22 Eylül 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

22 Eylül 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1884—199 SERVETİFÜNUN 271 Yazan: Şemsettin Cem — Tefrika 11 — Yalnız bir bahar! — Çalışmak mecburiyetinde idim Nigar, diyorum. Bütün bir sene mektebi asmıştım. Ne derslere gittim ne de okunan şeylerden haberim oldu. Bereket ver- sin imtahan arası iyi çalıştım. Mâmafih yine çok teh- likeli bir imtihan verdim, taliim yar olmasaydı kat”- iyyen muvaffak olamazdım. Ve Nigar anlatıyor; Kocasından ayrılmış, epi zamandır geçinemiyor- larmış, en ufak şeyleri bahane ederek kavga çıkarı- yorlarmış. Nihayet Nigar da bir akşam sabredeme- miş, ağzına geleni söylemiş, atışmışlar, ve şimdi mahkemedelermiş, fakat çok müteessir: — Fikret dedi, Biliyorsun annem de öldü. Şimdi pek yalnızım. Eski ahpaplarımdan ve akrabalarım- dan Istanbulda pek az kimse var. Artık âlemin dedikodusundan da bıktım. Rahat münzevi bir hayat geçirmek istiyorum. İzmirdeki halamın yanına gideceğim bir müddet istirahat edeceğim, ne dersin Nigarı teselli etmek icâp ediyordu. Bu hadise ona çok dokunmuştu, bu mağrur ve hotbin kadı- na kendisi arzu etse dahi bir erkek tarafından terkedilmek ağır bir darbe teşkil ediyordu. Mamafih teselli edecek bir kelime de bulamayor- dum. Kararını tasvip eder şekilde gözler söyledim. İzmirin fena bir memleket olmadığından, bir müddet tebdilhava ile âsabının sükün bulacağından bahsettim. — Ah Fikret diyordu. Teessürümü tasavvur ede mezşin. Hayatta yalnızlık, anlaşamamazlık çok fena, ne ümitlerle evlilik hayatına atılmıştım. Hayatta bahtiyar olmak çok zormuş Fikret. Nigar hakikaten müteessirdi, nerdeyse ağlaya- caktı. O şen ve alaycı Nigamn bu kadar mahzun olması, o bütün insanlara dağların tepesinden bakan mağrur kadının bu kadının bu kadar sâfiyane içini dökebilmesine hayret ediyordum. Aramızda o güne ait hiç bir şey geçmedi. Güya hiç bir şey olmamış gibi gayet tabii konuşuyorduk. Bununla beraber vakit geçtikçe belki bahsi açılır diye kâbuslar geçiriyordum. Bereket vapur iskeleye yanaştı ve biz çıktık. Vedalaşırken her halde hareket etmeden evvel bir defa daha kendini gidip görmemi rica etti, va- dettim ve ayrıldık. XII Nigarı vapura bindirdim. Ne garip tesadüfki on beş gün sonra da ben arkadaşımın bıraktığı, İzmirin de) kazasına tayin olarak aynı vapurla İzmire doğru yola çıktım. Siret tam hareket edeceğimiz gün hastalandı. Ehemmiyetsiz bir baş ağrısı, bir parça ateşi vardı. Fakat onu bu şekilde deniz yolculuğuna çıkar maya gönlüm razı olmadı. Esasen onun benimle birlikte gelmesini muvafık görmeyordum. Tayin olduğum yere gidip güzel bir ev tutmak, yerleşmek ve ondan sonra Sireti getirmek niyetinde idim. Fakat Siret benimle beraber gelmek için o kadar fazla israr etti ki dayanamayarak kabul etmiştim. Ansızın hastalanınca çârnaçar emrivakie itaat etmek mecburiyetinde kaldık. Ve hemen eyileşir iyileşmez yola çıkmasını kararlaştırdık. Güzel bir deniz yolculuğundan sonra İzmire çık- tim. Mahalli memuriyetime ait direktif almak, hatta gideceğim kazanın yolunu öğrenmek için vilâyetteki müdiriyete oğramak lâzım geldi. Bu suretle iki gere İzmirde kalmak icap ediyordu. İlk günü işlerimi bitirdim, akşam yemekten sonra kordona çıktım, Aklım hep Sirette idi, onun hasta- lığını düşünüyordum. Onu tanıdığımdan beri en ufak bir rahatsızlığını bile görmemiştim, acaba bu defa çokmu ağırdı? Bu mühim bir hastalığın başlangıcı midi Böyle düşüne düşüne kordonu dolaşıyordum. Bir- den aklıma Nigar geldi, Nigar vapura binerken bana adresini vermişti, Ceplerimi aradım ve buldum. Bu ev Tilkilik taraflarınds, dar sokakların birinde oldukça güzel kârgir bir evdi, hava henüz kararı- yordu. Bu vakitte tanımadığım bir âilenin kapısını çalmak belki münasebetsiz olur diye vaz geçmek istedim. Fakat Nigar beni pencereden gördü, büyük bir gürültü ve haykırış ile kapıya koştu. Kapıyı açtı. Ellerimden vutarak zorla içeri sürükledi, O kadar çok seviniyor, beni gördüğüne okadar fazla memnun oluyordu ki... — Fikret bilmezsin ne kadar sevindim. Nasıl oldu ? burayamı tâyin oldun? ne vakit geldin? — Evet Nigar bu taraflara, ama İzmirin içine değil (.... ) kazasına, — Ne söyliyorsun Fikret diye yerinden hopladı, Ne eyi ne eyi bizde esasen burada oturmuyoruz. Halamın kocası senin tâyin olduğun kazada memur- ur. Halam ufak bir iş için burada. Bizde hemen ya- rin haraket edecegiz. Nigâr bir elimi birakıyor bir elimi tutuyor. — Mabadi var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: