26 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

26 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 Çuler lığı göstermesi üzerine Darlan: yanın vücudü topuğundan sıç- larının dibine kadar titrem şti. Pencerelerden biri kırılm &, odanın kapisi içeriye devrl- miş, ve iki parça olarak men- melnîıı asılmıştı;. — üzerinde yemek hazrlanmış bu'unan bir masa a'tüst olmuştu; Surahi. | ler parçalanmış ve yemişler yerlere yayılarak ezilmişt; oda- nıü içindeki her şey orada şid- detli ve tehlikeli bir kavga ol- duğunu göster yordu. Dartanyan bu darmadağınık- hk arasında (istan parçaları görmüş ve hatta masa örtüsü ile perdeler üzerinde kan leke- leri farketmişti. Ka'bi ş ddetle çarparak hemen sokağa indi; bu şiddetli kavganın izlerini görebilmek istemişti. Gecenin zulmeti ve sücüreti içinde küçük lâmba ışğı hââ parıldıyordu. Evelce etrah — te« cessüse biç bir sebep olmadığı için ehemmiyet vermiyen Dar- tanyan şimdi yerlere bakınca ayak ve tırnak izleri görmüş ve Orada insan veat ayağ. izlerini * - olduğunu an'amıştı. : Bundan başka, Paris cihetin- den geldiği anlaşılan bir araba tekerlekleri yumuşak toprak üze- rinde derin çukurlar açınış olup bu çukurlar paviyanun ilerisine ati tekrar Paris yoluna Tetkiklerinde devam —eden Dartanyan, nihayet duvar ke- marında parçalanmış bir kadın eldiveni bulmuştu; eldivenin ça- müra bulaşmıyan yerlerinden yepyeni olduğu anlaşılıyordu. Bu eld ven âşıkların gizel bir Donanmanın gelişi orduyu sevindirmişti. Her işin kolayca ve muvaffakıyet'e başarılacağı ümidini vermişti - Niganın beşinci günü öğ..den Ki ıu(q zevali saat üçte maiyet yharbiyesile beraber Mah- | mud Şevket paşa da treni mah: | susla | ikten bareket ve al- tıncı günü akşamı Ayastafanosa umuvasalat etmişlerdi. Paşa beni de gö'türdüğü için ben de bu trende idim. İstas- yona yaklaşmak Üüzsre — iken poşa beni çağırtmıştı. Yanına gittim. Elime bir kâğıt uzattı ve şif: han: “ — —Her gün beni bir kere görl — emrini verdi. Paşanın bulunduğu salondan çıktım, verdiği kâğıdı okudum, Hareket ordusu kanun (inz bat) — zabitliğine tayinim hakkında Çahriri emirdi. Büyük Çekmecede Ahrar fır- kası namına bilâhare paşa olan Amasya mebusu İsmail Hakkı bey ile bir kaç mebus millet Hamına paşayı karşlamağa gel- mişlerdir. Küçük Çekmecede de Sadrıâzam olan Ahmed İzzet paşa ile bir kaç paşı gelmişti. Mahmud Şevket paşa bunların hepsine âyrı ayaı iltifat etmiş hal ve hatr sormuş İstanbul hakkında yeni yeni ma ümat almıştı. Ayastafonos'a çok kas | labalık olduğunu İstanbuldan yaklaştığı h.b | — elden kapmak istedik.eri kokalu n KS — 35 — eld venicraaa oiriyd.. Dı.-lıryı » — araştırmalarında devam ettikçe her gördüğü şey- ler sebeble alaından akan s0- ğük terer artıyordu; kalbi deh- şeli sıkıntlar içinde ezi yor, tenoküsi kısalıp darlaşıyordu. Bunuula bera ser, bu pâaviyonun madam Bovasyı münasebeti olma ihtimalini de tasav- vür ediyordu. Vizfesi icabı o'arak ve be'ki de kocasının kıskançlığı sebe- bile Pir.ste kalmış olmasını da eklına getiriyordu. Fakat bazı şeylerde kalbimize gören acı duygu teseli kâr dü- şincelerimizi yener, tahrip eder, bir tarafı atar ve üzerimizde büyük bir fesâket dolaşmakta bulunduğunu hatasız olarak ha- ber veic, Artık Dartanyan deli gibi bir şey olmuştu; büyük caddeye koştu. Evelce geçtiği dar yola saplı ve nihayet nehir kenarına kadar inerek orada bulduğu br yolçu sandalcısın sıkı sıki is- tintaka başadı. Sandalcı, akşam saat yedde siyah mantolu genç bir. kadn getirdiğ'ni ve kadının kendisini tanıtmamak — için çok — ihtiyatlı davrandığını anlattı. Fakat, onun bu ihtiyatlı hali sanda'c dâ- ha ziyade dkkatini çekliği için genç ve güzel olduğunu far- ketmişti. Şmdi olduğu gibi, o zaman: larda da Sen K oda gelen ve sebep alında olarak kendile- rini tan tmak istemiyen bir çok genç ve gizel kadınlar vardı. Fakat Duartanyan — sandalcının tarif ettiği kadnın madam Bo- nasyö olduğunda hiç şiphe el- memiş'i. Dartanyan sadile nın kulübe- sindeki lâmbâ sayesinde ma- nan hareket ordusuna il ca et- mek işin Aystifonosa ge dik- leiyt öğrenmş! k. Hakikaten Ayastafonos istas- yonunda hemen beş oa bin kiş vardı. İstanbuldan kaçan mek- tep i zabitan ile-âyan ve me busan hemen burada — toplan« mışlar g bi idi. İstanbulun pek sevimli bu (ât.f sayliyesi mah- şerdan bir nümune olacak bir kaç gün yaşamiıştı. Her saatte kir İstanbula gelen tweüler le- balep — dolü ordunun harimi — hürriyı sivil elbiseli zabitleri, memur. ları, tüccarları, talebeleri, âyan ve mebusanı taşıyorlardı. Bi ün âhval ve vaziyet irt'caın aleyhine ve halâskâr ördunun lehine inkişaf ediyordu. « Ali Kabulinin — şehadetinden soora dosanma da usata iltihak etmiş gibi ici. Çatalcadan son: ra düşünülecek mürleci uasurla- rın en kuvvetlisi ve en yamanı donanma id. O tar hte donan. mada bulunan bahriye ümera ve zabitanı hakikaten büyük bir yatanperverlik gösterm şerdr. Heçbiri öümden zerre kadar korkmeksızın efrat ile temasla- tnı mühafaza elmşer ve ge- Er gecel gündüzü — öğütler ermşer ve en n,bayet bütün Yezan: Alekundruma Sandalcı, akşam saat yed'ye doğru s'yah manto- lu genç bir kadın getıvdıgını söylemişti Vaziyet çok scay pli, ve bu halif ışığın, bu 2 yf lâmbanın oda İçadeki köo kunç dağınik- dâmü tezkeresini bir kere da- ha ocudu ve buluşacakları ye- rin Sea Klod olup başka bir yer oimad ğna, M. D estre ps- viyonunun önünde olup b'şka bir sokakta o'madığına tekrar kâani olmuştu. Her şey, Dartanyanın - içine doğan histe yanılmadığını ve ük bir felâket vukua geldi- ğni anlatıyordu. Tekrar köşkün yanına seğirt- tiş gaybubeti esnasında orada yeni bir şeyler vukua gelmek ihtimalini ve bu yeani haberin kendisini bekledğini zannedi- yordu. Dar yol hâ'â tenha bulunu. yör ve ayni zayf işk pencere- den parıldıyordu. Ba esnada Dartanyan o ıssız. ve keranlık ku'übenin yanına gitli; ku.übede bulunan bir.nin vak'ayı görmüş olması ve kendisine anlatması ihtimali vardı. Kulübe e rafındaki çitin ka- pisi kapalı olduğu rdan çit üze- rinden atadı ve zncre bağlı bir köpeğin havlamasına 'ak asm'yarak kulübenin yanına so- kuldu. Kapıyı (lk çalışıma tevap veren o'madı. Paviyonda ©- duğu gibi burada da ölü sükür neti vardı. Bununla beraber, son ümidi bu kul.beye bağ- Liydış kapıyı tekrar çaldı. Bir â2 sonra içeriden yavaş bir ses gelir gibı olmuş ve bu sesin korkudan titremekte ol duğunu farketm'şti. Dartanyan kapıyı ça'maktan vezgeçti, son derece merak ve tec ssüs'e, korku ve nüvaz ş'e, yavarmağa başadı k, sesi adeta korkünç bir şekil almıştı. — Sonu var — Jmu:ımıy derlev p toparlay p n sekizinc günü öğle üstü Ayastafanasa getirm şlerdi. Donanmanın — geliş. - orduyu seviad rmişti. Her işin ! olayca ve muvallakıyetle — başarı acağı ümid ni kuvvet endirm şti. Ayas- tufanos önüde demir atan do- Nanmaya sadei zyaret lâzımdı. S- ânikten hareket eden — ve bütür efradı zabitandan mü- rekkep olan jandarma taburu kayıkiara bindiri erek donan- maya gönderildi. Bunlar ordu namına küçük kardeşleri olan bahriyelileri - kucakladılar. Ve sonra kara kuvvetleri için lüzumu görünen mavzer ve cephanele i gemilerin sılâhendazlara aid üs leha ve cephanelerinden mu- vakkaten alınarak orduya ve rild. Ve bu aralık büyük topların kamaları d. mld ğin: dan donanma hemea hemen silâh ve cephaneden tecrid edildi. Nisanın dokuzuncu perşembe ünü Osmanlı tar.hi için eş$ 7 Ğ. gin olmustu. Yat kulübünde Meci sikebiri milli namı veri en âyan ve mebusanın — işticakile âyan reisi Said Paşanın riyas:ti astında bir içiima olmuştu, Bu meclişikebiri mlüiye hareket or- dusu kumandanı Mahmud Şevs ANANOLU L ktsad kanun da kabul edilmiş ve mec- 5 Aşktle Şar ıpçılık Memliekett> â WİİEÖİİN HOCADAN _ı g hiret —— Y'-ı"ıı— e KtUpları. Yöön şarapçılık — için yeni bir k:lkınma hareketinin başadığını görüyoruz. Demek — 35 — ki, başl'es ihraç maddelerimiz: den biri olan üzüm, ayni a manda dehit sanayde kullar ntlacak. Buradaki isabeti teba- B. B. Halid Tevfikle Mustafa ve:- kâleti müştereken aldılar rüz ettirmeğe İüzum yoktur. — Dime?.. vT Aklımda.. Ho'landalların yakın — zaman- — Demesi, memesi — yok; — Haşşöyle. Sonra © gün di ini hatırlarn skkâlidir. | ağzı, burnu Vvar. kazı ımız yedi metelikten Onlar, şarap — ölarak bütün — Kimin be?. sana bir metelik hisse vermiş, Türkiye Üzüm rekoltesini al- — Hekimin be... sen itiraza kalkınca easene şap- mağa bazır olduklarını — söyle- Baktım ki bay Hafız Mustafa | lağı — oturtmuştum. mişlerdi. Ü kete döviz getren maddesi olarak değil, ayni za- mahda dahili sanayini temin etmek suretile kıymetleadirmek bize şarap gibi ik.nci bir ihraç madilesi kazandırmış o 'acaktır k, şüphesz bu memleket içn faydadıdır. Lâkin, bağlarımzın bugünkü vaziyeti şarapçılığa müsait m- dir?. 'Memleket'm'zde şarab imalim de kullanılan üzümün mıktar ve kiymeti nedir? Şimdiki hada bi'iyoruz ki, Tü:kiyede senede tahminen üç milyon küsur kilo kadar ücüm şaraba tahvil edİmektedr. Ba miktarın umum üzüm basılatı. mızda ne kadar cüz'i bir rakam iht va etliğ meydandadır. Bun- dan 30, 35 sene evel Türkiyede 400 milyon kıloyu mütecavz üzüm şaraba tahvil edilmekte idi. Sonra'arı, filoksera haşere- sinin yaptığı tahrip, bağ mn- taka'arına yerleştirilen muha- cirlerin bağcılıktan anlamayışı, Amerikadan çubuk — geti tmek zorluğu gibi sebepler, vaz yeli çok sarsmıştı. Bugün bu sebebler mevcud değildir. Yalnız, şarapçılığım za lâzım olan ham maddeyi yeliş- iça bihassa Trakya ve ağlarını ihya etmek za- rüreti. vardır. B liyoruz ki, bugün Almanya- mn en meşhur. Ren - şarapları (R züng) üz imünden, Macarista- nn tanınmış To ıır pları üm yaln'z memle- bir her fi delirtecek; hemen müda- hale ettim: — Yahu, bz seni buraya Hafız Durmuşun vekâletini ala: sın diye çağırdık. — Vekâ etini m?. N- mü- nasebel?. — Böyle büyük bir zatn vekâletini almak şerefi bana fazla gelir. Hai Tevf ği çağırın.. — Yapma Maustafa, şu seva. ba sen gr... — Hay A'lah kabrets'n zatı- âl nizi.. Bal gbi günah dürür- ken ne diye sevaba gireyim ülen?.. — Pek ââ, ben şimdi gidip Hılid Tevfiği buraya — getire- yim. Sen de ayrılma ha.. — Hay enayi hay. — Üen sen ayrıl desen kim — ayrılır? Kırk yıl arasam böylesini bula« mam. Kalktım, baroya kadar g'de- rek Hald Tevf ği buldum. — Halideğim, seci - Hilâl eczahanesinde Hafız M safa beklyor, beraber gideceğz. Biy Halid Tevfik, © meşhur incecik sesile, davul çalar gibi, güldükten sonra cevap verd.; — Ne yapacakmış ben.?. — Vallahi iyi — bilmiyorum amma galıba ö çinü alacak.. — Na ölçüsü?, — Elerdim, bir gün sana parkta Tasgelmiş; sen çocuk arabası sürüyormaşsun. Yanına yaklaşırak — “eskidea arabay çekerlerdi, $mdi iterek — sürür yorlar ha, demş. Ser de *evet, cevabını. vermişsin, Bay Halid Tevlik içerledi: — E, ne olmuş?. — O'an, biten bir şey vok azizim; Hafz Müustafa “şayed günüa birinde toronum olursa bir araba yaptırmık İâzım ge- lecek, Halid Tevfiği çağır da ölçüsünü alalım, dedi. — Şımdi sana da, Hafız Mustafaya da mev üd kasidesi okutursun hiş tut şuradan cad: deyi dürürüttü... — Baş üstüne, giderim. Fa- kat gelmedin diye Hafiz Mus- tala şahsen buraya gelirse alt tarafına karışmam.. Hald Tevfikte gafak — attı. Korkudan derhak — Gidelim. Dedi ve yürümeğe baş'adı. Koluna girdim; hem konüşe- yor, hem yürüyorduk. — Neydi o mektepteki gün: lerimiz Halite'ğim?. Hani ben yüzünü kara dutla boyay:p seni küpe sokmuştum?. Küpün ka- peğini kapadıklân sönra ben *Aley, hop.. Amerikadan gelen kırmızı derili Matagura elfendi- yi görmek istiyen bir metelk versin, diye bağ rıyor ve mete- Lği aldıktan sonra elimdeki değneği küpün kapağına vurur, vurmaz sen baş'nı uzatıp dilimi çıkararak iki yana sa landıktan sonra tekrar küpe kaçıyordun? — Aklıma geldikçe vallahi sana bâlâ içerliyorum. — Yok a canın; — çocukluk bu.. Hatırlarsın ya, bizi o vazi- yette müdür yakalayıp salonda- lis de bu tariht müzakeresine | ki bürik saatin ka şısına d.k- hitam verm ş.iz, mişti? Rekkasla Leraber sen — —— Sonu var — İ sağa, ben sola sallanıyorduk? ihraç ket Paşa davet edilmişti. Bu davete icabet eden Paşa mec- lisikebiri milliye girer grmez meclis hep birden ayağı kalk. mışlard.. Bu gbi meclislerde ayağa kalkma hareketinin bir padişaha yapılır. tazm asarın- dın olması hasebile Mahmud Şevket Paşanın pek — mahcub bir. vaziyete girmesini gören reis Sâid Paşa tarafından: — Paşa, Paşal Fasılai salta. nat devrinde olduğumuzu unu- tuyorsunuz. Diye bir cemile dahi izbar edilmiştir. Kulübde saatlerce devam eden müzakere netice- sinde: Su'tan Ham'din reiskârda kaldıkça mürtecilerin her an üm'de düşecekleri tabii oldu. ğundan se âmeli mülk ve devlet Bamına ist hsal edi.ecek bir fet- vayi şerife üzerine hal'ine itti- fakı âra ile karar verilmiştir. eskıben Mabmut Şevket paşa tarafından pek derin bir kıyaset eseri olarak teklif edi- len ve bir satırdan ibaret olan (Hareket ordusunun - ef'alinden mesul olmıyacığına dar| bir — Ö gün bıılndi'. içim ra- hat etmedi. meteliği de hakkmı helâl et. Halid Tevfik büsbütün içer led: — Kabahat sende değil, se- ninle beraber yola çıkarak Ha: hız Mustafaya gitmeğs kalkanda, Baktım; kaçıcak. — Hemen havayı dağiştirerek yalvarmığa başladım. Ne ise., Güç belâ onu da eczanaye getirdik.. — Buyür bakalım, bay Halid Tevfik Adamoğlu.. Zatı ulyayı cenabetpenahi erini bekliyordak. Bay Halid Tevfğ'n yüzüne baktım; bu sözleri söyliyen bay K Hafız Mustafaya içerlediği belli id alinma sesini çıkırmadı ve — - bir kaçmak için sordu: — Dâvanın — mevzuu - nedir efendim?, Anlattım ve Hahız Durmuşun vekâletini almısını rica ettim. — Hafz Mustafa alırsa ben de alırım.. Cevabını verdi. İpin ucu gene f 'i Hafz Mustafaya geçm şti. Ça. resiz ota da yalvardık, yakardıl — Aman Mustafacığım yap- Ma, etme, Dedik; imkânı yok.. O zaman Hafz Darmüşa bi b n Kt AlRAar — Bana bak, mbn dkae - tin boyntuna — sarılıp iki yante Şından öpmezsen işin olmıyas cak.. Hafz Durmuş, ©o dilberim Şaştur. gözerile bıy Mustafayı sizlüctea sorra “neden, der g bi yüzüme baktı. Hemen yar Piştirdim: — Böyle senin gibi masum adamların yalvarmasına taham mül edemer, yüreği pek yufka- dır. Ha bundaki yürek yufcalığı ha Yeni Asırda “Fiske, imza» $i'e yazı yazan zatın nükte in: geliğin — Birincisinin — yanında yufka; et tahtası gibi kapkalın, ikncisinin de yanında nükte; vapur halatı gibi ipince kalır, Bay Hafz Mustafa baktı ki vaziyet fena.. Ayı perdeyse o pis dudaklarını yapıştırarak ya- naklarım — salyalıyacak; derhal muvefakat cevabını yetiştirdiz — Miademki asrar etti $ Nuozavon perdü le muşvar; ale- vuzan, tabuta uzan; alevu don- durma, dö gözüa çıksın alındır- ©a nespa? Fakiyon farmakiyon oti ine to gayduri ta katalıkti, meyak tika rodizi.. Kabul, anladın mı âarkuda? — Anlıyamadım gayir.. — Sonra anlarsın, ver bakâ» hmm şuradan pul parasını.. Hafız Durmuşta dünyalık ne gezer? Arzahal pulu parasin biz ödediz. «*Sonu var- ETETERANT A Y Dr.Behçet Uz Çocuk hastalıkları mütehassıst Hastalarını 11,30 dan bire ka- dar Beyler sokağında Ahenk matbaası yanında kabul eder. —| Muarenehane telejonu 3990 Ev teefonu 2261 Al şu üç buçuk $ an evel meseleyi anlayıp a

Bu sayıdan diğer sayfalar: