15 Ağustos 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

15 Ağustos 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Sömi kok nedir? Nasıl yapılır? Son 3 gün gibi kısa bir zaman mefhu- muna sıkışan büyüklükler Türke san'at ba a yu hızımı gösterir. Baz, sonra," nihayet bugün Iktısat Vekilimizle be- kok sun'i antre ) fabrikasının temelini Türk | topra- bağlıyor. Daha beş,on valine kadar o bir kaç yüz cöri büğrü direk, beş, on kazma ile bir kaç teneke kandil Zonguldak maden ocağı sermayesi idi. Ocaklarda makinelesmeğe başlıyan kol ve sert kuvvetinden sonra fennin terakkiyatma yaslanarak kömür servetimizin en küçük zerratmdan, du- manından yurdumuzu istifade ettirme - ğe başlıyoruz. Bunun için bugün havza bazimesi üzerine yeni bir sermaye abi - m 2 Melik değerli okuyı Bugün yet'in i ucu » larile herhangi bir fikir münakaşası ü- zerinde o durmayacağını bir o vaka teferrüntme izah odeceğim. Sömi kok ne dir?.. Nasıl yapılır? Bize neler bıreka- dar? İşte başlıyorum: mi kok haline ifrağ edilecek kömür otomatik bir şekille mak ledilecek kurutma dolsbma (o konur, Burada kömür dahilinde bulunan suyun miltarı yüzde üçe © indirildikden sonra kömürün “480 i bir milimetreden ince hir hale getirilir. Bu kırma yatma muktezi kuvvet beher ton için 2 -3 beygirliktir. Bu suretle ihzar edil miş kömürden takriben 4430 - 40 1 gazla uıtılarak ve hava ceröyanile te'vas elli- rilir, Bilâhare diğer kömürlerle karıştır. ma değirmeninde mezcedilir.İşte kömürü. müz sömi kok fırmlarına girecek bir ha- le gelmiş oldu.Bu suretle ihzar edilecek yevmiye iki yüz tondur.Maamafih,bu fab Genişliği Yüksekliği 3500 mn. Uzunluğu 11000 mm. lâzamdır. Kömürle- ri manevre ve yalama için 19 saat lâzım dır, Fırmlardan çıkandan i öadürük kömür su ile şudur; Takriben 800 kilogram kok 45 kilogram ham katran Bu 45 kilogram katrendan da: Takriben: 1.2 kilogram orta yağ aa ger “ 40. kil 0, külagram Ayrıca çıkan gazdan 7 kilo hafif yağ ede edileceetir. benzin almacaktır ki, bu benzin bilhassa Seyrarelerdz a emniyet ve- Eke edilecek katranm hasusiyeti şu- gu arssüecezr? Mevadi tayyare 170 dereceye kaadar/47 ve ve hafif yağ TAT o“ 0446 Elde edilecek kok şu hasanlarr gö ve ,". yönte Derunundaki su miktarı takriben © 2 Mevadi tayyare takriben “6-10 Kalorisi takriben © 7200 - 7300 Hikemi hususiyeti delikleri çok ve tabii Yukarda yazdığımız evsafta fabrika. Herkes müteessir olmuştu. Hat- tâ, hanımın emrile Yeterin arka- sından kaymakamın evine gelen ve sokak kapısma kulak verip fer- yatları işiten Sansarosun bile gözle- ri dolu dolu oldu. Eve geldiği vakit hanımı başımı çatmış, ebenin kızı ile karşı karşıya geçmişler düşünüyorlardı. — Ne oldu Ali!? — Avazı çıktığı kadar haykır dı, ağladı. — Neler söyledi? — Bey ağamın hırsız olduğunu söyledi. Senin hırsız olduğunu söy- ledi. Ahmet deymin hırsız olduğu- nu söyledi. — Sonra ? — Sonra mı? Sonra. Benim hır- 3ız olduğumu söylemedi! Bunu o kadar kuvvetli, çalımlı bir sesle söylemişti ki kadın fena halde icerlediği halde se: çıkara- madı. Çünkü Sansaros bu işte bir- çok şevler b liyordu. Rastıklı kaş- Tarımı kslMwrarak. dudaklarını bü- | a Milliyet'in romanı: 52 | Boğuntu Son günlerde denizde boğulan: lar çoğaldı. Toplasak belki elliyi Bülur. Yüzme bilmedikleri için şer rada bir çocuğun, ötede bir genç kazın; beride kocamış bir adamin dalgalar arasına karıştıklarınt ga- zetelerde okuyorüz. Suç, denizde mi, yoksa yüzme bilmeden denize girende mi Yüzme öğrenmiyen insan kıyı- dan ayrılmaz. Boyunu aşan yerler- de denize girmez. Girerse işte böy- le boğulur gider. * Yalnız şunu da söylemeli ki İstanbulun kumsalla- rında (1) denize girmek deniz su- yundan daha tuzluya çıkıyor. A- dam başına en aşağı bir lirayı göz den çıkarmadıkça hiçbir kumsalda yıkanılmıyor. Yeryüzünün dörtte üçünü kaplıyacak kadar çok olan deniz suyunu sanırım ki pek az yer- lerde İstanbuldaki kadar yükseğe kiralarlar. Şimdi. e Usküdardan Beykoza, Beşiktaştan Sartyere, Ka dıköyünden Pendiğe kadar, sağlı sollu, Boğaz ve Marmara kıyıların da denize girenlerin önüne geçip: — Dur? diyorlar, açıkta denize girmek yasak!.. Peki ama, açıkta girmeyip nere- de girsinler? Beleşten ilen güzel denizleri bırakıp (o yüzlerce kişinin içinde çırpındığı kumsalla- ya avuç dolusu para mt döksünler? | Dün tarıdıklardan biri Vaniköyün, dibindeki taşları sayıdan arıg (2) denizinde yıkanıyordu. Seslendim: — Duymadın mı, açık denizde yıkanmağı yasak ettiler. Görülürse İki kulaç ve bir takla arasında sordu: — Açıkla denize girerim ne olur? — Ne olacak, boğulursun? Güldü: — Adam, sen de.. Paraile giri. len kumsallarda sanki Boğulmuyor muyuz? Nasıl olsa, orada da boğun tu, burada da.. (o Bıraksınlar, bari kendi denizimizde boğulalım.. M. SALAÂHATTIN (1) Kumsal — Plâj karlığı, (2) Arığ — Saf, berrak, temiz. ZAYI — 3458 numerolu sandalcılık plâ- kasını zayi ettim. Yenisini eskisinin hülemü yoktur. Sandaler Mak- sut oğlu Yunus. (1883) | ————---—- (Heinrih Koppers) Şirketi olup ihtisası t İtacaktır. SADREDDIN ENVER y © Yazan: AKA GÜNDÜZ Herkesi — in attığı iftiraya kulak asılacak olursa bütün mai hır. sız saymalı. diyebildi. Bu söz Sansarosu düşü © var. dırdı. Öyleya, kendisi de hırsız değildi. Ara sonra hırsız diye diye hırsız olmuştu. Belki o bunlara da iftira ediyorlardı, Kendi başına da gelmişti. Yakası (kalkık paltolu mubassırın oğlu ağlaya ağlaya: — Sansaros çaldı. Diye iftira edip herkesi inandır- mamışlar mıydi? İşte bu kahpe (Yeter)de ağlamıştı. Müdürün da- ma atılışına gelince; Sansarosu da suçsuz tavan arasma kapamamış lar miydi? Sansaros iki üç gündür sabah- tan akşama kadar (o öteye beriye koşmaktan çok yorgundu. Aşa o- dada sedirinin ü'tüne uzanınca u- yudu. Gece yarısı mıydi ne? bir a- ralık garin bir gürültü ile uyandı, Kulak kabarttı. Yukarı odada ses- ler vardı. Sanki, öylesine geldi ki KULAK ipe FAR SR Bir sarhoşluk hikâyesi Bir sarhoşluk hikâyesi dinledim. Fakat, vaka, nerede geçmiş, vaka- ran kahramanı kim? Bunlar belli değil. Ben size yalnız hikâyeyi ân- tacağım: Bir gün, Edirne treninde birinci mevki bilet alan yolculardan biri, kondüktörü bir kenara çekiyor: — Oğlum... A! şu beş lirayı... beni can kulağile dinle!.. — Buyurun efendim, sizi dinli- yorum? Birinci mevki yolcusu diyor ki: — Oğlum... ben, birazdan, rakı- ya başlıyacağım. liçtim mi, az ile kanmam..- İki binlik falan (o deviririm. Ve tabii bir köşede sızar kalırım. Halbuki, gayet acele bir iş için Çor- huya gidiyorum: Orada, mutlaka trenden inmem lâzım... Kendi kendime inemiyeceğime göre, be- ni sen indireceksin. İşte bavulum, şuracıkta... Tren, (Çorluda durdu mu, hemen beni salla şırt eder, İs. tasyona indirirsin. o Bavulumuda yanima koymağı unutmazsın. Ben gece yarısına doğru nasıl olsa ayı- lır, bir araba bulup Çorluya gide. rim. Şimdi anladın ya... — Anladım efendi — Beni Çorluda, mutlaka istas- yona bırakacaksın.! Fr Hay hay... Emriniz başüstü - nel. Kondüktör, beş lirayı alınca, he- men arkadaşlarının yanına koşu- yor. — Yaşadık yahu!.. Beş lira, bah- şip aldık! Arkadaşları: — Hah, tamam öyleyse, diyor. lar, bir parça rakı alırsın, karşılık- İt içeriz. Kondüktör, boş boğazlığına piş. man oluyor ama, teklifi de redde. demiyor. Birlikte, başlıyorlar çekiş- tirmeğe.. İçki ölemi bu.. Bir kere sarmağa başladı mı, insan saatlerin nasıl geçtiğini anlamaz. Kondüktörler, bir aralık pence- reden bakacak oluyorlar, Ne gör- sünler, tren, Çorluyu geçeli hani ol muş, nerdeyse Edirneye girecek! — Eyvah, gördün mü olanları! Hepsini bir telâştır. alıyor. Yal- nız, içlerinde bahşişi alan kondük- tör telâş etmiyor.? — Keyfinize bakın ,canım.. — Nasıl keyfimize bakalım ya- hu... Edirneye giriyoruz. Halbuki, sen, bahşiş veren zengin — yolcuyu Çorluda indirecektin!. Öleki gene aldırmıyor: — Keyfinize bakın, dedim ya.. Bunlar, tekrar | rakının başına | geçerler. Bir de bu ara, birinci mev-| ki kompartimandan don paça bir yolcu çıkıp bağıra çağıra bunların Yanına geliyor: | — Yazıklar olsun sana!.. Ben de seni adam sandım da, akşamdan | iş ısmarladım! Şimdi, ben ne yapar| yım a dostlar... | Kondüktörler şaşırıyorlar. Fakat | bu sefer, asıl şaşkınlık, bahşişi alan! kondüktörde!, | Âdeta dut yemiş bülbüle dönen adamcağız, mahmurlaşan gözlerile | ——————— Yolcu da bir taraftan bağırmak- ta devam ediyor: — Ha.. Söylesen e. ne susuyor- ri Beni Çorluda neye indirme- in? Kondüktör, şaşkın şaşkın cevap veriyor: — Ben sizi Çorluda Bırakmış” hanım ablası ile ebenin kasr güleş ediyorlar! Bu anlaşılmaz itişme kakışma, Sansarosu meraklandırdı. Acaba hanım abla hasta falan Oolmasın diye yukarı çıktı. Kapınm önüne geldiği vakit sesler ( durdu. İçeri- den sordular; — Alil ne arıyorsun burada? Hâlâ yatmandın mı? — Uyudum d#uyandım. Sesler işittim, hasta mısın diye sormağa geldim. — Hasta masta değilim. Daha u- Yumadık şimdi yataklarımızı seri. yorduk. Sansaros yerine inip yattı. Fa- kat itişmeye (o kakışmaya benzer sesler, yatak sermesi sabaha kadar kesilmedi. Erkenden kalktı. Taşlı ür- dü. Tulumbadan su çekti Kinakı yaktı. Çay ibriğini üstüne koydu. Fırmdan ekmek almak için soka - ğa çıktı. Çarşının köşesine gelirken korku ile sendeledi. Arkasından bi- risi var kuvvetile çullanmıştı. Acaba o jandarmalaronudamı yakalamışlardı? Az kalsın ödü pat- İryacaktı, Arkasına bakınca bir çığ- lık kopardı: Haklı! Köyde bıraktığı köpek o'anca sevinci ile üstüne atılıyor, ellerini, MİLLİYET ÇARŞAMBA 15 AĞUSTOS 1934 Da f Harik Hayat Kaza Otomobil ve Bugünkü program ISTANI det, Mustafa beyler ve Vecihe, Sarmiha hanım- lar.) 2120: Ajane ve boren Stüdyo car ve taogo orkestra 223 Khz. VA VA, 1345 Hurahabe. 19. haberleri 23,15 24,05: Dana 686 Kir, BELGRAT, 437 m. 20,30: Madam Evginya pinteroviçir Opera parçalarından şarkı dan nakil Çopora veya ti — Salon kuartet konseri. 24: Dans parçaları, 1730: Masahabe. 18-30: Kı riyat, 19,30; Kelkos 21: Radye pir: MOSKOVA (Stalin) 381 m. konser. 18; Musahabe, 2230: 848 Khz. BUDAPEŞ 21: Küçük radyo Mayarı Sian takıma. 23, 21,15: Piyano kanseri, ii Piğik. 23 200 Khz LOKSEMEBURG, 1304 m. İspanyol akşamı. — 20351 Plâk - murakabe, 2130: Müsahnba, 21/40: Teşansili konserin | devamı, 22: Plâk, 2230: Piyana keman kom seri, 23,15: Dame plâkları Kl, VİYANA, 507 Ni e e? sarkılar, 21251 “Johan Metro. imdi hami Haberler. 24: Askeri ROMA 421 | 21,45 Thaje isimli Massenet'nin operas. | Kiy, ŞİMALI İTALYAN GRUPU: | | 2130 Plâk, 21,45 Bir perdelik piyes, 2220 Senfonik komser. e ——— Tatanbul birinci iflâs memurluğun- eni Arslan Fresko o mahdumları şirketi ile şüreköst iflâs masasma evvel ce müracaatla alacaklarını kayıt ve ka- bul etürenlerin ellerindeki vesaiki ve ve- kil olanlarında vekâletnamelerini hami- len şehri halin yirminci pazârtüsi günü saat on bire kadar memuriyetimize tev- | di ve yapılacak toplanmada hazır bulun. | maaları Yazımdır. Yevmi mezkürde hazar | “Bulunmayan ve vesaiki tevdi etmiyenle- rin haklarınm ziyamdan mütevellit me- suliyeti hukukiyenin kendilerine ait 0- lacağı son defa olarak ilân olunur.(1889). » s9 ' Yililliyet Asrın umdesi “MİLLİYET ” tir. ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç öçin E.R L.K. Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur— Gazete ve matbanya ait işler için müdiriyete müre caat edilir. Gazetemiz ilânların mes'aliye- üni kabul etmez. tım! — Alay mı ediyorsun? İşte ben burada, karşında duruyorum. Kon- | düktör, başını kaşıyarak derin bir düşünceye datıyor. . — Peki öyleyse iki saat evvel, bavulile birlikte Çorlu İstasynuna bıraktığım yolcu kimdi? Kulak MISAFIRI | süratı yalıyordu. “ — Nerden çıktın ölen?! Demek Haklı mıştı. İzini kollaya kollaya hafta- bezleri, 2130: | DEE Türkiyede Telefon e e ÜNYON Kümpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınıZ : 4.4888, 4 Mobilya Münakasası Sigorlalarmızı Galatada Unyon Hanında Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırınız bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan Nafıa Vekâletinden: Yeni inşa edilmekte olan Vekâlet o binasının muh men bedeli 40.000 lira olan Mobilya, Mefruşat vet kapalı zarf usulile münakasaya konulmuştur. Münakasa 5 Eylül 934 çarsamba gü fra Vekâleti Malzeme Müdürlüğü Makamında yapıla Taliplerin tekliflerini cari seneye mahsus Ticaret ü saat 15 de sı vesikası ve 3000 liralık teminat mektubu ile birlikde nakasa saatinden evvel Komisyon Riyasetine vermeleri der. Talipler bu husust. rt tarihinde. VAPURCULUK TURK ANONİM ŞİRKETİ İSTANBUL ACENTALIĞI Liman Han, Telefon: 22925. İzmir sür'at yolu SAKARYA vapuru He PERŞEMBE günü sat 16 da Galata rıbtanımdan kalkar doğ” ru İzmire gider. Bu vapur her pazar günü sant 16 da İzmirden kalkıp doğru İstanbula gelir. Karabiga yolu Her CUMARTESİ ve ÇARŞ ŞAMBA rünleri saxt 20 de Top- bane rıhtımından bir vapur kalkar, Gidiş ve dönüşte mutat iskelelere uğrar, İzmit yolu Heftanm CUMA, PAZAR, SALI, ÇARŞAMBA #ünleri bir vapur saat 9'da Tophane rıhtı- mından kalkar. Imroz yolu Her PERŞEMBE Günü Tep- hane rlhmrndin emet 18'de bir var pur kalkar. Gidiş ve dönüşte Gelibo- a öğren, derler, haber verirlerdi. Sonradan anladı ki hanımı nesi ( Sansarosu unutma | var nesi yok çıkın (o edip bir yere gizlemiş. Çünkü ağızdan ağıza du- lardan sonra kasabaya gelmiş, son- | yulmuştu ki malmüdürünün de ha- ra sadık dostunun ve efendisini ge- | nımının da bütün mallarını devlet ne bulmuştu. Hanım ablası ekmekleri saymadı! ra, çocuklara vı ğı için fırından bir o ekmek fazla aldı ve onu eve © gelinceye kadar Haklıya yedirdi. göstermeden içeriye © aldı ve boş alıp aylıklarını çaldıkları kadınla- rerecekmiş. Sansaros yeni bir belâya çatmış- tı: Çarşı belâsına. Öteberi almağa Hanım ablaya | gittikçe, efendisine günde iki defa yemek götürdükçe ötedenberiden kümese kapadı. Bir kırık testinin | seslenirlerdi: dibine su koyup bıraktı. — Ölen Ali! hâlâ mı o hırsızın — Ben gelinceye kadar burada | evinde çalışıyorsun? Doğru dürüst kal! Aşağıdan seslendi: — Hanım abla! Çay hazır. İki kadın aşağıya indikleri va- kit Sansarosun gözüne iki şey bir ânda çarptı. Kadınlar çok renksiz ve yorgun görünüyorlardı. Hakları vardı, beyağası kaç gündür damda yatıyor. öbürü daha mühimdi. Ha. nım Ooablasınmn O kulaklarında salkım Oelmas küpeleri, par maklarında (oelmas” yüzükleri, belinde gümüş kemeri ve boynun- da iki dizi beşi birlik takısı yok- tu. Halbuki onları her sabah uya- bir kapı bulamadın mı? — Ali çocuk! Hey! Hırsızlara hizmet edeceğine bizim eve gel. — Sana yılda altı kayma vere yim, benim dükkânda çalışır mi- sm? Orada kalırsan sen de hırsız- lık öğrenirsin. Sansarosa kalsaydı çoktan çıka- Onun kederi olacak. Fakat! caktı. Fakat bu rahati nerde bula- cakt? Hanım bir yere çıkmıyor. Günü gecesi ( yukarda ebenin kızı ile geçiyordu. Sabahları ebe geli- yor bir iki kap yemek pişiriyor, bir sahan da kendisine alıp gidiyordu. Mutpek açık, dolaplar açık, ber yer açıktı. Sansaros istediği gibi- nınca takar, yatınca çıkarırdı. A. | yiyor, içiyor ve çaldığı köfteleri, caba gece çalmasınlar. Ama calsa- lar şimdi böyle olmazdı. Telâş e yahni Vekâlet Malzeme Müdürlüğünden satın alabilirler. Hılaliahmer Cemiyeti Merkezi Umumisinden: Eskişehir'de Hilâliahmer Merkez anbarında 1 — Muhammen kıymeti (212600) kuruş olan elektrik mak zemesi 16 Ağustos 934 tarihinde. 2 — Mubammen kıymeti (306000) kuruş olan inşaat mal3€ mesi ve yeni, eski tahta vesaire 18 Ağustos 934 tarihi 3 — Muhammen kıymeti (228000) kuruş olan dikiş makin€ | leri ve motorsiklet ve malzemesi vesaire 20 Ağustos 9 mukabili ameleri (40) li 4 — Muhammen kıymeti (138700) kuruş olan muhtelif kary*" lalar ve teraziler ve matralar 21 Ağustos 934 tarihinde. 5 — Muhammen kıymeti (63000) kuruş olan kuştyü, Hindi tan cevizi elyafı, bez ve çuval parçaları 23 Ağustos Sİ tarihinde satılacağından taliplerin yüzde on pey akçel€ rile çezikr anar müracaatları. (1872) Usküdar Hukuk hâkimliğinden * Halide H. tarafından Istanbul hanede Karabaş mahallesinde yerinde Şekerci Abdullah efendi açılan kaydın tashihi davasını ti ma giyap kararın tebliğine ip bir kimse ile evlenmediği gibi İ kadar hiç evlenmediğini beyan ve eylemişler ve davacı da şahitlerin deleriden bahsile muarmelei giyap rm ilânen tebliğini talep ve ol karar verilmiş olmakla tebliğinden ren 15 gün zarfında Bir itirazda madığı takdirde vakıları kabul addile icap eden kararın leyhin ikametyâhinin meçhuliyetin? naen mahkeme divanhanesine talik dildiği gibi keyfiyet gazete ile df” olunur. (1897) Beyoğlu dördüncü sulh hukuk mesinden : Beyoğlunda Taksimde Leylak da (2) numaralı hanede o sekin 15-7-934 tarihinde vefat eden mada” 538 inci maddesi mucibince bu razı olanların Hân tarihinden bir ay içinde Beyoğlu dördüncü hukuk mahkemesine müracaatlar mu ilân olunur. (1896) Bir gün hanım köpeğin fak oldu. Biraz hiddetli sordu. ros korkarak cevap verdi: — Evde kimse yok ta. B yok ta. Geceleri (o karanlık N Ben onu köyden tanırım. Be** eder. Bu cevabı hanım doğru ve ses çıkarmadı. Artık günün günü doğmuştu. Pirsök, İ miği — çok defa eti ile ber? pişmemiş kıyma, plâvm 1enefii, İ bi... Haklı arslan kesilmişti. ler öğretiyordu. Onu sık sık ez la yıkıyordu. Geceleri de alarak kapının arkasma ko! erkân minderine yatırıyordU- kü Sansaros hâlâ karanlıkta” kuyordu. Karanlık ona bir hava olarak gelmiyordu. lık onu sanki bir pençe, bir bir elbise, maddi bir örtü giPİ İsyordu. Hele bugünlerde. Eskide, lalkşam alt katı kadınlar üst diler doldururken şimdi bi$ gelmiyordu. Bir şeylerini sınlar diye mi ne? Bereket Haklıya artık korkusu kı. Gece yarısı bir ürpreti — Haklı! KR ?

Bu sayıdan diğer sayfalar: