7 Eylül 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 16

7 Eylül 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| H A B E R e e len bir ha ize gökden deldiğını söyfiyerek ip madenlerimizi| /E geçirdi. Öldure. eki om ire İ Gunu Den yapa ifim Sen yi pi ayaklar! ıdır.. ) yaral yan adam Deksleri €vıne gölürerek onu €yıleşfirmişii". BE Sv ve/ lah €pesuna eabilelere gi Tİ verin, iye beni / bekle eyi. kaçmışlar mı? ya onla. rıbulacak yahvd #lecek- $iniz d İh 8 0 kof) Je Maykda a bırakı!- Nişantaşında: Tramvay ve Şakayık caddelerinde (yarı| Şişli Terakki Lisesi ANA -iLK -ORTA -LiSE 57 Yıl önce Selânikte kurulup 1919 da İstanbula taşınmış Türkiyenin en eski özel okuludur. Resmi Liselere muadeleti , durum ve tutumunun düzgünlüğü maarifçe saptanmıştır. Kız ve erkekler içim: Yanyana ve geniş bahçeli iki binada ayrı yatı daireleri vardır. Fransızca, Almanca, İngilizce kurlarına dokuz yaşından başlıyarak her talebe girebilir. Yabancı dil öğretmeğe ve her bakımdan talebesini iyi yetiştirmeğe önem verdiği için sınıflarına çok talebe oturtmaz. LİSE hergün saat 10-17 arasında açıktır. Kayıt işlerine Pazartesi - Çarşamba - Cuma günleri bakılır. Telefon: 42517 uhayyor Hasan Şevki « PUDRA ve YAGSIZ KREMİ Dünyada emsalsizdir.. Her yerde arayınız. Paris yazılı etiketlere asla aldanmayınız. e Rzrmra Topçubaşı Ali ağa kolu kaymakamlığından Beyoğlunda Tünel başında Erkânıharb sokağında 17-19 muma- İralr hane ve dükkân ile 13 numaralı kahvehane bir sene müddetle kiraya verileceğinden talip olanların yüzde 7,5 pey akçelerini ha- milen eylülün otuzuncu pazartesi günü saat 14de İstanbul Evkaf müdüriyetindeki encümeni pa suna müracaat etmeleri lüzumu an M PARDAYANLAR PARDAYANLAR | 'a5 benzi uçmuş bir kadının konağın bü. Fâkat Konnetabl bu sırada bunu yük kapısı önünde durmakta olduğu-| düşünmüyordu. babanız oğlumun zayıf bir anmdan| zelliği ihtiyar askeri mağlâp etmişti istifade ederek böyle bir evlenmeyi| İkinci kere eğilerek : nu görünce derhal içeriye alınmasını emretti, O, şimdi salona bitişik bir © dada bekliyordu. Öldüğü zannedilen Konnetabl'ın büyük oğlu Fransuva Monmoransi o gece birdenbire geri dönmüş, babasile | aralarında uzun ve hiddetli bir gizli! konuşma olduktan sonra meçhul bir yere gitmişti. Monmoransiden Fransuvanın kar. deşi Hanrinin de ormunda hirsızların hücumuna uğrayarak telilikeli suret- te yaralanmış olduğu haberi gelmiş" | ti, Fransa Kralı İkinci Hanri de ayni gün saat dörtte Düşes ve Fransa or.| duları baş kumandanı Konnetabi'ı yarete gelecekti. Bundan da yeni harbin açılacağı anlaşılıyordu. Konağın sayısız hademeleri Kralın ziyareti münasebetile ortalığı intizam sokmağa uğraşıyorlardı, Çünkü saat ikiye geldiği gibi Kralın da dakikası dakiasıni gelmek âdetiydi. Hemen Luvr sarayının karşısmda bulunan Monmoransinin bu konağı çok muhteşem ve tantanalı idi. Henüz Rişliyo asılzadeleri Krala itaat ettir- mediği bu devrin bütün süsleri bu ko- nakta tamamen görünüyordu. Çünkü bu zamanın derebeyleri kuvvet bakı- mından Kraldan aşağı olmadıkları gibi zenginlikte de onu geçiyorlardı. Bunun için, konağın tören (mera sim) salonunda Konnetabi ailesine bağir altmıştan çok Jantiyom bulunu. yordu. İhtiyar politikacı, bu bir sürü Jantiyomu belki Fransa Kralı olduğu halde o kadar adam getiremiyecek olan ikinci Hanrinin gözü önünde bu- lundurmaktan çekinmiyordu Bir kaç kere kadının bulunduğu odanin kapısına kadar gittiyse de'a - yağını hiddetle yere vurarak geri kildi ve tören salonunun yarı sessiz- liği içinde gezinmesine devam etti. Nihayet odaya girmeğe karar vere" rek kapıyı şiddetle itip açtı. Odanın ortasında bir kadın bir is. kemlenin arkalığına dayanarak ayak- ta duruyor ve iskemlenin üzerine ya- tırdığı uyuyan yavrusunu seyrediyor. du, i Konnetabi kapıyı kapadı. Kaşları çatılmış olduğu halde kadına doğru iki adrm atarak durdu ve sert bir ses- le: — Ne istiyorsunuz Madam? diye sordu. Kadının solgun yüzü derin bir aer nın tesirile kırıştı. Dudaklarımın ara. sından zorla: — Monsenyör. Kelimesi dökülebil- di. Konnetabl daha sert bir sesle söze başladı: — Evet biliyorum. Beni beklemiyordu nuz zannederim.. İşveli sözlerle hâlâ kandırmağa çalışmak istediğiniz oğ. lumun yerine, merhametsiz babasını görünce şaşırdınız değil mi? Jan dö Piyen yeisli yüzünü kaldı- rarak titrek bir sesle; —Monsenyör, doğru söylüyorsu- nuz. Ren Fransuvayı bekliyordum. Fakat benim sülâlemden bir kadın kocasının babasını karşısında görmek, le şaşırmaz. dedi. — Kocanız mı? Bunu bir daha be- nim önümde söylemeşiniz. Fransuva bü gece bana hepsini anlattı. Siz ve yapacak kadar usta ve hilekârsmız.. Bunu bilirim. Amma ne evleniş?. A- deta hırsızlık gibi utanılacak, bir ge, ce içinde olup biten bir evleniş., Jan hiddetinden kıpkırmızı kesildi- ği halde kolunu azametle uzatarak: — Yalan söylüyorsunuz Mösyö! di- ye bağırdı. — Aman yarabbi! bü kadın ne söy- Tüyor? —M ©, yalnız arkanızdaki elbi- se bir kibar elbisesidir! Acı ve ıstırap içinde yavaş yavaş öldürdüğünüz ba - bam yanımda bulunsaydı başınızı süs” Tiyen ak saçlarınız sizi bir tokattan kurtaramazdı, Mösy minizi taşıyan bir kadına hakaret ettiğinizi unutma - vınız! Bu sözler karşısında o şaşıp kalan Monmoransi kızardı. Sarardı. Bir müddet tereddüt içinde kaldı. Sonra krallık ordularının ihtiyar başkuman- danı hürmetle iğildi. Artık hiddetini tutabilmişti. Jan şiddetli heyecanını saklamağa çalışarak sözüne devam etti: — Monsenyor demin her şeyi bildi - inizi söylemiştiniz. Fakat hayır Mon- senyor.. Henüz her şeyden haberiniz yok. Uğrunda bütün hayatımı feda et tiğim ve bir damla göz yaşına karşılık bütün kanımı dökmeğe hazır bulun - duğum kocam gibi siz de müthiş ha * kikati biliyorsunuz! Monsenyor na - kurtuluşu ve bu anda konağınızda bü - lunan bir masumun, aşkımızın mah « sulü olan çocuğun hayatı namına bu hakikati o dinlemeğe o mecbursunuz! Janın tavırlarındaki kibarlık ve gü- — Söyleyiniz madam! dedi. Ayni zamanda gözleri uyuyan kü « çük Luize takıldı. Jan, bu bakışın farkına vararak ru” hunun bir ümit işığıyla aydımlandığını hissetti. Her annede bulunan gururlu bir tavırla mini mini yavrusunu ku - cağına aldı. Öptü, kokladı. Sonra onu çekinerek, utanarak, gözleri (yaşlı olduğu halde gülümsemeye o çalışa - râk merhametsiz büyük babasına u * zat Belki bu anda ihtiyar dö Monmoran sinin kalbinde bir duygu uyanmıştı. Sanki çocuğu alacakmış gibi kolla - riyle belirsiz bir harekette bulunarak — İsmi nedir? diye sordu. Kalbi şefkat ve umutla çarpan Jan: — Kuizdir, dedi. Konnetabl dudaklarını büktü, Bir kızl. Onun bu derebeğine (göre hiç bir değeri yoktu. Kolları aşağıya sark tı. Jan kal in donar gibi soğduğunu hissetti, İhtiyar Monmoransi söze baş larken kendisi sarararak geri çekildi, Madam sözlerinizi sabırla dinle - yeceğim, oçekinmeden her hakikati söyliyehilirsiniz! Jan, Monmoransi İle arasında husu- le gelmeğe haslıyan bağın o kesilmek üzere bulunduğunu hissetti. Ayni zamanda titrek ve ara sıra hıçkırıklarla boğulan bir sesle Fran - | suva ile olan ilk görüşüşlerini, ikisi « musumun ve Fransuvanın saadetinin | ni de biribirinet bağlıyan aşkın do * guşunu, sevgiye kapılarak işledikleri günahı, gece yapılan evlenmeyi, Han - rinin tehditlerini, Luizin o doğuşunu, ve son faciayı en ince noktalarına ka- dar anlattı, İhtiyar Monmoransi ban”

Bu sayıdan diğer sayfalar: