23 Nisan 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 11

23 Nisan 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nisan 1935 Venizelosün Yaptıklarıj Yazan: Sablk tntellices Servis Şefi Siı Bazil Toıroon 2 3 General Papulas ile arkadaşı idama mahkum oldular (Baştaraft birinci sahifede) saat zarfında affebnezse haklannda ki hüküm infaz edilecektir. General Papulasın müdafaan General Papulas Divanıharbin ciünkü celsesinde yapbğı müdafaada şöy le demiştir: « Bu isyan nazır veya kumandan olmak istiyen zabitlerin tertib ettiği sırf askerî bir harekettir. Ben Yunanistanda cumhuriyet mefhumunu halk arasma tam manasile yaymak için «Cumhuriyeti Koruma» demeklerinin ba şına geçtim. Şahidlerin söyledikleri gibi hakikaten bu derneklerin ruhu mesabesindeyim. Fakat isyan hareketi nin ruhu mesabesinde değil. İsyan pa ra ile, silâhla olur. Bizde para olma dığı gibi hükumet memurlan üzeri mizde silâh ta bulamamışlardır. Sonra ben eğer bu hareketi tertib etmiş ol saydım asilerin başında bulunacaktım. Böyle işlere girmeğe karar veren kel lesini koltuğunun altına alır. Ben ise o gece istirahatte idim. Bu işin müret tibi bugün on iki adaya kaçmış olan General Vlahostur. Burada bulunup ta cevab verecek asıl o idi. Bundan iki ay kadar evvel ben böyle birşey işittiğim için Vlahosu çağınp sordum, iokâr etti. Reis burada suçlunun sözünü keserek sormuştur: Öyle ise isyandan birkaç saat evvel Pistolakise size neye haber vermediler diye şikâyete mi gitmiştiniz? Hayır, Pistolakis isyan müret teblerinden olduğu ve tersaneyi basanlann otomobillerini filân tedarik ettiği halde bana birşey söylememiş, inkâr etmişti. Reis Cumhuriyeti tehlikede mi görüyordunuz ? Ben yalnız Metaksastan kor kuyordum. Çünkü ondan başka krallığı geri getirmeği düşünen yoktur. Reis Plastrası cumhuriyetin remzi mi telâkki ediyordunuz? Ben mi? Ben yarun papuç ve iki tankla diktatörlük yapmak istiyeni adam yerine koymam! Bundan sonra hükumet komiseri Metaksasın yalnızbaşına rejimi de • ğiştirebileceğinden korkmanın inanılır şey olmadığını söylemiş, Papulas buna «galiba komiser Yunan ordusu nun ruhî ahvalini tetkik etmemiştir.» diye mukabele etmiştir. Suçlu bunu müteakıb demiştir ki: « Beni kabahatli buluyorsanız hiç tereddüd etmeyiniz, cezamı veriniz. Fakat siz beni, ben de sizi tanınm. Emrim altında çalışmış zabitlersiniz. Kabahatli olmadığımı takdir ederek beni beraet ettireceğinize emi nim!» General Kimisis te kendisinin cum huriyeti koruma demeklerinde aza bulunduğunu, fakat hiçbir defa toplan tılanna iştirak ebnediğini, kendisinin isyancılarla hiç münasebeti bulunmadığını söylemiş, beraetini istemiştir. Bunlardan sonra hükumet komiseri «Cumhuriyeti koruma» demeklerinin millete karşı çete teşkilâb yaparak isyan hareketini hazırladığını söylemiş, suçlulann her birinin isyandaki rollerini anlatbktan sonra kendilerini şu suretle itham etmiştir: « General Papulas Venizelosla birlikte isyan hareketinin reisi ve bu hareketin en büyük mes'ulüdür.» General Kimisis çıkardığı Dimok ratiki Amina gazetesile memleketi bir» birine katbğı ve Papulasla birlikte hateket ettiği için ayni derecede mes uldür. mek istiyoruz. • Bu öldürülen adamın ismi mi? Evet... Bu sabah saat yedi buçukta Rinerside parkmda bir tabanca ile öldürülmüş. Profesör gözlerini şömbeye dikbBir müddet hiçbirşey söylemedi. Sonra: Zannederim bu isimde bir de Iikanlı tanıyoruz, dedi. Fakat acaba* o mu? Markam ısrar etti: Tanıdığınız kim? Profesör yeni bir tereddüd devresi geçirdi. Hafızam beni aldatmıyorsa bu Arnessonun bir talebesidir. Büyük bir riyaziyeci olmağa namzed çok zeki ve istidadh bir genc... Onu nasıl tanıdınız? Arnesson kendisini birkaç defa eve getirmişti. Onunla iftihar ettiğini söylüyordu. Bunda haksız da değildi. Filhakika bu genc büyük bir dâhi oi mağa namzeddi. Şu halde bu genci bütün ev halkı tanıyor demektir. Evet hatta Bel bile bilir. Yal nız Pin ile Bedelin tanıdıklannı zan Türkîye Almanyaj Itilâf devîetleri, tahtelbahîr korkusile dehşet içinde idiler! Ne hain herifmif! Venizelos, İtilâf devletlerine, Yu nanistanı harbe girmeğe mecbur etmek için Yunan sahillerini abluka etme lerini gizlice tavsiye etmişti. 19 ikinciteşrin 1915 te îngiliz elçisi ablukayı ilân ediyor ve sabahlcyin uykulann dan uyanan zavallı Yunanlılar, sahil lerin abluka edildiğini ve memlekette yalnız 8 gün yetişecek buğday bulunduğunu öğrenmek felâketile karşıla şıyorlardı. Bunu da yaptıran Yunan devlet adamı Venizelostu. Almanlar, gayet tabiî olarak bu çok şiddetli tedbirden istifade fırsatını kaçırmadılar. 23 ikinciteşrinde İtilâf elçileri, Yunan hükumetine bir iiltimatom vererek Selânikteki Yunan kıt'alannın oradan kaldmlmasını, hududa kadar giden yol ve demiryollannın kendilerine tesli mini, bütün Yunan sulannda, sözde mevcud düşman denizalb gemilerile bu gemilere mahsus levazım ve mahrukat üslerini tahrib etmek hakkını istediler. Atina gazeteleri birinci sahifele rinde îngiliz sefaretinden verilen bir ilânı basblar. Bu ilânda bir düşman deniz üssü veya denizalb gemisi keşfedip haber verenlere 2,000 İngiliz lirası vadediliyordu. Bu bir Yunan baIıkçısı veya köylüsü için muazzam bir servet demekti. Fransız amirali diyor ki buna rağmen, hiçbir düşman denizalb gemisi üssünden eser bile bulu namack. Çünkü yoktu. Adriyatikteki Avusturya sahilleri, Akdeniz ve Ege denizindeki Türk limanlan dururken Alman donanması başkumandanlığı nın Yunan sahilerinde ve adalannda üsler yapması delilik olurdu. Fakat İtilâf devîetleri tahtelbahir korkusile dehşet içinde idiler ve Rokföy de tahtelbahir masahnı yaymakta ve büyüt mekte idi. Fransız amiraline göre, en zararsız tekneler bile Fransız ataşenavah ve adamlan tarafından denizalü gemisi olarak gösteriliyor ve her tarafa bu yolda raporlar yağdınyordu. ~* * " * Günün birinde Fransız bahriyeli leri kasketlcrindeki kırmızı pomponlan ve gemilerinin isimleri yazıh kordeleleri çıkanp, sahilden 10 kilomet ro mesafede Argosa baskın yapblar. Orada Yunan Ziraat Nezaretine aid bulunan çekirgeleri öldürmeğe mahsus 480 fıçı katranı yaktılar. Fransızlar, kendi hayallerinde burayı bir deniz üssü yapmışlardı. Sahilden 10 kilometro içeride denizalb gemisi üssü olur mu diyeceksiniz. Rokföyün hayalinde. olur mu olur. Fransızlar, bunu kendi lerinin yakmadığını iddia ettilerse de bırakbklan eşyalardan bu yangını çıkaranlann Fransız bahriyelileri oldu ğu tahakkuk etti. 1915 senesinde Mea Genea muh ribile Yunan sulannda» harb kaçakçı lığma ve bilhassa denizalb gemilerine karşı deniz zabıtası vazifesini gören Argiropulos (şimdi amiral), üç vak'adan bahseder. 1 Nisanda Korfoda bir deni zalb gemisi göründüğü haber venldi. Bu gemi sözde 48 saat kalmış imiş. Bu haber üzerine Fransız konsolosu pro testo etmiş ve Argiropulostan, görü nüşe nazaran, Alman olan bu tahtel bahre karşı ne yapacağını sormuştu. Argiropulos şu kısa cevab» verdi: Hiç birşey yapmıyacağım. Çünkü görünen denizalb gemisi Fransız lann Papin tahtelbahiridir. Yunan kumandanı raporunda §u sözleri de yazmışb: «Bu denizalb gemisini tevkif etmemek suretile vazifemi yapmamış ol dum. Yunan hükumetine karşı yeni bir itham vesilesi çıkannamak için böyle hareket ettim. » 2 Ağustosta, SaintMaura karşısmdaki küçük bir adada, bir denizaltı gemisi göründüğü haber alındı. Argiropulos, tam yolla oraya gitmiş ve bir Alman tahtelbahirinin sahile yakın bir yerde demirliyerek zabitlerinin köy lülerden taze yumurta satın aldıklannı ve dört saat kaldıktan sonra hareket ettiklerini öğrenmişti. 3 Argiropulos bir de şu vak'ayı anlabyor: «Haziranda sahil muhafızı istasyonlann çoğundan aldığım haberlerde takriben 300 tonluk ve Yunan bandıralı şüpheli bir geminin sulan mızda dolaştığı anlaşıldı. Ceminin Yunan bayrağı çekmesine rağmen kap tanlarile mürettebabnın Yunanlıya benzemedikleri, çünkü hepsinin mat ruş olduğu bildiriliyordu. Bu şüpheli gemi, birçok yerde sahile gelmiş. Kaptanlan ahaliye bir denizalb gemisini aradıklarını ve ona mazut vereceklerini söylemişler, Yunan hükumetinden aldığımız emir ve talimat üzerine Alman tahtelbahrini anyoruz, demişlerdL Bu gemiyi günlerce kovaladıktan sonra, nihayet Parga açıklannda yakaladım. Vapuru zaptebnek üzere bir posta göndermeğe hazırlanıyordum ki, Yunan bandırasınm indirildiğini ve yerine îtalyan harb bayrağının çekildîğinı hay retle gördüm. Vapurun kumandanı, bizim gemiye yaklaşb, Arkasmda Italyan bahriye birinci mülâzimi ünifor ması vardı. Benden gemiyi muayene etmekliğimi istedise de dinlemedim. îtalyan zabitine, vapurile beni Korfoya kadar takib etraesini emrettim. Ora daki Italyan konsolosuna hükumetim den talimat almadıkça bu gemiyi bırakmıyacağımı söyledim. Ertesi gün, vapur, sahte kıyafetini terkederek tamamen Italyan harb gemisi haline gîrdi. İki gün sonra iki büyük Italyan muhribi limana girdiler. Ben gemimı hemen harbe hazırol vaziyetine sok tum ve Italyan gemilerinin kumanda • nına, hükumetimden emir almadıkça, şüpheli geminin hareketine, icabında cebren muhalefet edeceğimi bildirdim. Italyan muhribleri çekilip gittiler. îtalyan sefiri, kendi hükumetinin böyle bir hâdiseden haberi olmadığını bil dirdi. Hükumetim de, geminin hare ketine müsaade etmemi bildirdi. Çok geçmeden bu geminin kumandanı ni • şanla taltif edildi. Argiropulos bu Italyan gemisinin Yunan bandırasile dolaşması üzerine îngiltere ve Fransanın Yunanistanı Alman denizalb gemilerine levazım ve mahrukat vermekle itham ettiklerini ılâve ediyor. Belki de bu îtalyan ge misi, Alman tahtelbahirini, aldabp babrmak için böyle dolaşıyordu. Yunan hükumeti, Alman ve Bulgar ordulannın, Yunan topraklanndaki İtilâf kuvvetlerile çahşmalanndan çok endişe ediyordu ve bunda tamamen haklı idi. Beynelmilel kavaid ve hu kuka nazaran, Almanlarla Bulgarlar, Yunanistana düşman muamelesi edebilirlerdi. Fakat bu devletler, Yuna nistanın mücbir esbab dolayısile kendi arzusu hilâfına bitaraflığının ihlâl e dildiğini kabul etaıek dirayet ve meharetini gösterdiler. lArkan var\ Haydi gidelim. dedi. Vansa dönerek ilâve etti: Amcam sizleri kütübhanede beklivor. Onlar dışan çıkınca Hat kendi kendine mmldandı: Ne hıhaf kadın! Vans: Oğlunun malul kalması onu da malul bir kadın yapmış, dedi. Haydi profesör Dillardm yanma gidelim. Belki ondan birşeyler öğreniriz. *** Profesör bizi çok soğuk bir şekilde karşıladı. Ziyaretimizin onu sıkbğı belli idi. • Markam, hayrola, dedi, bu beklemediğim ziyarete sebeb ne? Ro binin ölümü hakkında yeni malumat elde ettiniz mi? • Maalesef yeni hiçbirşey öğre nemediL Fakat bu sabah bu civarda yeni bir cinayet oldu. Biz bazı delillerle bu iki cinayet arasında münase betler bulunduğuna hükmettik. Sizi rahatsız etmemizin tebebine gelince bu da sadece şu: Con Sipirig isimli bir adamı tanıyıp tanunadığımızı öğren • Ulus gazetesi şiddetli bir makale neşretti «Spor bir terbiye işidir, bir sporcu hakkını almak için yumruğunu kullanamaz, bu, bir yabaniliktir» Ankara 21 (A.A.) Ulus gazetesi, cuma günü Taksim stadyomunda cereyan eden hâdise hakkında aşağıdaki yazıyı neşretmiştir: «Dün gelen İstanbul gazeteleri bi ze çok çirkin ve çok yüz kızartıcı bir haber getirdiler. İstanbulda üç oyun oynamak için gelmiş olan Viyananın Libertas takımı Fenerbahçe ile oynadığı son oyun yargıç (hakem) bir Türk olduğu halde alanda yenilen Fener oyuncularının hücumlarına uğramış, konuklarımızdan bir ikisine ve yargıça yumruklar ve tekmeler vurulmuş. İşe seyirciler de karışarak hâdise büyümüş, öyle ki dostça bir maç yapmağa geldikleri yerden Avusturyalı futbolcular otellerinde din lenmek için vakit bile bulamıyarak diyem (ifade) vermek üzere karakola gitmeğe mecbur kalmışlardır. Spor ahlâkı ve sporcu soğukkanh lığı üzerinde çok şeyler yazılmıştır. Ne yazık ki bunca yazıların sporcularımız ve seyircilerimiz üzerinde hiçbir iz bırakmamış olduğunu görüyoruz. Yargıça, kulüblere, spor kuralları na kulak asmıyacak olan veya bir oyunun coşkunluğu arasmda bunlar: unutacak kadar sinirlerine emrede miyen bir oyuncunun spor ala nında hiçbir işi yoktur. Bir stadyom ne bir forumdur, ne de boğa döğüşü meydanı... Nasü olursa olsun düzeltisi gerek bu büyük eksiğimiz üzerinde şimdiye kadar çok hoş görür davrandık, spor kurumlarımız böyle suçları iş liyen sporcularımıza çok hafif ceza lar verdi. Ve bu cezaların çoğu süresinden (müddetinden) önce bağış landı. Bu şekilde bir spor anlayışının memleket için zararlı olduğuna ve bu düşünüşün vakit kaybedilmeden değişmesi için her çareye baş vurmak gereğinde artık şüphe etmemeliyiz. Spor bir terbiye işidir, bunun dı şında yaşamağa hak yoktur. Yenmeği istiyen sporcu, yenilmeği de, an cak çok çalışmak için bir hız alma vasıtası saymalıdır. Haksızlık apaçık meydanda olsa bile bir sporcu hak kını almak için bir sporcuya yumru ğunu kullanmaz. Bu yaşama töreni ne (adabı muaşeret) uymıyan bir yabaniliktir. Dayak yemiş olarak memleketine gönderdiğimiz bir yabancı sporcunun ülkemiz için ne kötü bir propagandacı olacağmı düşünerek uluslarına karşı işledikleri suçtan do layı dayak atanlar üzülüyorlar mı, bilmeyiz.. Bildiğimiz birşey varsa, bu çirkin hâdisenin örtbas edilmemesi ve sucluların, ortaya çıkarılarak örnek olacak şekilde cezalandırılmaları lü zumudur. Hoş görülük çoğun, suçun tekrarlanmasına yol açar ve biz artık topraklarımızda böyle şeyler görmek istemiyoruz.» ğu teknik ve nezih oyuna borcludur. Buraya gelen takımlar arasında Fenerbahçe ile yaptığı oyunlardan memnun olmıyarak memleketine dönmüş bir tek takım gösterilemez. Fenerbahçenin Avrupadaki şöhretini de buradan dönen takımlar yapmışlardır. 2 Fenerbahçe idare heyeti, iki ye ayırmak mecburiyetinde olduğu hâdisenin alanda geçen ve kendi takımına taalluk eden kısmını birinci maddenin çerçevesi içinde tetkik etmekle büyük bir teessür duyduğunu gizliyemez. Vakıâ oyuncularına aid hatalar ve bunların sebebleri tahlil olunursa Viyanalı takımm bazı gazeteler tara fından zayıf, adî bir futbol teşekkülü olduğuna dair yapılan neşriyattan müteessir olarak alana sinirli bir halde çıkmış olduğu, ve birinci gol lerine Fenerbahçe tarafından mu kabele edilir edilmez, bu müsabakanın da diğerleri gibi beraberlikle ve belki de mağlubiyetle biteceği kor kusile oyunu sert ve favüllü bir hale döktüğü, ve profesyonel hilelerhıe saparak maçı her ne pahasına olursa olsun behemehal kaz^nmak gayesile oynamağa başladığı inkâr edilemez. Gene herkesin gözü önünde geçen vak'alardandır ki sinirlilik Fenerbahçe takımından Niyazinin ya ralanarak sahayı terketmesine ve Eşrefin de kolunun sakatlanmasma sebebiyet verecek derecede ileri gitmiştir. Bu hal Fenerbahçe oyuncularının bir kısmmda bir aksülâmel husule getirmiş, ve kafiyyen şayanı terviç bir hal olmamakla beraber, bunlara favüle favülle mukabele etmek zihniyetini vermiştir. Buna rağmen, karşı tarafın kusurları ve hataları ne olursa olsun. bilhassa misafir olmaları nazarı dıkkate alınarak, ayni şekilde hareketten çekinilmesi bir spor vazifesi olduğu için buna riayet edilmemesi idare heyetince müsamahaya şayan görüJniemiş ve bu harekette cür'eti sabıt o lanMr hakkında lâzım gelen cezala nn kulübce tatbik edilmesi takarrür etmiştir. 3 Hâdisenin oyun bittikten son raki kısmma gelince, idare heyeti bu hususta nazarı dikkati Fenerbahçe aleyhinde muharref neşriyat yapan bazı spor muharrirleri üzerine cel betmeği bir vazife sayar. Misal ola rak bunlardan birinin stadyom bal konuna gelerek herkese hakem Adil Girayın ayaklar altmda çiğnendiği ni, ve yüzü gözü şişkin bir halde dar kurtulduğunu hikâye eylediği zikredilebilir. Halbuki bunu müteakıb görülen hakem bu yolda bir taarruzdan haberi bile olmadığını söylemiştir. Sırf bu muhabir tarafmdan, en büyük puntu harflerle, yapılan neşriyatın hakikate ne derece uygun olduğunu ve ne gibi bir maksadla yapıldığını göstermek için buraya dercedilen bu fıkra, cuma günkü hâdisenin bazı tahrifatı seven ellerde nekadar teşvişata uğramış bir halde efkân umumiyeye arzedilmiş olduğunu ispata kâfi bir delildir. 4 Hakikat şudur: Alanda her iki taraf oyuncuları sinirli oynamışlar, ve her iki takımdan bazı ferdler spor nezahatini muhil hareketlerde bulunmuşlardır. İdare heyeti, yukarıda da söylediği gibi, kendi oyuncuları hakkmda icab eden kararları vermiş, ve ileride ayni hallerin tekerrür etmemesi için en sıkı tedbirlere tevessül etmiştir. Fakat asıl kavga oyundan sonra soyunma odasına girerken olmuştur ki seyircilerden birinin bir Viyanalı o yuncuya taarruzile başlamış, oyun esesaslı malumat idinemedik. İkisinin de sebebleri meçhul... İkisinin de man zarası ayni... Siz sebebleri meçhul olan bütün cinayetleri biribirile münasebettar mı addedersiniz ? Hayır, fakat bu iki vak'ada zaman ve mahal müşabehetleri de var. Demek hükmünüzde bunlara istinad ediyorsunuz? Profesör bizimle bayağı alay et meğe başlamışb. Bakışlan hakaret dolu idi. Markam, siz hiçbir zaman ıyi bir riyaziyeci olamamıştınız. Fakat görüyorum ki iyi bir adliyeci de olamı yacaksınız. Bir insan karannı bu ka dar çürük temeller üzerine istinad ettirir mi? Vans abldı: Çocuk şarkılannı unuunayınız, profesör Dillard!. Kok Robin ve Con Sipirinsr bunlann kahramanlandır. Profesör Vansa derin derin bakb. sonra: Efendim, şakanız mevsımsizdir, dedi. Maalesef bu bir şaka değildir, Yeni ticaret mukavelesinin esasları... Almanyada Türk Alman ticaret anlaşması müzakerelerini yaptıktanj sonra bu en büyük müşterimizle iyi] bir anlaşma imzalıyan heyetimizirt; muvaffakiyetli bir neticeye vardığı anlaşılmaktadır. Yeni anlaşmanın müddeti bir senedir. Bu müddetin bitiminde iki taraftan biri taleb et medikçe muahede kendiliğinden uzı yacaktır. 1 mayısta tatbik sahasma konulacak olan bu muahede ile bütün ihrac eşyamız Almanyaya serbe^tçe girecektir. Yalnız yumurtalar kon tenjan kayidlerine tâbi olacaktır. Yumurtalarımız için Almanya geçen senelerden daha fazla olarak yılda 22,000 kental (elli bin sandık kadar) yumurta ithalini kabul etmiştir. Ayni za manda Almanya alacağı yumurtala rın Türkiyenin satabileceği katagorilerden olması esasını kabul etmiştir. Yeni mukavelede evvelce olduğu gibi ihracatırruzın yüzde yetmişine karşılık ithalât yapıbnası ve mütebakisinin döviz olarak Merkez Banka sına yatırılması esası kabul edilmiş tir. Ayrıca Almanyadan memleketimize serbestçe girecek eşyanın bir lis tesı de mukaveleye merbut bulun maktadır. Bilecik belediyesi de kahve lerde oyun oynanmasmı menetti Bilecik 22 (A.A.) Bilecik Bele diyesi 1/6/1935 ten itibaren kahve, gazino ve buna benzer umumî yer lerde satranç ve bilârdo müstesna olmak üzere bütün oyunlann oynan masını meneden bir karar vermiştir. nasında hiçbir fena hareketi görül memiş olan merkez muavin Ali Rıza müdahale ederek Viyanahyı kurtarmak istemişse de bu hareketi yanlış anlıyan oyuncu yumruğunu Ali Rı zanın başına indirmiştir. Bundan sonra ortalık karışmıs, ve her iki taraf oyuncuları seyircilerin tazyiki altmda soyunma odasına güçlükle iltica edebilmişlerdir. Seyirciler içeri giremeyince odanm camlarını kırmı.ş lar ve içeriye, Viyanalı oyunculara oradan da taarruz etmek istemişlerdir. Fenerbahçe takımı bu gürültü esnasmda onları himaye etmiş, hatta o rada muhafazaları kabil olamıyaca ğını anlayınca yandaki duş yerine geçirerek kendi vücudlerilc onlara siper olmağa çalışmışlardır. Bu arada kaleci Hüsameddinin ahali kâmilen dağıhncaya kadar ecnebi arkadaşları nın muhafazası hususunda gösterdiği itina bilhassa kayde şayandır. Bu gürültü esnasında atılan bir gazöz şi şesile Ali Rıza hançeresinden ağır surette yaralanmış ve kanlar içinde eczaneye naklolunmuştur. Viyanalıla nn karakola götürülmesi kendi mü racaatleri üzerine değildir. Bilâkis bu cerh filinden dolayı maznun sıfatile ifadeleri almmış, fakat Ali Rıza on ların aleyhinde hiçbir davası olmadı ğmı söylediği için serbest bırakılmışlardır. Bundan da anlaşılır ki bu ikinci kısımdan dolayı Fenerbahçeli oyuncu ların spor nezahatine muhalif bir hareketleri yoktur. Bilâkis insaniyet vazifelerini ellerinden geldiği derece de yapmaktan hiçbir suretle geri kalmamışlardır. Fenerbahçe kulübü yukarıdaki izahatı efkân umumiyeye arzederken bu gibi çetin maçlarda bilhassa seyirci lenn kendisine azamî derecede müzaheret etmeleri lâzım geldiğini ve u mumî sükunet muhafaza edildiği takdirde herhangi bir sinirli oyuncunun asabiyetle yapabileceği hareketin ö nüne geçilmek çok kolay olacağı hu susunu bir kere daha tekrar etme ği de bir vazife addedpr. bizim şakamız değildir, profesör, «salranc taşı» ımzasını kullanan adamın şakası... «Satranc taşı» imzasmı kulla nan adamın ha!.. Vans kızmıştı. Profesör de hiddette ondan aşağı kalmıyordu. Ayağa kal karak bağırdı: Markam, bana bakınız, ben benimle istihza olunmasına taham mül edemem. Burada ikinci defa oluyor ki bu isim söyleniyor. Bunun ne demek olduğunu bilmeliyim. «Satranc taşı» imzalı mektub sahibile bu ikinci vak'anın ne alâkası var? Müddeiumumî izahat verdi: Sipirigin cesedi albnda bir kâğid parçası bulundu. Bu kâğıd parçası «Satranc taşı» ımzah mektubîann kâğıdile ayni idi. Ayni makine ile de yazılmışt!. Kâğıdda ne vardı? Bir riyaziye düsturu. Bir riyaziye düsturu ha! Hangi düstur? Markam kâğıd parçasıni cebinden çıkararak gösterdi/' lArkast vttti I Fenerbahçe kulübü h^diseyi nasıl anlatıyor? Fenerbahçe Spor Kulübü Reisli ğinden: Fenerbahçe kulübü idare heyeti, cuma günkü maç münasebetile ta haddüs eden vaziyeti ve İstanbul gazetelerinden bazılarmm bu hususta ki neşriyatını etraflı bir surette tetkik etmiş, ve noktai nazarile ittihaz ettiği mukarreratı spor efkârı umu miyesine arzetmeği bir vazife telâk ki eylemiştir: 1 Fenerbahçe kulübü, 27 sene lik hayatı esnasmda kazandığı en büyük şöhreti, ecnebi takımlarile yap tığı maçlardaki galibiyetlerinden ziyade, bu temaslarda göstermiş oldunetmem. Vans ta söze kanştı: Profesör Dillard, acaba Dru kerler de bu genci tanıyorlar mı? İhtimal... Çünkü Amesson ile Adolf Druker çok iyi dostturlar. Ha, bakın şimdi hatınma geldi, bir akşam Sipiring burada iken Druker de gel mişti. Ya Parde? Onun için birşey söyliyemem. Profesör gittikçe sabırsızlanıyordu. Nihayet dayanamıyarak sordu: Bu suallerden maksadınızın ne olduğunu anlıyabilir miyim? Bizim tanıdığımız Sipiring ile katlolunan adam arasında ne gibi bir yakınhk buluna bilir? Yoksa maktulün bu genc olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Müddeiumumî cevab verdi: Evet, maalesef... Profesör biraz daha heyecanlı bir sesle devam etti: Bu iddianız doğru olsa bile bundan bize ne? Sonra bunun Robinin ölümü ile ne gibi bir alâkası bulunabi lir? İki cinayet hakkında da henüz ** Cumuriyet,, in teffrikası t 28 Yazam Tercüme eden: 8. S. Van Dine Ömer Fehmt Bafkut Tanımıyorum, fakat siz onu as» Ia bilmiyeceksiniz, asla yakalıyamı • jracakunızl Bu sırada Mis Bel içeri girdi ve Madam Drukere doğru giderek:

Bu sayıdan diğer sayfalar: