21 Temmuz 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

21 Temmuz 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

126 SERVETİFÜNUN No.1875—190 Yalnız bir bahar! Hemen Üsküdar vapuruna atladım, zavallı Siret diyordnm. Acaba çok mu ağır hasta, ne yapsam nasıl öğrersem. Ve Selimiyeye kadar nasıl gittiğimi bilmiyorum. Evin önüne gelinciye kadar geçtiğim yerleri hatırlıyamıyorum. Yalnız sokak ve 8 numaralı ev beni kendime getirdi. Bir dakika durdum. Bu bir kafesli viran evdi. Solgun bir lâmbanın ışığı sokağa vuruyor, içerden şen kahkahalar işitiliyordu. Daha fazla duramadım, akseden neşeden merak edilecek bir şey olmadığına * kani oldum. Ve biraz müsterih olarak eve döndüm. İki gün sonra tekrar noteriik dairesine uğradım. Bu defa orada idi, ve beni uzaktan tanıdı, selâm verdi. Yanına yaklaştım: nasılsınız! Siret hanım- efendi dedim. Geçmiş olsun. — Teşekkür ederim efendim dedi. Fakut hastalı- gımı nereden haber aldınız, Ağzımı açmıya vakit bulamadım. Ogün bana Siretin adresini veren adam hemen atıldı, — Beyfendi, iki gün evvel sizi aramışlardı da, O zardan Siret daha yavaş bir sesle; — Alâkanıza çok teşekkür ederim beyfendi diye cevap verdi. Vaziyet fazla konuşmamıza müsait değildi. Makina ile yazılacak bir haylı kâğıt getirmişlerdi. — Fazla rahatsız etmiyeyim efendim. Müsadenizi rica ederim, dedim. Ve elini sıkarak ayrildım. Dışarı çıktığım zaman tatil saatine pek az kal- mıştı. Bir haftadanberi cebimde kalan, aklıma bile gelmiyen bir mektubu bahane ederek vakit geçirmek için Yeni Postaneye kadar gittim. Saati öyle hesap- layordum ki tam beşte onun geçeceği yol üzerinde bulunayım. Fakat imkânı var mı? Böyle heyecanlı zamanlar rumda ekseriya ciddi işlere girişmekten korkarım, bu defa da onu uzaktan seyretmekle iktifa ettim. Ve vapura kadar arkasından takip ederek iskelede aynl- dım. Artık her akşam onu Yeni Postanenin önünden alıyor ve yirmi adım gerisinden takip ederek vapura kadar götürüyorum. Bazan yetişip konuşmak, yahut tesadüfen karşılaşmak aklımdan geçmiyor değildi. Fakat imkânı yok bir pot kırarım düşüncesile katiyen cesaret edemiyordum, Nihayet bir akşam her şeyi gözüme aldım, ve biletimi alarak onun arkasından vapura girdim. Oturduğu yeri iyice tespit ettikten * sonra güya tesadüfen karşılaşmışız gibi hayretle: — O! ne mesut tesadüf ef,, siz de bu vapurdaf dedim. — Evet bendeniz de her akşam bu vapurla gide- rim, diye cevap verdi. Yanına oturmuştum, onu rahatça göremiyor, vapurun pek kısa süreceğini düşünerek üzülüyordum. Aynı zamanda mükâlememizde de bir tatsızlık vardi, heyecandan, ona ne söylemek, neden bahsetmek icap ettiğini kavrayamıyordum. Mamefi ne kadar müte- heyyiç olduğumu ona ihsas etmeyi de fevkalâde arzu ediyordum. Aklıma derhal düğün gecesi geldi. O akşam güzel eğlenip eğlenmediğini sordum. Mana veremediğim bir şekilde güldü: — O akşam çok eğlenenler oldu, Fakat biz her zamanki gibi uzaktan seyretmekle iktifa ettik. Bu cümlede bütün hissiyatını öğrendim, Benim o akşamki muzafferiyetimi ima etmek istiyordu. Aynı zamanda kendisine hiç ehemmiyet vermeyişimden dolayı bu kelimelerinde gizli ve acıklı bir sitem de mevcuttu, Veyahut bana öyle geldi. Ben öyle anla- mâk istedim, — Ben de, o akşam güzel eğlenemedim, hatta fazla yorgunluk beni bir kaç gün hasta bile yaptı. Oh, şimdi ona me güzel itirafı aşk edilebilirdi. Lâkin muhakkak sırası değildi, kendimi güç zaptettim. «Geçmiş olsun» dedi ve etrafını seyre başladı. Gittikçe lâflarmmızda daha fazla bir soğukluk hasıl oluyordu. Mamafi bunun daha ziyade ondan geldiğini farkediyordum. Ben biraz se mimi olmak, biraz lâf açmak için pek münasebetsiz pek soğuk olmak mecburiyetine katlanıyordum. O ise bililtizam bir çok suallerimi cevapsız bırakıyor, bazan da pek kısa cümlelerle iktifa ediyordu. Aynlışımız büsbütün soğuk oldu. Bir randevu alabilmek için bütün gayretim boşa gitti. Bir türlü münasibini bulup söyliyemedim. Hareketlerine hâlâ bir mana veremiyordum, Kendisine fenalık yaptığım, bana derin bir kin besliyen bir insan gibi muamele etmişti. Beni tam manası ile istihfaf etmişti. Hayatımda hiç bir zaman böyle bir sahne karşı- sında kalmamıştım, daima mağrur, bilhassa böyle kadın mücadelelerinde pek çabuk muvaffak olduğum için bu vak'a benim bütün gururumu eritti. Beni hiç mi beğenmemişti?T Onda biç bir alâka ve tesir uyandıramamış mıydım? Fakat asıl müteessir olduğum nokta bu değil, biz henüz yeni tanışıyorduk, kibar

Bu sayıdan diğer sayfalar: