28 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

28 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan; Ş. Rober Düma HABER — Aksam postası Ag sağ Size çok mühim bir vazife vermeyi düşünüyorum onbaşı... — Almanca kadar iyi, hattâ belki andan daha iyi kumandan. — Peki, O halde suallerime fransız- ca cevab veriniz de bü lisandaki kuv. vetinizi anlıyabileyim, Fransizca konuşmaya başlamıştı Fransızca olarak cevab verdim: — Baş Üstüne kumandan, — Bana sizi iyi bir asker, zeki, sa- dık ve vatanperver olarak tanıttılar. Macerayı sever misiniz? Bu sual beni gaşiritı ve ne cevab ve. receğimi tayin edemiyerek müphem bir mukabelede bulundum: — Yerine göre... — Bu cevabı beğendim. Aferin ihti. yatlısmız; bu iyi.. Lüzumsuz boşbo- Zazlığınız da yok. Bu da iyi... — İtaat etmesini bilirim kumandan. Susmam emredildiği zaman ağzımdan 8ır kalmaz. — Iyi.. Muvakkaten oAlmanyayı terkeder misiniz? Kulak kabarttım ve derhal ak'ıma Lizet geldi. Kat'iyetle cevab verdim: — Giderim kumandan. Askerlik va, ziyetim müsaitse derhal,. Cevabımı gene beğendi: — Çabuk karar verme kabiliyeti; bu da iyi... Fransızcayı çok iyi konuş- İ tuğunuza da dikkat ettim. Hiç give bozukluğu yok. Bütün bunlar size | imdi bahsedeceğim vazifede muvaf . fak olabilmeniz için iyi gartlar... Git. | menizi istediğim yer Fransadır. Oraya gider misiniz? 'Eğer kendimi tutmasaydım, boynu- na sarılıp şapır şupur yanaklarından öpecektim. Fakat dediğim gibi kendi. mi tuttum ve hattâ derhal cevab ver- miyerek biraz düşünür gibi yaptım. — Baş üstüne kumandan, Mademki vatana hizmet mevzubahstır, emirleri. nizi bekliyorum. Sevinç içindeydim. Lizeti görmem imkânı hâsıl olmuştu ve bu imkânı bana karşımdaki adam veriyordu. Teklifi ne olursa olsun hepsini kabul etmeye hazırdım. Bu sevincim gözle- rimden okunuyor olmalıydı. Çünkü &i. vil adam yüzbaşıma dönerek: — Fevkalâde bir asker, dedi. Hak. kınız varmış. Sonra bana döndü: — Hazır ol vaziyetini bırakmız on- başı. Oturmanıza müsaade ediyorum Kendisi de bir iskemle çekip otur- ân. Cigara tabakasından bir cigara al. dr, bir tane yüzbaşıya ikram etti, Fa- kat bana da ikram etmeyi aklından bi. le geçirmedi. Nefere cigara ikram et. AYAZ 0 Rİ 3 EE NO EEE mek nasil olur? Sonra “silsilel mera- tib” dedilen şey nerede kalır? Cigarasından birkaç nefes çektikten Sonra devam etti; — Size, çok milhim bir vazife ver- meyi düşünüyorum. Bu vazifeyi yapa. bilmek işin lâzımgelen askeri ve mad- di bütün meziyetlere sizin malik bu. lunduğunuza kanaat getirdim. Dosya. nızı ve sicillinizi tetkik ettim. Amirle- rinizden hakkınızda malümat topla - dim. Netice Iehinizdedir. Şimdi karar vermek (evet) veya (hayır) la size a. ittir. Suali soruyorum: malyetinde istihbarst işleri için çalışmayı kabul ediyor musunuz? Gizli servis ne de - mektir biliyorsunuz değil mi? — Fena haber Lizet! OEmmorih'i casuslukla itham ediyorlar, Bu ak- gok tövlp “Alileği — Evet kumandan, askeri casusluk. Kabul ediyorum. — Dikkat ediniz: emir vermiyor, teklif yapıyorum. Serbestçe ya kabul veya reddetmelisiniz, Mecburiyet yok. — Teklifi iftiharla ve sevinçle ka. bul ediyorum. Üniforma ile veya giz. Mee çalışmak vatanım için olduktan sonra bence müsavidir, Asker değil miyim, vatanım uğrunda canım feda olsun! Hazırım. Ne yapmam lâzrm. * Coşmuştum. Lizetin aşkıyla vatan - perverane bir nutuk bile söyliyebilir « dim, Kendisine kumandan diye hitab etmemi istiyen adam benim bu coş. kunluğumdan heyecanlandı. Az Kaldı elimi sıkacaktı, fazla I&ubali olacağı düşüncesiyle vazgeçerek beygirini ok- sıyan bir süvari tavrıyla omuzuma vurdu ve takdir hislerini bana sen di. ye hitab etmekle ifade etti: | — Sen fevkalâde bir askersin. Şim. di beni iyi dinle, ben sözlerimi iki de İn tekrar etmeyi sevmem. Bir saniye sustu ve dikkatimi böy- lece teksif ettikten sonra kelimeler 1. zerinde durarak: — Evvelâ askerlikten firar edecek- sin. Deği, Hayretle ve afal afal yüzüne bak. tığımı görünce ilâve etti: — Görünüşte tabi... Merak etme! Bir gece iiniformarnla Forbahda Fran. sızlara teslim olacaksın. Seni isticvab ederler. Sen de burada sıkı disiplin « den, sana haksızlıklar yapıldığından bahis ve şikâyet edersin. Fransızca ko- nuşmağı unutma ba! Annen Lorenli olduğu için seni burada tazyik ettik, lerini, hakiki Alman saymadıklarını söylersin. Ben sana rolünü sonra iyice belletirim. Neyse nihayet dayanamı- yarak kaçmış olursun. Zaten Fransa. ya hayran olduğunu iddia edersin ve yabancılar leğyonuna girmek istedi ğini bildirirsin. Ceznirde Lejyonda işe başlaymca mükemmel bir asker olacaksın ve Â- mirlerinin takdirini, itimadını kazana- caksın, İş bu hale gelince sana orada vereceğimiz talimatı tatbik etmeye başlarsam. Bize lejyonun içine girmeye İ muvaffak olmuş bir adam lâzım. Bu adam, olmak ister misin? — İsterim. Fakat o esnada askerlik İ vaziyetim ne olacak? On iki senelik taahhüdüm var. — Hizmetinin yedi genesin! doldur. gem Beş senen daha var değil mi? -—— Evet kumandan. * — Buradan ayrıldığn tarihten iti baren Fransada ve Cezairde geçirece. ğin zaman “fevkalâde hizmet,, olarak çift hesab edilecek. Yani orada iki se. pe kalırsan dört sene askerlik yapmış sayılacaksm. — Orada nekadar kalacağım. — Orasını işin icabı bilir; şimdi - den tayin edemeyiz. Belki altı ay. bel- ki iki sene belli olmaz. İstediğimiz gey olunca sana lejyondan kaçman i. çin emir vereceğiz ve bunun için im- kün ve vasrta da bazırlıyacağız. Bura. ya dönünce zabitvekili rütbesi seni bekliyor, Vazife esnasında paraca sıkmtı çek. men mevzubahs değil, istediğin kadar olacak. — Fakat buradaki arkadaşlarım be. nim hakkımda ne dügünecekler? As- kerlik şerefim mahvolmıyacak mı? Şimdiye kâdar herkese örnek diye Yazan: M.S. çapa acısına tahammül edemiyenler de vardı. Fakat caka satmaktan geri kalmazlardı sila Hapisanelerde dövme yapılırken çok defa seyrettim. Hatırımda kaldığına gö. re, dövmesi yapacağı şeyin resmini etip Üstüne çizer ,sonra eline bir iğne alıp şizgiyi ve deriyi nokta nokta delerek; deliklere mürekkep damlatırdı. Dövme şu suretle de yapılır: Dövmeci, hazır. kalıplardan birini & te dayayıp üstüne yumruğunu: basar. Kalıp, bir resmi, muayyen bir şekli gös termek Üzere sıralanmış İğnelerden mü rekkeptir, Dövmeci kalıbı yapıştırdıktan sonra, Üstüne kuvvetle basıp, hattâ vurmıya başlayınca, cildden bolca kan fışkırır, yaraların yerine de avuç avuç mürek « kep dökülür. Eskiden mertlik namma işkenceyi gö xe alarak dövme yaptıranlar parmakla gösterilirdi. Bir nevi alâmet farika idi: kabadayılık alâmeti, Dövmenin âcısına tahammül edemi” yenler do vardr. Buna rağmen caka satmaktan geri kalmazlardı. Ben, acıya tahammül edemiyerek kaçanları çok gördüm. Bunu tevil mak- sadile: — Gıdıklanıyorum da onun İçin! Diyenlere de rastladım. Acı nerede, gıdıklanmak nerede?.. Etine iğne be- tarken insan gıdıklanmaz, acı duyar. Böylelerini utandırmak için söylen- miş bir hikâye de vardır. Oldu Giiceke bari onu da yazayım: Haşarılığı, baçkınlığı srf şekilden ibaret za N vza savurmaktan zevk duyan br kırmadı hümama gider... Bıyıklar upuzun, ense onların tâbiriyle takyeci kalıbı gibi, miras yedi nin tokat atmağa bayıldığı enselerden. Omuzun biri kalkık, biri inik... Tellâğa bir emir; — Takımları al geli Tellâk iğnesile, kalbiyle, boyasile gelir. — Bana bir arslan dövöceksin, — Başüstüne ağam! Tellâk işe başlar, iğneyi basar.. Bir daha, bir daha basar beriki sararır, mo- rarır, avuçlarını, dişlerini sıkar. Nafile dayanılır şey değil... Fakat kabadayı Eğe da leke sürmek istemez, tahammül eder. Nihayet sorar: — Neresinden başladın — Başından, gösterildikten sonra firari olmam be- nim için çok ağır değil mi? (Devamı var) — Baş dursun. Tellâk devam eder, Biraz sonra bir bağırma: — Dur birar!, — Netesini yapıyorsun? — Kuyruğunu! — Kuyruk istemez, dursun. Tellâk tekrar işe başlar, fakat arka” sından racon severin sesi işitilir; — Neresini yapıyorsun? — Ön yağını! — Dursun!,, Bir dakika sonra bir sorgu sanı; — Bitti mi?., — Hayır! Daha arka ayağını ya pıyorum, — Dursun. Tellik (bakar, herif kof, tabansız, yürek Selânik! Zaten sinirine de de kunmuş. Artık dayanamaz: — Ulan! Bâşr yok, kuyruğu yok, ayağı yok.. Senin gibi farenin ârslan nesine! Deyip belinin ortasma basar tekme" yil KADIN PARMAĞI Cinayetlerin ekserisinde en mühim rolü iki şey oynar? 1 — Kadm! 2 — Kıskançlık! Hırsla, tebevvürle ve taammütle ye pılan katiller, insan boğazlamaklar ya- nında, kadın parmağı karışan cinayet- Terin yekümu'muhalkkak bir kağ İNİ” kabarıktır. Köylerde de böyledir, Köse” balarda da, şehirlerde de böyledir bul, Kıskançlık hissi her şeyden Üstün- dür, her şeye hâkimdir. “Hapishanede karşılaştığım katiller. den (Capon Mehmet) de kadın ve kiş- kançlık yüzünden elini kanla boyayan lardan biridir. Capon Mehmett.,, Ona bu adı, ufak, tefek olduğu için takmışlardı. Güçlü, kuvvetli değildi. Fakat çok çevik, atikti, Temiz, şık gin yinmeğe meraklıydı. Bütün omuzdaş- lar gibi elbiseleri siyah şayaktandı. Çapraz yeleğinin üstüne kırmızı kü şak sarar, rugan çektirmelerini sürü ye sürüye yürürdü. Afili afili konü- yur, İçerde gizli gizli esrar ticareti ya» par, kumar oynatanlardan (patti) alır ve böylece geçinirdi. (Devamı var) EEE X GERE KE EA Erkekleri umumiyetle çirkin buldum, kardeşçiğim. Güzelle, ri de bize benziyor; o da uzaktan... Elbiselerini de hangi kör geytan icad etmiş bilmem: geçen asırların erkek elbiseleri ile mukayese edilinee o kadar biçimsiz ki Insan hayret ediyor! ne göz alıcılığı var, ne rengi, ne'de şiiri; ne gönle hoş geliyor, ne de göze! Bari insan: “gunun için göyle yapılmıs, diyebilsel O da yok; hiç şüphesiz giyimi de rahatsızdır. Dapdaracık, kıp- kısa bir şey. Hele şapka! Sanki bir sütundan bir parça kesmişler; başm Üzerine oturmuyor. Ama, söylüyorlar ya! şapkaya bir zarafet verebilmek, ihtilâl çıkarmaktan da zormuş. Fransa'da tepesi, ne abadan yuvarlak bir takke geçirip sokağa çıkmağı göze ala. cak bir babayiğit yok; bir güneük cesaret gösteremedikleri İçin de bütün ömlürlerince başlarmda o gülünç şeyi taşımağı Tazı oluyorlar. Bir de Fransızlar hafiflik eder derler! Zaten erkekler, başlarma koydukları ne olursa olsun, daj- ma çirkin. Gördüğüm yüzlerin hepsi de yorgun ve sert; sükün. dan da mahrum, huzurdan da; hiçbir düz hat yok. Almlardaki Şizgiler de hepsinin gönllinde ya bir haysiyet yarası, ya ümid edip de ylikselemeyişin acısı bulunduğunu gösteriyor. Güzel bir alna pek az tesadüf olunuyor. Mis Griffit'e; — İşte Parisliler! dedim. Oda: — Çok sevimli, çok ince adamlar, dedi. Sustum. Otuz altısına varmış bir kızın gönlünde nekadar da müsamaha bulunuyor! Akşam baloya gittim ve &nnemin yanında oturdum; beni hep kolunda gezdiren &nnem, bu fedakârliğmm mükâfatını gördü. Herkes ona yaranmaya çalışıyordu; beni vesile ederek ona gururunu okşıyacak en zarif sözler söylenildi. Beni birta- kım adamlarla dans etirmeye muvaffak oldu; bu budalalarm Nurullah ATAÇ Gi Çeviren: hepsi de bana, sanki donuyormuşum gibi salonun sıcaklığın- dan, yahut körmüşüm gibi balonun güzelliğinden bahsettiler. Eeni orada ilk defa olarak görmek gibi garib, duyulmamış, fevkalâde, hayretlere seza, acaib hAdiseyi hayranlıkla karşıla. diklarını söylemekten hiçbiri geri kalmadı. Salonumun beyaz ve yaldızlı eşyası arasında yapayalnız salı. nırken adetâ gözlerimi kamaştıran tuvaletim, buradaki kadın- İsrım çoğunun erkasında gördüğüm harikulâde süslü elbisele. rin yanmda pek sönük kalıyordu. Birer yaver gibi yanların- dan hiç ayrılmıyan hayranları arasında bu kadmlar, göz ucuy- Ya, Rep biribirlerini kolluyorlardı; birkaçınm da, meselâ anne. min, şahane bir güzellikleri var. Baloda bir genç kız kele bile almmıyor: bir dens mskinesi, işte o kadar. Buradaki erkekler de, birkaç tanesi çıkarılırsa Şanzelize'de. kilerden halli değil, Aşınmışa, yıpranmışa benziyorlar; yüzle- rinde hiçbir hüsusiyet yok; daha doğrusu nasti söyliyeyim? hepsinde ayn! husuniyetler var, Vücutları gibi ruhları, ahlâk. Tarı da kuvvetli olan atalarımızın resimlerinde çördüğümüz o gürur, o dinçlik edası nerede? Ondan eser kalmamış. Maamafih o salondu, yüzünün güzelliği ile bütün erkeklerden ayrılan bii- yük bir edib vardı, fakat o da bende iimid edilen derecede bir tesir bırakmadı. Eserlerini bilmiyorum; kendisi de bir asilza- de değil. Bir burjuanm veya genlet sınıfına sonradan geçirilmiş bir adamın dehası, mexiyetleri ne olursa olsun, onlara kanımm bir damlası bile kaynıyamaz. Zaten o adam özü leo kadar meşgul, etrafındakilere karşi o kadar aldirişsızdı ki bizim, bü büyük fikir avcıları nazarmda birer insan değil, ancak birer eşya olduğumuzu anladım. Edibler; Âşık olunca, bir daha yazı yazmamalıdır, yoksa aşkları doğru değildir. Kafalarmda daf. mâ, sevdiklerinden Üstün tuttukları bir şey vardır. Profesör, hatib, muharrir ve, doymak bilmez hırsı yüzünden, her devlet. linin kulu olduğu söylenen o adamım halinde hep bunları gö“ rür. gibi oldum. Derhal kararımı verdim: öyle pek muvaffak olamadığım için bu #leme öfkelenmeyi haysiyetime yediremeyip tasasızcâ dansa başladım. Zaten dans hoşuma 'da gidiyordu. 'Tanımadi- ğım kimseler hakkmda birtakım tadsız dedikodular işittim; belki de onları anlayıp zevkine varmak için benim bilmediğin birçok şeyleri bilmek lâzımdır, çünkü buradaki kadmlarm dt erkeklerin de çoğu onları dinlemekten pek - hoşlanıyorlar. BU kibarlar âlemi, halli müşkül bir muamma! iç içe girmiş kaları var, Benim de gözlerim keskin, kulağım deliktir; anla" yışına gelince, onu size tarife hacet mi var, madmazel dö Mokomb? Eve döndüğüm zaman çok yorgundum va bu yorgunluktâ” memnundum. Annemle beraberdim, bu hissimi ona da wii İzm; bana, bu gibi şeyleri ancak kendisine açmamı tenbih €t” tikten sonra dedi ki: — Yavrucuğum, zevkleri incelmiş kimseler yalnız barfi şeylerden bahsedileceğin! değil, hangi şeylerin susulması Ji zimgeldiğini de bilirler, (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: