1 Kasım 1987 Tarihli Commodore Gazetesi Sayfa 17

1 Kasım 1987 tarihli Commodore Gazetesi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

si esnasında çocuklar uzaysal yargı- ların yanısıra rakamların büyüklüğü üzerine de yargılarda bulunmak zo- rundalar”' demektedir. “Örneğin, 10 ile 10000 arasındaki sayısal farkı bil- meyen birçok ufak çocuk gördüm. Ancak, aradaki farkı Turtle sayesin- de çok çabuk algılıyorlar. Örneğin 10000 adım ilerlemesini söylediklerin- de bilgisayar *10000 -geçersiz veri-' yanıtını veriyor.” Papert'ın söylediğine göre en önemlisi, LOĞO'da, çocukların bir kavramı kendi deneyimlerinden yo- la çıkarak oluşturuyor olmaları. Papert, “Çocukların matematik öğrenmeyişinin nedeni zor oluşundan değil, deneyimleriyle bağlantı kura- mayışlarındandır. Yapmaya değecek gibi gözükmeyen hiçbir şeyi yapa- mazlar ve onlara çok ağır gelir”' di- yordu. Papert'e göre “Gerçek dün- yada insanlar daima deneyimleri so- nucunda öğrenirler”'. “Çok sayıda teorisyen ve eğitim üzerine düşünen insan, sınıfta öğrenmenin sağlam bir yol olacağında anlaşmaktadırlar. An- cak, şimdiye kadar kimse, çocukla- rın sahip olmasının gerekliliğine inan- dığımız matematik bilgisini şekillen- direcek deneyimlerin nasıl sağlanaca- ğını bilmiyordu. Sonuçta matematik, esas olarak, ezberletilerek öğretil- mekte ve birçok çocuk da bundan ürkmektedir. Şimdi çocukların ilgilendikleri bir şeyi -Logo ile hoş şekiller ya da Le- go ile arabalar olabilir- yaratmak için kullanabilecekleri bir teknolojimiz var. “Bilgisayar çocuklara matematik bilgisini kendilerine maletme ve ken- dileri için kullanma yolunu gösteri- yor.' Dişlilere Duyulan Aşk! Papert, bilgiye hakim olmanın gü- cünü ilk kez Swazland'daki evinin ya- kınlarında eski bir kamyonun dişlileri ile ilgilenirken farketti. Bilgisayarlar ve eğitim üzerine yazdığı “*wind- storm” adlı kitapta “Bu modeller ol- masaydı soyut kalacak olan birçok fi- kir, dişliler sayesinde kafama yerleş- ti” demektedir. Papert'in özellikle karmaşık bir sisteme -diferansiyele- ilişkin bu yoğun ilgi ve bilgisi, cebir- sel eşitliklerin ona kolay gelmesini sağladı. Papert “Çift bilinmeyenli denklemlerle ilk karşılaşmamda he- men diferansiyel'i hatırladım” diyor ve devam ediyor, “zamanla x ile y arasındaki ilişkiden her dişlinin kaç dişe ihtiyacı olduğunu ortaya koyan bir düşünsel dişli modeli kurmuştum ve böylece eşitlik benim için hoaş bir arkadaş olup çıkmıştı. Bir başka çok değişik çocukluk de- neyimi olmasa idi Papert teorik ma- tematik alanında kariyer yapmaya çalışabilirdi. Siyahlarla beraber yaşa- dıkları Swaziland kampından dönüş- lerinde Johannesburg'da gözlediği ırk ayrımı Papert için bir şok olmuştu. Kavrayamadığı bu olguya birkaç ar- kadaşıyla birlikte çözüm getirmeye yeltenip siyahlar için gece dersleri dü- zenlenmesini önerdi. Karşı çıkılaca- Bi hiç aklına gelmemişti. Ama hızlı gelişmiş on yaşındaki bir çocuğu şaşkınlığa düşürecek biçimde, karşı çıkıldı. “*Ne söylendiğini çok iyi hatırlıyorum. Bu insanların okulun sıralarında oturmaları hastalık taşı- yabileceklerinden ötürü mümkün de- ğildi. Buna yanıt verebilecek kadar büyüktüm. *“Bebeklerinize bakan ve yemeklerinizi pişiren aynı insanlar' rtık çocuklar klavyeden kolay kolay vazgeçmiyor. Yaptıklarıyla nasıl övündükleri de görülmeye değer doğrusu. dedim. Sonuçta pek bir şey değişme- di; gece dersleri sona erdi ve ben okuldan atılmaktan zor kurtuldum. Bu olay, düşüncenin doğasına olan ilgimin doğmasını sağlamıştı. İnsan- ların nasıl böyle düşünebildiklerini anlayamamıştım.'” Papert, ırk ayrımının hüküm sür- mekte olduğu Güney Afrika'da okula gitmeye devam etti, ama olay, düşün- celerine, yıllar sonra çocuk psikolo- Bu Jean Piaget'ye rastladığında ürün verecek olan bir tohum atmıştı. Pia- get'nin Paris'te verdiği derslerde an- lattığı düşünce ve mantığın insanda- ki gelişimine ilişkin teorileri 30 yaşın- daki matematikçiyi bir “vahiyle” karşılaşmışcasına sarstı. Papert'e göre, “Piaget düşüncenin doğasına ilişkin soyut soruları ilk kez ele alıp onları bilimsel sorulara dö- nüştüren insandır''. “Örneğin, şu so- ruyu ele alalım: Uzayın üç boyutlu ol- duğuna dair bilgimiz insanın öğren- diği bir şey midir, yoksa düşüncenin doğasında yaradılıştan itibaren var mıdır? Kant bunun insan aklında ya- radılıştan varolduğuna inanmıştı -biz de bir şekilde öğrenilmiş ve değiştiri- lebilir bir şey olmadığını düşünürüz- oysa Hume bilginin deneyden kay- naklandığını ispat etti. Piaget işte bu gibi felsefi soruları sınanabilecek so- rular haline dönüştürdü. Çocuklara bakmayı ve sorunun yanıtını orada bulmayı önerdi. Eğer bu nesne dü- şüncenin doğasında var ise doğum- dan itibaren orada olmalıydı. Sonuçta Piaget'nin bulduğu; ne Kant'ın ne de Hume'un bütünüyle haklı olmadıklarıydı. Bir masanın üzerindeki bebeğin, masanın bitimin- deki uzayın, üzerinde oturduğu uzay- dan daha farklı olduğunun farkında oluşu gibi bazı bilgiler doğuştandı. Ancak insan bilgilerinin çoğu dene- me, yanılma ve deneyim yoluyla edi- nilmekteydi. Bu bilgilerin bazıları an- cak beyin gelişiminin belirli bir aşa- masından sonra derlenebilmekteydi. Papert, Piaget'nin kendisine çok şey sağladığını söylüyor. **Ona rast- lamadan önce, zihnim, insanların na- sıl düşünmeye başladıklarına yönelik ilgim ile daha soyut düşüncelere olan ilgim arasında koşuşturup duruyor- du. Piaget bana matematiğe, düşün- cenin felsefesine ve sosyal reforma olan ilginin bareberce yürüyebilece- ği bir yol gösterdi.” Sonuçta Piaget, kendisine Cenev- re'deki yeni Genetik Epistemoloji Merkezi'ne gelmesini önerdiğinde Papert'in “evet” demesi kaçınılmaz- dı. Ondan sonraki beş yılını Cenev- re'de Piaget'ye, çocukların matema- tiği nasıl öğrendikleri konusundaki araştırmalarında yardımcı olarak ge- çirdi. Matematik Korkusunun Yenilişi 1950'lerde, düşüncenin doğasına ilişkin soyut problemleri somut bi- çimsel deneylere dönüştüren tek in- san Piaget idi. İlk bilgisayarlar sah- neye çıkmıştı ve yapay zekaya ilişkin ilk fikirler de tartışılmaya başlanmış- tı. Papert, o günkü bilgisayarların en güçlülerinden biri ile çalışmak üzere her gün Cenevre'den Londra'ya gidip gelmeye başladı. Matematikçi Alan Turing tarafından gerçekleştirilen bil- gisayarın belleği 2K idi. Buna rağmen bir ambarı kaplayacak kadar büyük- tü. Papert burada, bugün yapay ze- kanın kurucuları olarak kabul edilen Mc. Carthy ve Maruin Minsky ile ta- nıştı. Minsky, Papert'ı 1960'lı yıllarda İ7

Bu sayıdan diğer sayfalar: