1 Ocak 1933 Tarihli Kadro Dergisi Sayfa 44

1 Ocak 1933 tarihli Kadro Dergisi Sayfa 44
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gidişile izaha çalışmaklığım ve nihayet onu, altındaki zemin, *Garp cemiyetinde- gittikçe sardı lan müncevverliğin ideoloğu ve bu sarsıntının verdiği korkunun fel- sefi mümessili gibi almaklığım, buradaki Bergson taraftarlarına da garip göründü. Fakat ne çare ki, ağaç yerin mahsulü olduğu kadar, filazof ta cemiyeltin mah- sulüdür. Ağaçta bittiği yerin ve filozofta çıklığı cemiyetin izleri- ni ve eserlerini sezmek ayni de recede kabildir İkinci cevabınızda, Şevket Sü- reyya Bey <kanımiyet» starihi zarürete tâbirlerini çok sık kuül Llandığı halde bunların nc oldu- ğunu izah etmiyor buyuruyorau nuz. Doğrudur. Fakat şu da var ki «kanumiyets <tarihi zaruret» diyalektik materyalizmin, tarihi maleryalizmin unsurları va ısti lahlarıdır, Bunları bir başka mu- hatap için izaha belki Kizum gö rürüm, Fakat size olan cevabım da böyle bir izaha, daha doğrusu bu unsurların ve istılahların, bah. settiğim sistemler içindeki med Tüllerini nakil ve hikâyeye bittabi lüzüm görmedim. Fakat iki üç cümle ile muhakkak bir şeyler söylememi ittiyorsanız diyebili rim ki <kanuniyet> bir sebopler zincirlenmesidir. Diyalektik ma- teryalizmin âlemi telâkki tar- ziına göre, hem tabiatte, hüdise şey bir smadde hartketi» oldu Bğu için, hâdiselerin esasında 3e- beplerin zincirlenmesi, binaena- leyh «kanuniyet: asıldır. Bundan hem cemiyetle denilen başka sebepler, ancak bir muhit (yahut vasat) içinde icrayi amel edebilirler, Binaenaleyh her ka $4 nuniyet, diğer kanuniyetlere bağ hdır ve biri diğerinin neticesidir. Tabiatte kanunu tabii de- nilen bu #kanuniyetler teselsülüs cemiyette bir *tarihf zaruret>» şek. lini alır, Vakıa, aiz pratik kanuni yot ve şe'niyet başka, şe'ni kanu- niyet ve zaruret yina başkadır diyorsunuz. Bu farkı da henim anlıyamadığımı itiraf — ederim. Felsefi sentezler sahasında — gö- rüştüğümüz için ben bittabi fel- sefi kanuniyet ve zaruretlerden bahsediyorum. Materyalist oldu- #um için de bunların esasında ya- tan (maddenin hareketi)dir, bi- naenaleyh bunlar şe'ni illiyet ve zarureltlerdir. Vakıa ameli saha- da bunların müşahede ve tesbili daha kolaydır. Geniş cemiyet ha reketlerinde ise sentetize edilme leri daha zor, hattâ bazan imkân- sızdır. Fakat idrak ve tefahhus vasıfalarımızın geriliğinden gelen bu zorluk ve bazan imkansızlık, bittabi hâdisenin esasında valan objektif bir kaidenin veddi de maek değildir. Bu noktayi işaret ederken, bir cümlenizi de ayrıca gözden ge- çirmek lâzımdır: Bizim, hürriyeti, <idrak derinliği ve leknik ileriliği: diye anlatma- mıza mukabil, bu tarıfin folsefe- deki hürriyet mefhumile hiç bir münasebeti olmadığımı yazıyorsu- nuz. Tarifimizi tavzih edelim: Bizim kastettiğimiz hinriyet vo bizim felsefi telâkkimizin hürri- yet mefhumu, insan idrakinin, la- biat ve cemiyetin (yani madde- nin) kanumiyetlerine nüfuzu ve binnetice bu kanuniyetleri azami

Bu sayıdan diğer sayfalar: