31 Temmuz 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 7

31 Temmuz 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sıplar- iyleye- larının klı ile ü neş- savvul 1 eser yu gün - yahut <ü mü- r yeni- hizmet ti ve ri ma- ı dair lüzum m tas- larını- de fel- mı ile imune k dahil) ıdetta- arında nde o eden >embe e de- imdur. , Re in S&- 'erildi- renkte ri 1 ” olması hatırasından çıkarılmış- tır. ir azası kendilerini dini bir tari cardeşleri gibi tutarlar ve isimlerini yazdıkları vakit evveline bir R- K alâ: meti koyarlardı. Bu alâmet cemiyetin azası için birde em- niyet teşkil (o ederdi. Çünkü isimlerinin evveline salip işareti koyan adamlar dine muhalefet ile ittiham edilemezlerdi. Cemiyetin #ama jraterni- *#ntis ismindeki talimatına na- pe ondördüncü asırda Fas- ta ve Mısırda felsefe öğren- miş Chretien Rosenkreuz adin- da bir Alman cemiyetin mü- essisi olarak tanınmış idi. “zamanlar cemiyet azasi (Ruh- ül-kudüs) isimli bir manastırda toplanırlar.,. » Müessis olarak tanınmış olan almanın ismi ve cemiyetin ondördüncü asra ka- dar e efsaneye ben- zersede Fas ve Mısır felsefe- sinin inilir Pembe salib'in eski islâm medeniyetine ve dolayi- sile eski Yunan ilmine bigâne olmadığını gösteri Pembe . salip "cemiyetinin, İhvanussafa'nın olduğu gibi, belli başlı müşterek bir eseri yoktur; azanın her biri ayrı ayrı çalışır ve yazardı. Ancak aralarında müşterek olan vasıf -cemiyet isminin zahirde ifade eylediği dini inkiyada rağmen- ilmi dinin ve aklı iskolastik ustatlarının « vazettikleri düstur- ların fevkinda tutmak idi. Bu vasıf sile o vakitlerde en iyi * muttasıf olan Paraçelsus oldu- öu cihetle Pembe salip azası onun tilmizleri addolunurlardı. araçelsus o kurunuvustanın Avrupa'da yerleştirdiği iskolas- tik zihniyetini kırmaya çalışmış ilim inkilâpçılarının en büyük- lerinden, biridir. Pembe salip cemiyeti de onun fikirlerini neşre çalışmakla Avrupa'da teceddüde “hizmet etmiştir, Vakıa, Pembe salip azası felekiyat ile, tasavvuf ile de çok meşgul olmuşlardır. Fakat bununla beraber hakiki kimya ilminin teessüsünde, bilhassa tababetin asırlardan beri devam eden kök ve ot ilâçlarından bir az kurtularak kimyevi ilâçlara da ragbet etmesinde faideleri Ev İlmi il li tarihi rabıtalar dahi aramaya merakı olanlar bugünkü kimya ilminin en yüksek mahsulü olan terkip işlerinde Almanya'nın çok mahir bulunmasında, “bu Pembe salip cemiyetinin halka kimya ilmini sevdirmiş olmasının de bir âmil olduğunu düşünebilirler. Zaten bu cemiyetin müverrihi-ondoku- zuncu asrın başında - Pembe salib'in yakın vakte kadar devam ettiğini yazmıştı. embe salip azasından pek azı malüm olabilmiştir. En ma- rufu Wurtembere'li oAndreae isminde bir rahiptir ki zahirde Pembe salip ile istihza şeklinde fakat hakikatte onu sevdirmeğe yarıyan (kimyağerler düğünü) diye bir kitap yazmıştı. Bundan mada malüm olanlar hekimler- dir. nlar da zamanlarının hükümdarlarına, prenslerine mensup olduklarından ve he- kimler hiçbir devirde aralarında rahip sınıfından bulunanlar bile dindarlık ile şöhret bulmamış olduklarından Pembe salibe intisaplarını ilân etmekten çekin- memişlerdir. embe salip o vakitki Al manya'dan Fransa'ya ve İngil- tere'ye de intişar etmişti. Yalnız İtalya bu cemiyete karşı soğuk davranmıştır. O da dindarlı- ğından değil, o *devirde eski Yunan ilmini ve sanatını tanı- yarak felsefi hidayete ermiş olmasındandır. Bununla beraber orada dahi sızılarından muşteki olanlar arasında merhemi ile ha- lâ meşhur olan Fioravanti Pembe şalibin aleni bir müridi idi, HAYAT. 7 Gizli EE üçüncü bir misali de n kendi ilmi tarihimizde YariyE ” Eski askeri tıbbiye oOmektebinin dersleri, malüm olduğu gibi, ii olarak başlamış bir müddet öylece devam e işti. Yabancı bir dilde tedrisin hem mili hissiyata, hemde mem- lekette kâfı miktarda hekim yeti- şemediği için milli menfaatlere muvafık olamadığını gören bir mektep nazırının teşviki ile talebeden Kırımlı Aziz bey ve rufekası diye meruf bazı zatlar türkçe derslere bir hazırlık olmak üzre, o zamanın türkçe- sine esas addedilen, arapça ve acemce ; dillerini (o öğrenmeye başlamışlardı. Fakat sonradan mektebin başka bir nazırı ken- dilerine derslerinin haricinde işlerle o uğrasmamalarını ihtar ettiğinden, o Se ta Eyup ta hacı Beşir medresesine saklanarak bir “müddet gayele- rini orada takip etmişlerdi. Daha sonra bu ilmi cemiyet aleni olmuş ve tip. ıstılahları için bir lügat kitabı tertip et- miştir. Şimdiki Türkiye -tıp encümeni bidayetinde gizli olan o akademinin devamıdır. Vakıa tibbiyeli gençler dini taassuptan korktukları için giz- lenmemişlerdi.. İlmi teceddüt her yerde olduğu gibi, Türki- ye'de dahi taasubun şerrine uğramış ise de müteassıpların taşları daha evvel e şakirtlerine isabet etmiş, fakat teceddüt galebe So Tibbi yelilerin gizlenmesi, mektepte dersler türkçeye çevrilince ken- dilerine iş kalmayacağını anlıyan yabancı hocaların, bu işe mani olmaya çalışmalarından ileri gelmişti. İlim bu sefer taassup önünde değil, şahsi menfaat önünde gizlenmeye mecbur ol- muştu. Zaten taassup ta çek defa şahsi menfaat neticsi değil midir? G. Ata

Bu sayıdan diğer sayfalar: