7 Eylül 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

7 Eylül 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Altı yıl önce Holivuda vardığı zaman bu kadın o kadar kuvvet. İi, o kadar mes'ut ve inanlı görü- nüyerdu ki beJbahtlığın ona u - laşamıyacağı zannedilebilirdi. Tam sözlü filmin sinema en - düstrisini temellerinden sarstığı. bir gün evvelki yıldızların bir z denbire söndüğü, Holivudun yen gelenlerle dolduğu, Nevyorktaki bütün tiyatro şöhretlerinin garba | akm ettikleri devirdi. İ An Harding o sıralarda çok - tanberi sahnelen ayrılmış, gü -| neşli bir villâda dinleniyordu. O. nun macerası basit, âdi ve muci ». zeli idi. Babası zabitti. Çocukluğu baş tan başa gezmekle geçmişti. Her tarafta âşıklar eksik olmamıştı. Yirmi yaşında (o Nevyorka geldi. 8 Bir sigorta şirketinde memur ola- rak hayatını kazanmağa başladı. Tiyatroya çok alâkadar olu - yordu. Nihayet küçük bir tiyatro- ya girebildi. Bir akşam Harri Bo. nisfer adlı o zamanın meşhur bir aktörü, bu küçük tiyatroda bu - lundu. Artistleri alkışladı ve An Hardingi bilhassa tebrik etti, Birkaç hafta sonra Harri Bo - nisfer yeni bir partönerle seyaha- te çıkıyordu. Birkaç ay sonra da An Harding, Bayan Harri Bonis: fer olmuştu, Fakat çok geçmeden sahneyi bırakarak daha sevimli bir vazi » feye bağlandı. & Küçük kızı Jan dünyaya gelmişti. Daima çok al. kışlanan Bonisfer her turneden sonra Kaliforniyadaki villâsında | karısının yanına koşuyordu. Günün birinde kocası mutat - tan fazla sevinele geldi. Mükem - mel bir teklif! İkisi birlikte Les Ancelosda sahneye çıkacaklardır. | An yeniden repetisyonları, uy- kusuz geceleri, projektörleri, sah! neye çıkarken duyulan korkuyu! ve kazanılan alkışları tanıttı, Bir-| kaç gün sonra da Holivut sinema müesseselerinden biri genç ka - dıra bir kontrat teklif etti. Bu ye. ni muvafakiyetten şaşa kalan An bunu ciddi telâkki etmiyordu. Gülerek: z — Eğer kocam da birlikte olur-! sa, dedi, o zaman sinemacılık ya» pabilirim ! Ertesi gün, imza edilmek üzere çifte bir kontrat hazırlanmıştı. Karı koca Holivuda yerleştiler. An, ilk filmiyle hemen şöhret kazandı. Fakat ne kesmeğe, ne dalgalanmağa razı olmadığı uzun düz saçlariyle, daim aynı kadın- | dr. Hic birşeye inanmıyan Holi - vut, onün kocasına ve kocasınm ona olan aşklarına inanıyordu. An gerçekten, çok ahenkli bir kadındı. Mesut, zengin görmek - ten herkesin zevk duyduğu kadın. lardan biri... An Harding saadetine lâyıktı. Fakat bu saadet çok sürmedi. Vaktiyle kocası onun elinden tutmuş ve muvaffakiyet yolunda cna rehber olmuştu. Fakat şimdi şöhret yolunda yanyana aynı a » dımlarla © yürümüyorlardı. OAn i Hardingin yıldızı parladikça ko- Karısı kendisinden meşhur artist Karı koca mes'uttular filme "başladılar. Aralarına rekabet girdi ve... boşandılar casınınki sönmekteydi. İlk filmi bayağı oldu. Merhamet biimiyen | fetoğraflariyle sinema, bu ada - ÂR Harding bi ir filminde mın kırkını geçkin yüzündeki kı »| rışıkları, bozuklukları meydana çıkardı. Halbuki sahnede. uzak - tan, nekadar sevimli görünüyor - du. Yeni tecrübeler de aynı neti- ceyi verdi. An için gittikçe daha parlak roller seçilir, her taraftan metb - ler yükselirken Harri'ye güç belâ ufacik roller veriliyor ve halk da alâka göstermiyordu. Bir gün bir gazete ondan bah- sederken An Harding'in kocası diye göstermişti. Aktör buru o * kurken sarardı. İlkönce An da a - normal bulduğu bu vaziyete şaş - mıştı. Kendi sanatından ziyade kocasının sanatına inanı vardı. Direktörlerin amansızlığını kır mağa, gâzetecileri Harriden bah- settirmeğe, bir haksızlık saydığı vaziyeti tamire çalıştı. Kocasına sabır tavsiye ediyordu. Harri ilkönce fütursuz görün « dü. Sonra endişeli, nihayet sinirli oldu. An, kazandığı şandar şimdi titriyordu. Çünkü onun şöhreti! kocasına dokunmuştu. Harri artık Holivuttan nefret ediyor, maziye hasret çekişordu Ah, şu kontrat olmasaydı! An içinin yırtıldığını hissetti, Kocasına herşeyi bırakıp Nevyor- | . ka dönmeyi teklif etti. Fakat Har- | ri ileride, mesleğini kırdığı için, o- nun sitemlerine maruz kalmak is- temiyordu. “— Ah, serbest olsaydım!,, de. di. An, maksadını anladı: — Boşanalım! dedi. Sevdiği biricik adam buydu. Bununla beraber onun saadeti, is- tirahati için tekrar şöhret kazana- bilmesi için bu teklifte bulundu. İlkönce Harri istemez gibi görün- dü. Fakat başka çare yoktu, Amerikada, An gibi bir yıldızın boşanması bütün gazetelerde üç sütunluk kocaman serlevhalar de. mekti, Harri Nevyorka varmca gazeteciler onunla mülâkata ko - şacaklardı. Şöhret kapısı tekrar açılacaktı. Bir aktör icin küçük bir skandalin kuvvetli bir reklâm olduğunu bilen tiyatro direktörle- ri Harriye kollarını açacaklardı. An'ın şöhretinden bir parçası HABER — Akşam Postası ! Harriye fışkıracaktı, An, plânını tatbik etti. Gazetelere mektuplar İ yazarak kararını bildirdi: “Holivutta Harriye açılan va - ziyet onun şöhret ve sanatına lâ - yık değildir. Bu sebeple biribiri - mize olan aşkımızı ve saygimizi i Korumak için ayrılmağa karar ver i dik., Bu habre Holivutta etrafa ya- yıldı. Amerikanın bütün gazetele- ri bundan bahsettiler. An'ı en iyi | arkadaşları olan Loreta Yung ve| Joan Kravford bunu öğrenince ağ ; ladılar. Bu iki çok güzel genç ka- dın da güzel aşklarının “flâsımı Holivuda borçluydular, Fakat An | Hardingin o kadar sağlam ve e - min görünen saadeti onlara bir teselli oluyordu. Şimdi bu hayal de siliniyordu. o Bütün Amerika günlerce bu haberi tefsir etti. An, Holivutta yalnız kalmıştı. Geçtiği her yerde frsıltılar yükse - | liyordu. Genç kadın başmı dik, gözlerini kuru tutmağa çalışıyor. du. . Dâvâ işkenceleri... Hâkimler, boşanma sebebini kâfi bulmuyor - lardı. Çirkin dedikodular çıkı - yordu. Bir taraftan Harri çalışıyor, Nevyorkta 31 ilk kânunda göste - riletek bir piyes hazırlıyordu. Yıl gecesi OAn, ümitle bek. ledi. Kocasından muvaffakiyet | An Harding haberi gelecekti. Yazık ki, birsey gelmedi. Piyes tam bir muvaffa » kiyetsizlikle karşılanmıştı. Bun - dan sonra bütün teşebbüsleri ay - nı âkibete uğradı. An'ın fedakâr - luğı boşuna olmuştu. Talihsizlik Harri'yi kötü huylu yapmıştı. Kendisini o kadar sev - miş olan, hâlâ da seven An'dan imalı imalı bahsetti. Kızını ondan almak için dâva açtı. Halbuki kendi isteğiyle bırakmıştı. Dâva - yı kaybetti, Arkasından koşulan, iftiralara uğrayan, işkenceler geçire, An İ şöhret ışığı altında kalmağa mec- | burdu. Her hareketi, sözü gözet - leniyordu. Film kumpanyaları kocası yü - zünden çektikleri sıkıntılardan o - nu raes'ül tutmağa başladılar, | knk İn, iü lin e 2k hand kn gm, 4 ii ink bkz lis e a in özne sa İ lar hiç bir ihtara ve nizama lü - Doğu Anadoluda bir gezi (2) “Son nefesini ver» meden izmiri gör!,, italyanların Napoli hakkındaki meşhur atalar sözünü değiştirmek gerektir Eşrefpaşadan İzmirin ve deni-! zin manzarası son derece güzel... İtalyanlar: “Napoliyi gördükten sonra öl!, derler. Ata sözü ile, Napolinin güzelliğini anlatmak is- terler. Ben vaktile Napoliyi gez- miştim. Her halde Vezo ve etek- lerinde göz önüne yayılan man- zaran Eşrefpaşadan İzmir koyu- nun görünüşüne meydan okuya-, maz. Şu halde ata sözünü değiş” tirerek: “Son nefesini vermeden! acunun en güzel yerini görmek is- tiyenler Eşrefpaşadan İzmiri sey- retsin,, desek haklı çıkarız sanı-, yorum. İzmir şarbaylığının başarabil- diği iki mühim şey vardır. Biri parklar ve çocuk bahçeleri, diğeri üstü örtülü pazar yerleridir. İzmirde beş altı tane pazar ve- ri vardır. Bunların zemini kerpiç- le yapılmış, üzerilerine de demir- yolu boyundaki hangar örtüleri gibi saç örtüler yapılmıştır. Böyle- ce hem satılan yiyecekler toprak: | sız yere konarak temiz (kalıyor, hem de üzerlerinde uydurma ten- teler yerine sağlam bir dam bulu- nuyor, Fikir gayet modern ve her| şehrimizde tatbik edilmeğe değer bir fikirdir. Parklara gelince, bunlar şehrin muhtelif yerlerine sokulmuş, yer- leştirilmiştir.. Her parkta çoçuk- lara ayrılan bir kısım var. . Bu kı- sımda çocuklar salıncaklarda as- ma kayıklarda sallanıyoriar. Yerin kumu üzerinde evcikler yapiyor - lar. Dikkat ettim. Çocuk bah - çesi olan mıntakalarda sokak or - tasında koşan, oynıyan çocuk vak. Hepsi bahçeye dolmuştur. Bun - zum göstermeden oynayıp gülü - şüyorlar. ». . Şarbaylığın başarabildiği mu - vaffakiyetleri kısaca sıraladım. Buna Kordon boyundaki 21'ı tam vaylar yerine Hükümetle Gözel, yalı “eski Kokaryalı,, arasında e- lektrik tramvaylar işletilmes? gi-| bi mühim bir muvaffakiyeti de i- lâve etmek gerekir. Atlı ttamvay yalnız Karşıyakada ka'mışlır. Rehberimin ifadesince: “Orası bir nevi tenezzüh ve sayfiye yer'dir Eski ve ağır sistemde nakliyat an | ML a Muvaffakiyeti solmağa yüz tuttu Artık Holivuttan kaçmak isti - yordu. Hayatta yalnız bir gayesi kalmıştı: Kızı Jan... “. Hiç olmazsa o zengin, mes" ut olsun!,, diyordu. Sönen yıldızını Fu maksatla tekrar parlatmak için mütliş yo ruluyor, çalışıyordu. Bundan sıh- hati bozuldu. Ani bir sinir zayıflı- ğı kendisini aylarca sinemıdan u zaklaştırdı. Şimdi artık iyileşmiştir. Gari Kuperin yanında kendisine güze! bir rol verilmiştir. Seyircilerin sa- dakatsiz kalbini şüphesiz yeniden fetkeletekir. Fakat onun hayatındaki acı cil veleri tanıyanlar, beyaz perdede gülen neşeli hayali karşısında, bı smadet gösterişinin icyüzünü, bu şöhretin arkasında gizlenen yuva yıkımını 5-*-“amaktan geçi kala “ecekler mi? *»* lk, in dize enli âmil yil cak oraya yaraşabilir. Göztepe * den dönerken, “Bahribaba . parki önünden geçtik; park utarıp gi - den loş yolları ile ne kadar gönlü avlıyor... Şairlik hissi olan bir k'm- se bu ağaçların altında we güzel ilham kaynakları bulur. İzmir şarbaylığınm başa-ışları- nı saydım demiştim. Ş$imd!: de başaramadığı şeyler üzerine bir kaç dakika durmak lâzım “eliyor Basmahaneye doğru uzanan ve şehrin en kalabalık bölşesini vü- cuda getiren Beyler, İkiçesmelik mıntakalarında (eski xamanlar İzmirinin tamamen yaşadığını gö- rürsünüz. Dar ve birbirine kay- naşmış sokaklarda arabasıların na sıl olup da günde yüz kişi ezme- diğine; nasıl olup da birbirlerine çarparak parçalanmadıklar'ra şa- şıp kalırsınız. Buralarda #»bah- tan geceye kadar bir kargasalıktır hüküm sürüyor. Her köse başın- dan bir araba, bir otomobil, bir yük arabası çıkıyor. Küç”k yapı- İr beygirler kafalarını sağa sola sallıya sallıya kendilerine ve ar- kalarmdaki yüke yol açmığa sa- vaşıyorlar. Anlaşıldığı veçhile buralarda manzara pek “orijinal, »ncak, bunu ıslaha imkân yoktur. Sehrin yarısından fazlası buralara sıkıs- mıştır. Bu kümeyi dağıtmek, bi- naları yıkarak baştan yo'lar çiz- mek değme şarbaylğın göze ala- mıyacağı masraflı ve külfetli bir iştir. Bunun için şarbay!.i şeh- rin bu kısmının ıslâhını zamana bırakmıştır. Yıkılan evlerden a- razi kesiliyor. Yanan verlerde sokağın büyütülmesine uğraşılı - yor. Başka türlü hareket etmeye de ne kanune ikân vardır; ne de şarbaylık varidatınca... Netice olarak denebili» ki İz- mirin yanmış olan kısımiarında büyük bir imar faaliyeti sörülü - yor. Diğer kısımlarına gelince zamanın yıkici eli yardım etme - dikçe bir şey yapılamıyacaktır. » İzmirin genel durumu hakkım « daki sözlerime nihayet vezirken. şurasını işaretliyeceğim Kordon- da hangi gazinoya girmir isem yalnız yahudice yahut rumca ko- nuşulduğunu duydum. Ayisşılışa göre bunun sebebi yahurli “atan- daşlarımızın ispanyolcadan bir türlü vazgeçememeleri ve o muha cır olarak gelip yerleşmiş olan G'- ritlilerin de rumca konuşmağı da- ha iyi bulmaları imiş. Her halde “Vatandaş, türkçe konus. sözü - nün İzmirde tesir gösterememiş oi» duğu anlaşılıyor. Bir şey daha işaretlemek lâ- zım geliyor. O da sivrisineb bol- luğu; birçok bataklıkların kuru * tulmuş olmasına rağmen Izmirds hesapsız sivrisinek vardır. Bun - ların zamanla ve kalan bataklıklar kurutulduktan sonra yok olacak lari zannediliyor. Şarbaylığın gi” riştiği imar plânında ba'aklık ka” rutma işini en ön plânda tvimas” nın gerektiği de görülen s#ivrisi” nek bolluğundan pek güze! anla” yılır. ç Gayır Biede bad lü özüne iii

Bu sayıdan diğer sayfalar: