19 Eylül 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

19 Eylül 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| İ ? 1, canciğer arkadaşı Baminin odasına güle gibi girdi. — Müjde, diye bağırdı, aüjde. piyango biletime 5000 lira vurdu. Onda bir hesabile tam 500 lira alacağım. Bu zaman- da 500 lira az para mı? Hem ne düşün- düm biliyor musun Seninle şirketten on gön İzin alalım. Bu boş yüz liranın altından girelim, üstünden çıkalım. On gün adam akılı eğlenelim... Para benden. Saminin gözleri parladı: — Peki amma... Evlerimize ne yalan uy- iracağız?... — lm da düşündüm. Evlerimize gideriz. Şirketin bizi bir iş takip elmek üzere on gün için İzmire göndereceğini söyleriz. On- Jar bir İzm İzmirde bile dursunlar, biz keyfimi. salma! bis fikir doğrusu... Lâkin senin piyango biletine 500 lira çıktığını ka- rın bilmiyor mu? — Bilmiyor, bilmiyor... Ben zaten bileti ondan gizli satın almıştım. Görmesinler di- ye bileti cebimde de taşımıyordum. Bileti evde taran arasında eski bir kutunun içine koydum. Orada duruyor. 'Yalmız numaras yanımda... Karım benim piyango bileti sa- tin aldığımı bile bilmiyor. Bana ikramiye çıktığı nereden aklına gelecek?... Bundan sura iki arkadaş oturdular. On nce programı yaptılar. Nu- , en hovarda erkeği ir yerden para geçince arkadaş- larını toplayıp, vur patlasın çal oynasa eğ- Tenmeğe bayılı Sami eline bir kâğıd kalem almış eğlen- && için ayırdıkları on günü nasıl geçirecek- lerini kaydediyordu. Kuri: — Yaz. dedi. birinci günü bir molör ge- * sintisi, Yanımıza iki de cana yakın misafir davet ederiz. Zaten o günün gecesi de meh- taba tesadüf ediyor. Yaşadık gitti. Fakat motör gezintisine kimleri davet etsek aen- ba? Hemen gu iki sarışın bar arti ça Bırsak nasıl olur? — Mükemmeli... Zaten di Beyoğlunda uzun boylusunu gördüm, Seni sordum. M0- tör gezintisine onları davet ederiz. Öyleyse ilk günün ve ilk gecenin prog- ramı oldu. Şimdi sen on! telfon et de... Yarın bir yerde buluşalım. — Pekâlâ, Sami artistlere telefon etti. Ertesi günü Için randevu aldı. Ondan sonra şirketteki müdürlerinin oda- Jarma girdiler. On günlük ten senelik li nl için müdür onların istedikleri on günlük isini verdi. Artık serinçten etekleri zil çalıyordu. Mü dürün odasından çıktıkları sonra Nuri — Fakat, dedi, geçireceğimiz öteki gün- lerin programı yapmadık ya... Haydi bir gün motör gezintisine çıkacağız.. Ondan sonra? — İki gün Yalovada kalu eğlence için. Bak bir geceyi de « dederiz O gece sabaha eğleniriz. — Bir gün de pliija gideriz Sonra büyük bir otomobil gezintisi yaparız. Akşam üslü Boğazda denize karşı bir gazinmda buzlu biralarımızı yuvarlarız Akşama bara gide- riz, Ol — Tabil olur. Eğlence programları gittikçe zenginleği- yordu Sami birdenbire arkadaşın — Fakat dedi, senin bileti götürelim de hım. Bir kere bey yüz liranın &0- görelim ondan sonra faliyete göçmek kolay. Nari — Haydi, dedi, bizim eve gidelim. Hem ka- çılgınlık gecesi» ad- ar deliler gibi nma şirketin bizi on gün için İzmire gön- | z Hem de sen onunla ko- Buşurken ben yukarı çıkar, tavan arasın- daki kutudan bileti alırım. Ondan sonra güya İzmire gitmek için hazırlık yapmak Üzere evden biri'kte çıkarız. Paraları alır, cebimize indirirz Nasıl plân güzel mi? — Akıllı herifsin vezselâm!.. İki arkadaş şirketten çıktılar Nurinin evi- nin yolunu tuttular Nuri kapıdan içeri gi- > Tefrika No. 74 « Amma sırf | Tor girmez kapısı Remziyeyo: — Sorma karıcığım, dedi Canmı sıkacak bir haberim var. Remziye sordu; — Ne gibi? — Birak Allahaşkına, Şirket beni bazı 19“ ler için İzmire gönderiyor. On gün kadar kalacağım. Remziye: — Ne yapalım, dedi, vazife vazifedir. Kat- lanacaksın!.. Şimdi Nuri sanki son derece canı sıkılı- yormuş gibi: — Curım, diyordu, bu on günlük seyahak de çekilir mi? Kimbilir ne derece yorula- cağım, neler çekeceğim. Fakat ne yapalım. vazife uğrunda. 'Nuri böyle söylerken Sami gülmemek için kendini zor zaptediyordu. Remziye Sami- ye sordu: — Siz de beraber mi gidiyorsunuz. Sami kekeledi: — Evet... Bizi beraber gönderiyorlar, Bugün Remziyenin pek iyiliği üzerinde idi. Sami arkadaşıma: — - «Haydi git de bileti ale gibiye bakıyordu. Nuri odadan çıkarken Remziye gülerek onu dürttü: — Kocacığım, dedi, sana büyük bir sür- prizim var. Ne olduğumu bir bilsen şaşar kalırsın. Geçen gün tavan arasını düzelte- yim dedim. Bir takım eski eşya arasında ulraşır dururken bir kutunun içinde ne bal- sam beğenirsin. Dünyada tahmin edemez- Air. Bir piyango bileti. Hem de bu ay çeki- lecek, yeni keşidenin bileti, Bunu oraya kim koymuş, Acaba sen satın aldın da son- rü bana sürpriz mi yapacaktı? Ne ise bu- gün kazanan biletlerin listesini tedkik edi- yordum. Bir de ne bakayım? Benim buldu- Rum bilete 5000 lira yani onda bir hesabi- le 500 lira çıkmamış mı? Hemen koştum. Biletimi götürüp parala- ti aldım. Doğru kürkçüye... Altı yüz liraya bl kürk görmüştüm. Peşin olarak 400 Ura- si verdim. 200 lira borç kaldı Beş yüz H- radan kalan 100 lira ile kendime öteberi aldım. Çorap, kumaş, şapka ve saire... Sa- ha da bir kıravat satın almağı unutma- dım. Şimdi toputopu 200 lira borcumuz var amma kürküm pek güzel kocacığım. Niçin öyle durgun duruyorsun. Merak et- me, yarın ben seni İzmir vapuruna kadas geçiririm. On gün gözünü açıp kapayınca- ya kadar geçer.. Benden uzak kalacağına mı üzülüyorsun? Hikmet Feridun Es AKŞAM Abone ücretleri Türkiye o Benebi 1400 kuruş (2700 kuruş 7 » M9 » BENELİK 6 AYLIK $ AYLIK «0 » 1 AYLIK 150 Posta ittihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 2600, aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tehdlil için yirmi beş kuruşluk pal göndermek lâzımdır. Şaban & — Hızır 136 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. 9m m2 553 972 1200 132 Va, 48 5431208 1537 1814 1948 İdarehane: Babıkli civarı Acımusluk sokak No. 13 Eminönü Halkevinden: Ar göbemiz musiki kolunun piyano, ke- man, çello, base, koro, solfej ve orkestra derslerine 4 birinciteşrin 989 çarşamba günü saat (16) da başlanacaktır. Dersler parasızdır. Eski talebeden kayıtlarını ta- zelemek istiyenlerle yeniden yazılacakların ikişer vesika fotografı ile Ev bürosuna müracaatları ilâ olunur. | SEVİLEN KADIN — Ümidli haber... ki? — Ben de bilmiyordum... Fakat bekliyordum... Kısa bir zaman için- de, hemen izdivacımızın akabinde öğ- rendim ki Vehbi bey beni kendim için değli, servetim için istemiş ve almış- tar. Benim artık kimseyi sevebilmem kabil değüdi. Bu sebeple sevilmemiş olmak da alâkamı ve teessürümü celbetmedi. Kocamdan ayrı kalmak, uzak yaşamak için ne kabilse hepsi- ne olabilirdi — Her şeyi, olduğu gibi, daha faz- I teferruatla anlatmam iğam mı, bilmiyorum. Kendisini çocuklarımı. zın mezarı başına götürdüm. Her şe- yi, her şeyi ona Itiraf ettim. Yaptık- larımı, kabahatli olduğumu, beni al- mamasını söyledim. Hatta kalbimin hür olmadığını da anlattım. Oda bana maziden hiç bahsetmiyeceğini, hatta bir telmihte bile bulunmaya cağını anlattı, «Munen şifa bulma- na kadar bekliyeteğlm;..» dedi. Nakleden : ( W Tophane rıhtımına a o. rada, vapurların kalktığı yerde deni- 2e karşı bir sıra duruyordu. Üzeri ne oturdular, — Namtısu üzerine söz verip bun- ları tekid etti. Ben de bu meşum İz- divaca razı olmaktan başka çare bü- lamadım. İçim kan ağlıyarak gelin girdim. Lâkin Vebbi bey, daha ilk geceden sözünü tutmuyarak bâna mahiyetini belli etli. Şayet bana kar- m başka bir tavır ve hareket takip etseydi, zihnimi çelebilirdi. Bak, ne kadar açık söylüyorum. Zaman, nice derdlere devadır. Daha ilk gün xar- fında bana ihanetinin vesikalarını eli- me geçirdim. Aramazdı her şey, baş- lamadan bitti. Aşılmaz bir mânin, açıl- mış oldu. Ben onun zevcesi diye or- | talıkta dolaşıyorum. O da benim ser- velimden istifade ediyor. İşte bütün münasebetimiz bundan ibarettir, Lig maçları kuraları çekiliyor | Yeni klüplerin hangi kümede oynayacağı belli oldu Beden Terbiye fından verilen bir etiyle yeniden teşkilâ- ta alınan gayri federe klüplerden bazıla- rının kuvvetli olduğu ileri sürülerek Lig maçlarına biri tundaki şayiaların tamamen amir Gil” Bu kati surette anlaşılmıştır. Futbol ajanlığının aşağıda neşrettiğimiz tebliğinden anlaşılacağı veçhile Klüpler ve ayrılmış ve göçen sene birinci an klüpler aynen ipka edü- dnel küme birincisi e birinci küme maçlarından çekil- mek suretile sonümcu kalmış olan Güneş klüpleri otomatikman yerlerini değiştir. mişlerdir. Teşkilâta yeniden alınan klüpler de da- | hil olmak üzere küme 18 klüpten teşkil edilmiştir. Haber aldığımıza göre ikinci küme A ve B namı altında grup halinde ma; yapacak ve her grup şkil edilecektir. 39 eylüi- cak liş maçlarının ajanı hazırlanan fikst rini çekmek üzere birinci küme çarşamba, ikinel küme klüpleri perşembe ige merkezine davet edilmişlerdir. Ajanlığın tebliği şudur Beden Terbiyesi İstanbul Ajanlığından 1939 - 1940 yılı bölge birincilik müsaha- ştirak edeceklerini bildiren klüp- ler aşağıda tayin olunan günlerde kura çekilişinde hazır bulunmak üzere birer murahhaslarını 20 çarşamba 21 per şembe günleri akşamı sanat 18 de Bülge merkezine yollamaları rica olunur. Çarşamba günü: Beşiktaş, Beykoz, Fe- nerbahçe, Galatasaray, Hilâl, İstanbulspor, Altantuğ, Süleymaniye, Topkapı, Vefa, Perşembe günü: Alemdar, Altınordu, Anadolu, Armdoluhisar, Beylerbeyi, Beyoğ- luspor, Demirspor, Galata Gençler, Galataspor, Güneş, Kale, Karagümrük, Ortakör, Taksim Yent Yalı rafında; Bölgesi Futbol Türkiye Radyodifüzyon Postaları 'TÜRKİYE SAATİLE SALI 19/9/19 1230 Program ve memleket saat ayarı, 1235 — Türk müziği, Okuyan: Muzaffer İlkar, Çalanlar: Ruşen Kam, Reşad Erer, Cevdet Kozan 1- Tahir - Puselik peşrevi, iya bey - 'Tahir puselih şarkı - Nim na kali oldum, 3- Rahmi bey - Tahir püselik şarkı -Geçti o gamlı eyyam serma, 4 «- Zekâi oğlu Alımed İrsuy — Tahir pu- gelik şarkı - Nazi » kadar gül var- Zeki Arif - Tahir puselik şarkı - Kız ir su gibi, 6 hir puselik saz semaisi, 13 Memlek: ayarı, ajans Toji haberleri, 13,15 14 Müzik program Pl.) 15 Program ve memleket saat ayarı, 19,05 Müzik (Konsertolar Pi), 1939 Türk mü- ziği (Halk türküleri) Sadi Yaver Ataman ve karışık program, 20,15 Konuşma, 20.30 Mer leket saat ayan, ajans ve meieoroloji ha- berleri, 20,50 Türk müsiği: Karışık prog- ram - Karışık koro Ankara radyosu küme 525 ve saz heyeti, idare eden: Mesut Cemil, 7130 konuşma, 2145 Müzik (Opera aryala- ri), 22 Müzik (Radyo orkesirası) Şef Dr. E. Praotortus konser takdimi - Hali Bedii Yönetgen, 1- Auber - Le Domino noir öpe- rasının uvertürü, 2- Saint - Saens - Sulte Algörienne, 3- D'Albert - Yola çıkış - ope- rasının wrertürü, 4- İppolilow - İvanour - Kafkas sulti, 23 Son ajans haberleri, zira- at, esham tahvilât kambiyo - mukut bor- #asi (fiat), 2320 Müzik (Cazband Pİ), 23 - 55 - 24 Yarınki program. sözü aynen tuttum... Sen bana sözü- mü iâde etmiştin. Fakat ben gene sadakatimden ayrılmadım — Bu nasıl kabil olur? Genç kadın erkeğin yüzüne baktı. Karşıki büyük vapurun ışıltısı a İ ir Necilenin iri gözlerinde öyle samimiyet vardı ki, erkek: — Kendimi rüyada sanıyorum... » dedi, Genç kadın, etti: — Biliyorum... Bu anlattıklarım inanılacak şeyler değildir, Ben de si- zin yerinizde olsam şüphelenebilir- dim. Hakkınızdır, Tereddüdle karşıla- yabilirsiniz. Bütün hayatımı sizin için heba ettim. Fakat senden nefret etmiyorum, Cemil... Bir an düşün! Şu anda yalan söylemem kabil midir? Hem de niçin söyliyeceğim? Hangi menfaat böyle bir şeye beni mecbur edebilir? Sana ald olmadığım hâlde ahdimi tuttum. Kimsenin olmadım. Bu sadakatim de o kadar ehemmi- yetli bir şey değildir. Zira Vehbi beyi zaten sevmiyorum. Sevmememe rağ- men beni kazanabilirdi. Halbuki bu- na da imkân bırakmadı. Biribirimi- bir sakin sakin devam Odam bir kadınlar manastırı kadar | ze kati surette yabancı halinde kak mahfuz kaldı. Size söylememiş miydim? #Benin olmazsam başka hiç bir er- keğin de olmam!» demiştim. İşte bu dık. Ömrümde işlediğim bir tek ha- tayı kâfi buldum. Yenilerini tekrar. lamaktan kendimi siyanet ettim. İ 'Teirika No. Yazan: İskender Fahreddin |Can bey bir hurma ağacının dibinde oturmuştu. Bah- çenin etrafında reisin silâhlı nöbetçileri dolaşıyordu ———— — Şu meyvaları görmüyor musun? Şu | kuşları görmüyor musun? Benim gibi mi- desi eşelden doymuş bir insanı beslemeğe bunlar yetmez mi? Taşbilek me dediyse, Can vmenfi cevap veriyor ve şehre dönmek istemiyordu. — Haydi, bir kerecik olsun şehre gel. babanın elini öp. Dağlar yerinde duruyor. Gene dönersin İstersen! — Gidemem, diyordu, beni unutsunlağ artık. Ben dağların çocuğu oldum. Dağla- rın koynunda can vereceğim. Aslanlarin çok iyi anlaşan ve uyuşan Can bey nasl bir bağırışta onları inine soktuysa, gene bağıracak olursa aslanla- rın tekrar dışarı çıkacakları ve atlılar parçalıyacakları muhakkaktı 'Taşbilek, Can beyi şehre götürmek bir çare düşündü. Üzerine atılıp ağzını ka- pamak rmasına meydan vermeden kağırmak. Zaten Taşbilek onu bulup şehre indir- zorlukla buldum. kolay; ko- y elimden kurtulamazsın! Diyerek, derhal düşündüğünü yaptı; Can beyin üzerine atılarak - gık demesine meydan vermeden - ağrıni kapadı ve at- llara sessizce işaret etti: - Kucaklayın şu budalayı. tüne bağlapın? Allar Can beyi dılar ve bir atın üz diler, Can bey fazla mukavemet göstermemiş- ti. Yolda ağzını açan Taşbileğe: — Beni zorla meskenimden ayırmak is- tiyorsun am yretin boşa Bidecek, de- di, ben gene dai döneceğim. Taşbilek sert bir sesle cevap verdi: — Dağların yolunu unutuncaya kadar şehirde kalacaksın! Bir daha dağa çıkmak firsaimı bulamıyünaksin.. anlıyor musun? Bonra birden gülerek ilâve etât Birak şu aptallığı, Can bey! Sen, ba- bunın ne kadar azımkâr bir adam olduku- nu benden iyi bilirsin! O, bu işe parma- gını taktı, Artık onur elinden kurtulamaz- Bir atın üs- gürültüsüzce yakala- ine atarak dağdan in- zan gelen cariyeler et- fını sardığı zaman, Leylâyi değil, kendi- ni bile çabuk unutursun! Can bey, babasile karşı karşıya... Can beyi sarayda göz hapsine al Saray muhafızları Can bı rakmıyorlardı. sizin oğlu kapana kısılmışlı. Urman,, mu — (Can)ın gebertirim. ş ve adamlarına iddi nışlardı peşini bi- 1 duyarsan, hepinizi emirler ver. si de Ayşenin ç ve meşe yaşıyordu. yaşı dinmiğ- gün böylece se şi yirmi beşi bulm: lenme çağın geldi. tirmiştim, onu görü nektek kleri bile görmüş olsan umu- rat) dünyanın en güzel kizı- Ayni zamanda bizim soyumuzdandır da. Leylâ gibi bize yabancı değil, Seni onun- la evlendireceğim. Can) bey bu sözleri işitin yıldırımla vurulmuşa döndü — Ben bundan spnra dünya evine gire- mem, baba! Beni bir müddet kendi halime iz... ben onu unutmandan hiç bir ka- enem, Onu unutacaksin, oğlum! Onu unut- » beyninden — Netlle! — İşte sana hakikati, bütün haki- kati anlattım, dostum. Bana mesud olup olmadığını sormuşun. «Deği- imi» demiştim. Kalbim artık bütün hislere kapanmıştır. İçinde gençli- ğimden ne kalmışsa hepsi de kudsi, fakat haşin şeyler... Ne zaman göz- lerimi kapasam bir erkeği görüyo- rum. Zevkle onu düşünüyorum... Bir tek erkek... O da sensin... Bir tek ahbabım var. — Kim? — Doktor Kadri Ahmed!... tanıyacaksın. — Evet. — Kendisile niçin ahbap olduğu- mu biliyor musun? Zira sana dair onunla konuşabiliyordum. Ona kak bimi açıyordum. Sırlarımı söylüyor- dum. Kızlarım hakkında malümatı vardı... Onunla senin bahsini de edi- yordum. Cemilin gözleri yaşarıyordu. — Her sene, çifliğe baharda gide- rim, Orada acı halıralarımla evlâdla- nmın mezarı diye banâ gösterilen yerin ortasında kalırım. Fakat bü- tün bunları sana niçin anlatıyorum, bilmem ki... Haydi şimdi de senden bahsedelim. Ayni şeyi sorayım baka- ım, Cemil: Mesud musun? — Eğer mesud olduğumu söylesem do inanmazsınız... Çünkü bedbahtlı- Sen de malsın artık. Leylânın babasının kabilemi- ze yaplığı hakareti ben hâlâ unutmadım. Şeyh Mehdiye haddini bildirirdim amma, bir kız yüzünden onunla ve kabilesile bo- zuşmak buna yakışmazdı. Eğer Leylâyı baş- kasile evlendirmemiş olsaydı, onu çoktan almıştım, sana, Fakat, ne yapayım ki, di nimizde kocalı bir kadına el uzatmak gü- nah sayılır. (Can) bey o güne kadar (Fıratlı görme- mişti. Urman, Taşbileğe gizlice tallmat verdi: Fıratın kulağını bük! Oğlumu birkaç gün içinde avucunun içine alsın Taşbilek reise söz vermişti, Fakat o, bu işi nasi yapabilirdi ki, (Fırab)ı delice se- viyordu. Urman, oğluna: — Bir daha sefere çıkarsam, yerime s8- ni bırakacağım. Bana lâyık bir evlâd ve ka bileme lâyık bir baş olmağa gayret et, O: Bütün güveni hale, bu yaşa getirinceye kadar çektiğim sı- mekti baba olduğur zaman anlıyacaksın Urman, oğlunun omuzunu okşadı: — Bundan sonra anneni de Jizme! Ka- dıncağız genin yüzünden derd sahibi muş. Bir daha ona göz yaşı akıttığını gö- Türsem, seninle boruşuruz. Beni kır- amağa, beni incitmemeğe çalış! Kinimin; beni, en çok sevdiğim şeyleri bile ye Tup parçalamakta tereddüde sevk r derin olduğunu unutma! her biri kızsın birer demir Jeblebi- vü mak da istemezdi. Laylidan bab ia bahsetmenin faydasız olduğunu anlamış- a Babasını sükünetle dinlediklen sonra — Bana biraz mühlet ver, baba! dedi - Evlenmek için düşüneyim. Kararımı birkaç gün sonra, bildiririm Urman oğlunu sakin ve muti görünce se- vinmişti — Peki. haydi düşün bakalım Dedi, (Cani babasının yanından ayrılır ayrılmaz kendin! sarayın bahçesine attı Can bey (Fırat) la karşılaşıyor... (Can) bey bir hurma ağacı oturmuştu. Bahçenin etrafında reisin silâhiı gileri dolaşıyordu. (Can) birdenbire başı ucunda bir kad gölgesi gördü. Gözlerini yere indirdi, Kadını, ayakta duruyordu. (Cani bey gözünün ucu ile baktı — Ne 15 mde meden din? İşin yok mu? Haydi yalnız bırak Bi. «Fıratji bahçeye Ayşe göndermiş vı dinine Oğhu avucunun iğine alma Diye kulağını bükmüştü, reisin oğlunu uzaklar melleri suya düşmüştü. © kahraman tavır! ir anıyord Oysa ki, (Can) bey kend mış, sünepe kılıklı, boynu bi kanlıydı. Rengi saps 1. Yüzü gi (Fırat) .delikanlının yüzüne dikka tb — İşim yok. Sizinle konuşmağa geldim. Burada neden yalnız oturuyor Can, bey kaşlarını çattı: — Benim en büyük afkadaşım, yalnızlık - tır. Hiç kimse ile konuşmağa ihtiyacım yok. Haydi işine git diyorum sana (Pırat) ağacın önündeki havuzun kena- rna oturdu m dibinde İ nöbet- örün târ var) ğumı ilk nazarda anlamışsınızdır. | o Deniz kıyıya vuruyordu. Bir müd- İ det mhtım boyunda yürüdüler. Lâtif bir serinlik yükseliyor, rütubet vü- cudlerini ürpertici bir manto gibi kaplıyordu. — Necile senden ayrıldıktan sonra hayat bana dayanılmaz bir işkence gibi göründü. Ne iztıraplar çektim. Kalbim baştan aşağı yara halindey- di. Kin ve intikam hislerile kavrulu- İ yordum. Ayrılmağı teklif eden mek- tubunu okuduktan ve arzularını öğ- rendikten sonra, derhal İstanbuldan gittim. Biliyorsun: Ne büyük bir has- talık geçirmiştim. - Siz mi? - diye genç kadın hay- retle baklı. Erkek onu baştan aşağı süzdü. Şimdi gene zihninde müthiş şüp- heler uyanmıştı. — Bilmiyor musunuz yoksa? — Nasıl bilecektim? Bana haber vermediniz Ki... — Peki... O ciketi bırakalım... Hu- lâsa Mısıra gittim, orada sizin hatı- ranızı unutabilmek için elimden ge- len her şeyi yaptım, Kendimi işs verdim, Ticaretim gün geçtikçe iler- ledi. Nasil olduğunu anlatmıyayım. Zenginleştikçe (ozenginleştim. Fakat servet muvaffakıyetlerimin ortasında bir tek fikir beni mütemadiyen takip ediyorduz (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: