, Güzel sanatlar akademisinde Banat tarihi ve estetik profesörüdür. Eskiden akademide bu dersi şair Ah- med Haşim okuturdu. Ahmed Haşi- Min ölümünden sonra bu kürsünün hocalığını B, Ahmed Hamdi Tanpınaş yapmaktadır. Kendisini akademide ziyaret ettim. Bana fikirlerini şöyle anlattı: — Maksad bir göreneğe tabi olmak» sa, eh bizde de bir akademi kurulabi- lir, Lâkin bu akademiden büyük şey- Jer beklenebilir mi? Şüphesiz ki cemi- yelin içinde bulunan bu gibi teşekkül- ler bir takım işler yapıyor. Bunları İaydalı addedenler de bulunur. Fakai bunun aksi de vardır. Akademi, asıl canlı hayatla ve bu hayattan ilham 4lan, yani henüz havada yüzen ve formunu arıyan, fakat vasati sınıfın henüz kabul elmemiş, benimeseme- miş olduğu şeylere karşı - hiç olmaz- 5a - lâkayıtlır, haltâ zaman zaman ki pes zindenin, hayatiyetini kaybet Miş orta sınıfın sanat formlarının mü- Mafiidir, İcabında böyle bir maniadan nahrum olan bir edebiyat ve sanat hayatı belki daha rahat, genci daha himayekâr ve hakiki istidadı karşıla- mak hususunda çok daha serbestir. Dikkat ediniz, Fransız edebiyatının en güzel tarafları, en asil tarafları akademinin ekseriyet itibarile dışında kalmıştır. Ve nihayet Fransada bu akademinin karşısına Gonkur akade- Misi gibi bir yığın teşekkül çıktıktan Sonradır ki sanat hayatında hakiki istidadın mağdur olmamasına çare bulunmuştur. Verlen açlıkten ve sefaletien öldük- ten, Jermen Nuvo kilise kapılarında dilendikten ki - yakın mazi- den alınan derslerle - hem akademi ve hem de matbuat yeniye karşı daha hayırhah bir uyanıklık göstermeğe başlamıştır. Diyeceksiniz ki, bugün bizde de he- Men her istidad tanımıyor. Daha dün Yazı yazanlar âzami bir tanınma ha- Yası içinde rağbet görüyorlar... Ben- ©€ bu da doğru değildir. Bilâkis her Şey gösteriyor ki, bizde teşekkülünü bitirmiş şeylere karşı hiçbir tenkid İikrini kabul etmiyen bir bağlanış var dır. Şöhretler okumadan, üstünde &« olduğu gibi nesilden nes- İR naklettiğimizi göstermek için, Merhum Mehmed Akif hakkında son Zamanladra söylenen şeyleri sadece hatırlatmak isterim, Bugün fikir hayatımızda, sözde hâ- kim olan insanlara birde akademi İzası ünvanını verdikten sonra artık Du teseyyübün önüne geçilebilir mi? Denilecek ki, akademi dil ve lügat Yapar, grameri tesbit eder, Ben buna da İnanmıyorum, Dili muharrir yâr DE akademi İse, hattâ, mani olur. maş yat gibi mütemadiyen değiş- İçin li 9 himmeti binlerce dil amelesinin a retile ve fermanferma bir haya emrinde, her an kabuğunu çat- P Üzere bulunan bir hayvan gibi ASvünüma bulan, genişliyen Fransız Gini, geniş bir zaman fasılasile ve sig 3 da yarını yamalak olarak tesbit ibarettir. Evet, mesel bir Yahya Kemal, bir Yakup Kadriyi, Kadriyi, hakikaten kendileri- Güzel sanatlar akademisi sanat tarihi ve estetik prolesörü B. Ahmed Hamdi ne lâyık bir mevkie getirmek isterim. Fakat haddi zatında onlar ve o kıy- metle olanlar bu mevkie gelmemişler midir? Türkçeyi en güzel yazmak, ce- miyeti en iyi şekilde anlatmak kâfi bir mükâfat değil midir? Bir akademi teşkil ederek onların isimleri arasında namütenahi cesare- te muhtaç olan türkçe ve Türk ede- biyatına bir nevi mani kurmak ben. ce lüzumsuz bir şeydir. — Yeni şilre pek taraftar olduğu- nuz söylenir... Hattâ şiirde B. Nurul- lah Ataç gibi mananın lüzumuna m bile ileri sürenler — SE sanat, tamamile formdur, şekildir ve her sahasında da şekilden ibarettir. Mana, bu bize gayri ihtiyari olarak telkin edeceği bir şey- dir. — Çok iyi... Fakat meselâ: «Yazık oldu Süleyman efendiye...» mısrani ele alalım, B, Nurullah Ataç'ın bu pek beğendiği mısraa ne dersiniz? — Bunda mana yok mu? Pekâlâ yardır... İşte yazık oldu Süleyman efendiye... Görüyorsunuz ki bundan pekâlâ mana çıkarmak kabil... Fakat meselâ «Suk yak suk muk> diye bir- kaç heteyi yanyana dizersek bunda mana var diyemeyiz. Ben, söylediği- niz mısraı manasız bulamiyorum. — Lâkin şiir olarak kabul edebilir misniz bu musraı?... — Ben sanatta form aradığımı söy- ledim. — Bu şirin ifade ettiği şey nedir? — Bu manzume, Orhan Velinin mevcud ve eskimiş telâkki ettiği te- hassüs ve formlarla alayıdır. Bütün şilr tarzlarile alaydır. Bu itibarla gü: zeldir. - Bunları dinlerken aklıma meşhur bir edebiyat münekkidinin sözleri geldi. Ona da ayni manzumenin ma» nasını sormuştum. Bana: — Bu şiir nasırdan şikâyettir... Ve çok güzeldir!,.. Demiştir. Halbuki ay- ni manzumenin başka manası dA var- mış. Bir şiirin böyle herkese göre ma- na değişmesi, ayrı bir mana alması ne mazhariyettir!... B, Ahmed Hamdi Tanpınar sor. dum: — Peki... Bu Kabil şiirleri nazım tarzında yazmağa ne lüzum var, Me- * si& nasırdan çok muztaripti. Ayağını pabuç vurmazsa Allahın ismini ağzı: na almazdı vesaire vesiare... Bünu nesir gibi doğru dürüst yazmak daha makul değil mi? Niçin bunları man- gume şeklinde yazıyorlar? Nesir gibi — Bilâkis. . Bunlar hakiki ahengin mekanik bir yezinden ibaret olmadı- ğını, bilâkis cümlerin teşekkülünde Aranacak yüksek bir sır bulunduğu- nu göstermeğe çalışıyorlar. Ben kendi hesabıma eski şekillerin şiir için elzem olduğuna kanlim. Hat- tâ daha ileri giderek, mami hilkat tirmiyorsa, biz de İçimizdekilerini ay- ni surette eski kalıplara, eski şekille. re dökebiliriz. Fakat benim cinsimden çalışan bir i adam için dahi, gençlerin bu cins me- salsinden âlımacak namütenahi his- seler vardır. Gençlerin çalışmaları bir tecrübe- dir. Bunlar başka memleketlerde de yapılıyor. Daha da yapılacaktır. Bunların yapılmasını zaruri kılan bazı âmiller, yeni cemiyetin ruhunda mevcuddur. — Meselâ ne gibi âmiller? — Meselâ eskiyi yıkma, her mem- Jekette klâsik tahsilin buhran geçir- mesi, içtimai davalar. vesaire vesa- ire... B. Ahmed Hamdi, sözlerine şunları ilâve etti; — Hattâ daha ileri giderek diyebi- Hrim ki, heceyi taktisiz yazmak, türk- çeye belki de ayni bir aruz kazandı- rTacaktır. Bütün bunların birer tecrü- ba olduğunu söylemiştim. Bu dağınık tecrübelerin hepsi bir gün birleştiği zaman, belki de türkçeye yeni bir ve- sin usulü, yeni bir form kazandıra- caktır, — Yenilerden kimleri seversiniz? — Yeniler hakkında muhtelif vesi- lelerle fikrimi: söyledim. Meselâ bir Cahid Sıtkı'yı, bir Muhib'i sevmemek için hiçbir sebep yoktur. Sorduğunuz Orhan Velinin eserlerinin ekserisini severim. Değil midir ki, bunlar ve arkadaş- ları, haddizatında lisan dediğimiz biçimsiz bir şeye bir form vermeğe çalışıyorlar ve muvaffak oluyorlar, Türkçeye küçük, fakat çok yeni şey- ler getiriyorlar. Niçin sevmiyeyim? Hikmet Peridun. Es Ghia Franco İngilterenin İAVASSUİ teklifini reddetti (Baş tarafı 1 inel sahifede) fih general, ezici bir nihal taarruza hazırlanmakta, merkezde 352,000 ki- şilik bir ordu, 1000 top, binlerce kam- yon ve külliyetii harb malzemesi tah- şit etmektedir. Salâhiyettar omahfiller, geneli Franconun merkez mntakasında da Katalonyadaki gibi yıldırım süratile bir taarruz yapmak istediğini ve bu taarruzun kısa süreceğini teyid edi- yorlar. Bu cephede Cümhuriyetçi cephesinin yarılması güç olmıyaca- ğını, çünkü Cümhuriyetçilerin kadro- ları daha zayif olduğu gibi, en güzi- de kuvvetlerini de Katalonyaya gön- dermiş olduklarını söylüyorlar. Bun- dan başka mühimmatları da azdır. General Franco, bu büyük taarruz hazırlıkları yüzünden hududları ka. pamıştır. Frankistler, üç mühtelif is- tikamette henüz ifşa edilemiyen çifte hedefli geniş bir taarruz hazırlıyor- lar. General Franconun kardeşi ne diyor? Roma 18 (A.A) — Giçrnale d'İtalla gazetesi, Frankist İspanyanın Porte- kiz sefiri ve Başkumandanın birade- ri Nicolas Franco ile yaptığı bir mü- Iâkatı neşretmektedir. Nicolas Franco, harbin yakında bi- teceğini ve Cümhuriyetçilerin hiç bir şart dermeyan etmeden teslim ola- rak Burgos hükümetinin merhameti- ne İltica etmeleri lâzımgeldiğini be- yan etmiştir. Mumaileyh, İtalya ile İspanyanın silâh farkadaşlığından bahsederek iki memleketin milli men; faatlarını birbirine tekabül ettirmek suretile bu arkadaşlığın daha &ıkı bağlarla sağlamlaştırılacağını söyle- miş ve demiştir ki: yanın, dost İtalyanın ve Mussolininin asiti hareketini unutmu- yacağından emin olabilirsiniz. Diğer memleketlerie de hür ve müstakil milletimizin hayatile kabili telif ol- Krallığı mı ihya etmek, yoksa tota- Biter bir cümhuriyee mi kurmak icab ettiğini düşünmek zamanı henüz gelmemiştir. Herşeyden evvel vatandaşlara karşı adilâne hareket ederek yeni devletin teşkili ve sosyal hayatın tanzimi meselelerini hallet- mek lâzımdır.» Bir gazeteci, ecnebi ziraat amelesi meselesinin mevzuubahsedilip edil miyeceğ'ini sormuş ve şu cevabı almış- tır: Hariciye Vekilinin mühim beyanatı (Baş tarafı 1 inci sahifede) Hariciye Vekili Sofyadan geğerken Bulgar Başvekili B, Köscivanof ile görüşecektir. Bulgar Başvekili pek yakında Türkiyeyi ziyaret edecektir. B. Köselvanof şehrimizde merasimle karşılanacak ve Ankaraya giderken aynı merasimle teşyi edilecektir, B. Şükrü Saraçoğlunun beyanatı Hariciye Vekili B. Şükrü Saraçoğ» lu dün öğleden sonra eski Fransız büyük elçisini Fransız hastanesinde ziyaret etmiş, İngiliz büyük elçisini de Perapalas otelinde kabul etmiştir, Bu arada gazetecileri de kabul ede- rek Bükreş seyahati hakkında şu be- yanatta bulunmuştur: «Bu akşam Semplon ekspresile ve Edirme » Filibe - Rusçuk tarikile Bük- reşe hareket ediyorum. Yolda, yakın- Bükreş! devlet adamları ile tanışmak, onlarla milletlerimizi alâkalandıran siyasi ve iktisadi meselelerde görüşlerimizi tea- ti ve tevhit etmek benim için bir bah- tiyarlık olacaktır. Esasen Balkan devletleri siyaseten ve iktisaden birbirini tamamlıyan nakıs mevcudiyetler değil, bilâkis yekdiğerine çok benzeyen tam var- lıklar olduğu içindir Ki, siyasi ve ik- tisadi sahalarda görüş birliği yap- mak hiç bir vakit zor olmamıştır, Her içtimadan daima daha kuvvet 1 çıkmış olan Balkan ittifakının bu içtimadan başka türlü çıkmasına se beb mevcud değildir. Bilirsiniz KI, vaktile Belkanlar yol kanik bir toprak, Balkanlılar da bom- ba ve silâhla oynıyan şımarık birer çocuk addedilirdi. Balkan paktından beri dünyanın bu kanaati tamamen değişti, Etyevm sulh perisinin yeryü- zünde rahat nefes aldığı tek köşe Bal- kanlardır. Memleketlerimizin stratejik ve coğ- raft ehemmiyet ve kıymetini bihak- kin takdir eden Cümhuriyet hükü- meti, sulh faaliyetinde devam kara» bu kararin Bükreşe gidiyor.» Hariciye Vekili Belgrad ve Atina tarikile dönecek Hariciye Vekili B. Şükrü Saraçoğ- Yu Bükreşten avdetle Belgrada geçe- cek ve Atinaya da uğradıktan sonra deniz yolile şehrimize dönerek Anka, raya gidecektir. Bulgar Başvekili Sofya 18 (A.A.) — Bulgar Başveki. H ve Hariciye Nazırı Köselvanof, bu akşam Pilibeye hareket etmiştir. Ya- rın Fillbeden geçecek olan Türkiye Hariciye Vekili Saraçoğluna mülâki olacaktır. İki devlet adamı Görna Oro- şovitsa'ya kadar beraber seyahat ede- cektir. Beş Saat sürecek olafı bu seyahat « — Memleketin imarı için kâfi miktarda amele bulabileceğimizi zan» nediyoruz. Fakat ameleye ihtiyacımı olursa dost devletlerin işçileri İspan« yada hüsnü kabul göreceklerdir; Londra ile Paris sıkı bir temasta Londra 18 (AA) — Fransa sefiri Corbin, dün aksam Pariss herekef etmiştir. Hareketinden evvel sefir, İspanyada sulhun yeniden teessüsü için İngiltere tarafından sarfedilen gayretlerin son inkişafları hakkında Fransız nazırlarma malümat ver& bilmek üzere İspanya meselesi hak- kında Hariciye Nezaretinin garb da- iresi direktörü George Mounsey ile son bir mülâkat yapmıştır. İyi haber alan mahfillerde katiyet- le söylendiğine göre mezkür gayret- ler Hodgson vasıtasile doğrudan doğruya Londra ile Burgos arasında yapılmaktadır. Bu gayretler dün İs- panya sefiri Pablo de Azcarate'nin Parise hareketi dolayısile bir tevak- kuf devresi geçirmiştir. İspanya sefi- ri Pariste Azana ve Delvayo ile tek- rar görüşmüşlür. Azcarate, Londraya döner dönmez Lord Halifax ile görüşecektir. Azcan râle'nin Pariste yaplığı görüşmeler neticesinin İngiltere hükümetinin projelerini değiştirmesi ihiimeli de vardır. Bu teahhur halihazırda cere- yan eden müzakerelerin tahmin edi- len müddet zarfında bitmesine mâni olmaktadır. Franco hükümetinin pazartesi gü- nü tanınması takarrür etmişti, Bu- nun birkaç gün daha teahhür edece- &i öğrenilmiştir. B. Leon Berard Burgosa gitti Paris 18 (A.A.) — Leon Berard, refa- katinde sefaret kâtiplerinden Saint ve Hariciye nezareti Ücaret odası ataşesi Baraduc olduğu haldedün akşam Burgosa hareket etmiştir. Somali erazisi İtalyaya terkedilip henüz işgal edilmemiş olanları sabit postalar muhafaza ediyor Pariş 18 (A.A) — Ecnebi gazetele- rinin Fransanm 1935 tarihli Fransız- İtalyan itilâfı mucibince İtalyaya So- malide terkedilen araziyi işgal etti- ğini bildirmeleri üzerine salâhiyettar mahfiller, Fransız askeri makamları- nın sadece İtalyanm henüz işgal et- memiş olduğu bu arazinin muhafa- zasını sabit postalarla temin ettiğini beyan etmektedirler. Bu arazinin muhafazası şimdiye kadar seyyaş gruplar vasıtasile kasfip yapılmakta idi, Fransa Hainan adasına barb gemisi göndermeği düşünüyor Paris 18 (A.A) — İyi haber alan mahfillerde söylendiğine göre, Fran- sa hükümeti Hainana harb gemileri göndermek imkünin: tedkik etmekte- EEE EET YENE EEE esnasında Köselvanof ve Saraçoğlu 'Türk - Bulgar münasebatını teferrüa file tedkik edecekler ve her halde Bul. garistan ile Balkan antantı münase- betlerini de görüşeceklerdir. İŞ Başvekili B. Metaksas » Belgradda Belgrad 18 (AA) — Yunanlatan, Başvekili B. Melaksas ile refikası bu sabah saat 9 da buraya gelmişler ve istasyonda Başvekil Çetkoviç, Harici- ye Nazırı Markoviç ve daha birçok zevat tarafından karşılanmışlardır. Saat 10,30 da B. Metaksas, meçhul asker âbidesine bir çelenk koymuş- tur. Saat 11,15 te de Markoviçi ziya- ret etmiştir. Öğle zamanı Yunanistan Başveki- Mi nalb prens Paul tarafından kabul edilmiş ve yemeğe alıkonulmuştur. Öğleden sonra Markoviç, B, Meotak- sasın ziyaretini iade edecektir. B. Metaksas, bu akşam şerefine ve. rilecek olan ziyafette hazır buluna caktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: