28 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

28 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Genç edebiyat nesli ve hayat Gençlerin cemiyete ve hayata gözlerini, kulak- larını kapıları m iftira ediyorlar “Bizde muharrir yetişmiyor!,., “Bizde edebiyat yoktur!” “Edebiyatımızın kısır kalışmn hik. .netini münekkid yokluğunda arama, , dır!,, “Hayır.. Münekkid fuzulibira. & damdır. Eseri yazana eseri okuyan arasmda bir üçüncü şahsa lüzum yok- tur!,, i neslin edebiyatçılar, masa ©- debiyatı yapıyorlar, Gözlerini ve ku- laklarını hayata, cemiyete kapamış bir baldedirler?,, Harıl harıl yazılıyor. Hari haril çiziliyor. Gazetelerin edebiyat titri altındaki sütunlarını dolduran dünün edebiyat nesli kalemlerine ve dille . rine o hiç değişmiyen teraneleri vird etmişlerdir. Bizde muharrir yetişmi. yor mu? Yetişiyor. Fakat sanatma güveni olmıyan dilntin nesli, gencin eseti kar. şısında, büyük bir şüphe ve kıskanç- lıkla, kör ve sağır kalmayı tercih edi- yor. Onlara göre, kendilerinden başka romancı, hikâyesi, şair yetişmemiştir. Yeni neslin gözlerini ve kulaklarını hayata, cemiyete kapadıkları yolun. daki iddia da, hiç şüphe yok ki, gara- za istinat eden, körükörlne verilmiş menfi bir hükümdür. Büyük Millet Meclisinin son toplan. tılarından birinde yükselen bir ses, bize, genç edebiyatçılarm, bütün iddi. alarm hilâfına olarak mevzuları ha- yattan aldıklarını, içtimai dertlerimi- 28 büyük bir nüfuzu nazarla parmak bastıklarmı ispat vesilesini veriyor. Okuyucular, meclis milzakerelerini tesbit eden ajans telgraflarmda, bir kadın mebusun dikkate değer sözleri üzerinde ehemmiyetle durmuş olsa ge- rektir. Erzurum Mebusu Bayan Na. k maarif bütçesi konuşulduğu st, a kürsüye çıkıyor ve “Serseri go- r” mevzuu etrafında konuşurken yle diyor: “Muhterem heyetiniz müli hasine- den bir kuruş üzerinde nasıl titriyor. sü, mili bir servet olan çocuk üzerin. de de ayni hassasiyetle ve hattâ da- ha ziyade titremesi Idzımdır.., Saym mebus, anaları babaları taras fından hayata düşmelerine göz yumu- lan, yahut anarım ve babanın siki mu. rakabesinden uzak kalan çocukları; anasızlıktan, babasızlıktan kaldırıma ğ yavruları anlatıyor ve bunlarm birer uzuv haline getirilmesini *yle esirgediğimisi yarın astırapla, sıhhi ve adi kanallarla, yani ce3tev- leri ve hastanelerle ödemeye mecbur olacağız... Millet Meclisinde 1938 yılm- da en bu sözler, umumi beyetçe yerinde bir alâkayla karşılanıyor. Ha- tib şiddetle alkışlanıyor ve “bravo, #esleriyle takdir olunuyor. Şimdi, 1935 de . bundan iç sene evvel , çikan içtimai bir romandan şu satırları okuyalım: “Kimi okumuş, kimi okumamış; kimi şair, kimi filosof, kimi sabıka» h, hırsız, eli kanlı; kimi sabrkasız, te- miz bu bir yığın insan arasmda on,on arında körpe serseriler de gö- iz. Bugün, büyüklerinin hay. vanca arzularmı yerine getirmeye ya. rıyan, cemiyetin benimsemediği yer- siz yurdsuz küçükler, yarım korkunç birer hırsızı, birer canisidirler, Cemi- yet, uğraşmaya, okutmaya üşendiği bu Küçük serseriler için yarm hapis- haneler açmak zorluğuna katlanacak. tar. Bir an gelir ki; demir kepenkleri sımsıkı kapalı şu odalarm çoğu bugün masum, yarm tehlikeli sekenesini be- nimsemiyen cemiyetin onları niçin yok etmeyi dilşünmediğine şaşarsr. nIZ.,, Ve, köprü altı, tünel ıskaraları ço- cuklarının sefil hayatımı romanma Reşad Enis tez yapan, kahramanlarmı teker te ker onların arasından seçen muharri. rin eserinden şu parçaya göz geydire. lim: “Girid hanı... Burası ne garib insan- ların kaynaştığı bir yerdir!... Dünya» nın en bayağı, en sefil insaniyle an- cak burada karşılaşılır. Ve, insanların en iyisine ancak burada raslanır, Şu, demir kepenkli pencerenin dibine çö. melerek, etrafindaki genç serserilerle açık saçık konuşan siyah fötrü kulak. larma geçmiş, kalkık burunlu, gözle- ri şaşı, sivri suratlı herifi tanıyorum: adma “Babuk Kâmil” diyorlar, Oğlan komisyoncusudur. Kandırdığı ve kö- tü yola sürüklediği genç serserilerin sayısı belli değil. O, senelerdenberi bu işten geçinir. Onu görünce kıp- kırmızı kesilen, ecel teri döken ve fel, lek fellek kaçan şu küçük serserinin hikâyesini biliyorum. Zavallı çocuk, tenha bir gecede, hıçkırıklarla ağlı. yarak kendisi anlatt: Kız Cemil, ne anasını, ne asıl baba- smı tanıyor. Kıranta bir'adamın ev- lâtlığıdır, Kıranta adamı sahiden bir baba, onun genç karısmı sahiden bir ana biliyor. Seneler böyle geçiyor. Dünkü küçük Cemil artık on dördün. dedir, Gelişmiş, güzelleşmiştir. Günün birinde, ihtiyar kocanın tatmin edeme, diği hanımefendi, burnunun ucundaki güzel evlâtlığıyla avunmak İstiyor, İhtiyar, işin farkına varmakta gecik. miyor, Cemil, koğuluyor. O, artık sokaktadır, Ne anası, ne babası, ne de bir kimsesi vardır. Sü- rünme başlıyor. Tali bir gün karşısına Kâmili çıka- rıyor, Ahbablık az zamanda ilerliyor. Çok kere beraber yiyorlar; beraber geziyorlar. Kâmil ona paralar veriyor. Sinemaya, tiyatroya gidiliyor. Küçük Cemilin, onun hakkında > verdiği hü- küm bu: Kâmil, dünyanm en babaye, git delikanlısıdır. Nihayet bir gün, Cemil, istemiye istemiye götürüldüğü bir birahanede, dostluğun asıl sebebini anlıyor, Fakat, iş işten geçmiştir. O geceyi, Galatanm en sarpa, göze görünmez yerindeki pis bir otelin karanlık, ayak kokulu odasında geçi, riyorlar. Cemil artık ne aç, ne de çıplaktır, Komisyoncu Kâmil, ona her gün yeni bir müşteri buluyor. Cemili artık ta- nımıyan yoktur. O; ince kaşları, si- yah kirpikli gözleri, düzgün beldrla- rı, biçimli beli, geniş kalçalarıyla bir kız kadar güzeldir... İki ay, zengin bir koyun tüccarma “metres” kapanıyor. Sonra, bir zaman da, Tophanenin giz. li bir evinde, ayni yolun yolcusu üç oğlanla “Teyze Şevket" in yanında çalışıyor. Bu, ıstıraplı bir yaşayıştır. Bir kadın orospu gibi, bütün gece kö. şebaşı beklemeye ve müşteri çevirme- ye mecburdur. Evet, bu ıstıraplı bir yaşayıştır. Amma, katlanacaktır. O, bu işi keyfi için yapmıyor. O, açlığın ve kimsesizliğin bu yola sürüklediği bir zavallıdır...,, İtiraf etmeli Ki, eser kuvvetlidir. Muharrir, tezinde muvaffak olmuş- tur. Yalnız. alkışlanmaması, takdir görmemesi için büyük bir sebeb var- dır: 0, bügünün edebiyat nesline mensuptur. “Gece konuştu” admı ta. şıyan eserinde gu imza bulunuyor: Re. şad Enis, Şükrolunur ki, eserin kıymetini öl- çebilecek bir okuyucu zümresi vardır. Ve, gazete sütunlarına postu zeren eski neslin kıskanç alâkasızlığma rağ» “Gece kouştu., rağbet görüyor. Reşad Episi, edebiyat muhitlerin. den uzak kaldığı İçin muahaze eden. ler, neşriyat hayatında alâkasızlıkla .kargılanışının sebebini (kendisinden bahsettirmeğe uğraşmayışmda arr, yanlar var, İşte yeni nesille dünkü nesli biribi- rinden ayıran düşünüş farkmmen mühimi: Dünküler, göhretlerini yapmak için biribirlerini desteklemişler, mecmua ve gazete kapılarını aşındırmışlar, bi. ribirlerine hulüs çakmışlardır. Bugünkülerse, ayrı ayrı ve sessiz sedasız çalışmayı tercih ediyorlar. “Gece konuştu” nun bir küçük ser- #cri kahramanı vardır ki, tünel rska. ralarmda, sabahçı kahvelerinde ve Ga. lata kaldırımlarında geçen bir hayat- tan sonra, tesadüflerin yardimiyle okumuş, günün birinde doktor ve be. lediye meçlisine âzâ olmuştur. Üç yıl €vvel çıkan bir romanda, doktor Hik- , mete belediye meclisinin bir toplantı. sında söyletilen gu sözler nekadar en. teresan ve yerindedir; kıymetli Erzu. rum saylavının fikirlerine nekadar uyuyor: “.. Efendiler! Sokakların serserisi kıskançtır; dam altmda oturan insan- Yarın dilşmanıdır. Cemiyetin huzur ve sükünn, aramızdaki bu düşman unsu. run çok veya az oluşuna tâbidir. So- kaklarm çocuğunu kurtarmakla ken- di huzur ve #ükünumuzu, cemiyetin huzur ve sükünunu temin edeceğiz. Efendiler! Unutmaymız ki, sefalet içinde slirünmelerine göz yumduğu. muz bu küçük insanlar, hastalıklıdır. Jar ve taşıdıkları hastalık mikropları- nn yayılmasına vasrta olurlar, Belde. nin sağlığını düşünmek, belediyenin vazifesidir, Efendiler! Şehrin köşe bucağma serpilen bu küçük, zavalir insanlarm, sefilliklerile, âlğer zümrelerin haleti ruhiyeleri üzerinde yaptığı menfi te- siri şüphesiz takdir etmez değilsiniz. Çocukların her şeyi kolayca kap- mağa müstait olduklarını hatırleyı. niz, efendiler.. Çocuklarınızm, bu menfi unsurların tesiri altnda bozul. mak tehlikesine maruz bulunduğunu elbet biliyorsunuz. Kimsesiz sokak serserilerini kurtarmakla, kendi ço- cuklarımızı, memleketin bütün yavru. larmı kurtarmış olacaksınız, "Kranta doktor, yorgun bir sesle devam etti: — Bir saate yakın zamandır anlat- tım, efendiler... Size “Galata” dan, şehrin köşe bucağından yürekler pa. Talıyan levhalar gösterdim. Farkında. yım: Beni dinlerken gözleri yaşaran. larımız çok oldu. Memnunum. Sözleri. mi kısaca hulâsa etmeme izin veriniz, efendiler: Artık cemiyetin ihmaline uğramış memleket yavrularına şefkat ve terbi- ye kucağımızı açşmanm zamanı gel. miş, hattâ" geçmiştir. İlmt. fenni usul. lerle, aralarmda bulunan wsosyal ener- jleri terbiye etmemiz, tahripkâr hız. larını kanalize ederek onları hayırlı bir hale koymamız lâzımdır, Yarınm mücrimi, yarmmn hırsızı, yarının katili olabilecek bu çocukları bir an evvel kurtarmak, onları fayda- lı birer vatan evlâdı olarak meydana çıkarmak, disiplin altına alınmış ener. jilerini, istidatlarma göre işletmek 28 MAYIS «— 1988 *| yor ya; işte o “diğer sevaf,, benim! — Bu delikankr hakiköten seviyor |i musun? — Sevmez olur muyum? On bin W- ralık adam Teselli Her fırsatta öğünür, kendisinin mü, him bir adam olduğunu iddla eder durur, Geçen gün bir merasimde bu - lunduğunu söylüyordu. İlâve etti: — Gazetelerde bile ismim yazıldı. Arkadaşı sordu: — Ben gazetelerin hepsine göz gez“ dirmiştim. Senin ismini görmedim. İş iddiaya bindi, O günkü gazetelere baktılar, hiçbirinde ismi yoktu. Biraz mahcup olur gibi oldu ve nihayet i“ şin içinden çıkmanın bir çaresini bul, du: — İşte, dedi, benden bahsedilmiş. — Hani nerede? — Bak, gazetede birçok isim yazıl« dıktan sonra “ve diğer zevat,, denili- Korkunç köpek Bahçe kapısında kocaman bir levha ziyaretçileri Ikaz ediyordu: Köpeğe dikkat ediniz! Misafir, etrafma dikkatle bakma. rak, köpeğin birdenbire üstüne sal » dırmasmdan kork& korka içeri girin- ©e İlk işi ev sahibine köpeği sormak oldu: — Yahu, köpeğini merak ettim. Pek müthiş ve korkunç bir hayvan olacak herhalde; göstersene şunu bana.. Öteki güldü: — Korkunç bir şey değil canım, pek ufacık da, ayak altımda ezilmesinden korkuyoruz! — Kocam uyandı, “Tilmesin yanın- da daha uzun bir merdiven vardır, o- nu alırsa seni daha rahatça kaçırabi. üir,, diyor. Bende bu tali varken | Meşhur otomobil fabrikatörü Hanri Ford, geçenlerde otomobiliyle bir ge. zintiye çıkmıştı. Şehir dışında tenha bir yolda giderlerken otomobilin mo. törü bozuluverdi. Bereket o sırada te- sadüfen oradan geçmekte olan serseri kılıkir biri yardıma koştu ve motörü süratle tamir etti. Ford sordu: — Sen motörden anlar mısın? — Bu işte çalışırdım, sonra boşta kaldım. Ford kendisini tanıttıktan sonra teklif etti; — Ne istersin? Şimdi toptan ola - rak üç bin dolar mı, yoksa ölünceye kadar her ay yüz elli dolar mı? Sana bir mükâfat vermek istiyorum, Serseri kılıklı adam üç bin doları tercih etti: Ford: — İntihabınızı fena yaptınız. Dedi. Bu parayı az zamanda harcayıp biti. receksiniz. Halbuki ayda yüz elli do- Jar alırsanız ömrünllzün sonuna ka - dar rahatça yaşıyabilirdiniz. Muhatabi cevab verdi: — Öyle ama, bende bu talihsizlik, sizde de o meşhur tali oldukça gene zararlı çikar, gelecek ay ölüveririm! amk edi Jazımdır, Bize bütün bunları, pedagojik tek, niğe dayanarak, temin edecek bir mü- essese istiyorum, efendiler... Fethi KARDEŞ — Aman sabi varakasma yasını kasadan evvel de bir ayağı tahta idil Hayvanat bahçesinde — Matmazel, bu bahçede fotoğraf gekmek yasaktır. — Fakat ben devenin değil, nişan. Imın fotoğrafımı çekiyorum. > a Ne olursa olsun, bayvanm resmi şlmamaz! pa Yüzücü — Varacağımız yer daha w Bük mı? Sandaldakiler.— Bilmiyoruz! Yo Tu şaşırdık. Sisi takib ediyoruz, Patron (memura) — Size bir müj- dem var: dün cenaze merasiminde Dü lunmak için benden izin aldığınız Bir yük babanız bu sabah gelip sizi sof” du, Miyop asker — İlk defa olarak iy* ateş ettim, hepsi gittiler, kimse © haretimi göremedi. — Fransız karikatürü —

Bu sayıdan diğer sayfalar: