21 Temmuz 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16

21 Temmuz 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

124 SERVETİFÜNUN No.—1875 190 Eskimiş hatıralar... - Hep0©O.. algın bir kadın gibi, mevsimin kararsızlığına 4 bakılırsa kim bilir hangi saf yılın baharından kalma ve oldukça ilerlemiş bir gece. Etraf kimsesiz ve sessiz. Yer yüzü milyonlarca gök kandili altında gonsuz bir uykuya dalmış gibi.. Yalnız ara sıra, şehrin sekin havasında, uzaklardan (otomobil gürültüleri ve birbirine işaret veren bekçi düdükleri uzun uzun, derin- den derine dalgalanarak çalkanıyor. Ve pek az devam eden bu homurtu ve çığlıklardan sonra ortalığa tek- rar sökün hakim oluyor. Başka hiç bir çıt yok.. Zaten kaytseız uyuyan muhitler- de gece hayatı, sırf maişet derdile bitap düşen vücutların müsterih bir nefes alışından ibaret değilmi- âirt.. Sema, yarı açık, yarı kapalı.. Ay, daha pek genç.. Aralarında, baharı tes'it için bir suvare kararlaştır. mışlar ve toplandıktan sonra hep beraber gideceklermiş gibi, yer yer ateş böceklerinin uçuştuğu kırlara, donuk huzmelerini ancak serpebili- yor.. Sonra koyu bulutların arasına girdiği vakit adeta, bulanık bir suda yetişmiş, saz ve yosunlara sıkışmış kirli bir zambağa benziyor.. Harap bir mezarlıkta gezer gibi, bir iki saattir tarih sahifelerinde dolaşmaktan yorulan gözlerimi ki- tabı bırakarak haklı bir ihtiyaçla bu gece tablosuna çevirdim. Ve bir müddet, sarsılmadan, ruhumun onu kaybettikten sonraki yalnızlık ve boşluğıyle doya doya baktım. Sonra, her nedense bu manza- rayı, çamlıklarından, daha çen ve masum bir sevinçle seyrettiğim adayı düşündüm.. Otomobilden uzun adam ! Amerika'nın en urun boylu adamlarındon biride . bu resimde gördüğünüz delikanlıdır. Boyu, da- anlafışım, Bugün, adamı, annemi, bunların tahaasiirü kâfi değilmiş gibi ondan da mahrumiyetimi düşünüyo- rumda, bünyemin tahammülüne, hazımkârlığına, yalnızlık, gözyaşı ve saire gibi hayat törpülerile aşınıp yıpranmadığına, eriyip bitmediğine hayret ediyorum, Tahassüsatıma o kadar dalmışhmki mazimin tatlı bir yakıcılıkla el'an sönmediğini gördüğüm kıvılcımlarını az daha eşelemek isterken birden aklıma onunla baş başa ağlaştığımız, seviştiğimiz mes'ut ve mehtaplı geceler geldi.. Off£ allahım.. Her gecemi 09.. Fakat teessüfe mahal yok.. Çünkü hayatımda büyük inkilâplar yapan bu aşkımı bir Iâhza unut- muyorum ,. İşin garip tarafı sanki günlük mesgim unutmamakmış gibide, o, dimağımdan yalnız bir işe daldığım vakit, muvakkaten çıkıyor.. Sonra daldığım o iş biter bitmez hemen tekrar onu hatırlıyorum.. O, rubuma o kadar nüfuz etti, kendini hususunda öyle ölmez hatıralar bıiraktıki tahattür etmemek için en tabii ve yapılması zarureti olan vazifeleri bile yapma mak İâzım.. Çok garip.. Bu kız ölümünden sonra, kalbimde; yaşadığı zamanlar- dan fazi& çarpıyor sanki.. Akşamları -Taflan'a- gidiyorum. Lâkin, tam bir arkadaşla hasbuhal edeceğim veya gazetelerle, yahut mecmualarla meşgul olacağım sırada örkestra hemen onu hatırlatıyor, Örkestra susuyor, Radyo başlıyor.. Naça, unuturum ümidile ku- laklarımın bestelenmiş bir ahenk duymıyacağı kadar uzaklara meclis bağçesine kaçıyorum... Burada da gurup karşıma çıkı- yor.. Ve hatırıma derhal gurubu birlikte seyredişimizlerde onun par- lak sarı saçlarının çerçivelediği mini mini kulaklarına belki birinci defa olarak büyük bir heyecanla sevgimi onunda tarifsiz bir hâz Fakat ben, adada, gecenin deva- ik otomobili geçiyor. e ve tabiata ve wlâkayle beni dinleyişi; ukadar yüksekten bakmakta acaba mınca müteaddit defalar değişen, a çeşit güzellikler alan bu tab- loyu seyrederek yaşadığım sıralarda henüz çocuktum. Ve çocukluğumlada mes'uttum. En büyük aşkım Arif Paşa köşküne gidip havuzdaki oyuncaklarla oynamak, denizde Ki atlatmak ve beni şefkatle im eğe ii sözüm nr, gideriz, diyen güler yüzlü bir anne mulinbbetinden "ibaret zaman hayatımda, ne şimdiki gibi temizlenmez bir kara, nede kalbimde, günden güne derinleşen, kanayan ve ağlatan tedavisiz bir yara vardı. saadetmidir P! bir — Sahimi sahimi., İnanayım mı.. Beni o kadar çok seviyorsun öylemi, deyişi geliyor.. Güneş batıyor.. Eve yeisle dönüşümde mehtap başlıyor.. Yolumu ne kadar dar ve çatıların gölgele- diği sokaklara sapıtsam faydasız. Yerde belirsiz ha- yalimi tanımak ve ıstırap duymak mukadder... Onut yokluğundanberi evde çalışırken kimse usulea gelip kalemimifdürtmüyor, saçlarımı lokşa- mıyor., Göğsünün ağırlığını sandalyama, omuzlarıma — Devamı var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: