1 Nisan 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

1 Nisan 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

( İ MUALLİMSAYFASI Bütün terbiyenin esası çocuğun!* A NADOI U bugünkü alâkası olmalıdır Hakiki bir terbiye programı çocuğu olduğu gibi kabul ede- vek onu aksülâmel temayülle- rine göre inkişaf ettrir. Çocu ğun buzünkü karakteristik va- aflarile azımi derecede alâka: dar olmalıyız; çünkü daha iy- lerini ve yeniler.ni vermek için bunlar hareket mebdei ola- caktır. Normal çocukların baş- Fo evsafını sıralamak zor bir şey değildir. Lstemize ilk — koyacağımız bek müt.madi bir faaliyet te- mayülüdür. Çocukta fiziki, zib- ni, hissi bir faaliyet temayülü © kadar âr, tazyik edile- m yen ve göze çarpan bir ve- sftır ki pasif çocuklar derhal göze batar. Çocuklar daimâ bizzat yaşamak tecrübe etmeği ve hemen şımdi tecrübe etmeği herşeyo tercih ederler. Tecessüs çocuklarda umumi olarak görülen bir vasıltır. *Ne, nerede, niçin, nasıl?,, diye mü: temadiyen sorar, dururlar. Bu gocuk — zihninin çok sevdiği bir faa'iyettir. Herşeye başlar rını sokup herşeyi anlamak ve kendi gayelerine göre kontrol etmek isterler. Çocuklar da büyükler gibi daima gaye ve hedeflerini tes- bit etmek isterler. Zaten bütün hayat kıymet verd.ğimiz ve ye edindiğimiz şeylere koşm tan ibaret değil midir?. Hiçbir normal zihin veya beden ha- reketi gayesiz olmaz.. Gaye, hedef terbiyede ve hayatta ta- mamile esastır, Normal şerait altında çacuk. tr bir grup içinde ve beraber oynamağı yalnız başına kal- mağa tercih ederler.. Taklit etmeği, temsil etmeği, inşa et. meği, yaratmağı, herbangi bir şeyin sebebi olmağı isterle Çocukların bunlar gibi kar rakteristik vasıfları olduğuna öğretmen daima şükretmelidir. Bu süretle onları faaliyete teş- vik etmek derdinden kurtulmuş" oluruz. Talebelerimizi gaye ara- maları için de teşvike hacet yoktur, Mösyö Motiv kuvvet AARİR AA AR AAA ĞÜL ARILORE Vedide Karadayı | oradadır. Kendi kendini ifade etmeğe çalışır. Bizim için me- sele, mevcud enerjiyi kullan- mak, sosyal hayatın kabul et- tiği kanallara dökmektir. Kafamızdaki an'aaevi okul ve okül faaliyeti mefhumuna reğmen ara sira çocüuk - içn ideal bir programın nasil ol- mas İlâzimgeldiğini düşünmek faydalı olur. Böyle bir prozra- min plânını yaparken çocük için mebzul ve bilkassa eçık havada faa iyet zem'ni hazırla- malıyız. Çocukların kooperatif bir şekilde çalışma ve oynama- larımı temin — etmeliyiz. Çocuk> ların pek çok - tecrübeler yap- malarını, muhitlerini her yön- den incelemelerini, sual sorma- larım, iş görmelerini daima is- temeliyiz. Çocukların sıhhatini ve inkişafını daima gözönünde bulundurmalıyız. Herşeyin manasını açıkça ve doğru olarak anlamalarını ve kıymetlerini takdir etmelerini temin etmeliyiz.. Çocukların hissi hayatı da bizi derin bir surette meşgül etmelidir. Ço- cuğu tatmin edici heyecan de- şarjı yolları göstermeliyiz. İster çocuğu ve onun istikbal ve sıhhatini düşünelim, ister cemi- yetin dileklerini gözönüne alar hm onda teşebbüs kabiliyeti- nin, nefsne itimadın, beraber çalışmanın, — hayatta gayenin, dünyaya karşı bir alâkanın z.h- ni ve ahlâki dürüstlüğün uyan- ması ve kuvvetlenmesi - için çalışmalıyız. Çocuğun temayülleri ve ce- miyetin — diledikleri — bunlarsa okul bu hedefe doğru çalışma: hdır. Öğretmenin vazifesi ço- cuğu bu kuvvetile ele almak ve onu bu komp'eks hayata intibak ettirmektir. Hayat, il ta edem'yeceğimiz bir tarzda komplekstir. —İntibak etmek zordur. Hayat müddetince sü- ren bir vetiredr. Okul tahsilile terbiye vetiresi de tamamlanmı- yacağı için çocuğa sürekli alâ- kalar vermelidir. EARERE KP nn Okul muhitinin genişlemesi Eski okul, hayat ile, onun heyecanlı faaliyetlerile hiç alâ- kadar olmazd. Bundan - otuz sene evel babamın eline yapı- şarak Kordonda — dola; rıhtımdaki yığın yığın & benliğimi zayıfiatan büyük şilep- lero, çeşit çeşit bandıralara, vinçlere, bağıran çağıran, kıvgı eden telâşlı insanlara hayretle baktığımı hatırlıyorum. Sonsuz suallerime karşı babamdan al diğim - kisa, ANADOLU Günlük .Hn_ydnr Ruıdü ÖKTEM Ümumi meşriyat ve yazı işleri müdü ae Bazdi Nüzhet ÇANÇAR ıDAREHANBİ hanir İkinci Beyler sokağı C.Balk Fartisi binası içinde Telçraf: İzmir — ANADOLU Telefon: 2776 « Bosta kutusu: 408 Abone şeraiti Yallığa 1400, altı aylığı 800 karoştur. Yabancr memleketler İçin — venelik abene tereti 27 liradır ANALCLU . MATBAABINDA BASILMIŞTIR kesik cevaplarla ötün ba bayatı izah eden kâh doğru, kâh yanlış çeşit çeşit nazariyeler yapardım. O zaman oralarda hiç bir mektep veya sınıfa rastlamazdım. Bızi okuldan buralara getir- mezlerdi. Hiç — getirmezlerdi. Acaba bu gemiler ne yüklüyor ve boşaltıyorlardı? Nereden ge- liyor, nereye gidiyorlardı. Okul talebesinin hiç böyle şeylerle alâkası —olur muydu? — Bunlar, okulun muhiti dahilinde de ğildi. Şdi okulun mubiti iş- Tedi. Bugünkü okulla o 3“ okul arasında en büyük fark ta budur. Başka mübim farklar da vardır. Fakat en büyük fark budur. Bugün bunun için iyi, canlı ve — heyetanlıdır. Bu- nun için çocuklar Pazartesinin gelmesini, tatillerin - bitmesini ister. Canlı, küvvetli büyük ruhla- mın dostluğunu temin etmiyen okul muhiti de vardır. Büyük işçileri, — musikişinasları, artist leri, alimleri tanıtmıyan ve on- ları” ıudırmıyen okul çocukla- Tımız için iyi bir muhit dehldır. Çocuk gördüğü, geıdılı. ııı- sanlarla umıı—"llrı, n'sbette &ı işitmek — ve ıllıııık çocuııııı yapıcılarıdır. Kü |Musahabe Maksada dogru —M. bmın Soysa a— Reşad Oğuz İki yetişkin oğlundan babhs seden çiftçi bir. tanıdğım derl yand: — Birini okutum, ikincisi mektep tahsil ni takip etmedi, ben yetiştirdem, İseyi bitiren tik oğlumdan alıfadem yoktur, geniş bağ, bahçe işlerinde veya kalabalıkça olan ailemizin idare kadrosunda ble vazife alamı- yacak kadar ehi yetsiz. e cası, ailemizde bır küllettir.Ge- çimi bizdendir. İkne, mektep görmiyeni be- nim ııiebemdır. yırmisine ka- dar benimle çalışı, onu ben yetştirdim, —noksan da olsa ailemizin — istihsal mesaisinde taaldir, işleri artık ona dev rettim.. Sohbetimiz tabii mecrasında ve mücemmeldi. Ç fiçi tanıdı. gım, hayat mektebini çifte kavrum mahsullerindendi ve her düşünen kafa gibi o da çocu" gunun bugünkü okullarda umu- lan, beklenen kudrette teçhiz edilemediği fikrindeydi; “Kar lem efendisi, yerine hayalın is- tihsal şubelerine ebliyetli ele- manlar verilmesini istiyordu, Şu veya bu, ecnebi diyarında; artık “efendi, istemi yoruz, mek- teplerin bol bol ve yalnız okur yazar yetiştirmesi cemiyetin iş san'at âlemi aleyhinedir, dahi bu itiraz sadası yer bul- muştur. Bizde, henüz şikâyet edle- cek miktarda “kalem eleadisi, yetişmemiş olmasına rağmen işliyen makinerin sesinden ve hasılasından artık bu “büyük memleket meselesi, nin Üze- rinde düşünülmek, kararlar itti- hez etmek, “millt talim ve ter- biye, teşkilâtımızı bu maksadın orga sizesinden geçirmek zarı- retile karşılaş! ğımiz kabul edi: mek iâzımgelir. Bu sütunlarda, geçen bir ya- zımda “Okullarda inz bat, mü- nakaşası hakkı: mütaleam burada söylemek is- tediğimle — karıştırılmamalıdır. Okuilarda inzibat, pedagojinin d'ğer fasılları gibi meşgul o anr ların uzun ömürlerini dolduran bir zemin ve bir meslek mev- zuudur. Ben, burada canlı bir müşahedenin “büyük bir mem- leket meselesi, ile alükasını telhis ediyorum, diyorum ki Talim ve terb'ye teşkilâtımı- zın içtimat kalkınmamızda, ha- yat mücadelesinde; mi İi cemi- yetimize *kalem efendisi, ye- rine her boydan kalf, boyacı, köy mimanı gi $ ve meslek adamları yetiştirebilmek istikâmetinde harekete geçme- sinih seferberliğini hararetle bek- liyenlerdenim. Y Kültür Lisesi Şehrimiz Kültür Lisesi, kendi adını taşıyan on beş günlük bir mecmua neşrine başlam:ştır. İlk sayısında, Liseli gençlerin muh- telif yazıları vardır. Tavşiye ederiz. Çocuk haftası 23 Nisan yı Cuamhuriyetin 15 inci yılında yavrularınızın — kutluliyacağı bu bayram, evelki senelerden çok parlak ve şenlikli olmalıdır. Yurdun, - istikbal ümidi olan miniminilerimize geçirtmek için şimdiden hazır- lacalım. Cinsi terbiye (Baş tarafları 1 ve 15 Mart tarihli nüshalarımızda Muallimler sahifesindedir.) (Çocuğun teces»üsünü ve merakını icab ettiren cinsi me- selelere aid suallere evvelâ tabiatten, n batat ve hayvan- lardan misal alarak çocuğan anlıyacağı Bir. disanla anlat- maktan ve doğruyu söylemekten ebeveyn hiç çecinmemeli, Çünkü çocak burları bir gün muhakkak Bbir yerden ve ih- timal kötü bir tarzda yabancı'ardan vs büyük arkadaşla- rından öğrenecektir. başkalarından yanlış malümat eline- ceğine bunu doğrudan doğruya ciddt bir torzda ana v ba- badan öğrenmesi kesizdir.) ('ncıkıll' Pek tabi ol cinsi meseleler hakkında daha küçük yaşlarda alüka gösterir- ler ve etrafındakilerine herşey- de olduğu gıbi bu tecessüsle- rini de tatmin etmek çin sual sorarlar ve ancak alacıkları ce- vaplara göre bilgi sahibi olur lar. Bu bilgilerin doğruluk ve yüksekliği nisbetinde de şahsi. yetlerini kurarlar. Küçük bir Çocuk bir saatin nasıl işlediğine merak eder ve saatin akrep ve yelkovanını beyaz bir satıh üze- tinde öyle muntazaman döndü: ren şeyin ne olduğunu mutlaka bilmek ister. Onun tecessüsünü ve merakını ancak ona bakikati; yani saatin makinelerini ve ak- replerini yavaş yavaş döndüren tekerlekleri ve nihayet teker- lekleri harekete getiren yay ve zenbereği sirasile göstermek ve buaları çocuğa çok basit bir şokilde, anlıyabileceği bir li- sanla izah etmek lâzmdır. Bu yapılmadıkca çocuk tatmin edil- mez. Eoeveya —bunu bir İyj bilerek çocuğa Mmakine hal da bildikleri kadar ilk vermelidir. İşte etrafındaki eşya hakkın da daima #na ve babasına su- aller yağdıran bir çocuk bir tin nasıl işlediğini sorduğu gibi bir gün belki kendisinin ve belki de aile ocağında yeni peyda olan küçük bebeğin ve nereden ve nasıl geldiğini so- rabilir. Birinci halle ekseriya büyük yaşlarda, fakat ikinci haile pek küçük çağlarda kar- şılaşırız. Ve birçok ebeveyn çocuklarımı “leylek getirdi, ba- cadan düştü, komşudan geldi, çıydan tuttuk, zembille getir- mişler..,, gibi bir takım hurafe ve saçma masallarla aldatırlar ki, çocuk ihtimal © an için avunur, Fakat yaşı ve bilgisi arttıkça bu masallar onu — tat- etmemeğe, muhakemesi inkişaf ettikçe bu gibi hurale- lere inanmağa başlar ve — işte tehlike de 0 zaman kendini gösterir. Çocuk ebeveyni tara- fiından aldatıldığını görür, on- lara karşı itimadını kaybeder. Bu gizli tutulan şeyin ihtimal fena birşey olduğuna zahip olur ve tecessüsünü de tatmin etme bususunda o da gizli kapaklı bir şekilde hareket etmeğe ve bazı çarelere başvurmağa baş- lar. Ekseriya kendisinden daha büyük çocuklardan bu hakikati kötü bir mahiyette öğrenir. Bu ma'ümat ona sonraları çok çir- kin ve antisocal bir çığır açar. Çaocuk ailesi ve cemiyeti içade kötü rublu, muzır ve belki de hastalıklı bir uzuv olur. Maa- lesef itiraf etmek mecburi) deyiz ki, bu anormal hallere çocuklarının küçük yaşta iken cinsi meselelere dair sordukları suallere doğru ve açık cevap vermiyen ve onları atlatan ana ve baba'ar sebeptir. Çocuk bir zaman için hura- felere kanar ve atlatılabilir. Fakat nihayet atlıyan ve alda- Ti dersi l ı iç şüsrhesiz daha doğru ve daha tehli- an, ne yaıık ki; ana ve baba- lar olur, Çünkü çocukların kö: tü ükleri ergeç ana ve babalırın omuzlarına yüklenir. Bu sebepr ten ebveyn çocuklarının - cinsi meselelere karşı gösterdikleri alâka ve tecessüs hiçbir zaman ayıb, günah ve zamansız say- mamalıdırlar ve derhal ânında en münasib bir şekilde açık bir Tisanla çocukla — be aber tabiatı ve ehli hayvanları tetkik etme yoluyla, asıl kendisine veya yeni — doğan kardeşine gelmeli ve çocuğu tatmin edici bir hadde kadar — ilerlemelidir. Normal bir çocuk on yaşına kadar mutlaka böyle bir sual soracaktır. Eyer sormazsa, mut- laka bunu başka kim: muş ve bu husustaki yabancı ellerden mektir. Önun için çocuğu bu en mühim hayat? ve — içtimsi meseleye karşı küçük çağdan hazırlamak ve çok — mübrem olan ibtidaf malümatı gihibiş-ercamur ermeden ve ayıb telâkki etmeden kematli ciddiyetle her fırsatta anlab mağı mukaddes bir vazfe bil- melyiz. Aksi takdirde tehlike büyüktür, evvelâ; çocuğumuzun yalnız bu meseleye karşı değil, diğer meseleler muvacehesin- dede itimadını kaybederiz. Sonra çocuğa hayatın esasını ve içtimat bünyesinde temelini teşkil eden bu meseleye karşı yalnış bir veçhe ve kötü bir itiyat vermiş oluruz. Çocuğa bunu anlatmanın lüzumunu id- rak ettikten —sonra meselenin asıl çetin olan kısmına geliriz ki, o da, çocuğa bunu nasıl anlatınaktır: 1 — Çocuk hayatta her gör- düğü şeyi tabii olarak kabul eder ve olduğu gibi alır. Ona fırsat düştükçe bahçede büyü- yen fidanların evvelâ bir. to- bumdan Meydana geldiğini gös- terin ve kabilse bunu bilfiil yere bir tohum veya soğan di« kerek anlatın. Çocuk tohumun renkli — kabuğu — çatladıktan- sonra neşvünümaya başladığını görsün ve içerisindeki özün bir zaman için etrafındaki ni« şasta ile tagaddi ettiğ'ni öğren- sin ve nihayet kök salıp müs- takil bir halde büyümesi için lâzım olan unsurları temin etti- ğini anlasın, 2 — Bu nebati — safhadan sonra çocuğa hayvanları gös termelidir. Meselâ tavukların nasıl kuluçkaya yattıkları ve yumurtalardan nasıl civciv çık- tığı, çocuklara, çok alâka verici bir hayat dersi olarak gösteri- lebilir. 3 — Bundan sonra etrah- mızdaki ehli hayvanlardan me- selâ ineğin veya keçinin, kedi veya köpeğin doğurmadan evel gittikçe büyüyen karın kısmı gösterilerek yakında yavrulıya- cağına işaret edilmeli ve yav- runun bir tohumda kabuğa te- kabül eden en muhafazalı — bir =ıın ancak batın olduğu mu- yeseli bir tarzda Aanlatılmalır lere sor- bilgiyi edinmiş de olduğu | R | ı v yena & | |Ders plânları- . nad air Öğrelmen oxullarını teltiş eden bir intibaları muhtasaran kaydedilmiştir. Bu tenkidler öğretmen namzedle- rine o duğu kadar pek çok Öğ- retmenleri de alâkadar eder. 1 — Ekseriya konu birkaç gün evelinden verilmektedir. A — Plânlar bu çocuklar- dan doğacak alâka ve ihti- yaçlara cevap vermemek'edir. B — Namzedin alâkası, mev« zu veyahud uüsüldür; çoçuk de- gL C — Bir ders faaliyetin bir parçıası yerde — başlıbaşına meyleder. 2 — Plânın evelce karârlaş- tırılmış olup çocuğa yükletile. cek bilgiyi havidir. Talebenin, kendisinin düşünmesine fazla bir lırsat ver.lmez. 3 A Namzedler ekseriya plân yapmasını öğrenmekle ders ver- mesini öğröndiklerini zanneder: ler, A Sınif. karşığında — plânını icap ettiği zaman değiştirmesini bilmezler. B. Plânları hep kılişe halim- dedir, 4 — Teferrüatlı ve uzan plân lar yazmak o kadar vakit alır ki, “ders hazırlamağa imkân kalmaz, 5 — Fazla teferrüatli — ve uzun plânlar yeni vaziyetler xarşısında inlibak ve teşt0Du> kabil yetini, orijinal görüşü azal- tır. Alâka merkezinin talebe ol- duğunu unutur. Ders plânından edilecek istifadeler En tecrübeli ve değerli öğ- retmenler bile plân yapmak mecburiyetindedir. Yapar da... Kendisine göre, kendi ihtiya» cımı tatmin edecek bir şekilde plân ar. Plân yaparken şu aşağıdaki noktalar daima göz önünde bulundurulmalıdır: 1 — Merkezi sıklet, çocuk ve inkişafıdır. Mevzu veya ders değildir. Piân retrospektif me geriye baktığı kadar da pro- jektif ileriye bakar olma- hdir. Geçen derslerin faaliyetleyi gözönünde — bulundurulmalıdır. Çocuklara yeni fikirler ve bil- giler vermek için faaliyet xe- mini tasarlamalıdır. A — Bugünkü dersin bir te- madisi olarak yarınki dersi dü- şünmek. B — Dersi bir ders değil, bir toplantı olarak düşünmek ve plânda da ruznameyi çizmek lâzımdır. C —Çocuğun sormus olduğu sualler üzerinde düşünerek, ço- suk için gayeli fanliyet zemini hazırlamak. B — Talebe tarafından ge- tirilen ve öğretmenin bulmuş olduğu müracaat kitap ve ge- zetelerinin listesini plânda gös- termek faydalı olur. müfettişin toplu — bir olacağı kalmağa dır. Ve Kongo gibi hay- vanların yavrularını hatta doğ- duktan soora bile karınlarına yapışık bir nevi torba va kese içinde taşıdıkları — resimlerile gösterilmelidir, Bundan sonra tıpki hayvan: larda olduğu gibi beklenen kardeşin de, annenin en mahfu: yerinde el ile tutulabilir, yan ağzile ve ellerile emme hâdi sesini yapabilecek bir iktidarı geldikten sonra annenin karmın — Sonu 8 inci sahifede —

Bu sayıdan diğer sayfalar: