21 Şubat 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

21 Şubat 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 Şubat 1932 Camhartyet • Bu haftaki yeni füimîer Bir operet, bir hakikî hayattanalınma facia, bir de macera fîlmi Üçüncn kontenjan Listesi Son üç ayda hariçten alabileceğimiz mevat Ankara muhabirimizin dün gece yansından sonra verdiği üçiincü konten jan listesinin bir kısmını berveçhi ati neşrediyoruz: Tarife N. Nisan Mayıs Haziran KİIo Kilo Kilo 54 A. 2 235 242 246 64 C. 0 0 1 0 9 65 A. 661 647 65 C. 464 0 71 C. 100 100 100 19,218 72 C. 1 6,013 18,891 8,762 72 C. 2 24,415 10771 75 C. 3,500 0 0 75 C. 50 50 50 93 7 4 2 103 77 1 4 106 A. 7,502 7174 4,470 106 B. 28,900 23,452 19,820 106 C. 170 143 1,393 107 A. 1,806 1,029 802 107 B. 3,054 3,024 3,247 107 C. 10 0 0 108 A. 60 291 233 108 B. 143 180 0 0 111 117 75 115 B. 0 0 10 115 C. 551 202 461 125 A. 1 0 326 10 125 A. 2 4,400 561 959 129 A. 2,000 0 0 130 0 27 0 131 2,613 2,880 2,943 132 A. 47 276 4 132 B. 2,296 1,314 4,316 133 A. 18 5 3 14 139 A. 38 10 126 139 B. 80 72 144 0 0 4 148 A. 1 0 7 0 157 A. 253,114 135,657 3,380 157 B. 331,910 224,400 465,421 158 2,665 9,670 22 161 B. 2,890 72 4,659 163 833 1,887 1,256 164 A. 394 0 830 164 B. 1,685 1,719 560 66 130 42 303 178 473,208 299,647 402,705 81 B. 1 3,016 79799 48,881 97 C. 291 161 0 98 3,021 1,452 12,750 203 B. 10,000 0 0 203 C. 2,092,610 2,635,914 2,623,893 205 6,222 4OO 5,052 208 191,397 277,470 277,078 208 B. 0 4 0 210 691 0 3,728 211 B. 780 0 2,384 212 0 0 500 13 B. 30,344 26,217 32,580 PAZARDAN PAZARA : "Racing,,Ii Vehap!. •<». Meşhur Fransız kulübüne intisap esfen Vehap Ispanya şampiyonu ile oynadı İzmir Altay kulübü futbolcularından Vehab'ın, bidayette sırrına pek nüfuz edilemiyen ve bunun için haklı haksız dedikodulara sebebiyet veren bir seyahate çıktığı malumdur. Bir çok kimseler bu seyahati, o sıralarda Izmir'de bulunmus olan futbol antrenörü Mister Pagnam'a atfetti. Kalil bir kısım ise, Izmir K. S. K. kulübü antrenörü Macar Her Sveuk'in Vehab'ı Macar kulüplerine tavsiye eden mektuplar verdiğini ortaya attı. Vehaba'a gelince kat'î hiç bir şey söylemiyerek Londra'nm Arsenal kulübüne intisap edeceğini bildirmekle iktifa etti ve esrarengiz seyahatine çıktı. Bütün bu rivayetler, dedikodular esaslı denebilecek hiç bir şeye istinat etmiyordu. Buna rağmen, bu işte bilhassa alâkadar olduğu zannedilen Mister Pagnam'a siddetli hücumlaı yapıldı, hatta artık Türkive'de kal ması bile doğru olmıyacağı ileri sürüldü. Mister Bagnam, yapılan iddiaları, muhtelif vesilelerle ve kat'iyetle tekzip etti. Nihayet T. İ. C. 1. umumî merkezinin Futbol federasyonu vasıtasile sorduğu suale, «bu işle kat'iyyen alâkası olmadığını temin eden» tahrirî bir cevap verdi. Her Sveuk ise daha evvel tzmir gazetelerinde, alâkasızlığmı kat'î bir lisanla bildir mişti. Bugün, işin mahiyeti, hemen he men anlaşılmış gibidir: Ağlebi ihtimal Izmir'dekî İngiliz'lerden Ve hab'ın oyununu çok takdir eden bir zat, haftada dört İngiliz lirası bir ücretle tecrübe edilmek üzere Vehab'ı Arsenal'e tavsiye etmiştir. Futbolcularına yüzlerce tngiliz lirası ücret veren Londra'nm bu büyük kulübü içîn, kendisinden istifade edilebile ceği bildirilerek kuvvetle ve bilhassa muhayyer tavsiye edilen bir futbolcuya tecrübe müddetince haftada dört tngiliz lirası vermek büyük bir külfet sayılmaz. Yalnız akıl ermiyen nokta, gerek tavsiye edenin ve gerek Arsenal'in, bir ecnebinin mevcut serait tahtında kolay kolay İngiltere topraklanna giremiyeceğini düsünememiş olmalarıdır. Nitekim Vehap İngiltere'ye girememiş, bu hususlarda müsait davranan Fransa'ya dön müş, Paris'in Racing kulübüne in tisap etmiştir. «Racing Club» Pa • ris'in ön safta gelen kulüplerinden biridir. îdmanlarda yapılan tecrübeler kulüp idarecilerine kanaatbahş bir fikir vermiş olmal'dır ki, Vehab'ı mühim bir maçta bilfiil tecrübeyi göze almışlar; Red Star'la mutabık kalarak bu iki kulüp muhtelitinin İs panya şampiyonu Bilbao ile yaptığı amikal bir maçta merkez muhacim oynatmışlardır. Bazı noksanlarına rağmen esasen ayağına hakimiyeti fazla olan Vehap, Fransız'Iarın 41 galip geldikleri bu maçta tamamen muvaffak olmuş, halkın muhabbe • tini kazanmış, «Türk merkez muhacim» unvanile Paris gazetelerine geçmistir. Sabık Altay'h ve lâhik Racing'li Vehab'ın son vaziyeti şimdilik budur. * Vehab'ın seyahatinde âmil kim olursa olsun, bu işi izam etmek, fev kalâde mühim bir hâdise haline sokarak gürültüye vermek, mes'elenin künhü anlaşılmadan bir antrenöre hatta Türkiye'de kalmaması icap e deceği ileri sürülecek kadar siddetli hücumlarda bulunmak doğru mudur? Bulunduğumuz şehrin, mensup olduğumuz kulübün bir futbolcusu aramızdan ayrılır giderse, cammızın sıkılması tabiidir. Fakat bunu koca man bir hâdise yaparak asabiyete kapılmağa hiç te lüzum yoktur. Ve hab'ın Paris veya Londra'ya gitmesile bundan evvel olduğu gibi Istanbul'a gelmesi arasında İzmir hesabına; Arsenal veya Racing'e girmesile bundan evvel olduğu gibi Besiktas'a girmesi arasında Altay hesab'na hiç bir fark yoktur. Her iki sıkta da İzmirve Altay nihayet bir futbolcusunu kaybetmiştir. Yok eğer yapılan gürültü ve hücumlar Türk futbolu namına ise; Londar'ya veya Paris'e giden Ve hap'la, Almanya'ya gitmis olan Bekir arasında, Bekir'in Türk futbolunda daha mühim bir mevki temin etmiş olmasından başka ne fark vardır? Bekir'in Almanya'daki muvaffaki • yetleri, Türk futbolu hesabına gururla karsılanmış, gazetelerde ballandıra ballandıra yazılmısken, nicin Vehab'ın Arsenal'a girebilmesi ihtima • Iini feryat ve figanla karşılıyoruz?... Keski girebilse... Bir sinema «vedette» miz çıksa da HoIIyvood'da bir kunturat imzalasa, bir doktorumuz Berlin hastanelerinden birinde çalıssa da takdir edilse, bir ressamımız Paris'li meslektaşlarının cemiyetine yazılsa da eserlerini muvaffakiyetle teşhir etse, bir hanım I Dün akşamdan itîbaren Glorya sinemasında «Mustafa yahut Hayat yolu» isminde bir filim gösterilmeğe başlandı. Bu kordelâ Türkiye'ye geIen sözlü ilk Sovyet Rus filmidir. Amerika, Almanya ve Fransa stüdyolarında oynuyan bir çok Rus artistlerini takdirle seyretmiş olmamıza rağmen şimdiye kadar baştan aşağı her şeyi Rus bir filim seyredeme miştik. Mustafa memleketimizdeki bu noksanı telâfi etmiş oluyor. Filmin izah ve tenkidine girişmezden evvel karilerime şunu söylemek isterim ki Rusya filimcilik sahasında en ileri gitmiş memleketlerden biridir. Dünya yüzünde imalâtın kemi yeti noktasından Amerika birinci, Japonya ikinci ve Rusya üçüncüdür. Almanya ve Fransa ondan sonra gelmektedirler. Mustafa filmi realist bir tez fil midir. Anafffft babasız sefil, haylâz çocukların san'at noktasından haleti ruhiyeleri ve saireleri gösterilmekle beraber ayni zamanda filme ahlâkî bir gaye, bir tez de sokulmuştur. Diğer taraftan Sovyet Rusya'sındaki çalışma ve terbiye tarzları da bu vesile ile seyircilere gösterilmektedir. Musataf a, diğer Rus ve sair arka daşları gibi sefil, perişan sokakta kalmak neticesi hırsızlığa süluk et miş. Moskova'daki yankesici çetelerinden birine dahil olmuş bir Tatar çocuğudur. Diğer kimsesiz çapkın çocuklar gibi o da bir hayır müessesesi tarafından alınıp bir fabrikaya yer leştiriliyor. Orada Kolka isminde kendinden daha genç bir arkadaş buluyor. Çocukların hepsi bu yeni hayata kolayca ısmamıyorlar. Bir aralık isyan ediyorlar. Yankesici çetesinin reisi de barını getirip fabrikanın ya • nında acıyor. Eski adamlarını tekrar ayartmak istiyor. Hakikaten bir kısmını baştan çı • karmağa muvaffak oluyor. Fakat Mustafa ile Kolka'mn riyaseti altındaki diğer bir grup buna mümanaat etmek için barm sahibini ve kadın ları bağlıyorlar. Barakayı da yıkı yorlar. Bar sabibi intikam almak için Mustafa'yı öldürüyor. Toplanmış çocuk ların bimmetile yapılmış bitmis olan tren hattının resmî küşadı günü Mustafa'nın makinist olarak idare ede ceği ilk katar göz yaşlan arasında ancak onun cenazesini getiriyor. Filmin rejisi güzeldir. Fotoğrafları iyidir. Müziği mükemmeldir. Yalnız teferrüatta Amerikan ve Alman fi lîmlerindeki mükemmellik yoktur. Muallim fvan, Mustafa ve Kolka rollerini oynıyan artistler filimdeki manayı ve vazifelerinî çok iyi kav ramıslardır. 1 «Mustafa Hayat Yolu» fBmfeıden blr sahne 2 Douglas Faîrbanks <Aya Âşık» ta 3 «Kongre Eğlemyor!» dan bir sahne. memleketi lehine kararlar almak için dur. murahhaslarm ve hükümdarların nüfuzlularını eğlenceler ve kadınlarla meşgul etmek istiyor. Bu meyanda Rus Çarı Aleksandr'ın başına da güzel bir kontesi musallat ediyor. Douglas Fairbanks janrını değiş • Aleksandr beraberinde getirdiği tirmiş ama bu işte pek te muvaffak kendi benzeri Urloski sayesinde bu olamamış. «Aya âşık!» filmi otuz beş tuzağa düşmüyor amma ilk geldiği kırk yaşına kadar yegâne zevki ti • gün arabasma çiçek atması dolayısile caretten ve para kazanmaktan ibaret tanıdığı bir genç kızla sevişmekten kalmış, iften baş kaldırmadığı için de nefsini menedemiyor. * "' kadınlarla düşüp kalkmağa vakit buBu tatlı aşk macerası, Napoleon'un lamamış bir iş adamının hayatmı tekrar Fransa'ya avdet ettiği ve kontasvir etmektedir. grenin dağıldığı güne kadar devam Bu adam bir gün bürosuna zorla ediyor. giren bir kıza âşık oluyor ve o akşam Zavallı Kristel az bir zaman haşvapura binip giden kızın peşinden metli bir hükümdar kolları arasında koşuyor. Bütün macera vapurda cesıkılmaktan duyduğu saadeti sevgireyan ediyor. Bu maceraların bir çolisi Çarın arabası arkasından baka ğu bizce hiç te ehemmiyetli görül kaldığı dakikada göz yaşları ve ıztımiyerek Amerikankâri garabetlerdir. raplar içinde «Bu bir rüya imiş!» En sonunda kızı bendetmekten ü cümlesile tavsif ederek teselli bul • midi kesmişken genç kızın kendi aşkı tnak istiyor. uğrunda adamın bütün servetini kayÇar Aleksandr ve benzeri Urloski betmesini baber alması neticesi ev rolünü Henri Garat çok muvaffakilenmeğe razı olmasile filim bitiyor. yetle temsil ediyor. Iki yekdiğerine Kordelâ, Douglas'ın malum camzıt şahsiyeti yaşatırken ayni adam olbazhkları istisna edilecek olursa pek duğunu kat'iyyen hissettirmiyor. ağır ve hareketsiz gidiyor. Douglas Lilyan Harvey şen, şuh fakat saf ve gösterilmek istenen şahsiyete hiç te temessül edememiştir. Bebe Daniels masum tam bir Kristel'dir. Neş'eli te fazla sakin ve ağır oynuyor. anlarmdeki kadar hüzünlü ve kederli zamanlarında da kuvvetli bir artist Baştanbaşa vak'anın cereyan saholduğunu gösteriyor. nesi olan vapur hayatının stüdyoda Sinema meraklılarının nihayetsiz geçtiği kat'iyyen gîzlenemiyor. Desevgi ve takdirini kazanmış Armand niz ufak, hiç bir şey göremiyoruz. Bernard Ceneral Bibikof rolünde de Hatta Douglas'ın kinaye olarak «Ay» dediği genç kıza nazîre olarak yapıDaktilo'daki kapıcı kadar seyircileri lan mehtabın sun'î olduğu ilk bakışta kendinden memnun bırakıyor. anlaşılıyor. Musiki, şarkılar, rejî ve fotoğraflar güzeldir. Yalnız bazı dış manza«Aya âşık!» ın sırf bir filim yapılraların stüdyoda çekildiği belli olumış olmak için vücude getirildiği heyor. Filmin yegâne küçük kusuru bumen her noktasında meydana çıkıyor. Aya âşık Opera'da /ransa'nm meşhur Racing kulübüne intisap eden Altay'h Vehap kızımız Konservatuvarı bitirip Viyana operasında taganni etse hoşumuza gider, gazetelerimizde sitayişkâr bentler yazarız. Şimdiye kadar buna benzer vak'alar olmamış ta değildir. Sonra bir futbolcumuzun Ingiltere'nin en büyük bir kulübüne intisabı mevzuu bahsolsa kıyametler kopanrız. Niçin?... Hayatmı Türkîye'de temin eden bir çok ecnebiler gibi ecnebi memleketlerde de iş tutmuş Türk'Ier vardır ve Vehap bunların birincisi değildir. Hem Vehap profesyonellik yolunu tuttuysa, yani futbolu kendisine maişet vasıtası yaptıysa, şimdiye kadar amatör olarak tanıdığımız Türk futbolunda kendisinden istifade edile mez. Yok eğer amatör ise, amatÖr bir futbolcumuzun canının istediği memlekete seyahat etmesine ve orada istediği bir kulübe girmesine aramızda aksini icap ettirecek bir mukavele olmadığından hiddet etmeğe pek te hakkımız yoktur. O halde asabiyetimiz mübalâğah değil midir? Bu satırlarımızla, her hangi bir futbolcumuzun ecnebi kulüpiere in • tisap etmek üzere bir avantöre atılmasını teşvik fettîğimiz zannedilme • sin. Bilâkîs. futbolculara bu hususta çok dikkatli ve hassas davranmalarım tavsiyeyi pek Iüzumlu buluruz. Zira ecnebi kulüplere intisap kolay ve mümkün olsa bile, bu kulüplerde mu* vaffakiyet ve idamei mevcudiyetin mühim şartlara, ciddî ve sıkı idmanlara, kuvvetli bir disipline tâbi ol • duğunu söylemek f azladır. Buna ta» hammül edemiyeceklere, lâübali dav» ranacaklara ise bu ecnebi kulüplerin fazla nezakete lüzum görmeden «buyurun, işte kapı!» diyecekleri muhakkaktır.. SADUN GAÜP Bir kurşun fabrikatoru geldi Beynelmüel kurşun sanayii serma • yedarlanndan Mr. G. L. Gibson isminde zengin bir Amerika'lı şehrimize gelmiştir. Amerika'lı fabrikator, dün şehrimizde bulunan bazı fabrikatorları Tokatlıyan oteline davet etmiş, kendileri Oe görüşmiiştür. Mr. Gibson şehrimize Atina'dan gelmiştir. Orada Yunan nazırlarile ve Yunan Millî Bankası direktoru ile temas etmiştir. Buradan Sofya, Belgrat, Biikreş'e gidecek ve Londra'ya avdet ede cektir. Hergün 15 dakikanızı Veremez misiniz ? On beş dakika, her gün israf ettiğimiz saatlere nisbetle ne dir? Fakat on beş dakikamn kıymetini bilirseniz, bunun si zin için büyük bir ehemmiyetî olduğunu anlamakta gecikmezsiniz. Her gün on beş dakikanızı muntazaman ve devamlı bir surette ayni maksat için sarfetti ğinizi düşününüz. Bu muntazam ve mütemadi sây önünde boyun iğmiyecek bir şekil tasavvur edilebilir mi? Fakat biz size on beş dakikanızı en faydalı surette sarfet menin sırrını ö^reteceğiz. Hayat Ansiklopedisi'nin çı • kan cüzlerini vataŞımzın yanı na koyunuz. Her akçam yatma dan evvel ve yahut sabah kal kınca, on beş dakika Ansiklo • pedi okuyunuz. Bunu bir itivat haline getirmeffe çahsınız. On bes gün ic'nde bir cüzü bitire bilirsiniz. Bu suretle her cüz ciktıkça evvelki cüzü okumuş olursunuz. Ansiklooedi bittiği zaman siz de bütün Ansiklo pediyi tamamlamıs ve bir Da rülfünun mezunundan fazla malumat sabibî oîmus olursunuz. Fazla değil, günde yalnız 15 'îakika. Ru çreced«*n itibaren bu fikri tatbika baslıyınız. Aerokulübün balosu Bu akşam, Beyoğlu'ndaki Aerokulüpte bir maskeli balo verilecektir. Bu balo sırf azaya mahsus olduğu için bilet sahlmamışbr. Baloda en güzel tebdili kıyafet eden hanım seçilerek kendisine Paris'e gidip gelme bir tayyare bileti hediye edilecektir. Reisicumhur Hz. nin de baloyu teşrifleri rica edilmiştir. Adliye sarayının önündeki seyyar esnaf Avrupa treni işlemeğe başladı Silvingrat ile Uzunköprü arasında bulunan bir tren kÖDiiisünün muhalefeti havadan arızaya uğraması yüzünden Avrupa trenlerinin seferlerini yapama • dıklarmı yazmıştık. Köprü dün tamir edilmiş, İstanbul ile Paris arasında sefer yapan trenler iş • lemeğe başlamışlardır. Köprüdeki arıza münasebetile evvelki gün gelmiyen Avrupa yolcuları dün sabah saat altıda şehrimize gelmişlerdir. Kongre eğleniyor! Elhamra ve Melek'te Operet ister tarihî olsun, isterse nali hazır hayatmı mevzu olarak alMn, onda mantıkî bir insicam aran maz. Çünkü maksat fantazidir. Gaye seyircilere güzel bir musiki ile garip tesadüflerle hoş bir iki saat geçirtmektir. İşte «Kongre eğleniyor!» da da ayni usul takip edilmiştir. 1815 senesinde Napoleon'un ilk sukutunu müteakıp Viyana'da aktolunan kongredeyiz. Bu kongreye hemen Avrupa devletlerinin hepsinden murahhas lar, hatta bazısından bizzat hükümdarlar gelmiştir. Kongrenin mütesebbisi Avusturya Başvekili Prens Metternih bu top lanma neticesi mümkün mertebe Pamuk yükseliyor İstanbul Adliye sarayînm onü bir çarşı manzarası halini al mıştır. Yaz aylarında şerbetçiler, sucular, dondurmacılar, kış ay • larında da simitçi, börekçi, sa • lepçiler, Adliye sarayı kapısı • na müntehi olan yola dizilmek tedirler. Bu seyyar esnafın muhtelif perdeden ve muteaddit makamlarla mallarını satmalan uğultulu bir şamata halini almakta, hatta, bu satıcı sesleri, mah • keme salonlanna kadar akset • mektedir. Yukarıki resimde de görül düğü üzere seyyar satıcılar sıra sıra yolun iki tarafına dizilmek • te, mürur ve ubura da mâni ol maktadırlar. Adana'dan gelen haberlere göre pamuk fiatları yükselmeğe başlamıştır. 140 kuruşa satılan pamuklar 150 kuruşa fırlamıştır. Koza piyasasında da mahsüs farklar keydedilmektedir. Zahire borsasında Dün Zahire Borsasında beş kuruşla beş otuz paradan 495 ton buğday ve (9367) çuval un muamele görmüştür. Anadolu'dan 33 vagon buğday 7 vagon arpa gelmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: