14 Temmuz 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

14 Temmuz 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No.1874—189 Yokolmak Ömrümün halkaları çürüyor günden güne Bir zindanın dibinde paslanan zincir gibi. Yokolmak istiyorum çıkıp gökler üstüne, Yokolmak. hafiflemek boşlukta Esir gibi. Orada ne vücudün, ne ruhun ağırlığı! Ne küçük bir hareket, ne gizli bir titreyiş! Azapsız bir hayatın ebedi sağırlığı! Orada ne saadet yıldız gibi eriyişl Bir ışık beklemeden doğacak güneşlerden Yokolmak, zerre zerre, damla damla yokolmak! Bir tüy kadar hafifçe kanatlanıp bu yerden Son gurubu andıran bu akşamla yokolmak! Ne saadet, ne sükün! kıvrılıp cenin gibi, Bu ağrıyı duymamak zalim kafatasında! Senin gibi hükmetmek, ey ilâh, senin gibi, Kâinatın hududu gelmiyen noktasında! 1 Halit Fahri Bizde san'atın, edebiyatın inkişaf edememesinin se- bebi hakiki münevver buhranıdır. Garbı adım adım takip etmeli, fakat ona karşı olan hayranlığa artık ni- hayet vermelidir. Kendimizi, kabiliyet ve istidadımızı tanımalıyız. Başkalanna bakmak; kendimizi görmek lâzımdır. Her sahada olğun yetişmiş bir millet değiliz. yük- selmemiz, içimizdeki hastalıkları tedavi etmemiz için içimize dönmeliyiz. Münevver adam, ne dışı içe, ne içi dışa feda et- miyen adamdır. Veyl olsun kendilerini münevver sanan cahil insan- laral.. Biz hakiki münevverler istiyoruz. Reşat Feyzi SERVETİFÜNUN 99 Kalemin Ucundan Piyes Bizde garp manasile edebiyat başladığı vakit, ilk nümuneleri şiirde gördük. Roman, şiiri takiben yaşa- yışımıza girdi: En sonra tanıdığımız temaşa eserleri oldu. Bugün dahi, henüz tiyatro eserlerinde tam bir muvaffakiyet arzeltiğimizi iddia edemeyiz. Abdulhak Hamit beyden başlamak üzere — Namık Kemalden de başladığını söyliyenler var — temaşa eserleri bize manzum olarak girmeğe başladı. Namık Kemalin eseri hakiki tiyatro eseri midir?.. Bunu münakaşa edecek değilim. Abdül- hak Hamit beyin bütün eserleri temsil edilmek kabi- liyetini haiz bulunan tekniği tamam eserler midir?.. Keza münakaşa edecek değilim.. Şurası muhakkak ki, bizde tiyatro eserleri şairleri- mizin başladıkları bir iştir. ugün de yarında tiyatro edebiyatımızın üstadı tanılacak olan Halit Fahri ayarında mensur temaşa eseri yazan bir san'ntkâr yetişmiş midir? Manzum tiyatro eserlerinde hakiki temaşa eserleri- ne malikiyeti iddia edebiliriz... Adapta eserleri hariç bırakırsanız hangi mensur piyesi gösterebiliriz. Müsahip zade Celâl beyin orta oyunlarına mı tiyatro eserleri diyeceğiz? Hakikat olan şu ki tiyatro eserlerine büyük ihtiya- cımız vardır ve mensur temaşa nev'i bizde hâlâ bir boşluk ifade etmektedir. Bu boşluğun ehemmiyeti ve korkunçluğu baş dön- dürücüdür. Bizim içimizden çıkan, sahnede bizi bağıracak olan kuvvetli piyeslere susamış vaziyetindeyiz. Bizim gibi yeni inkilâplar yapmış olan milletler temaşaya ne kadar büyük bir yer veriyorlar. Çok acı olan bu eksikliği tamamlayacak kim ve kimlerdir.? Biz, bütün tarihinde heyecan içinde yaşa- mış bir milletiz. Heyecanlarımızı sahnede aksettirecek san'arkâr kalbi çarpmıya, dimağı işlemiye başlamalıdır. Mekteplerimizde temsil edecek küçük eserler bile bulamıyoruz. Bu işe bir çoklarımızın baktığı gibi, bir tüccar gözü ile değil, bir san'atkâr gözü ile bakmak lâzımdır. Ben şimdilik içimde sıcak bir ümit taşıyorum, ve bu bana teslli veriyor. M. Feridun büyük bir aşkla sahne için çalışıyor. Feridunun yorulmadan vücuda getirdiği temaşa eserlerinden parlak bir istikbal sezi- yorum. Feridun tiyatroyu bir banka kişesi olarak değil, bir san'at çatısı olarak görüyor. İİ R. F.

Bu sayıdan diğer sayfalar: