17 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

17 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— tulmağa çalışıyor: Abdülhamit Gözâ;leri Tarihi tefrika: 68 Niçin bağıracaktı? p Necmiseherin menfi hareketi Bu müthiş işkenceciyi büsbütün | çileden çıkarmaktan başka neye | yarayacaktı? Nuri Bey k durmuş bir sırtlan | gibi sırıtarak, vzun seyrek dişleri- ni gösterdi: — Necmiseher.. Seni ne kadar gçok seiyorum.. Bilsen... Nuri mütemadiyen sırıtıyordu. Me<mischer: “— Seni sevmiyorum.. Defol yanrmdan!,, Diye haykırmak istediği halde, bu kelimeler boğazında düğümle- nip kalıyordu. * Nuri Beybiraz daha yaklaş- mıs, biraz daha kudurmuştu..Genç kadını yiyecek parçalryacak gibi “Bıkışlırıyor, ve kollariyle kucaklı- yarak: — Sen bani hiç mi sevmiyor: Bun, Nocmiseher? Diye soruyordu? Necmiseher yavaş yavaş bu Muhteris adamm kollarından kur- — Asabım çok bozuktur, Nuri Bey! Beni hürriyete çıkarımız.. Si- | zi herhalde seveceğim! Dışardan akseden ayak sesleri “Nuri Beyi genç kadımın kucağın- | Gdan ayırmağa mecbur etmişti, — Beni bu gece burada yalnız Bırakmıyacaksınız değil mi, Nuri Bey? Diye seslendi. Nuri Bey arkasıma bakmadan: — Zannederim... Diyerek kapıdan çıkmıştı. Nö- Betçi derhal demir kapıyı dışından kilitledi. Abdülhamidin sadık ve feda- kâr mabeyincisi odasına döndüğü zaman dizlerinin üzerinde dura- Mmıyacak kadar sarsılmıştı.. Kalbi koparcasma çarpıyordu. Nuri Bey Necmiseheri sahiden Mi sevmeğe başlamıştı? Şefika Hanımm, Fehim Paşanın eski metreslerinden biri idi.. Ni- » Şantaşında Teşfikiye camli arka- sındaki sıra evlerden birinde otu- ruyordu. Şefika Hanım, vaktiyle Tâife sürülen bir kaza kaymakamının karısı idi. Kaymakam Kemal Bey Hicaza nefyedildikten sonra, Şe- fika Hanımın boş kâğıdını Tefrika numaras: Yazan: Ishak Ferdi dermişti. Şefika Hanım yedi yıl- dan beri babadan kalma evinde dadısı Hacer Hanımla beraber o- turuyordu. Şefika Hanıtma üç sene evvel Fehim Paşa musallat olmuştu. Fe- | him Paşa sevdiği kadına çam sa- kızı gibi yapışır ve yakasını kolay kolay bırakmazdı. Şefika Hanımı da, kocası Ke- mal Beyi tevkife geldikleri zaman görmüş ve sevmişti. Şefika Hanımın boş kâğıdı gel- dikten sonra, Fehim Paşa bu hanr mı evlenmek kastiyle sık sık evin- de ziyaret ederdi, Bu suretle üç sene beraber yaşamışlardı. Fehim Paşa günün birinde bir başka kadına — tutuldu ve Şefika Hanımı unuttu. Şefika Hanım o günden sonra hayatını bir kaç erkeği idare et- mekle temin eden orta malı bir kadın olmuştu. ŞefikaHanrmın, kendisini sık sık | ziyaret eden üç dostu vardı. Bun- lardan birisi Şefika Hanımın çok ateşli âşıklarından bahriye zabiti yüzbaşı Cevat Bey idi. Cevat Bey bir akşam çok sarhoş olarak gelmişti. Şefika Hanım, Cevadı üst kata güçlükle çıkarabilmişti Cevadın cebinde bir yığın altın vardı. Cevat oturduğu koltukta du ramıyordu.. Elini cebine sokarak çıkardığı liraları Şefikanın kuca- ğma serpti: — Bak, Şefika! Ben bundan sonra datma altınla oynryacağım... Görüyor musun bu İiraları. Al, Bunların hepsi senin! Sefika Hanım yere yuvarlanan altımları topladı: — Kim verdi sana bunları? Cevat gözünün ucuyla Şefika- ntn yüzüne beaktı: ' — Orasını sorma, yavrum! Ya- rm, öbür gün.. Bundan sonra her gün sana avuç avüç altın getirece- ğim, Ve gülerek bağırdı: — Ben altın madeni buldum, anİryor musun? Şefika Hanım hayretler içinde kalmıştı.. İki ayda bir defa aylık yüzü gören Yüzbaşı Cevat ömrün- de ilk defa bu kadar cok para ile oymuyordu. (Devamr vart Aşk mı, Servet mi? Nâkili : (Vâ - Nü) — Natıl bilmem efendim.. Ben se- bep oldum.. Ah, ellerim kırılsaydı da © mektubu yazmasaydım. l Hangi mektubu?.. — Sizin şu üç bin lira meselesini.. — Vallahi hiç bir şey anlamıyo * Tum.. — Evet, efendim! Sizin, — Şadiye Hanmrefendi ile ayrılmanıza ben e - bep oldum. Fikret, Türkândan — bahsolunurken, Şadiyenin zuhur etmesine şaşmıştı. Sordu: — Nasıl sebep oldunuz? — Efendim, biliyorsunuz ki, benim galıştığım oda, müdürün odasının ya - Bındadır. Sizin şu üç bin Hiralık para gselesini müdürle konuştuğunuz gün, ben, kendi odamdan muhavereyi din - ledim. SÖİ — Kızmayın.. O zaman düşmanı - mızdım. Şimdi, dostunuz oldum.. — İş- te, yaptıklarımı haber veriyorum... Bu- nu, fırsat bildim. Derhal kaleme sarıl- dim, Sizi seven Şadiye Hanıma — bü- tün olup bitenleri bildirdim, Maksa - dım, sizi kötülemek, onun gözünden düşürmekti... Fikret; — Bunu bana haber verdiğiniz için çok teşekkür — ederim! — -diyerek, şa- irden ayrıldı. Artık, nazarında, bütün tablo ta * mamlanıyordu. Bekir Efendinin kim olmak lâzım geldiğini anlryordu. Kararını verdi; Burada fazla kal- muyacak, İstanbula gidecekti. Ogün - den tezi yok, banka müdürüne gide - rek, işlerini halletti. İlk hareket eden vapura bindi. HABER — Akşam Postası ikâr e_i!er, Temenniler: Bir yol için 500 imzalı mazbata “Eyüp Nişancasında Kemal" im - zasiyle aldığımız mektuptur: “Edirnekapıdan Münzeviye ve E« yüp Nişancasına giden bozuk yolların yapılması için o civar ahalisi taş teda- rik edip oraya naklettikleri halde bu bozuk yol hâlâ yapılmamış, © civar a. halisini — düşündürmeğe başlamıştır. Çünkü kış » Kışın bu yol Istanbulun en berbat yollarından biri halini alır, geçilmek — imkânsızlaşır. Hele akşamdan sonra serviler arasım- daki bu işlek cadde tarifin fevkinde bir “berzah — kesilir, Halbuki — bu yolun tamiri için beş yüz liralık bir tahsisat ta ayrılmışlı. Fakat bu tahsi- sat başka yere sarfedilmiştir. Eğer bu yol bu kış yapılmazsa yüzlerce yolecu ve bilhassa mektep çocukları — tahsile yolsuz kalmış demektir. Bundan dola- şı şimdi Münzevi, Nişancı ve Eyüp a- halisi ahalisi bu yolun tamiri için beş yüz imzalı bir mazbata hazırla « mışlardır. ki, bu mazbatayı bu gün « lerde belediyeye — takdim edeceğiz. Muhterem gazetenizla sizin de bu yol hakkında belediyenin dikkat mazarını celbetmenizi rica ederim efendim.” Şirketi Hayriye şikâyet dinlemezmiş! “Kuzguncukta Erhan,, — imzasiyle şu mektubu aldıkt #“Gazetenizde Şirketi Hayriye üc. retlerinin fazlalığından — bahsediyor » sunuz. Bu fazlalığından başka bir de me- murların bir çok müşkülât çıkardık - Jarını; Boğaziçinde oturan her hangi bir yolcuya sorarsanız anlarsınız. Bendeniz askerim; bir meseleden dolayı şikâyete gittim: Müfettiş bey- efendi bana hakaret edercesinet: “Me- murlarımız yolsuz bir harekette bu - Tunmazlar, biz şikâyet dinlemeyiz!" dediler, İhtimal haksızdım; fakat ne de ol- sa müracaatim usulen — dinlenmeliydi. Böyle yolsuzlukların her zaman teker - rür etmemesi, şirketin nazarı dikkati- ni eelbedebilmekliğiniz için, — şu bir kaç satırı gazetenizin bir köşesine sı- kıştırmaklığınızı, Boğaziçi halkı namı- na riça ederim.” leradaki bir iş Beyoğlu ikinci ilk mektep üçüncü sınıfta 131 numaralı Mebrüre Mukad- der Hanım, bize gönderdiği bir mek- tupta hülâsaten şunları söyliyor: — “Babam Muzaffer Beyden bağlan- miş nafakam vardır. Bu parayı mun - tazamen alamıyorum. Halbuki, baba- mın hali vakti yerinde değildir. İcra- ya mürncmat etlik; aylardan beri iş bir türlü düzklemedi. Evrakım Tstanbul yedinci icrm dairesinin 33 » 78 ve Ur- fa icrasının 33 - 90 numaralı dosyala- rvındadır. Alâkadarların nazarı dikkatini cel- betmenizi rica ederim.” Bir karilmizin arzusu Dün matbaamıza, Bomonti fabri - kasında etiket şubesinde çalıştığını ve isminin Ali Arif olduğunu — söyliyen malül bir zat geldi; ayni yerde çalı « ;ıııdilırıllıııhdııııhhı İ ikret, Şadiye Hanımın kapi: nüne vardığı vakit, hayrette kaldı Zira, polisler, bekçiler ve bazı si - | vil adamlar, kapıyı — çalmaktaydılar.. olduk - Sivilin biri, kapıyı — uzun uzadiya »galdıktan sonra, kanat açıldı, Fikretin yüreği atıyordu. Her halde, — bir felâket olmuştu amma, neydi? Ölüm haberi alacağını düşünerek yüreği atıyordu. Aralıkta, bir hizmetçi görünmüş - tü. Bu gelenlerin manzarası karşısın - da: — Gene mi? . dedi. — Ne yapalım, — küçük hanım?... Vazifemiz... Haydi, hanımefendiye ha- ber veri — Evde yok... — Buna rağmen, maalesef, hac « zetmeğe mecburuz.. — Bekleseydiniz bari bekleseydi - niz... Ah, ne kadar ürzülecek... - Para bulmağa çalışıyor işte... Her yana ba- gınr vuruyor.. Bugün de, gene o mak- Ingilizce 17 Eşili 11824 dersleri — — 38 — Müellifi: ömer Rıza When Mary woke up nmext morning, — she looked about on the floor and she saw the head of a bright Tittle nail! So of course her drcam 1) must have been true. She told it to Tom - but he only layghed 2). Jane who slept in the same berdroom had not the Nails saying thinga — to the Hammer. İndeed, she did not want to talk about anything. She did not look at all 3) well, she woke up with a hendache 4) and had to stay in bed. Her cheeks were ratber pala and even her — appetite 5) was not — good nı usual 6) She thought — aha wax very ili, but it vas roaliy nothing serlous, 7) and İn the after noon she was up again and could even go for a walk with tbe otbers; Fortunately, the ashoe maker had mot forgotten his promise, and had sent her boots, 'They were all very happy, because grand father had — suggested 8) the walk. Tam Fetched his hat an - stick ©) for him, Henry callad his dog, who “was barking —at ihe cat next door, and socn after two they left the house, İt was a very hot day and . the girle were glad — of their straw hat 10). Soon they had left Sandy Bay behind them and were in a coumntry lane. 11) 'Theve the shad> 12) was cool and it was very pleasant. 13) To - walk Rain had fallen the day bofore and 8€ the road was not — very düsiy. They saw many butterflies 14), and Henry wanted to catch öne — with his cap; but €he bütterfiy did not allow him to do vo. İt was too gulek for him, and soon flew merrily — över — his head, where he could not possibly — reach İt. After a while — they came toa brook, 15) and they all sat down on the bank 16) and watehed *the little fishes in the shady 17) places. When Jack entered 18) tha water, however, Ahey soattered 19) in all direetions. 20) Of course Jack did mot — do them any harm. Mr. Robinson — and the children erossed 21) the brook by means 22) ©f a wooden bridge; 23) en the either side there was a little wood and here it was delight fully cool. — Now and then a sunbeam 24) found — its way though, but not eften. — The İcaves were x0 thlek, zsot see. — Granfather found a nice spot ünder —a tree, he leaned 25) his back azainst it, pulled his pipe and began to smoke, — Tom and Henry went to look — for a nest which they had scen two years agol | buüt though they tried very hard, the failed to find it. Hoawever they saw | some eçuirrels — Jumping from to branch. Mary and Jane picked some sweet smeling — 26) flowers for home,,, Soon they all gathered 27) round thcir Grandfather and begged 28) to tell them another story. *“Do you think”, “he said with a amile, “that İ have a story for every day in the year?” Well, let me start another pipe, and İ will sce what İ can do then.,, Sö they watched — him Ffilling hit pipe with tobacco — out of n tin, 29) and then struck a mateh, 30) lighted his pipe and was ready. Lügatlar.. 1 — Drcam (-drim): rüya 2 — haughed (lafd): güldü. 3 — at all (et ol): asld. 4 — hend - neke (hedek): baş ağe rısı. 5 — appetite (apitayit)ı İştah. 6 — uszaal (ujvel): mütat üzere, 7 — serious (siryos): ciddi. 8 — suggested (seccested)ı Hf etti. 9 — stick (etik): baston. 10 — Straw hat (stro het): hasır| şapka.. D1 — lane (len): yol. 12 — shade (şed): gölğe. 13 — pleasant (plezent) hoş. 14 — butterflies (bater Iyayiz)! kelebekler.. 15 — brook (bruk): ırmak. 16 — bank (benk): kıyı. 17 — shady (Şedi): gölgeli. 18 — entered (enterd): girdi. 19 — acattered (skatterd): dağıldı 20 — directions — (dayerekşenz)! istikametler. . 21 — crossed (krosd): geçti. 22 — by means (bay minz): vasıs tasiyle. 23 — bridge (bridç) köprü. 24 — sun bean (san bin): günet Ti şuar, 25 — leaned (lind) yaslandı. 26 — vweet smelling — (svit smellin) güzel kokulu. 27 — gathered (gazerd) topladı. 28 — begged (begd) yalvardı « vi ca etti. 29 — Tin (tin): teneke, 30 — match (metç): girdi. — ELİSABETH BERGNER ve DOUGLAS FARBANKS oğl Pek yakında....... sinemasında GÜZEL KATERİNA Şabeserinde (2629) nuşi göyl iz gi e ve onül di: malüllere karşı bilâkis gayet iyi mut* — Köroğlu gazetesinde bir şikâyet | mele etmekte olduğunu — görüyorut çıktı. Ankarada bir malülü bir bahçe- ye ahnışlar diye Bomonti şirketinden şikâyet ediliyor. tla sokağı n Fikret, derhal atıldı: — Bu borç kimin? — Şadiye Hanrmefendinin. — Hayret etmişti... Bu kadar zengin kadının malırı mı haczediyorlardı?.. — Kaç para?... — Niçin soruyorsunuz?.. Siz, nesi- sinin? — Ben, onun borçlusuyum.. Daha doğrusu, Bekir Efendi isminde biri » nin Şadiye Hanımefendiye borcu var- mış ta, benimle gönderdi.. Bu parayı tam zamanında getirdiğimi görüyo - vum.. Verebilirim.. Ç Memurlar, aralarında konuştular. — Pekâlâ... - dediler, - yedi yüz yirmi beş lira... Halbuki, Fikretin üzerinde altmış yetmiş liradan fazla bir para yoktu. — Çek vereceğim... - dedi. Memurlar, her nedansa, bunu ka- bul etmediler. — Ben, şayanı itimat bir adamım.. İşte, hüviyet varakamı da göstereyim. Geone kabul etmiyorlardı. — Öyleyse benimle birlikte ban - kaya kadar zahmet edin... Orada size Lütfen bunu yazınız”, Eh, bunda mahzur yoktu Bunun üzerine, kafile ikiye ayrıl * dı. Yarısı, gitmemeğe, yarısı da, Fik * ret Böyle birlikte, bankaya — gitmel? karar verdi. Y Hizmetçinin hayreti, ı.ı-: raddeyi bulmuştu... Bu yaklaşan 4 ketin, böyle, ansızın dağılıvermesi"” Gidenlerin arkasından bir an bsk” tıktan sonra, “Allah allah?” diye bsl” mı salladı. : Sonra, kapıyı kapadı... Hızla, yukarı çıkmağa başladı. Yıldırım süratiyle gidiyordu. Nefes nefese bir odaya girdi. * Burada, yarı baygın bir halde, kadın yatıyordu. — Girdiler mi?., Aldılar mı? * bir €

Bu sayıdan diğer sayfalar: