29 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

29 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akşam Postam li | Kaya Oğlu Tablatla, vahşi hayvanlarla ve yazan: HALİDE EDİB 19 Piyanist, ellerini sallıyarak ko- nuşuyor, sesini yükseltiyor, gözle- ri arayıcı birer ışık gibi Dedenin yüzünde dolaşıyor. Halbuki Veh. bi Dede onu bir çocuk coşkunlu- ğu seyreden olgun bir adamra sü- künetiyle, belki müsamahasiyle dinliyordu. Piyanist devam etti: ! “Hiç olmazsa Şeytanın cesare- tini tasdik et, Dede efendi. Fikir cesaretinin piri odur. Hâlikin ga» zabına ilk isyan eden, cennetin nimetlerinden, refahımdan atıl- mağı ilk göze alan hep odur. Yer- yüzüne ilk ateşi, gökten çalıp ge- tiren “Prometüs,, den tut da, bü- tün feylezoflara, bütün büyük ih- tilâlcilere, hattâ benim gibi kili- sesine isyan eden âdi bir adamın Bak, Şeytan için besteledim.,, Ellerini havaya kaldırdı, ve pi- yanoya indirmeden evvel “Cen- nette namıdar oir melek olmağı, fikir hürriyeti namına feda ede- nin şerefine,, dedikten sonra bir çılgın gibi parmakları piyanonun üstünde dolaşmağa başladı. Rabiaya öyle geldi ki, çaldığı havada kâinatm bütün şeytanları, ifritleri başıboş, hürriyetle sarhoş bağırışıyorlar, sığrışıyorlar. Sarışm Galip, ellerini çırptı: “Bu memlekette halkı düşün- meğe alıştırmak için Şeytana tap- mağı öğretsen, nasıl olur, üstat?,, Şevki homurdandı. O daima Galibin sözünü ağzıma tıkardı: “Sakın üstadı taklit edeceğim diye, bizim halka Şeytandan bah- setmeğe kalkma; seni Zuhuri ko- luna çıkmış zannederler.,, “Monşer, sen de hep ne söyle- sem alay edersin. Birde Vehbi Dedeye soralım, O, öteki hacılara, hocalara benzemez. Ne dersin, Dede efendi? Terakki için Şeyta- nın namını ilâ edelim mi?,, Dede, tatlı tathi güldü: “Bence Şeytö ve Allah diye kâinatta iki kuvvet yoktur. Hepsi, her şey bir tek hakikatin, bir tek kudretin görünüşü. Cüzüfertlerden en muazzam güneşlere kadar, bile piri odur. ne güzel bir p insandan, göze görünmiyen bö- ceklere kadar hep bir tek yaratıcı kudretin eseri. Iyi kötü, güzel çirs! kin, Allah Şeytan bunlar; icat edi. len isimler. Hepsinin arkasında, kendi kendini halketmiş olan, ve mütemadiyen halketmekte olan bir kudret var... O, o... Kâinat de- nilen perdeye, gölgelerini akset- tirmek için yaratmak fiilinde de- vam eden Hâlik.. Adı Allah, Rab-, ne olursa olsun. Nurunun en par- lak, en ezeli olduğu bir yer, sırrı- nın makesi bir tek şey vardır — Aşk!,, Mesnevi okur gibi bunları söy- ledikten sonra acem âşiran maka- mında bir mısra terennüm etti: “Aşk bes, baki heves!,, Pregrini hâlâ ayni heyecanla bağırıyordu: akkal (Nakil, tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur.) “Ya kinler, nefretler, boğuşma” lar, didişmeler, vahşetler... Onla- rı bir fenalık allahının eseri ola- rak kabul etmek lâzım değil mi?,, “Hayır... Hepsi ayni Türk ülke si, hepsi ayni ilâhi ressamın kul. landığı başka buşka boyalar...,, “O halde sen, Dede, ayrı ve fer- di bir ruha inanmıyorsun.,, Dede omuzlarını silkti: “Kaynağına dönen damla, gü neşe dönen ışık parçası ayrı mt- dır, değil midir? Ben, sadece he- pimizi içine alan muazzam bir vahdetin parçası olduğuma iman ettim. Bundan ötesini perdenin bu tarafinda kimse idrâk ede mez.,, “O halde?,, “O halde, bu kudarı yeter, on- dan ötesi... Bütün varlık, yerler hattâ gökleri dolduran güneş man. zumeleriyle bile birer gölge, geçi“ ci birer gölge oyunul,, Peregrini'nin gözleri yumuşa- dı, Şevkinin çatık kaşları birbiri- ne girdi ve Vehbi Dede farisi bir kıtayı müterennim bir sesle türkçe okudu: “Meyhaneler sakini ol; iç, mih- rabları yak, Kâbeyi ateşe ver. Fa- kat ey insan, beni nevini 'ncit- MEY, 7 Vehbi Dede n.hayet sabık ra hibe dönerek alçak bir sesle .ddi- asını bitirdi: “Varlığın “niçin,, ve “neden,, lerini ben de çok öğrenmek iste- dim, senyör. Faköt onu hiç bir vas kit bir “kül,, halinde bir tek şe- kilde göremedim. Bu muazzam temaşa bir an durmuyor, daima değişiyor, değişiyor.. Gel Rabin, kızım. Yolcu yolunda gerek. Git- meden biz de şarkımızı söyliyes Tlim.,, Rabia defi, Dede "Ney,, i aldı. Kız hafız dünya kaygusunu, dün- ya hırsı, hırka ve abaya değr şen, dedelerin en ulusu Galip De denin bir şarkısını söyledi: “Yine zevrakı derunum, Kırılıp kenâre düştü.,, Diye başladı. Sonra Dedenin bütün felsefesini hülâsa eden son satırları, hepsinin içini tıran bir hüzünle bitirdi: “Kimi terki namü şane, Kimi itibâre düştü.,, Vehbi Dedeile Rabia odadan çıkınca Peregrini sordu: “Bu mucize çocuk, kimin kızı?., Hilmi anlattı: “Orta oyununda kadın rolü yas pan bir serserinin. Bu memleket, kadınlarının karikatürlerini o ka karış- dar realist bir şekilde yapan bir artist daha görmedi.,, “Öldü mü?,, “Hayır.. Fakat kız babasmı ta. nımaz. Doğduğu vakit“babası sür- gündeydi. Annemden bâşka bu soytarıyı hatırlıyan da kalmadı yalı, (Devamı var) birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı, Yazan Mosny alnd * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet Derman. anma No. 19 Boğalardan birisi ... böğürdü. Dişiler tasalı gözlerini kaldırdılar. Boşluklarda düşman. adam kokusu dalgalanıyordu. Kaya oğlu ile babası birden haykır dı: — Savaşçılar boyun eğeceklerdir. Başkandan yana olanlar da bağır. dılar: — Savaşçılar boyun eğeceklerdir. Yalnız kaplan oğlunun kayırıcıları susuyorlar, hiç kımıldanmıyorlardı. Kaplan oğlu başkanların başkanı olmak çağının geldiğini anlamıştı. Homurdanarak söyledi: — Kaplan oğlu ormanın içerileri. ne doğru gidecek değil mi? Başkan evet dedi. Savaşçı birdenbi re derin bir kuruntu ile sarsılarak Çiğdeme baktı, Kaya oğlunu gözden geçiriyordu... Arslan oğlu işi anladı.| Yaban Domuz oğullarmı yenmeden önce bir atışma olması doğru değil . di. Söyledi: — Kaya ile oğlu Kıyıları araştır * cak. Kaya oğlu Çiğdeme gizli bir tasa ile baktı. Genç kızın yüzü donuktu i iü ka hardığı BMPoRU a würeğinde. kabardı Güneş doğarken Kaplan .glu ile! altı savaşçı, gece adamları içerlere gitmek üzere yola çıktılar. Kaya oğ- lu da ırmağın kaynağına doğru kıyr ları araştırmak üzere çıktılar. Kaya . nın adamları gölleri geçmek üzere! iki sandal götürdü. Küçük suların İ çevresi dolaşılarak, geçiliyordu. Kaya oğlu içerisini kemiren düşün | celerle ezgindi. Çiğdemin hayali bü tün varlığını derin bir işkeuce içeri - sinde bırakıyordu. Eskiden olanca varlığını yalnız Yaban Domuz oğul * larını yenmeğe bağlamıştı. Şimdi Çiğ. demin düşüncesi beynini kemiriyor du. Onu elde etmek en büyük dileği idi. Kaya onun babası değil annesinin kardeşi idi, Ulusun türesine göre ba. bası sayılıyordu. Yumuşak, kuzu gibi bir adamdı. Başkam seviyordu. Bu yuruk olmak, üstün olmak gibi istek.| ler onda yoktu. Yalnız sessizliği, iyi geçinmeği severdi. Avlarda, savaşlar da büyük yararlıklar gösterir, bütün bu işleri soğuk kanlılıkla sessizce ya - pardı.. Avları öldürdüğü gibi Yaban Do. muz oğullarmı da öldürecekti, Sava şın, ülkenin İyiliği için Kaplan oğlu. na boyun eğmeği, Arslan oğlu buyur muş olsaydı yapardı... Ölüm onu hiç korkutmazdı. Başkalarının acıları o . na dokunmazdı. Yalnız kendi oğulla' rı ölecekler diye ödü kopardı. Kaya oğlunun öteki kardeşi Bü . yük Kaya oğlu babasma benzerdi, Kaya oğlundan büyük olmakla be - raber kardeşinin çevikliğini bütün ulus adamlarından üstün gücünü be. ğenir, hiç kıskanmazdı. Bundan gö * ğsü bile kabarır, onunla öğünürdü. Araştırmalar güçlükle ilerliyordu. AKı köpek, kurt, gece adyrıları, sa vaşçılar durmadan izler €:erinde yü" rüyorlardı. Budamıyorlağır. Güneş epeyce yükselmişti. Kaya! söyledi: — Yaban Domuz oğulları su bas - kışından önce buralardan geçirilirse | İ lana, bir boz ayıya, iki üç metre öte . İ bir erkek öküzlerden birisi şimdi çok uzakta olmalılar... Kaya oğlu sordu: — Su baskını ırmağın yukarıları” na doğru daha çoğalıyor değil mi? Kaya omuzlarını silkti, Küçük yüzü gene yumuşamıştı, Kıvrıntılı bir akıntı o çukurundan,| kuru bir toprak üzerinden ilerliyorlar dı, Gece adamları pek gevşek araştırı- yorlardı. Karmları acıkmıştı. Yemek! zamanı gelmişti, Daha bir şey yeme .| mişlerdi. Kaya oğlu av bulmak umuduyla v- vayı araştırmaya başladı. İyi görebil - mek için bir taş yığını üzerine çıkmış. tı... Geyikler, karacalar biraz gözükü - yorlar, sonra yok oluyorlardı.. Bir bu lut kümesi arasında üç turna uçuyor - du.. Köpekler de, Gökırmaklılarla bir. likte araştırıyorlar, dört yanı koklu - yorlardı. Birdenbire Kaya oğlunun gözleri parladı. Bir yaban öküzü sü . rüsü bir akıntı çukuru içerisinde gü - rikmüştü.. Ormana girdi. Yüksek ot - lar arasında, ok atabilece; bir yere ler Sa Baskını İle akm çukurunda - ki tazelenen yeşilliklerden o otluyor - lardı, Iki erkek öküz sürüye bakıyor - du. Biribirlerinden ayrı durduklarını bakılırsa iyi geçinemedikleri anlaşılı » yordu. Kızı) tüylerle kaplı oOomuzi gözlerine gölgeler veriyordu. Bacak . ları iri göğdelerine göre İnce görünü - yordu. Ayrık, sivri boynuzları bir den karsı koydurabilirdi. Sürü kuruntusuz geçiyordu. Arada) korkunç başını kaldırarak boşlukları, çevreleri kokluyordu. İri kara gözlerinin içeri - sinde menekşe renkli benekler görü - nüyordu.. Kaya oğlu daha yaklaştı. elinde tutuyordu.. Boğalardan birisi ürdü. Dişiler tasalr gözlerini kaldırdılar: Boşluklar da düşman, adam kokusu dalgalanı - yordu. Bir kacı bu kokuyu pek iyi ta 2 nıyordu. Erkeklerden birisi bu iki a «| yaklı, et yiyen mahlüku birkaç ( kere| görmüştü. Geri dönme emrini verdi. Ok göğsüne saplanmıştı bile, Sivri bir ok yüreğini deldi. Bunun üzerine bütün kızgınlığıyle kokuya doğru se - ğirtti. Ötekilerisalabildiklerine kaçı - yordu. Kaya oğlu ayağa kalktı. Sürüsünü kayıran bu iri hayvana karşı yüreğin. de derin bir takdir, gizli bir acıma du. yuyordu.. Yalnız Gökırmaklılar, gece adamları, köpekler, kurt bile et istiyor | lardı... | «İkinci bir ok boğanın göğsüne sap . Tandır. Sonra Kaya oğlu belindeki mız- rağı çıkardı. Yaralı öküz kendisini sa. kmmak duygusunu kaybetmişti. Göz - leri kararmıştı. Şu kendisine sataşanı bir boynuzla ezmeği düşünüyordu. Dağdan yuvarlanarak bü hizıyla düşen iri bir kaya parçasına benziyor- du. Kaya oğlu mızrağını omuzuza sâp ladı. Boğa acıdan, kızgınlıktan öyle bir ses çıkardı ki aslan o böğürmesini| andırıyordu... 1r! bağanın şimdi bir okluk işi kal.| mıştır. Kava oğlu yan dönerek topuzuy Ta saldırdı. Topuz önce başa, sonra ön bacaklardan birisi Üzerine indi. Bacak kırılmıştı. Şimdi adam ondan güclü Okunu| duğunu iyice anlam di. Boğa boş yere bir kaç gez 45» saldırdı ise de Kaya oğlu savuşturd” Kendi kendine söyleniyordu: — Savaşçıların, köpeklerin kari ları açtır.. Büyük öküzün eti 05 besliyecek, İri hayvan için duyduğu netietiii öldrüdüğü için yüreğini dolduran li tasayı pek de anlamaksızın bö? söylüyor, onu öldürmekte bir 8€' bulmağa çalışıyordu. Boğanın gözleri dumanlarla örtülmeğe haşlağ” Şimdi saldırmıyor, can çekişmenin pi ranlık boşluklarımda bulunuyor, göt | leri ölümün buğulariyle kapanıyordi” Sonra titredi. Boazmdan kuru Hİ hırıltı çıktı. Geniş hir soluk aldıkti sonra, otların Üzerine yuvarlandı. Kaya oğlu Gökırmaklıları, gece #* damlarını çağırdı. Gece adamları aç gözlerle İri avi, bakarak yaklaşıyorlardı.. Kendi gö“) lüşleri olan sessiz bir gülüşle gülüyO” lardı, Bu ilk adamlar gibi ağızla biyarlarmııyrar Kiya-öpnk lendi — Şimdi etlerimiz bollaştı.. Kayn: — Kaya oğlu büyük bir averdır, deği Ateş yakmakta çok usta olan büyü Kaya oğlu odun kuru otlar toplamsfi başladı. Kaya oğlu aşağıdaki otlar!” arasında kara bir leke gördü. Ne ol” için kostu, Bü” yük bir sevinçle göğsünü geni Jetti Yaban Domuz oğulları orada kö” naklamışlardı. Bu ateş külleri taz€ bi görünüyordu. Kemikler, deri, tüf parçalariyle oraya yayılmışlardı.. && ya oğlu köpeğini, kurdunu çağıra çi koklattı. Büyük Kaya oğlu deri çan tasında taşıdığı çok kuru otları çak” makla tutuşturarak güzel bir ateş y# mıştı. Gece oğullarının gözleri yalf* kedilerin, çakalların gözleri gibi paf” yordu. Kaya gevrek gevrek (o güler€ söyledi: — Gece adamlarının karnı doyd” Şimdi köpekler gibi peşimizden ayf" mıyacaklar: Kayn oğlu başmı sallıyarak söy di: — Yaban Domuz oğullarının izle” rini gördüm.. Bu gece akıntı çukuf” içinde konakladılar. Kaya bağırarak sordu: — Nasıl? Bu gece mi dedin? — Babam iyi bir savaşçıdır... Geli izi gözden geçirsin.. Kaya oğlunun arkasından giti” Yaban Domuz oğullarının konakla ” dıkları yeri inceden inceye gözd Sonra söyledi: aya oğlunun gözleri bir atmâ ca gibi keskindir. Evet Yaban Dom oğulları bu gece burada konaklamı$ lardır. Yüreği sevinçle kabaran Kaya oğ gene söyledi. — Babamın bunu söylemesiyle ye ban Domuz oğullarınm burada kon! Tadıkları iyice anlaşılmıştır. Gökire kılar öküzü derisinden “yüzmüşler! Şimdi ateşte kızaran iri kızıl etle istek veren kokusu yayılıyordu, Öri# Ukta büyük bir sevinç vardı. Kaya oğlu Yaban domuz oğullar" nın işlerini bitirmeği düşünmekle b* raber Çiğdem hiç güzleri önünden miyordu, (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: