4 Ağustos 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

4 Ağustos 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1877—192 mandan beri küçüğün gizli bir gönül aza iğini hissediyordum. a ee di ANN) Gk v geliyor bazan kitap istemek, bazan bir şey sarmak için vesileler yaratıyordu. İncilâ hakikaten çocuk denilebilecek kadar küçütü. Daha on beş yaşında.. Etrafını yavaş yavaş anlamıya başlamış. Fakat dehşetli kıskanç.. Bulunduğu mecliste her kesten fazla kendisine hürmet edilmesini ister, ihmal edildiği zaman hırçınlaşır, isyan ederdi. Babası bir erkânıharp miralayı idi. Bir tek çocuklan İncilâya, diğer ölenle- rin sevgisini de vermişler kızlarını nazlı bir bebek gibi ihtimamla büyütmüşlerdi. Oda bu sevgiyi iyi kullanmıştı. İşte yalnız bir kusuru vardırki, bunda da öteden beri gördüğü bir şey olduğu için hak kazanıyordu. Çok sevilmek arzusu. Bu hisleri anladığım zaman bigâne kalmağa baş- ladım. Zaten, ona karşı içimde bir büyük kardeş sev- gisinden başka bir sevginin yeşereceğini tahmin et- miyordum.. O vakit gözümde, esrarlı güzelliği ile gittikce de- rinleşen Berinin yanında, İncilânın benliği, uzak bir yıldız kadar bile parlak değildi. Bunu her halde kendi de anlıyordu. Mamafi ben mümkün mertebe anlatmamıya çalışıyordum. Çünkü öteden beri aramızda sıkı bir ahbaplık vardı.. şte buhranların sebebini kendi hesabıma bunda buluyordum... Öbürkülerde ondaki tebeddülün sebebini anla- mışlar onu kıskandıracak, asabileştirecek vesileler bulmakta güçlük çekmiyorlardı. Bu akşam da Nihal ucuz bir poker partisinde, kendi aklınca bir tertip yapmış, İncilâyı bu tertipten hariçte bırakmıştı. Bunu ilk defa ben protesto ettim. Yerini verecek- tim, hiç biri razi olamadığı gibi şüphesiz fedakârlıkta edemiyorlardı. Nihal'in, İncilâya nazı geçerdi, sonra içlerinde en küçükleri idi. Ayni zamanda oyunu da yeni öğrenmiş sayılırdı. — İncilâl dedi. Sanada seyretmek düştü. Gel yanıma baka, baka öğrenirsin!.. O, zor zaptettiği bir kinle haykırdı.. — Ben de sizin kadar biliyorum.. Öğrenmeğe ihti- yacım yok Nihal ablal.. Nihal'in şimdiye kadar hiç kızdığını görmemiştim. Bu mukabeleye çok içten gelen acı bir istihza ile cevap vermişti: — Çocuksun İncilâl... Etrafta bir kahkahadır koptu. İşte bunun üzerine İncilâ yerinde duramamış, bir- denbire deli gibi fırlamış, yüzü ellerile örtülü, ağlıyarak kaçmıştı. ii Yanına yaklaştığım zaman alnına doğru dökülen saçları gözlerinden akan yaşlarla ıslanmış gördüm. Yüzünde perişan bir güzellik, bütün vücudundan uçan insanı gıcıklayıcı bir genç kız kokusu vardı. Başını hâlâ cama dayayor, yavaş, yavaş ağlıyordu. Avucumla alnındaki saçları topladım; arkaya doğru yatırdım. O, ilk temasla ürperdi. Bir sar'a titremesi geçir- dikten sonra gözlerini gözlerime dikerek ellerini yana bıraktı. Ağır, ağır sedin kenarına doğru yürüdük. SERVETİFÜNUN 155 İskeleye yanaşan son vapurun düdüğü Salacak koyunun içinde akislerle sönüyor.. Uzakta denizin taşlarda parçalanan sesini, başımızdaki yaprak hışırtı- larını işitiyorduk. Onu çemenlerin üzerine oturttum yanına ben iliştim. Bugece içimde çok tuhaf bir his kaynağı vardı. Ve bu kaynak şimdiye kadar duru bir su halinde iken şimdi sel olabilecek kadar kuvvetle fışkınyor, içimde ilk sevdiğim zamanlara ait, fakat onlardan bambaşka daha derin, daha içten bir ürperme hissediyordum. Yorgun başını omuzuma dayamış İncilâya bakıyo- rum. Daha bir kaç dakika evvel bence küçük, basit bir çocuktan başka birşey değilken şimdi, gönüllere hükmeden bir sevgi ilâhesi gibi esrarlı duruyor, çamın sık dallarından doğru süzülüp gelen ışıklarin yaldızla- nan saçlarının rengi gözlerini alıyordu. İslak kirpikle- rinde gümüş yollar gibi titriyen ışıklar, baktığı zaman- da, içerlerine kadar girince ne kadar güzelleşiyordu. ve ben bunu şimdiye kadar nasıl anlamıyor, nasıl bu nurlu pınarlardan ruhumu serinlendirmiyormuşum..? diye şaşıyordum. İkimiz de bir müddet konuşmadık. Geceyi, denizi, üstümüzde hışırdıyan yaprak seslerini dinledik... Nihayet.. yanan avuçlarını birdenbire benimkilerinin içinde buldu, Evvelâ biraz çırpındı.. Bu ilk teslimiyet ona ne kadar zevk ve korku veriyordu kimbilir?! Sonra gözlerini öpülmek içinmiş gibi bana doğru yükseltti. Ve ateşten çatlamış titriyen dudaklarile — Necdetl.. diye kollarıma düştü. Bu tek kelimeye sanki bütün heyecan ve kuvvetini koymuştu.. Gecenin yarısına kadar aynı yerde oturduk.. Bana ilk hislerini anlattı. Başka zaman olsaydı bunları din- ler ve nihayet çocuksun derdim. Fakat bu gece bütün söylediklerini aynen bende hissediyor, bende düşünüyor gibiydim. Geç vakit, dönüyorduk. Yolun kenarında taze aç- mış çiçeklerden birine doğru uzandı; Biraz mukave- metten sonra koparabilmişti. Bu mavi bir sünbüldü. İnce dalının üstünde sıra- lanmış küçük çanlı çiçekleri kendi kokladı, sonra bana uzattı. Yakamın iligine iliştirirken,. Bu gecenin hatırası olsun “diyordu. xd Aradan zaman geçmişti. Artık İncilâyı seviyordum. Fakat o.. söylenildiği gibi çocuktu. Kalbinin bütün öksüz aşkları yerine onunkini koymuş. İçimdeki boşlugu onunla doldurmuştum. Bir gün digerleri gibi, bu sevgininde uçacağini düşündükce harap oluyordum. Ve nihayet oldu. Ben tecrübesiz bir aşık gibi ha- reket etmiş, on beşinde bir çocuk sevmiştim. Hayatı daha anlamamış bir sevgilim vardı. İlk bakışta, kok- lasanız solacak zannederdiniz.. Bir manolia temizliği ile içimde yer olan bu aşkın birgün koklana, koklana kararacagını hatırıma getir- — Devamı 159 uncu sayfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: