1 Mart 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

1 Mart 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BARN 2“&“ muhakkaktır., Her ne | selsun normal çocuk siler- (#Şak şaf etmemiş, olduğu yerde MUAL Mesleki duraklama İnsan hayatı bazı muayyen merhalelerden geçme veliresi- dir. Meselâ emzirilen çocuk memeden emziğe geçer. Bu ge- çiş ekseriya kolay olur. Çünkü mradaki fark keskin değil, ted- ticidir, Daha sonra kaşık ve gatalla sert gıdalar yeme dev- resine geçer, Bi çok aylar ve seneler ço- guk, âile bağları arasında iste- diği zaman p istediği za- man gelerek, istedği zaman oyuyarak s:rbest bir hayat ya- şayıp durürken mektebe girmek, oldukça ciddi bir programa tâ- bi olarak uzun zaman dkkat etmek, büyük çocuk — grup'la.ile düşüp kalkmak devresine ge- çer, Burada değişme âni ve ha- zırlıksız olarak çocukta kozku ve isyan uyandırabilir; tedrici ve zevk verle de olması müm- kündür. Her ne olursa o'sun normal çocuk ilerlemek mzcbu- riyetindedir. Çocak mektebi bitirip haya- tımı kazanmak — mecburiyetinde bulunduğu zaman diğer bir bür yüme devresine varılm ştır. Mektepte ve üniversitedeyken > a şeti rahatça temin edilen; yiyeceği, barınacağı, giyeceği otomatik bir şekilde önüne ge- len çocuğun hayata atılması için iyi bir hazırlık yapılmam şsa onun istikbalden korkacağı, ve evin, mektebin sıcak atmoslerinden uzak olan her şeyden tevehhş Temek mecbur'yetindedir. İş bulduktan sonra - evlilik hayatının mesuliyetleri meydana çıkar. Bu gene yeni bir merha> ledir. Ekseriya burada büyüye- © memek acıklı hâdisesine tesadüf ©, olunur, Bu vetireyi daha fazla takip etmiyelim. Kısacası sıhhatli, nor- Mmal insan hayatı, büyüme mer- halelerle ilerler, Bir kaç ay weya bir kaç Sene için ferd konksiyonlarının hemen hemen biribirinin ayni olduğu bir se- viyede yaşar. Sonra ilerlemek, başka bir merhaleye başka, daha başka bir merhaleye var- mak mecburiyeti hısıl — olur. Normal zamanlarda ve normal gşerait içinde eğer ferd normal ilerleme harekâtı yapmamışsa fık- se olur, yani durür, kalır. İlk merhaleleri atlıyarak ha- yatımızın esaslı bir mıntakası olan meslek kısmına — geçelim. Meslek sahibi olmyan — bir in- şan mübim bir noktada durak- lamıştır. Eşer insan buraya ka- dar çıkışını mesad bir. şekilde yapmışsa yani kendi alâka ve kabiliyetleri dabilnde bir iş bulduysa hakikaten mesud bir insandır. Ekseriya, hakikaten bir çe kışı rastlanır. Fakat bu. çıkış öyle zorlanmıştr ki mu>yyen bir merhaleye varıldıktan sonra ferdi daha ileriye götürmek için hiç bir saik bulunamaz, çalışmak lâzımdır. Lâkin ne alâca ve ne de kıbiliyet bakı» , Mmından bu iş keadisine uygun değildir. Hakikf? manasile mes- leki merhileye varmış sayılmaz. v Yavaş yavaş arkada birakt: “geumz bazı yanlış - fikirlerin te- siri altında kızdar bu meslek hayatından —hariç — tutülurdü. El'an k ziarının çalışmasile ken di nefislerinin tahkir edildiğini zanneden babaların, kızlarına aksıslık edüdiğini” iddip ed Vedide Kemal Karadayı annelerin bir talip çıkıncaya kadar kendini tam manasle bakmaktan mesul tutan kızların sayısı — gittikçe — azalmaktadır. Açık kollarla beklenilen taip çıkmakta gecikirse yaşlanan bu kızlar hayatlarının sonuna — ka- dar hiç bir meslek sahibi ol maksızın yışarlar. “Bütün hayat, bir mesleğe müncer olmalıdr.,, Fikri zevcelik ve annelik mes- leği değilse de, evin haricnde bir meslek edinme fikri gittikçe yayılmaktadır. Gittikçe artan açıklıkla kli- nikciler bize meslekte intibak- sızığın güsdüzkü asabiyetlere ve geceki üzüntütere sebep oldu- Yunu, veya mes eki bir panct on yokluğu ferdi, bütün zihni bo- zukluklara br yem gibi att ğını gösteriyor. Mesleki intibaksız'ıktan bah- se'tik. Fakat bir de mesleğine lüzumundan faz'a intibak eden insan da varı ir kaç sene evel bir fabrikanın eski bir iş çis'ne büyük takdrler verildi- gini hatırlıyorum. Bu işçi ayni âyni Mmuayyen işi yapıyordu. Kumpanya kendis. için nutuklar irad ettirdi, arkasını okşadı, ne kadar kıymetli bir adam o du- ğunu ve ne kadar sevldiğini söyledi. Bunların hbepsi dostça ve gayet cömertçe hareketlerdi. Fakat adamcağızın başında do- laşan pskolojk meleklere her- halde ağl ımışlardır. — Zavallı adam otuz beş-senedenberi. hiç durmüş - kalmıştı. Daha pek çok sene evel, kumpanya, bu vaziyette ka'makta devam ett ği takdirde İâtuf görmek değil, işne nihayet verileceğini ken- disine ihtar etmeliydi, Mesleki hayatımızda bu şekil duraklamalar hiç bir suretle az değildir. Çıkmaz sokak gibi olan işlerden kurtulamamak ve- ya kurtulmak arzu - etmemek, insanı mutlaka duraklatır. Bu gibi işlerde; kolaylıkla bir me- haret elde edilince nefse, yanlış olarak bir ehemmiyet atfolunur. Böyle çıkmaz sokak işile uğra- şan adam kendisini işinin sa- hibi zanneder, fakat bilmez ki iş onun sahibi olmuştur. Zaman geçtikçe ondan kur tulmağı imkâsz bulur. Meç: hulden korkmak ' onu müte na- diyen alakor. Binaenaleyh bü. tün hayatı, müdafi bir unsurla, bu muayyen ustalığile — tefahur etmeğe temayül eder. Neat.ce itibarıle kendi küçük krallığını tehdid edea bütüa herkese karşı kıskançlık hisseder. Şayet kendisine bir rakip çıkar diye bütün yeni usullere karşı müth ş bir şüphe besler. Kendisine tesolli veren işini kucaklıyarak uyanık aksülânellerinin dumura uğramasına müsaade eder. Çok geçmeden olduğu yerde kalan ibtiyar bir âdam haline geçer, Fakat mesul olan sadece bu *çıkmaz sokak, işleri değildir. Muayyen mahiyetteki kadın ve erkeklikler herhangi bir işte durur kalır. İş duraklamasında biz öğretmenler gayet güzel mis iller teşkil etmakteyz. Mü- temadi bir. rekabet münebb:hi olmadığı için kend'sini muay- yen kalıplara dökr Uğraşan bir sistem içinde çalışan öğret. menler sâyi akal kanununun gösterdiği yolu takib etmeğe, yani herhangi bir dersin nasıl Öğretileceğ.ni öğrendikten sonx ANANOLU LİM Düşünmek, okumak ve yazmak Düşünmenin bir kabiliyet ok duğunu ve bunu öğrenmek icab ettiğini, biz öğretmenler biribi- rimize daima hatırlatmalıyız. Gençlere iyi okumak ve yaz- manın esası olan iyi düşüne- bilmek kabi'iyetini — maalesef veremiyoruz. Okumak veyahud yazmak için herhangi bir va» zife verildiği zaman, o2un ne olduğunu bir dişünelim. Daha vazıh olmak için meselâ Orta- okulun üçüncü sınıfını ele al bım. Okulda kendilerine v len, bi çok fırsatlarla geçirmiş oldukları yedi ders yılı vardır. Kendilerinden bir şür ve par regrafın hulâsa edilmesi İstenil diğ: vakit ekseriya elde edilen netce şudur; Altmış kişilik bir sınıfta azami altı yedi çocuk az çok muvaffakıyele bu hu- lâsayı yapabilir. Yani esas fikir #le tâli derecede olanları biri- birinden ayırıb icab eden yere kıymet verir. Fakat bu altı yedi çocuktan ancak bir iki k şi iladede bir or jinallik, canlılık ve kudret gösteceblir.. Geriye kalan elli dö:t kş, aralarında az çok bir derece farkle kuv. vetlerini yalan yanlış, kırık dö- kük cümlelerle sarfederek, £- kirleri eğip bükerek esas fikri orta yerden kaybedeceklerdir. Bu, matbu bir sahifede mana çıkarttmak ve onu ifade etmek husasundaki kabiliyetsizliği gö teren bir misaldir. Şimdi bu ameliyeyi ters çe- virin. Yaşadıkları, içinde bulun dukları herhangi bir hâdise üzer.ne bir pareğraf yazmala- rini isteyiniz; neticeler eskisin- iç te farklı olmiyacaktır. Ekserisini, hatta ilk okulun dileklerini muvalfakıyetle yerine getirenler - bile bir fıkri, bir pa- reğrafta İlâyıkile işlemeğe ve bunu az çok edebi bir üslübla nokta şurasıd r: Bu çocuklar okumak ve yaz- mükta esas olan açık düşünme tekniğini kavramamışlardır. Bü- tün buna rağmen — mesele, göründüğünden basittir, çocuğa öğretilmesi, fakat tatbikatı için muntazaman üzer.nde durulması ieap eden bir kâç prensipten ibarettir. Kev- Foot “nasıl oku- malı, nam ndaki eserinde okur ma suüretinin bir yer değiştiğ ni ve değişmesi — lâzımgeld ğini okuyucunun datıpkı yazan gibi yer yer du arak düşünmes nin esas olduğunu söylemiştir. Oku- mak bir kooperasyon - işidir. Okurken muharririn esas fikrini aramak ve daima tak p etmek ve (âli fikirlerin esas fikirle olan manasını araştırmak ge- rektir. Ayni şekilde mühim, fakat hçte mufassal olmiyan yazı ka deleri de ihmal edilmi, Her iki noktada yapılan (h çocukların vazh düşünmek it- yadını kazanmalarını imkânsız kılar. Sor mün-kasrlor dolayısile BRANŞA SAYGI Cumhuriyet çocuk'arımı he yıl kabaran bir yekâa üzerin den jstikbale ve — memlekete faydalı vatandaşlar halinde ye- tiştirmek teşkilâtını ve bu teş- kilâta bağlı milli kü'tür mües- seselerim z gene milli maksad- lJarı başaracak mükemmeliyete ulaştırmak vazifesini —şümul le temsi! eden Kültür Bakanl ğının ae GÖT GSN £ S TARLEMSAI ta onu tamam (e tarzda tekrar etmeğe başlar. Böyle öğretmenlerir yenilikten ödleri kapar. Birkaç sene evel Kinder- garten işleri Froebel p ânlarına göre yapılıyordu. ÂAz sonra Mont'ssonun Ekirleri revaç bul- mağa başladı. Kındergartenc- ler biddetle ayaklanarak bu yeni fikirlerin merdud olduğu: na iddia ettiler. Şurası mahak- kak ki yeni usullerde tenkid edi'ecek ve eski usulde takdir edlecek c betler olabilrdi. Fazat bu ihtiyar bekçilerin ha- reketlerinden açıkça şiliyor ki, bütün hiddetin sebebi yer- lerinde durmuş kalmış, öğret- menlerin kendi işlerindeki em- niyetini tehdid eden bu hücu: ma karşı durmak kaygusudur. Amerikada Yohu Devvey'in, Brükselde Davd Dekroly' Cenevrene — Jan Jak Roussou enstitüsünün yeni fikirlere karşı bu durmuş kalmış öğretmenle- rin, başöyretmenlerin ve müfet- tişlerin mümanaatlaı ulacık sual şudarı eriye doğru itirelim veya çekelim mi? Yoksa olduk* ları yerde birakalım mi? Osür yücumuz belki kâh| hayatın bazı noktalarda gene böyle du- rup kaldığını öğrenmek için düşünecek — ve araştıracaktır. Be.ki hayatının mütemadiyen ilerlemesi için ne yapmak (â zimgecisı balmağı çalışacaklır. isini dünle bugünü karşılaştırıp bir hükme bağlamak mümkün- dür. Ümmiliğin ve cehâletin on küsur sene zarfında bu mem- lekette uğradığı hezimeti ancak şuurlu bir ilim bamlesile kazan- dığımızın aksini kim idda ede- bilir? Kültür Bakanlığı ve teşkilâtı bu muvaffak sahada, memle- ketin umumi hayatındaki ka- kınmayı asli — vazifesinin ana hududları dahilinde başarırken mekteplerde ceza — usuüllerinin tatbik edilip edilmediği veya çocukların noksan ve - aykırı yetiştirildikleri iddiasına — sap- İanmak bu görüş zaviyesinden dünyanın en geniş ihtisasını istilzam eden te:biye bahisle- rinde ehlnin salâhiyetine mü- dahale demek olmaz mı? Mekteplerde ceza nedir, ni çindir, çocuğun taşkınlığı ceza. sızlıktan mıdır, cismani ceza niçin terbiye müesseselerinden kovulmuştur, cezaya müstenid olan veya — olmiyan — d siplin- de mi muvaifakıyet — vardır, gibi derhal batıra gelen sualle- rin dah- mektepçilikteki reali- tesinden — haberdar - olmadan “ceza, meselesinde olduğu ka- dar bütün bir nesli yetiştirme- nin diğer safhalarında da hep sudan mütalealarla bahse karış- mak branşlara hürmet itibarile böyl gücahtır. Bu br kaç satırla bir müd. de'tir matbuatta tesadüf ettiği- miz, emek ve tec übe mahsulü olm:yan yaldızlı kanaatlere te- mas etmek is'edi Öyle sanırım ki, diğer mem- leket mese'elerinde olduğu ka- dar nesil yetiştirme işinde ve münakaşasında da ağır başlı davranmanın ve mesl>k end şe- ini kavramanın z2manı gek Reşad Oğuz SAYFA SI Ahlâk terbiyesi . Çocuklara ahlâk terbiyesini nasıl vermel.? Pratik bakımdan şu noktaları gözönünde tutarak her öğretmen ve ebeveyn yan- | nın mesuliyetlerini - omuzlarına yüklenecek olan gençlere muh:- taç oldukları seciyelerin iktisabı için bir hayli yardım etmiş olurlar kanaat ndeyim. ? — Normal bir çocuk kavwstli olmak ister ve buna Özenir: Etrafında kuvvetli gördüğü kimseleri beğenir. Bu sıhhatli bir vücutla kaimdir. İyi sıhhat n de ancac vücudu —muzur itiyat- lardan korumıkla mümkün ola- cağını çocuğa müsbet ve menli misaller vererek iyice anlatılmalı, Alkol, sigara, st.mna vesairenin fenalıkları - ve temiz hava, gü- neş ve idmanın iyilikleri hayati m sallerle anlatılmalı. 2 — Hayatını kazanmak ve istikbalini düşünmek: Bir az kendini düşünen ve seven her ferd, hayatını kazan- mak — ve istikbalini düşünmek mecburiyetini ergeç hissadecek- tir. Bu arzu çocuklarda tahmin hilâfıma çok erkea başlar. Tabil bunda çocuğu sıran muh tin de çok tesri vardır. Bu arzu bil- hassa çocuğan izzetineisine ve gururuna temas ederken inkişaf ettirilmelidir. Meselâ çocuğa yarın hayatta kead siai komfor ve refah bakımından nasıl bir şahıs olarak görmek istediği ve bunun için ne gibi hi larda buluaduğu , sorulmalı ve çocuk bu hususta - tahrik ve teşvik edilmeli, 3 — Kahraman edinmek: Çocuk içinde yaşadığı mu- hitte kendine idealierile ve te- mayüllerile mütenasip bir kah- raman edinir ve ona adeta ta- par ve herşeyini taklide çal- şir. Onun ilk kahramanlarını ekseriya hergünkü hayatta fi- ziki enerji sarfedenler teşkil eder. Bunlar arasinda — asker, polis, itfaiyeci ko'aylıkla göze çarpanlardan ve âlâkayı çekene lerdendir. İşte bunu bir firsat bilip hemen yerinde ve zama- nında bunların üzerlerine aldık- ları mesuüliyetin ve vazifenin büyüklüğü ve ehemmiyetine son derece kıymet vererek bu mü- him işlerin ancak cesaret, so. gukkanlılık, itaat ve azim saye- sinde başarıldığ nı anlatmalı ve bunların ro leri ve lüzumu birer birer gösterilmelidi. Bı hususta onlara örnek olacık büyüklerin hayatları anlatılmalı veya oku- tulmalıdır. Fakat bu gibi mi- saller yaşıyan kahra: X ârâ- sından verilirse, şüphesiz daha müessir olur, Meselâ çocuğun arkadaşları arasında: veya mu- hitindeki büyiklerinden örnek göstermek çok faydalıdır. Bu gibi kimseler okula veya eva davet edilip çocuklarla doğru- yaâ temas etmeli ve hayatlarım daki mühim anları ve noktaları onlara anlatmalıdır. 4 — İçtimat hisler inkişaf ettirilme Fena itiyad'arın görenekten doğduklarını biliyoruz. İyi iti> yadlar da çocuklara gene gö: renek sayesinde Bunun çin de aym bir grub içinde yaşama zevkini çocuklara aşılar malh. Arkadaşlarile beraber ya- şamağa al şan bir çocak o küt- lenin sarsılmaz bir tüknü — olur ve grub içinde ahengin temi- nine medar olur. Çocuklar arkadaşlarile beraber ayaamar gelir. | yültür. Ali Kemal Karadayı ğga, beraber çalışmağa ve iş yapmağa aışmalıdır ki yarının müşterek hayatına ve — mesüli- yetlerine şimdıden hazırlanmış o sunlar. Buna çocak evvelâ ai- lesia.n şeref ve namusunu ko- rumak ve ailesini sevmekle baş- lar ve gitgide b daireyi bü- gB—mci.ııı sonra — okulunu, mahallesini, kasabasını, şehrini ve nihayet de daha büyük bir çevre ve kucak olan — milletini ve vatanını düşünür. İçtimat ve milli gayeler uğrunda - yapılan fedakârlıkların ve kahramanlık- ların mili ve içtimat duygü ve saygıdan — yapıldığı çocuklara anlıyacakları bir lisan'a ve mis sallerle anlatılmalıdır. - İçtimaf bünyeye fenalık edenlerin fena- lıkları da anlatılacak olursa co- cukta daha iyi tesir yapmış olur. — Sonu var — İZibıta — Kama ile yaralamak Kosdonda Tirkuvaz — ban barı önünde Adem oğlu şoför Blâl, br kavga neticesinde Yusuf oğlu A iyikama ile par- mağındın haffç> yaralamıştır. Kavganın sonu İkincikordonda eski su şirke- ti binaasında Abdülhalim oğlu Emin, ev meselesinden Ahmed kızı 22 vaşlarında Ayşe ile kave ga ederek kapıyı hızla kapamış Ayşenin kapı arasına sıkışan başparmağı varalanmıştır. ğ Dövmek İk çeşmeliki k ıııdı“ı'lıh' P PŞ Salih oğlu M>hmed Şaban adım da birmi dövldüklerinden yakar lanmışlardır. Tramvay kazası Karantınada İnönü caddesin. de vatman B. Yaşar, idaresin. deki tramvay acabasını Kadri — oğlu 8 yaşlarında Orhana çarp- — turmış ve yaralanmasına biyet verdiğınden tahkikata lanmıştır. Orhanın babası Kadri, davacı olmadığım söy- lemiştir. Elbise çalmak Kemer caddesinde Yenihanda seyis Hulüsi, seyis Ahmed ve Abbasın — elbiselerini çalarak kaçmıştır. Kavga edenler Karşıyakada Osmanzade mev küinde Mustafa oğu Mehmed, Mi:hmed oğlu 11 yaşında Ö meri, Kemerda Celâdet soka gında Halil oğ'u Şaban, borş meselesinden Ali oğla Muame meri, Kahzamanlar mahallesin- de Ahmed karısı Ayşe ile Ab- du'lah kız: Süzan yekdiğer 1 dörmlşlerdir. Deri çalmış Keçecilerde İnkılâp sokağında » sabıkalı Ahmed oğlu Hasan, B. Şakirin dükkânından 30 lira kiymetinde -br deri - çalmış, kaçarken yakalanmıştır. Yaralamak Do'aplıkuyu — mahallesinde Mehmed oğlu — Yaşar, — İsmail oğlu Yaşar, İsmail oğlu Tevfiki döverek elindeki teneke boru ile başından yaralamıştır. Bıçak çekmek Tepeckte Sirmeli sokağında Bayram ve arkadaşı — sabıkalı Enver, Sıfiyenin umumi evinde dost tutmak meselesinden kavs ga etmiş, biribirine bıçak çek- mişlerdir. İksi de tutulmuştur. B. Naz f Bir aydanberi mezun bulunan merkez telgraf müdür muavini B. Nazil, dün İstanbuldan gel miğ, vazdesibe başlamışlır. “ v

Bu sayıdan diğer sayfalar: