4 Ağustos 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 2

4 Ağustos 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i ji & 146 SERVETİFÜNUN No,1877—192 Neşriyat : MEDETME Zaman zaman bağırıyor, haykırıyorlar: — Tiyatro eserinsiz yok!. Ve tiyatro mevsimi geldiği zaman temaşa mü- nekitlerimiz!. Darülbedayi'de birer bedava koltuk bulabilmek için kötü vodvilleri ağızlarının suyu aka- rak methettikden sonra bir nekarat tekrar ediyorlar: — İyi ama, telif eser yok.. Geçenlerde Selâmi İzzet ile konuşuyordum. Söz tiyatroya intikal etti. Selâmi diyorki: — Tiyatroya, bilhassa tiyatroya ehemmiyet vere- lim. İnsan eserini tiyatroda canlı olarak görür. Hal buki roman ve hikâyede öyle mi? Kimin okuduğunu bilemezsiniz. Ve Reşat Nuri Beye tiyatromuz hakkındaki fikir- lerini soruyorum, — Daha yeni başlıyor.. sy veriyorlar. taraftan Dartilbedayi'de halkın kayıtaızlığından ri ediyor. Ben ise her şeyden evvel memlekette sanat fik- rini göz önünde tutan bir tiyatro olmadığını söyle- mek isterim. Darülbedayi için sanat cihetinden ziyade para tarafını düşünen bir müessesedir, Yakup Kadri bundan dölt sene evvel Milliyet'te yazdıgı bir Müşahade ve mülahaza da diyorki: «Tiyatro münekkitlerimiz evvela Darülbedayi reper- tuvarımn kâfi derecede edebi ve bedit almadığım ve orada oynanan bazı piyeslerin en âmiyane vodvillerden daha aşağı olduğunu yazıyorlar. Bu Darülbedayi'in eski derdidir. Zannetmeyiniz ki bu bir heyeti edebiye meselesidir. Hayır, bu henüz bir prensibin hal edilme- miş olmasından neş'et ediyor. Darülbedayi bir kazanç müessesesi midir, yoksa bu memlekete tiyatro sanalımı tesis ve lemin için kurulmuş bir nevi konservatuvar mudır 4 alelade bir kazanç müessesi ise istediği yiyes- leri oynamakla muhtar bırakılmalıdır. Eğer bir nevi konservatuvar olmak iddiasında ise sahnesinde oynadığı piyesler yalmz bu müessese namına değil fakat, bülün memlekel namına kelimenin on ağır manastile bir şeydir.» Yakup Kadri'nin bu sözleri çok doğrudur. Darülbedayi «halka edebi ve yüksek sahne haya- inen ne olduğunu öğreleceği yerde kendisi halkın fena gevkinden tetifadeye kalkmıştı; tiyatronun en âdi şekli olan adaple vodvil çığırına» ve bu yoldan işin para cihetine düştü. Dartilbedayi bu sözlerimize karşı halkın adapte vodvilden başka birşey Ve telif eser tutmadığını söyleyemez. Zira bugün Müsabih zade'nin telif dam- gası taşıyan, kötü eserlerinin bile diğerleri yanında vardı. Manzum piyes, Halit Fahri Bey İnkilâp ee 1932 , İs- tanbul, Fi 50 y. ne kadar istekle karşılandığını bizim kadar Darülbe- dayi'de bilir. «Bu Bim idare edenler her şeyden evvel bu tereddinin önüne geçmeye çaltsmalıdırlar. Dünyanın hiç bir tarafında zevk seviyesi bu kadar düşük bir res- mi sahne daha yoktur.» Darülbedayi günden güne acınacak bir hele dü- şüyor. Zira eskiden hiç olmazsa bize telif eser veren bir Reşat Nuri, bir Mahmut Yesari, bir Vedat Nedim Halbuki bugün bunların hepsi susmuş bulu- LE Halit Fahri; Reşat Nuri, Mahmut Yesari, Vedat Nedim ve Yakup Kadrini'nin karşısında manzum tiyatro eserlerile yer alır, Baykuş, Sönen Kandiller, Nedim tiyatro edebi- yatımızın başında gelir. Ve Halit Fahri bu eserlerile tiyatro edebiyatımızda bir üstat sayılmaya hak ka- zanır. Halit Fahri tiyatro terbiye sini daha pek kü- Lar 2 babasından almıştı. paşa; zamanının tiyatrosunda oynanmış bir isid eser r sahibidir. (1 Halit Fahri tiyatro tekinğine en ziyade vâkıf bir şahsiyet olması hasebile eserlerinde hiç bir sanat eksiklik aksaklığına tesadüf edilmez. O eserlerde tiyatronun en küçük kaideleri bile göz önünde tutul- duğu gibi şiirede lâyık olduğu ehemmiyet verilmiştir Nedim; Halit Fahri nin üç perdelik manzun tiyatrosudur. Vaka Lale devri nde cerayan eder. Birinci perde Sâdabat, ta bir köşkün bahçesinde, ikinci perde Nedim in Beşiktaştaki evinde, üçüncü perde Nedim in ihtilâlden sonra Üsküdarda saklan- dığı evde geçer. Bu eser 929 da Darülbedayi de temsil edilmiştir. Nedim; Sahifelerinde Lâle devrinin ve edebiyatı- mızın büyük şairi Nedim'i çok güzel yaşatan bir eserdir. Temsili görmek değil, kitabı okurken bile o tarihi deviren küçük hususiyetlerine kadar gözlerimizin önünde canlanıyor. Ve bu gözlerimiz önünde canlanan tip seneler aşarak ta bize kadar gelen &nanevi kanaati, «şen (1) Fahri paşanın Aktörkin, Taş ocakları, Magduru kalp v.8. gibi bir çok eserleri vardır. Bunlar Manakyan da oynanmıştır, Almancadan Yat Borusu ismile e: ır tercümesi de vardır. Bu eser Burhanettin tarafından: oyna Galip bu eserde kaba bir tipi temsil imi ve e ilk şöhretini bu oyunda buluyor. Galip «Bu oyunu Hiç. bir zaman Zınutamayacağım» der,

Bu sayıdan diğer sayfalar: