11 Temmuz 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

11 Temmuz 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 Temmuz 1934 HABER'in hikâyesi — Bon sayıfadaki resme bakı- nızl — Marsilya'da bulunduğum sırada, beni uzun boylu, esmer ve yakışık- l bir tüccarla tanıştırdılar. —M. Albert Türk... -dediler. Anlayamadım: Ne buyurdunuz? |— Efendim aile ismi Türktür... -diye ilâve ettiler. ; !(t:lluımığı başladım. “R,, harf- 'erini gırtlağından telâffuz ediyor; cümleleri tam Fransız... — Neden aile isminiz “Türk,,? -diye sordum. Fi Bnyuk babam Türkmüş de ©dun için... — Allahallah... Ya siz? — Fransızım işte,.. Büyük blb.lll; (ğu'h .ıd.ııı;ıın Muhafızlarından imiş... Hirisli- Palabıyık Hasan ::;'.ı:;:' Z;mın isyan etse derhal e| E.İll bı lı:d,:r'b;":::. b:ulırmış... :;d""_'“ü. susturmağa kâfi ge- ü""'_'!—-'- Fakat, artık, imparator- nıı.' "ı;!'de zayıflamağa başla- Tü'ıîl eı_ $ey tavsamış... Nihayet, 'er bir isyanı bastırdıkları sı- Tada, Fransızlar, karaya asker ç- "'"İ" Rumlara yardım etmiş... dristiyanlar ecnebi bahriyeliler tarafından böyle takviye olunun- ak;:.bınnı muhafızları bir müd ha çarpışmış... Hepsi vurul- Müş... Yalnız babam, kendini son 'aya kadar müdafaa ettikten “_"_'_nı kılıcı kırılmış... Beş altı ki- $1 Üzerine çullanarak, kendisini e- &ir etmiş... Hiristiyan düşmanlarının eleba- $1sı olduğu için, Palabıyık Hasan ismindeki büyük babamı adadan “zaklaştırmıak istemişler... ve oğlu ile beraber, bir vapura Bindirmişler... Fransaya doğru yo- Taçıkarmışlar... Fakat, zevcesi, Gi- ritten uzaklaşıldığmın ertesi günü, lanarak ölmüş... Henüz iki yaşında olan babam hayatta kal- lar olduğunu oturduğu yerden| seyrederek bu modayı beğenmiş| olacak... Zira, büyüdüğü zaman babama, bahriyeliler anlatmış: Palabıyık Hasan geminin ber- berine işaret etmiş. Bıyıklarını di- binden kesmesi için adeta yalvar- miş... Berber de, bu ricayı kabul ede- rek, büyük babamın çenesinden aşağı sarkan kıllarını kesmiş... Palabıyık Hasan, ondan sonra,| rahatlamış. Bu, Fransızlardan ilk! ve son ricası olmuş... Ne su içmiş, ne yemek yemiş.. Gün geçtikçe sararıp solarak, Marsilya'ya var- dığımızın haftasında karısının ar- kasından yuvarlanmış, gilmiş... Babama, “Türk,, diye aile ismi takmışlar... Bittabi, Hiristiyan ya- pılmış... Büyümüş, hayata karış- mış, evlenmiş, ben dünyaya gel- mişim.. Benim de ismim 'Türk, ben de Hiristiyanım... Fakat, merhum pederimle gö- rüşürdük... Acaba Palabıyık Ha- san, o asabiyet içinde, niçin hiç bir şeye heveslenmemiş de, Garp modası mucibince bıyıklarını ke- sip tüvalet yapmağa merak- sar- mış?... Galiba, biz Türkler, fev- kalâde moda heveslisiyiz... Maa- mafih, Hasan ağaya, Garp usulü elbisceler de vermişler... Hepsini elinin tersile iterek geri çevirmiş.. Yalnız bu bıyık modası... Gülümsedim: — Büyük- babanız, bıyıklarını, modaya uymak için kesmiş olmı- yacak... -dedim. Bizim Türkcede “eğer filânca iş olursa, ahtım ol- sun, bıyıklarımı keserim!,, diye bir söz vardır. Palabıyık Hasan da: “Eğer ben esir almırsam, nahi gu biyikdarımı dibinden kesmez- namussuzum!,, diye kendi kendine söz vermiş olacak... M. Türk: — Demek bıyıklarını kesmek bizde fena bir şeydir? -diye sordu. — Bizde değil... Görüyorsunuz.. mış... ç Biiyıîik babam Palabıyık Hasani ise, bir köşede, kaşlarinı çatmış, otururmuş... Esirlik ona pek ağır! Benimkileri de kesik... Fakat, eski Delikanlı: — Ben, eski Türklerdenim... de- 'Türklerde cidden fena bir şeydi...| çe AU gelmiş, belli... ğ .Muıluıııın dini intiharı menet- di için, kendisini denize atmı- lî:rdu. Yoksa, herhalde, bir - ko- Yınr bularak canına kıyardı. '"iîı&ıkrilc Fransızların hareket- tü Mı?n üeıdîyovdıı. Onların i BN | “’h—du_ ikar ve istihfafla Sade bir 1 şeylerini beğenmiş o- acak... ı"“"""îkleri'ni.__ iş ©- mız, değil mi?... :"D. eski Türkler, ya em biyik birakırlardı, Benim bildi; hem sakal yahutta birden, di cut değildi, k_“"'. asla mev- muştum, DN kitaplarda oku- Halbuki, büyüj yeliler içinde a€ babam, bahri> biyık., İkisini de| — tamamile bıyıksız- di. O tarihten itibaren o da Pala bıyık koyuverdi... Şimdi, tam mâ- nasile tarihi bir Türk çehresi a mıştır. Geçenlerde bana mektup yazmış: Bir sokak başında, altı haydut beni çevirdi... Altısını da yere ser- dim... diyor. Bunu, bıyıklarımın ihtişamına atfediyorum... Hani ef- sanede, kuvveti saçlarında olan bir kahraman vardır... Ben de, Palabıyıklarımla kendimi kuvvet- lenmiş buluyorum.. ,,, Belkide tevehhüm... — Fakat, Palabıyıklı bir adam, cidden çok heybetli durmaz mı?... Bunun, kendi ve karşısındaki üzerine el- bette tesiri oluyor. (Hatice Süreyya) iR. HABER — Akşam Postası Kediile köpek dost!'Yemek olur mu? * Aman, onlar kedi ile köpek gibi- dirler. Birbirleriyle hiç mi hiç geçine- mezler!” Sözü, dilden düşmiyen bir sözdür. Fakat, Gördüğünüz şu resim, bunun aksine bir delil değil mi? Eskidenberi birbirlerinden hoşlan- madıkları zannolunan kedilerle köpek- lerin, sırasına göre pek iyi geçindikle- rini ileri sürenler, şu manzarayı bu id- dialarına biz delil sayıyor ve bunun ak- sini ifade eden sözün, artık hakiki va- ziyete uyğunluk ifade etmediğini, ma- masızlaştığını söyliyorlar! Japon güreşi b D ne Japonyada yapılan güreşlerde şam- piyonluğun ve imperatorun ortaya koy duğu kupayı kazanan pehlivan Şimi - sugava'dır. Japon güreşine, pehlivanlar, ring üzerinde yere yumruklarını — vurarak, milli japon kıyafetindeki hakemin yel- paze sallayışiyle başlarlar. Gonkun ye- rini yelpaze tutar. Güreş, çok şiddetli ve süratlidir. iki vücudün çarpışması, kulağa, sü - rekli bir şakırtı balinde sesler getirir. Kim kimi tutup kaldırır ve yere atar- sa, yahut ite ite ring dışarısına çıka « rırsa, galiptir. Baloncu kız oe D, | Ku h * Resimde gördüğünüz, erkekleşmiş bir kadındır. Kendisi, Berlinli bir Al- man kızıdır. Adı Karin olan bu kız, tayyare mühendisliği tahsil etmiş, bi » rincilikle diploma almıştır. Daha yirmi iki yaşında olan Karin, Cenubi Amerikada bulunuyordu. Al - manların meşhür “Zeplin” balonu, A- merikaya uçtuğu zaman, Dr. Ekener bu kızı tanımış, makine başına geçir - miş ve takdir ederek, makinist muavi- ni vazifesiyle kendisini havalandırmış- tır. Bu kadınım balonda böyle bir vazi- or2 fe olup ilk n N leri hap şeklinde almak imkânı bulundu! Bir Mgiliz âlimi yemeklerde bulu- nan gıda kuvvetini hap şeklinde teksif “Kadın olsun, erkek olsun bu sözleri okuyanın muhakkak yüzü gülecektir. Artık bundan böyle hanımlar mutfak azabından kur - tulacaklar, Artık lokantalar, ka- saplar, sebzeciler esnafına elveda, Yeni edebiyat, yeni şiirler, hatta yeni muaşeret adabı başlıyacaktır. Meselâ: — Lütfen bu akşam bize buyu- | run! Beraber hap yutalım! — Bu gece haplarımı yut da| öyle gel!. | — Sizin haplarmız ne kadar lezzetli! Gibi tabirler işiteceğiz.. Asri ve şık hap depoları açıla- cak; derece derece kuvvetli hap- lar satışa çıkacaktır. Her gün bir| az değişen dünya, büsbütün deği-| şecektir!.. Bu nefis hapların istimali neti- cesit İnsanım iştihası büsbütün değişecek, zevk hissi zayıflıyacak, hazım borusu dumurlanacaktır. Hazımsızlıktan şikâyetler, ba- fırsak ve mide ağrıları kalmıya- cak, bulaşık hastalıklar azalacak-| tır. Vapurlarım, trenlerin, tayyare- lerin, zeplinlerin sefer ücretleri ucuzlıyacaktır. Çünkü, yemek ver| mek âdeti kalkacak, herkes cebin- de haplarını taşıyacak.,, eilik ve Yukardaki satırları bir İngiliz| “güzetesinden naklottik. Bir İngi - Hiz âlimi insanın yediği muhtelif yemeklerde bulunan gıda kuvve- tini hap şeklinde teksif etmeğe muvaffak olmuş.. “Sunday Express,, gazetesi bu-| nu şöyle anlatıyor: etti kalmıştı, adi bir otun ufak bir yaprağı en büyük âlimlerin bun - ca makinelerle, bu kadar âlât ile yapmaktan âciz kaldıkları, kimye- | vi değişiklikleri yapar. Nebatın şekere tahvil edilebi « lir nazariyesi malümdur. Nebatat yerden, yahut havadan suyu emer, güneşten gelen şuaı atar, suyu şe- kere tahvil eder, bu usulün gizle- | diği bilmece, bu istihaleyi yapan şuaların mahiyetini bilmektir, İşte bütün dünyanın ilim adamlarını yoran bilmece budur; şekeri suya — ve gaza tahvil edebilmek için lâ- zım olan büyük kuvvet kadar bir — kuvvet ihdası yani suyu şekere tahvil etmek. g Bu muazzam kuvveli, güneşin şuaatından istihsal eden nebatat, bu istihaleyi yapabilmek için iki maddeden: 1 — Klorofil, 2 — ren tofilden alır. Profesör Bayli bu hakikatlere : tamamiyle vâkıf olduktan sonra, tamam altı sene tecrübelerine de- vam etmiştir. En son pek az mik- tarda şeker ve bazı meçhul mad- deler istihsaline muvaffak olmuş- tur. Şimdi bu kimyevi keşfin hesa- bi vazifelerini tetkik etmekle meş — guldür. “Bayli,, nin bu âdi görünen keş- fi istikbali karmakarışık edebile- cek bir mahiyeti haizdir. Bu keşif — tamamiyle tahakkuk ettiği zaman, artık gıdamızı hap şeklinde ala « bileceğiz. ğ Bugün esas yemekleri bahusus hububatı elde etmek için toprak: — tan bekliyoruz ve zorlukla yeme: ğe elverişli olüyor. Bu yeni keşif | sayesinde artık bu maddeler istik- “Liverpolda, bir âlim bütün â- | limlerin elamaz dedikleri bir na-| zariye halletmeğe imkân bulmuş- l tur. Bu âlim nebatatm şekere tah- | balde kimyevi lâboratuvarlarda — birkaç saat zarfında istihsal olu: — nacaktır. 3 Hulâsa: Sun'i şekilde protinli wil edildiği gibi, suyu da şekere tahvil edebilmiştir. Liverpol üniversitesinde uzvi kimya profesörü Mister Bayli, gayet hassas bir âlet yapıp, onun vasıtasiyle, nebatatın yaptığı va - zifeyi gördürebilmiştir. Dünyanım — yaradılışından beri nebatın yaptığı kimyevi değişik - likler gizli bir bilmece halinde maddeleri elde edebilmek yolu ! bulunduktan sonra, muharebeler - de, zaruret ve çoraklık zamatıların da et ve sebze ve diğer gıdalar- dan istiğna hâsıl olacaktır, çünkü essalı eczalar hulâsa suretinde ceplere konulabilecek bir şekilde istihzar olunacaktır. O zaman o hapları icabında gıda makamın- da kullanabileceğiz.,, ———T ——— Seyahat edenlerin paraları Memleket haricine seyahat e- denlerin yanlarında araba, ham- maliye, mekülât, meşrubat ve sa- ire için 50 Türk lirası bulundur- malarına — müsaade ediliyordu. Yeni bir kararla bu şekilde ancak 25 liranın ihracına müsaade olu- nacağı bildirilmiştir. j sümügiriledü Belediyeler kongresi Beynelmilel belediyeler kongre- si 19 temmuzda Fransanım Liynnı sehrinde toplanacaktır. ' Dahiliye Vekâleti Mahalli İda-| reler Umum Müdiri Naci Bey bu| kongrede Türkiye belediyelerini temsil edecektir. Naci bey kendisine İ.-.lınbull belediyesi tarafından verilen ba- | zı vesikaları ve malümalı alarak | Fransaya hareket etmiştir. Naci Beyin temmuz nihaşetin- de İstanbula 'ıvdel edeceği söy- ) SA Tenviriye resmi nereler- den alınıyor! Bazı sokaklarda fener — bulum madığı halde halktan tenviriye resmi alındığı hakkında belediye- ye bazı şikâyetler vaki olmuştur. Halbuki fener olmıyan yerlerde bu resim tarholunmaz. ; Bu şikâyetleri tetkik eden bele- diye fenersiz sokaklardaki evler- — den kat'iyyen tenviriye Tesmi a- j lmmasına mâni olmağa karar ver- miştlir. ee 44 Satılacak gemiler Denizyolları idaresinin Mah- mut Şevket paşa Ereğli ve Geli- bolu vapurları idare tarafından satılacaktır. Bunların yerine yeni- leri alımmasına karar verilmiştir. Fenerbahçe, Yakacık ve İhsan yapurlarının da satılmasına 'A'h" idaresi tarafından karar verilmiş- — tir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: