31 Temmuz 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 6

31 Temmuz 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İlim tarihinden HAYAT, 6. Gizli akademiler İlim, hiç bir devirde, erba- m müreffeh geçindirecek ka- dar rağbet hulmamış ise de, anin hiç olmazsa ilim adamlarına, bilhassa ilimde ye- nilik gösterenlere karşı umumi bir hürmet, hatta bazan muflrit denilebilecek derecede itimat izhar edilir. Bugün ilim adam- ları, olsa olsa, ancak kendi arala- rında münakaşa ederler; halk işime pek karışamaz. uki her vakit böyle olmamıştır. Eski zamanlarda halk ta ilim işlerine karışır, ilim adamları cahiller ile, mü- onların taassıplar ile uğraşmaya mec- bur olurlardı. Sokrat'a içiri- len malüm zehir hikâyesinde olduğu gibi, cehlin önünde bo- yun iğmiyenlerin hayatları da likeye girerdi Herkes-ilim adamı olsa da- Sokrat gibi fikri uğurunda can- verecek kadar fedakâr olmadı- gından alimlerin arasında ken- dilerini gizleyenler olmuştur. Bir vakitler şarkta pek cari olan, kitaplara müellifin ismini koymamak usulü, şüphesiz en ziyade tevazu eseri ve ilmin şahsi olmadığı fikrinin ifadesi olmakla beraber, bunda acaba taassuptan korkunun da dahli yokmudur © Her halde, bazı ilmi heyet- lerin kendilerini gizlemeğe mec- bur olmâları tevazu eseri değil ancak mütaassıpların şerrinden korkmak neticesidir. ## Basra'da İhvanus- safa, ve Almnaya'da ki Pembesalip cemi- yetleri, geçen asırlar- da, iki gizli akademi- dir. Bunların ayrı eser- leri venizamnameleri mevcuttur. ncu asır içinde Basra '- da mevcut olduğu eserlerinden anlaşılan (İhvan - ussafa) ilim cemiyeti, gizli akademilerin en güzel nümunesidir. Bu cemi- yetin azası iyice malüm ola- mamıştır. Sonradan bazı mü- verrihler birkaç isim ileri sür- müşlerse de, onlarda bir eseri müellifinin şahsiyetini karıştır- madan tenkit edememek taas- subuna kapıldıklarından, yaz- dıkları isimler de kendi ruzlatına şahsi bir hedef ara- mışlar zannolunur. Azası malüm olmayan bu cemiyetin (Tuhfe) isimli eseri marufdur. Bir nevi ansiklope- di olan bu eserde maksatlarını : “cehil ile hata di- ni bozdukları için, dinin saflığı- nı iade etmek ancak onu eski Yunan felsefesi ile imtizaç et- tirmekle olur, diye izahetmiş- lerdir. taar- müellifler İzahın birinci kısmı şüphe siz doğru ise de, ikinci kısmı- nın kabil olmadığını elbette kendileri de anlamışlardı. (Tuh- fe) müelliflerinin, mütaassıplar- dan korkarak açıkça söyleye- medikleri hakiki maksatlarının felsefeyi, insanın kendi aklı ile muhakeme etmek usulünü neş- retmek olduğu anlaşılır. de çokça tasavvuf bulunmakla beraber, bu eser tabiiyata ait kısımlarile, bu gün hakiki addettiğimiz ilme- yahut ilmin muhafazasına, çünkü mü- elliflerin kendileri de bir yeni- lik iddia etmemişlerdir- hizmet etmiştir. İhvan -ussafa cemiyeti ve Tuhfe'si bizde öteden beri ma- lüm olduğundau bunlara dair daha ziyade tafsilâta görmiyorum. Yalnız i nifini ne suretle yaptıklarını- hem bir muhtıra, hem de fel- sefenin en yüksek kısmı ile meşgul olduklarına bir nümüne olarak kaydedeceğim: i: Riyaziyat ve Mantık Il: Tabiiyat (insanınki dahil) Ni: Metafizik (mabadetta- biiyat) IV; Men lüzum ilim tas On altıncı : asrın sonlarında ve on yedinci asır içinde o vakitki Almanya'yı teşkil eden Orta Avrupa'da mevcut (Pembe salip) cemiyeti yalnız bizde de- gil, garpta dahi az malümdur. u gizli cemiyetin ismi, Ro- senkreuz, İsa peygamberin sa- lip şeklindeki çarmağa gerildi- ği vakit kanının pembe renkte olarak salibin üzerine düşmüş

Bu sayıdan diğer sayfalar: