4 Ağustos 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16

4 Ağustos 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

160 SERVETİFÜNUN Neler Dediler — 151 inci sayfadan mabaat — Meselâ bugün Recsi zade Ekrem bey gibi, İsmsil Safa bey ve arkadaşları gibi kuşa, bülbüle. karıncaya. aya mazlumane ve meyusane hitabeler irat etmek gülünç olur. Her eser kendi zamanının tahassüşüne cevap ver- diği için böyle saf duygular bugün bize pek yavan gelir. Bugünkü şair, bugünkü romancı ve temaşacı ğibi ancak bugünkü çeniyeti eserinde tesbit ede- bilendir. Yani mevzu meselesi şiirde de ehemmiyet kesbediyor. Fakat en saf ve iptidai duygular bile yeni bir şekle bürünebilmek şartile bugün dahi şiirin yüksek terennüm sahasına girebilir. Bu herşeyden evvel bir san'atkâr meselesidir, — Genç nesil hakkındaki fikriniz? — Genç nesil hüanü niyeti ve temiz duygular olan bir nesildir. Okuyor, çalışıyor ve anlamıya uğ- ragıyor. İçlerinde güzel istidatlar da seziyorum. Yarın, kendilerine pürüzsüz teslim ettiğimiz güzel * türkçenin nefis eserlerini vücude getirmeleri için önlerinde hiç bir engel kalmamıştır. Bilhassa mütevazi olanları yarın! iyi kavramıya “şimdiden namzet görünüyorlar. Kültürleri çoğaldıkça ve bilhassa garp edebiyatının dünkü ve bugünkü mühim yüksek eserlerini okuyup anlamıya çalıştıkça gayelerinin müsbet .ve “parlirk bir şekilde tahakkuk edeceğine şüphe yoktnr. Ben gençliğe dajlma iman etmişimdir. — Tenhit ve münekkit hakkındaki fikriniz? — Tenkit diyince. edebiyat tarihini de gözününe almak lâzımdır. Faket ekkeriya bunların birbirine karıştırıldığı da vakidir. Halbuki tenkit ile edebiyat terihinin serahatle. birbirinden ayrılmaları lâzımgelir. Tenkit, muhakeme ve tâmik ederek açık görmek meselesidir. Oynadığı rol kıymetleri görebilip ayırmak o kıymetleri tasdik ve tekit ile sağlamlaştırmak, temeyyüz eden muharrirlerle kariler arasında bir nevi rabıta vazifesini ifa etmektir. Tenkit, mazi eserlerini tetkike hasredildiği zaman iş büsbütün değişir. Münekkit ancak maziyi ve mazi eserlerini tetkik ederken şahsende üslubile bir nevi ibdâ vücude ge- tirebilecek kabiliyette olmalıdır. Yoksa âdi bir mü- nekkidin meselâ Şeyh Galip, Nedim veya Hâmit hakkındaki tahassüslerinin bizce hakiki ne kıymeti. olabilir? Edebiyat tarihi ise bambaşkadır. Mazi edebiyat müverrihinin öz malikânesidir. Halbuki bu müverrih asrıhazır edebiyatı eserlerile kiymetlerini dünkü miyar ile ölçeceğinden doğru olarak tayin edemez. Bilhassa. bu eserler için istikbalin verdiği hükümlerin bir tanesini bile keşfedemez. Ayni zamanda edebiyat tarihi ancak terkibi ma hiyette anlaşilır. Bu sebeptendir ki edebiyat törihi makaleleri, biyoğrafi vesnireler ancak her devirde san'at ve fikir hareketlerini sarahatle gösterecek olan büyük ve hakiki edebiyat tarihine bir nevi hazirlik- tır. Binaenaleyh bu sâhada seri ve indi muhakeme: lerden çekinmek lâzımdır. Aksi yolu tutmak istikbal No.1877—192. için tehlükelidir. Hatta bir Tm münekkidinin dediği gibi bugün H. Tain'in Mmuhif ve Branetiğrein Tekâmül nazariyeleri bile eskimiş, kıymetten düş- müştür. Edebiyat tarihinde yegâne ehemmiyeti haiz olan nokta fikirlerdir. Fakat sarih hediseler üzerine mü- esses olan fikirler. O halde edebiyat müverrihi daima. canlı eserleri bulmaya gayret etmelidir, Ve tabii bu noktada bütün vesikalar, mektuplar, hatıralar vesaire de ehemmiyet kesbetmektedir. Münekkide gelince, o bize gan'atkârın yarattığı: âlemi bir daha yaratmasını bilen, zevkinin ve zekâ- sının menşurundan geçirdiği ışıkla eserlerin derinlik-- lerini aydınlatan kıymetli şahsiyettir. Yeni böyle bir münekkit eserin san'atkârından sonra onunla 8ynr yolda, ayni ideal içinde anyi duyguları ve hayalleri görerek yürüyen ikinci bir san'atkârdır. Mütefekkir- dir, hasanatır, incedir ve zevklidir. Fakat edebiyat âlemi içinen büyük ve en tzenecek bir kıymet alan bu nevi münekkit nerededir? İşte ben edebiyata atıldığım yirmi şukadar sene- dir kendi kendime hep bunu sordum, boşluklarda hep bunu aradım. Fakat zevksiz, düşünesiz ve üste- lik rahları bazan garazla ve her güzel şeye karşı yıkıcı bir hamle ile dolu biçarelerden başka birşey göremedim. — Bugünkü tüyatromuz hakkındaki fikriniz? — Ah, bu susli keşke sormasaydınız. Tiyatro diyince ortada yalnız Darülbedayi var. O da bir nevi inhisar içinde günden güne yolunu şaşıran garip bir müessee.. Dram, komedi, vodvil, orta oyunu, şarkılı komedi, operet ve belki yarın opera! ne bileyim, bunların hepsini tek başına yapan, yapmak istiyen ve her adımda zavallı bir palyaço gibi sendeliyen bu tiyat- rodan ben artık hiçbir ciddi şey beklemiyorum. Yani daha az ışıklı ve dekorlu fakat daha çok şuurlu bir ikinci teşekkülün vücudunu sırf milli bir arzu halinde kalbimde taşımaktayım. Fakat bu gidişle bu sahada maalesef hiçbir aydın- hk göremediğimi de ilâve edeyim, Mamafih bedbir de degilim.. Her gayri tabii şey gibi bu hal de geçecektir. Türk milleti kendine lâyık tiyatroyu elbet er geç kuracaktır. Yalnız daha bir müddet intizar lâzım. — Lâtince ve Yunanca meselesi için ne dersiniz? — Doğrusu bu davayı bir türlü kavrayamadım. Ecnebi lisanını bilenlerimiz pekâlâ Lâtin ve Yunan klâsiklerini iyi tercümelerinden okumuşlar, anlamış- lar ve anlatmışlardır. © halde Nurullah Ata (beyin başka “dava kalmamış gibi mütemadiyen bu fikir etrafında dönmeşi insans usanç ve üzüntü veriyor. Her lüzumsuz iddia gibi bundan da müsbet birşey çıkacağı yoktür ya,. Ne ise, o da başka mesele;, Yarabbi, şü gösterişten biraz vazgeçsek te daha müfit sahada fikirler ortaya atsi Sehap Nafiz — Tercüme hakkı mahfuzdur — li AHMET. İHSAN Matbaası Limited

Bu sayıdan diğer sayfalar: